Kavgam 2, “Nazi Partisi 1928 seçimlerinde başarı kazanamayınca Hitler fikirlerini yeterince anlatamadığını düşünmüştü. Münih’e döndükten sonra Kavgam adlı kitabının devamı niteliğinde bir yazı dikte ettirmeye başladı. Dış politika odaklı olan bu kitap Kavgam’daki düşüncelerine dayanıyordu. 1980’li yıllarda, dünyada güç savaşı olacağını ve bunun ABD, Almanya ve İngiltere arasında geçeceğini düşünüyordu. Kavgam iyi satmayınca bu kitabın halka sunulmasından vazgeçildi. Yayınevi, ikinci kitabın çıkmasının birincisinin satışını daha da düşüreceğini Hitler’e söylemişti. 1930 seçimlerinin kazanılması sonrasında Kavgam artık ilgi çekmeye başlamış ve satışları artmıştı. Bu kez de Hitler, dış politikayla ilgili fikirlerini açığa vurmak istemediği için kitabı yayınlatmadı. Kitap orijinal bir kasa içerisinde ve bir sığınakta saklandı. 1945 yılında bir Amerikan subayı bu dokümanları buldu. Nazi Yayınevi’nde daha önce çalışmış olan Josef Berg ve Nürnberg Mahkemelerinde savaş suçları konseyinin başkanı Amerikalı Tuğgeneral Telford Taylor bu dokümanın orijinal olduğunu teyit ettiler. İlk kez 1958 yılında Almanya doğumlu Yahudi Amerikalı tarihçi Gerhard Weinberg, ABD Nazi arşivlerinde çalışırken kitabın önemini fark etti. Kitabı yayınlayacak Amerikalı bir yayıncı bulamadı. Münih’te bulunan Çağdaş Tarih Enstitüsü 1961 yılında kitabı yayınladı.”
Avrupada kurulacak bir birlik hiçbir zaman Amerika’nın rakibi olamayacaktır. Çünkü Avrupa halklarının birbirlerine olan tarihsel düşmanlıkları Avrupa Birliği’nin karar alma mekanizmalarını olumsuz yönde etkileyecektir.
-Adolf Hitler-
İÇİNDEKİLER
Önsöz.
Yaşam Mücadelesinde Savaş ve Barış
Endüstri Değil Savaş Yaşamı Korur
Irk, Çekişme ve Güç.
Dış Politika Eleştirisi ve Öneriler.
NSDAP (Nasyonal Sosyalist Alman İçşi Partisi)
Politikaları
Rech’in Birleşmesinden Alan Politikasına
II. Reich’in Yanlış Ekonomok ve Güç Birliği
Politikaları
Askeri Güç Gereksinimi 1914 Sınırları Amaç Değil Ne Sınır Politikaları Ne Ekonomik Politikalar
Ne De Pan Avrupa
Tarafsızlık Olmaz
Almanya’nın Politik Durumu Rusya’yla
Güç Birliği Olamaz.
Alman Dış Politikasının İlkeleri
Olası Hedefler.
Almanya ve İngiltere
Almanya ve İtalya.
Sonuç
ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ
Nazi Partisi 1928 seçimlerinde başarı kazanamayınca Hitler fikirlerini yeterince anlatamadığını düşünmüştü. Münih’e döndükten sonra Kavgam adlı kitabının devamı niteliğinde bir yazı dikte ettirmeye başladı. Dış politika odaklı olan bu kitap Kavgam’daki düşüncelerine dayanıyordu. 1980’li yıllarda, dünyada güç savaşı olacağını ve bunun ABD, Almanya ve İngiltere arasında geçeceğini düşünüyordu.
Bu çalışma tamamlandığı zaman yalnızca iki kopya hazırlanmıştı. Kavgam iyi satmayınca bu kitabın halka sunulmasından vazgeçildi. Yayınevi, ikinci kitabın çıkmasının birincisinin satışını daha da düşüreceğini Hitler’e söy lemisti. 1930 seçimlerinin kazanılması sonrasında Kavgam artık ilgi çekmeye başlamış ve satışları artmıştı. Bu kez de Hitler, dış politikayla ilgili fikirlerini açığa vurmak istemediği için kitabı yayınlatmadı. Kitap orijinal bir kasa içerisinde ve bir sığınakta saklandı. 1945 yılında bir Amerikan subayı bu dokümanları buldu. Nazi Yayınevi’nde daha önce çalışmış olan Josef Berg ve Nürnberg Mahkemelerinde savaş suçları konseyinin başkanı Amerikalı Tuğgeneral Telford Taylor bu dokümanın orijinal olduğunu teyit ettiler.
İlk kez 1958 yılında Almanya doğumlu Yahudi Amerikalı tarihçi Gerhard Weinberg,ABD Nazi arşivlerinde çalışırken kitabın önemini fark etti. Kitabı yayınlayacak Amerikalı bir yayıncı bulamadı. Münih’te bulunan Çağdaş Tarih Enstitüsü 1961 yılında kitabı yayınladı.
Orhan Tuncay,
2008 Aralık
ÖNSÖZ
1925 yılının ağustos ayında, Kavgam’ın ikinci cildini yazarken Alman Nasyonal Sosyalist Politikası’nın temel fikirlerini ortaya koydum. Bu kitabın bağlamında, harekete karşı sert ve haksız saldırılara neden olan Güney Tirol problemine de özellikle değindim. 1926 yılında, bu ikinci cildi özel bir baskı olarak sunmaya zorlandığımı düşündüm. Anca bunu yaparak, Güney Tirol problemini, nefret ettikleri Nasyonal Sosyalist harekete karşı genelde savaş açmak için bir kışkırtma aracı olarak kullanan düşmanların fikrini etkileyeceğime inanmadım. Bu İnsanlar doğru yola döndürülemezler, çünkü onlar için hata veya gerçek, doğru veya yanlış sorusu önemsizdir. Eğer bir konu, onların yararına kullanılabilecekse bazı durumlarda partizan politik yararlar ve bazı durumda kişisel yararlar söz konusu olunca konunun gerçeği veya geçerliliği bu kişiler tarafından göz önüne alınmaz. Bunu, insanlarımızın genel yükselişine zarar verebilmek için yaparlar, çünkü düşüş zamanında Almanya’ya zarar verenler bugün Almanya’yı yönelenlerdir ve o zamandan beri yaklaşımları değişmemiştir. Partizan doktrinler veya kendi yararları için Almanya’yı acımasızca nasıl harcamışlarsa, bugün de Almanya’nın yeniden yükselişine binlerce kez katkıda bulunmaya çalışsalar bile, yararlarına karşı çıkan herkesten nefret ederler. Hatta daha fazlasını. Düşünmeye başladıklarında, insanlarımızı tekrar yükseltmek için çalışan bir ismi görürler ve bu isimden gelebilecek her şeye karşıdırlar. En yararlı öneriler, hatta çok açık olanları bile onlar tarafından boykot edilir. Çünkü bu fikirler, savaşmaları gerektiğine inandıkları genel fikirlerle partizan politik ve kişisel bakış açılarına göre ilişkili olan birisine aittir. Bu tür kişilerin düşüncelerin değiştirme çabası boşunadır.
Böylece, 1926 yılında Güney Tirol broşürlerini yayınladığımda, genel felsefi ve politik yaklaşımları nedeniyle, beni en tehlikeli düşmanları olarak görenleri etkileyeceğime bir an bile inanmadım. Ama Nasyonal Sosyalist dış politikamıza başta karşı olmayan bazı muhaliflerin, en azından ilk önce bakış açılarımızı inceleyeceklerini ve daha sonra fikir belirteceklerini umdum. Kuşkusuz, birçok kez bu gerekleşmedi. Bugün, büyük bir tatminle söyleyebilirim ki büyük bir çoğunluk, politikayla doğrudan ilgilenenler dahil, Alman dış politikası karşısındaki tavırlarını değiştirmektedirler. Ve bizim pozisyonumuzu almasalar bile, en azından bizi yönlendiren onurlu yaklaşımları kabul etmişlerdir. Son iki yılda, bu yıllar boyunca yazdıklarımın genel Nasyonal Sosyalist bakış açılarına dayandığı fikri benim için çok açık bir hal aldı. Birçok kişinin bu yolu izlememesi kötü niyetten çok, yetersizliğe dayanıyor. Bir zamanlar, sıkı kısıtlamalar içersinde Nasyonal Sosyalist dış politikalarımızla ilgili gerçek temel haklı nedenler sunabilmek olanaksızdı. Bugün bunu onarma konusunda çaba göstermem gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda muhaliflerimizin saldırılan yalnızca artmadı, aynı zamanda büyük miktardaki kararsızları da harekete geçirdiler. Son beş yılda İtalya’ya karşı uygulanan sistemli kışkırtma meyvelerin vermeye başlarken, Almanya’nın yeniden güçlenmesine yönelik son ümitleri de yok ederek öldürüyor.
Böylece bugün diğer konularda da sıkça olduğu gibiNasyonal Sosyalist hareket, dış politika yaklaşımlarında Alman halkı arasında ve politik yaşamda yalnız başına kalmıştır. Halkımıza ve vatanımıza saldıran iç düşmanlara, burjuva nasyonal partilerin aptalca söylevleri ve yetersizlikleri, kütlelerin tembelliği ve güçlü bir yandaş olan korkaklık da eklenmiştir. Marksist belaya karşı direnme konusunda yetersiz kalanlar da ve böylece Marksizm’le savaşmak yerine yine de benzer görünen başka bir konu hakkında konuşarak kendilerini daha şanslı bulanlarda da bu korkaklığı bugün gözleyebiliriz. Bugün Güney Tirol çığlığını yükselterek, milli mücadele yararlarına hizmet ediyor gibi görünüyorlar. Aslında tam aksine, Alman ulusunun en kötü iç düşmanlarına karşı gerçek bir savaştan kaçınıyorlar. Bu; anavatan, ulus koruyucuları ve bazı durumlarda ırkçılar için, Viyana’da Münih’te yardımsever bir teşvikle Marksist hainlerle birlikte savaş çığlıkları atmak kolaydır. Böylece ülke bu düşmanlarla ciddi bir mücadeleye girecektir. Bugün birçok olayın göründüğünden farklı olması gibi, bu insanların tüm ulusalcı yaygarası, uzun süredir yalnızca bir görüntüdür ama bu onları tatmin eder ve büyük çoğunluk görüntünün arkasını göremez.
Nasyonal Sosyalist hareket bu güçlü koalisyona karşı mücadele etmektedir çeşitli yönleriyle Güney Tirol konusunu Alman dış politikasının odağına oturtmaya çalışan ve geçerli olan Fransız taraftarlığına karşı İtalya ile beraberliğinin avukatlığını sebatta yapmaktadır. Bu hareket, Almanya’daki genel eğilimin tam karşısında yer alarak. Güney Tirol’ün bu politika karşısında bir engel oluşturmaması gerektiğini ve oluşturamayacağını savunmaktadır. Ancak bu bakış açısı, bizim bugünkü dış politika yaklaşımımızın yalnızlığının ve saldın altında olmamızın nedenidir ve İleride Alman ulusunun yeniden canlanmasının da nedeni olacaktır.
Bu yazıyı, bu derin konulan açıklamak ve bakış açımızın haklılığım anlatmak için yazıyorum. Alman halkının düşmanlarınca anlaşılma konusuna fazla önem vermememe rağmen, Nasyonal Sosyalist dış politika yaklaşımının, ulusunu seven ancak kötü bilgilendirilen ve yönetilen halk kesimine sunulmasını ve açıklanmasını bir görev sayıyorum. Burada açıklanan bakış açılarını dürüstçe inceledikten sonra, birçoğunun önceki fikirlerinden vazgeçeceklerine ve Nasyonal Sosyalist özgürlük hareketi içersinde kendilerine bir yer bulacaklarına inanıyorum. Böylece başka insanların yararların gözetmek yerine kişisel veya parti yararlarının düşünce ve eylemlerini oluşturması nedeniyle bu konulan anlamak istemeyenler karşısında oluşacak muhalefetin bir gün güçleneceğine inanıyorum.
YAŞAM MÜCADELESİNDE SAVAŞ VE BARIŞ
Politika, eylemin tarihidir. Tarihin kendisi insanların yaşam mücadelesindeki gelişimdir. “Yaşam mücadelesi” ifadesini burada özellikle kullandım, çünkü gerçekte günlük ekmek mücadelesi, savaşta veya barışta, binlerce ve binlerce engel karşısındaki sonsuz bir mücadeledir. Yaşam da ölüm karşısındaki sonu olmayan bir mücadeledir. İnsanlar da neden yaşadıklarını dünyadaki diğer canlılardan daha fazla bilmezler. Ama yaşam, bunu sürdürme arzusuyla doludur. En ilkel yaratıkta bile kendisini koruma içgüdüsü vardır. Daha gelişmiş yaratıklar bunu eş ve çocuk için de kullanırlar. En üstte olanlar da tüm türü korumaya çalışırlar. Ama insan sanki bu sıkça oluyor gibi türün yararı için kendisini koruma içgüdüsünden vazgeçer…