İnsanlık tarihinin en çok okunan kitaplarından •MARTI’ nın yazarı RİCHARD BACH’ tan kışkırtıcı sorularla örülü, sarsıcı bir roman.
Neden buradayız ve nereye gidiyoruz? İnsanlığın gerçek doğan uzay ve zamanla mı çevrili? Yoksa yanılsamalarla dolu bir dünyada mı yasıyoruz?
Peki bir gün bu yanılsamalar» gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur? Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
En karmaşık konulan hile kristal berraklığına taşıyan Richard Bach, Martıdan yıllar donra Hipnozcu’yla dehasını hir kez daha gösteriyor. Bilince, farkındalığa ve kendini tanımaya dair bu etkileyici romanda,
kendi iç yolculuğunuza akacak ve serüvenin sonunda her düşüncenizin ve sözünüzün çok daha derin anlamı ve önemi olduğunu fark edeceksiniz.
RİCHARD BACHTN REHBERLİĞİNDE HİPNOTİZE OLACAĞINIZ SAATLERE HAZIR OLUN.
1
Jamie Forbes hava araçları uçurur. Zamanında üniversiteyi bırakıp pilot brövesi aldığından beri önemseyerek yaptığı şey budur. Bir şeyin Kanatları mı var: o şeyi sever.
Hava Kuvvetleri’nde savaş uçakları uçurdu; politik oyunlara, ek görevlere ve arada sırada uçmaya zaman olmamasına fazla aldırmadı. Ordu bir öneri getirince erken emekli oldu.
Sivil havayolları onu almadı. Bir kez başvuru yaptı ve pilotluk sınavındaki sorular elenmesine neden oldu.
1. Bir seçim yapmanız gerekse ağaç mı olursunuz, taş mı?
2. Hangi renk daha iyidir: Kırmızı mı. mavi mi? Uçmayla ilgili olmadıkları için bunlara yanıt vermedi.
3. Ayrıntılar önemli midir?
“Elbette önemli değildir,” dedi. “Önemli olan. yere her seferinde güvenli şekilde ulaşmaktır. Ayakkabılarınızın boyalı olup olmadığını kim önemser?”
Sınavı yapan kişi gözlerinin içine bakıp. “Biz önemseriz.” deyince yanlış yanıt verdiğini anladı.
Ama havacılıkta savaş ya da yolcu jeti uçurmanın dışında yapılacak çok şey vardı. Tarifesiz uçuşlar, şirket uçuşları, manzara turizmi uçuşları vardı; ilaçlama, hava gösterisi, hava fotoğrafçılığı, hava taşımacılığı, boru hattı devriye işleri vardı; reklam pankartı ve planör çekme, paraşütçüleri belli yüksekliğe çıkarıp atlatma İşleri vardı; hava yarışçılığı, televizyonlar için haber uçuşları, trafik haberciliği, polis görevleri, test uçuşları, taşımacılık ve eski iki kanatlılarla yapılan filmlerde çalışma olanağı vardı. Ve elbette her zaman uçuş dersi vermek mümkündü.
O işlerin hepsini hayatı boyunca yaptı. Son yıllarda uçuş öğretmenliği yaptı ve iyi bir eğitmen oldu ki. yaygın bir deyişe göre en iyi eğitmenler saçlarının renginden belli olurdu.
İhtiyarın teki olduğu ya da öğreneceği bir şey kalmadığı için değil. On iki bin uçuş saatine ulaşana kadar on yıllar boyunca yalnız uçmaktan nasibini almıştı. Bu uçuş saati ne çok fazlaydı, ne de çok az. Jamie Forbes’in alçak gönüllülüğü öğrenmesine yetmişti ancak.
Ama içten içe o hâlâ. küçük ellerine geçirdiği her şeyi uçurma isteğiyle heyecanlanan bir çocuktu.
öyle olmalıydı, çünkü geride kalan Eylül ayında yaşanan bir olayda durumu kurtaran o duyguydu. Olanların kimileri için önemi yoktu, ama kimilerinin de benim örneğimde olduğu gibi hayatını değiştirecekti. Bu sayfayı okumakta olduğunuza göre. siz de onlardan biri olabilirsiniz.
2
Jamie Forbes o zaman bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüştü. Bir Beech T 34 ile Washington eyaletinden Florida’ya dörder saatlik dört etap halinde on altı saat uçarak kışı yaza çevirecek ve eğitmenlik işini tüm yıla yayacaktı.
Bilmeyenler için T 34’ün Hava Kuvvetleri’nin Hava Harp Okulu’nda kullanacak kadar güvendiği ilk uçak olduğunu söylemek gerek. Düşük kanatlı. 225 beygirlik tek motorlu, önlü arkalı iki koltuğu olan. pervaneli, parlak alüminyum renkli bir uçaktı. Kokpit savaş uçakları tarzında düzenlendiğinden, eğitmenuçucu arasındaki alışveriş yeni pilotlara kolaylık sağlıyordu.
Jamie zamanında ordu eğitimi alır, kontrol listelerini. Mors kodlarını ve aerodinamik kurallarını ezberlerken, aradan yıllar geçtikten sonra aynı uçağın, sivillerin ihtiyaç fazlası ordu taşıtlarına el attığı zaman yaptığı şekilde epey yenilenip süslenmiş bir örneğine sahip olacağını aklının kenarından bile geçirmemişti.
Onun T 34’ünün 300 beygirlik bir Continental motoru, üçlü pervanesi ve uçağın imal edildiği yıllarda henüz icat edilmemiş olan navigasyon cihazlarıyla donatılmış bir kumanda paneli vardı. İyi tasarlanmış bir uçak, kıymetli bir makineydi.
Jamie o sabah Seattle’den Idaho’daki Twin Falls’a yalnız başına uçmuştu, öğlen saatlerinde Twin Falls’dan havalanmıştı, şimdi Ogden ve Rork Sorings üzerinden North Platte, Nelas aya doğru yol alıyordu.
Olay North Platte’ye bir saat uzaklıkta. Cheyenne’nin yirmi dakika kuzeyinde yaşandı
“Galiba öldü!”
Telsizden gelen bir kadın sesiydi ‘Ben: duyan.” kimse var mı? Galiba kocam öldü!
Küçük havaalanlarının kullandığ. ‘rekarsolar 122,8 megasaykl üzerinde çağ’ yapan kadının sesi yüksek ve anlaşılır netlikteydi; öyleyse fazla uzakta olamazdı.
Ve ona yanıt veren yoktu.
“Bunu yapabilirsin, Bay Forbes,” Hafif Güney aksanı olan o unutulmaz ses sakin ve sabırlıydı.
Jamie büyük bir şaşkınlıkla. “Bay Dexter?” dedi. Kırk yıl önceki uçuş hocası ve onun asla unutmayacağı sesi. Aynadan geriye göz atıp kokpitin arkasını kontrol etti. Boştu elbette.
önde gürültüyle ve pürüzsüz çalışan motorunkinden başka ses duyulmuyordu şimdi.
“Tanrım, birisi bana yardım etsin! Öldü!”
Jamie mikrofonun düğmesine bastı.
“Ölmüştür belki, han’fendi,” dedi. “Ama ölmemiş de olabilir. Uçağı onsuz uçurabilir misiniz?”
“Hayır, uçuramam. hayatımda hiç uçak kullanmadım! Juan öteki kapıya dayanmış halde… Kıpırdamıyor!”
“Onu yere indirsek iyi olur.” dedi Jamie çoğul konuşmaya özen göstererek, çünkü kadının sonraki sözünün ne olacağını biliyordu.
“Ben bir uçak uçuramam!”
“Pekâlâ. Öyleyse onu siz ve ben yere birlikte indiririz.”
Pilot devre dışı kalınca bir yolcunun kontrollere geçmesi hemen hemen hiç gerçekleşmeyecek bir durumdu. Ama olaya dahil olan herkesin şansına, uçmak için güzel bir gündü.
“Kontrollerin nasıl çalıştığını biliyor musunuz, han’fendi?” diye sordu Jamie. “Direksiyonu hareket ettirmeyi, kanat açılarını korumayı falan yani.”
“Evet.”
Bu durumu kolaylaştıracaktı.
“Kanat düzeylerini şimdilik koruyun.”
Sonra ona ne zaman, nereden havalandıklarını ve nereye gitmekte olduklarını sordu, ardından doğuya yöneldi ve bir dakika sonra saat 10 yönünden, biraz alçak irtifadan T 34’ün soluna doğru gelen Cessna 182 yi gördü.
“Bizi biraz sağa döndürün,” dedi. “Sizinle göz teması kurdum.”
Uçak istediği dönüşü yapmazsa göz temasını hepten kaybedecekti, ama kumar oynamış ve kazanmıştı: kanat hafifçe eğildi.
“Şimdi sağınıza bakarsanız…”
Kadın baktı ve ona el salladı.
“Artık her şey yoluna giriyor,” dedi Jamie. “Sizi bir havaalanına yönlendirelim ve yere indirelim.”
Kadın, “Uçmayı bilmiyorum ki!” diye bağırdı ve kanatlar T 34’e doğru sert bir açı yaptı.
Jamie açısını ve hızını onunkine uydurunca iki uçak birlikte süzülmeye başlamıştı. “Bu sorun olmayacak, han’fendi.” dedi. “Ben uçuş eğitmeniyim.”
“Tanrı’ya şükürler olsun!” Uçak daha da sert bir açıyla düştü.
“Tuttuğunuz o çemberi biraz sola döndürebilirsiniz. Fazla sertçe değil, yavaşça ve biraz sola.”
Kadın önüne baktı, direksiyonu söylendiği şekilde çevirdi ve Cessna’nm kanatları dengelendi
“Çok iyi yaptınız.” dedi Jamie. “Daha önce uçmadığınızdan emin misiniz?”
“Juan’ı uçarken çok izledim.” Kadının sesi şimdi daha sakindi.
“Eh. epey iyi izlemişsiniz öyleyse.’ Bu durumda gaz ve Cheyenne’deki havaalanına yönelene dek sola manevra yapmasını sağlayacak dümen pedallarının yerini biliyordu.
“Adınız nedir, han’fendı?”
“Korkuyorum;’ dedi kadın. “Bunu yapamayacağım!’
“Buna takılıp kalmayın. o uçağı beş dakikadır uçuruyorsunuz ve bunu gerçekten iyi yapıyorsunuz. Sakinlesin, gevşeyin; bir kaptan pilot gibi davranın.’
“Nasıl davranayım dediniz?” Duymuş, ama kulaklarına inanamamıştı.
“Kaptan pilot olduğunuz dışında her şeyi unutun; siz bir sivil havayolu şirketinin işe aldığı ilk kadın kaptansınız ve yıllardan, uzun yıllardan beri uçuyorsunuz. Uçakta tamamıyla rahat ve olabildiğince mutlusunuz. Mesele küçük bir Cessna’yı böyle güzel bir günde yere indirmek mi? Çocuk oyuncağı!”
Kadın onun aklını kaçırmış olduğunu düşünüyordu olasılıkla. Ne var ki. uçuş eğitmeni olan da oydu. “Çocuk oyuncağı.” diye tekrar etti.
“öyle. Çocukken en sevdiğiniz oyuncağınız hangisiydi?”
Kadın dönüp yüzünde şaşkın bir ifade ve acı çeker gibi bir gülümsemeyle Cessna’nın yan camından ona baktı. Yine de korkularının bir kısmı şaşkınlığın içinde erimişti. ‘Ben ölüme gidiyorum ve adam bana çocukluk oyuncaklarımı soruyor,” der gibiydi. ‘Yardıma gelecek o kadar İnsan varken bu çatlakla mı baş başa kaldım?
“Bez ayım olabilir mi?”
Jamie ona gülümsedi. ‘İyi. Delinin teki olduğumu düşünüyor.’ Bu durumda kadın aklını başına toplaması gereken kişinin kendisi olduğuna karar verecekti ki. bu da sakinleşeceği anlamına geliyordu. “Öyleyse ayıcığa elbise giydirmek kadar kolay olacak.”
“Adım Maria.” Bunu karşısındaki kişinin normalleşmesine katkısı olacağını umar gibi söylemişti Maria.
Cheyenne havaalanı ufukta bir çizgi halinde belirdi. On beş mil ileride, yani yedi dakikalık uçuş mesafesindeydi. Jamie daha yakındaki küçük bir alana inmek yerine uzun pistleri ve ambulans olanakları nedeniyle Cheyenne havaalanını seçmişti.
“Biraz gaz vermeyi deneyebilir misin, Maria?” dedi. “Senin de bildiğin gibi motorun biraz daha yüksek sesle çalıştığını duyacaksın ve uçak hafif bir tırmanışa geçecek. Şimdi biraz daha gaz ver ve yükselme alıştırması yapalım.”…