Tarih

Adile Ayda – Etrüskler Türk Müydü?

Bugün Atatürk’ün Dil ve Tarih çalışmaları söz konusu olduğu zaman, birçok aydınımız üstün bir tavır takınarak, “Ha evet, şu Güneş-Dil Teorisi” deyip geçmeyi bir meziyet saymaktadır. Aslında ne dediklerinin farkında değillerdir. Çünkü Güneş-Dil Teorisi başka, Atatürk’ün şu veya bu konudaki tarihî nazariye ve görüşleri başkadır.

Atatürk’e göre Sümerler ve Hititler Türk’tü. Bu, Sümerbank ile Etibank’a verdiği adlardan bellidir. Ayrıca Atatürk mühim bir gemimize Etrüsk adını vermişti. Bu da Etrüskler hakkındaki kanaatini göstermektedir. Kendisinin tarih alanındaki çalışma arkadaşlarından Dr. Reşat Galip, Atatürk’ün inandığı görüşleri yansıtan Birinci Türk Tarih Kongresi’nde okuduğu Türk Irk ve Medeniyetine Bakış başlıklı tebliğde, Etrüsklerin Türkler gibi brakisefal olduklarını hatırlattıktan sonra Etrüsk kelimesinin bir diğer şekli olan Tursk kelimesi hakkında söyle diyordu:

“Bu kelimenin cezrinin Türk kelimesiyle dikkati calip ve aşikâr yakınlığı işaret edilmeğe değerlidir.”

Atatürk’ün bir diğer çalışma arkadaşı olan ve Güneş-Dil Teorisi’ni kabul etmediği için Atatürk’ün sitemlerine maruz kalmış bulunan rahmetli babam Profesör Sadri Maksudi bana birkaç defa, “Hititleri bilmem ama Sümerler ile Etrüsklerin Türk olduklarından eminim” demiştir. Nitekim o zamandan beri Hititlerin dili çözülmüş ve kendilerinin HintAvrupalı bir ulus oldukları ispat edilmiştir.

ETRÜSKLERİN TARİHİ ÖNEMİ

Etrüsklerin menşei, asıl adı ve dili hakkında Etrüskoloji bilginleri arasında fikir ayrılıları olduğu halde, bir noktada hepsi sözbirliği halindirler. O da, Etrüsklerin medeniyet tarihinde çok önemli bir mevkii olduğudur. Gerçekten, bugün İtalyan müzelerini, Louvre Müzesi’ni, British Museum’u dolduran Etrüsk sanat eserleri, yüksek bir medeniyet seviyesini gösteren, inceliği, mükemmelliğiyle göz kamaştıran eserlerdir.

Bilindiği gibi, Batı medeniyetinin temeli Yunan ve Roma medeniyetleridir. Roma medeniyeti ise, bugünkü tarihî ve arkeolojik incelemelerin kesin olarak ispat ettiğine göre pek çok unsurunu Etrüsklere borçludur. Misal olarak bazı alanlardaki Etrüsk tesirine işaret edelim:

1 – Devlet Teşkilatı ve Hukuk:

Romalılar siyasî ve idarî kuruluş şekillerinin çoğunu Etrüsklerden almışlardır. Meselâ, önce bir danışma müessesesi olup, daha sonra yasama yetkileri kazanmış olan Yaşlılar Meclisi (Senato) Romalılara Etrüsklerden geçmiştir. Etrsükoloji bilginlerine bakılırsa, Roma Hukuku’ndaki meşhur Imperium mefhumunu bile Romalılar Etrüsklerden almışlardır. Eski Türklerdeki “Kut” mefhumuna tekabül eden ve devlet otoritesi, yönetme yeteneği veya icra kuvveti diye izah ve tarif edebileceğimiz bu mefhum, bilindiği gibi bugün her Anayasanın temelidir. Romalılar sadece devlet otoritesi fikrini değil, devlet otoritesinin sembol ve amblemlerini de Etrüsklerden almışlardır. Bu arada diğer Latin dillerine de geçmiş, “taht” anlamındaki trona kelimesi bile Etrüskçedir.1

2 – Ordu Teşkilatı:

Romalılar askerî müesseseleri de Etrüsklerden almışlardır. Esasen, Roma Ordusunun kurulması ve düzenlenmesi Etrüsk kralları devrinde olmuştur. Onbaşılık, yüzbaşılık, binbaşılık müesseseleri Etrüsklerden Romalılara, Romalılardan da diğer Batı milletlerine geçmiştir.2

3 – İnşaat ve Mimarlık:

Romalılar sur, kale, mabet, köprü inşa etmeyi Etrüsklerden öğrenmişlerdir. Etrüsklerin dini, dünya işlerine ait bilgileri de içine alıyordu. Meselâ, bir köprü inşasına ait sanat, usul ve teknik ancak rahiplerin bildiği birer sırdı. Onun için rahiplerin bir ismi de “Köprü Yapan” idi. Romalılar bunu tercüme ederek, Pontifex şeklinde kendi rahiplerine de unvan yapmışlar ve kelime Romalılardan Hıristiyan Kilisesine geçmiştir. Bugün Papanın taşıdığı başlıca unvan Latince olarak Pontifex Maximus, Fransızca olarak Pontife Suprême’dir. Manası da “Büyük Köprü Mimarı”dır.3

4 – Yol İnşaatı:

Romalılardan evvel Etrüsklerin İtalya yarımadasını yollara kavuşturduğu bugün ispat edilmiştir. Bugün Roma çevresindeki meşhur yollardan biri olan Via Clodia Etrüskler tarafından yapılmıştır.4

5 – Bataklıkları kurutma ve toprağı sulama tekniği:

Romalıların bunları Etrüsklerden öğrendiklerini gösteren hikâye ve efsaneler mevcuttur.5

6 – Plâstik Sanatlar:

Bugün Etrüskler bilhassa resim ve heykelcilik alanında meydana getirdikleri sanat hazineleri ile tanınmaktadır. Roma kurulduktan sonraki ilk yıllarda Roma’yı, Roma’nın meydanlarını, binalarını, mabetlerini hep Etrüsk sanatçıları süslemişlerdir.6

7 – Kuyumculuk:

Romalılar kuyumculuğa da Etrüsklerden öğrenmiş ve daha sonra diğer Batı milletlerine öğretmişlerdir. Avrupa’nın çeşitli müzelerinde bugün seyredilebilen Etrüsk mücevherlerinin güzelliği ve inceliği insanı hayran ve şaşkın bırakmaktadır. Meşhur Fransız Etrüskologlarından Raymond Bloch şöyle diyor:

“Bunların eşi bugün yapılamamaktadır… Bugünkü kuyumcular Etrüsklerin bu inceliği elde etmeyi nasıl başarabildiklerine akıl erdirememektedir.”

İTALYA’DA ETRÜSKLERİN HÂKİMİYETİ

Geçen yüzyılın başında bilginlerin ekserisi Etrüsklerin M.Ö. 8’inci asırda tarih sahnesine çıktıklarına, o sırada birdenbire yoktan var olduklarına inanıyordu. Bu sebeple, İtalya’nın Bologna şehrinin yakınındaki Villanova kasabasında yapılan kazılarda Etrüsklerin medeniyet eserlerine pek benzeyen, fakat M.Ö. 8’inci asırdan daha öncesine olan ait eşya bulununca bilginler pek şaşırdılar. Bulunan sanat eserlerini meydana getirenlere bir hüviyet ve isim verilememesi yüzünden, kendileri için Villanovian adı münasip görüldü.

Bir müddet sonra, daha da önceki devire ait eşya meydana çıkınca bunların sahibi Protovillanovien oldu. Bu acayip adlı milletler hakkında pek çok yazılar yazıldı, eserler yayınlandı.

Bugün artık bilginlerin çoğu Villanovien’lerin de, Protovillanovien’lerin de,
Etrüsklerden başkası olmadığı kanaatindedir. Böylece, İtalya’da, Etrüsklerin geçmişi M.Ö. 10’uncu ve hatta 13’üncü yüzyıla kadar çıkmaktadır.

Tez ve Deliller kısmında da görüleceği üzere, Etrüsklerin menşei meselesi bilginler arasında tartışma konusudur.8 Ancak hiçbir bilginin inkâr edemeyeceği tarihî bir gerçek varsa, o da M.Ö. 8’inci asrın başında İtalya’da güçlü bir Etrüsk devletinin mevcut olduğudur.

Meşhur Romalı tarihçi Titus Livius Etrüsklerin siyasî kudreti hakkında şöyle der:

“Etrüsk devletinin kuvveti o kadar büyüktü ki, şan ve şöhreti Alp Dağları’ndan Messina Boğazı’na kadar, kara ve denizleri sarmıştı”.

Ünlü Romalı hatip Cato ise “Bütün İtalya Etrüsklerin egemenliği altındaydı” der.

Tabiîdir ki, her iki yazar bu sözleri Etrüsk hâkimiyetinin zirvesinde bulunduğu devir için söylemiştir. Bu devirde, yani M.Ö. 8’inci ve 7’inci yüzyıllarda9, Arno ile Tiber nehirleri arasında bulunan Merkezî Etruria’dan başka, Etrüskler İtalya yarımadasının kuzeyindeki Po Nehri vadisini de ele geçirmişler, güneyde ise Yunan kolonilerine komşu olan toprakların çoğunu fethederek, Kapua şehrine kadar uzanmışlardı. Gerçekte Kapua’yı bir serhat şehri, yani Etruria’nın güneydeki kapısı olmak üzere, kendileri kurmuşlardı.

Milâttan önceki 7’nci ve 6’ncı yüzyıllar Etrüsklerin deniz gücü bakımından da, en kuvvetli oldukları devirdir. Bu devirde Etrüskler Akdeniz’in Batı kısmına tamamen hâkimdir. Ancak müttefikleri Kartacalılara Sardenya’nın bazı sahillerini işgal etmeye müsaade etmektedir. Korsika adası Etrüsk egemenliği altındadır. Etrüsk resmî donanması kadar, Etrüsk korsanları da, Yunanlı denizcileri dehşet içinde yaşatmaktadır. Bu duruma tepki gösteren Yunanlılar (Foçalılar) Etrüskler tarafından M.Ö. 535 de, Aleria’da ağır bir yenilgiye uğratılıyor.

Etrüsklerin siyasetçe kudretli oldukları devirde, Kuzey, Orta ve Güney Etruria’yı teşkil eden bölgelerin esaslı bir merkezî sisteme bağlı oldukları anlaşılıyor. Başlangıçta, her birinin birer kabilenin yaşama alanı olduğu tahmin olunan bu bölgeler, zamanla Yunanistan’da olduğu gibi, birer site-devlet halini almış ve bunun neticesinde Cerveteri, Vulci, Volsinii gibi gelişmiş şehirler meydana gelmiştir.

Tez ve Deliller kısmında görüleceği gibi, bazı Etrüskologlara göre10 bu devirde Roma da, Etrüskler tarafından kurulmuş bir Etrüsk şehri idi.

Efsane der ki, Romulus M.Ö. 743 de Roma’yı kurduktan sonra, şehri iskân etmek için ırk ve sınıf ayırımı yapmadan şehre vatandaş kabul edeceğini ilân etmiş, fakat Roma vatandaşlığına talip olanlar da önce asylum (asul: sığınak; tecrit yeri-BZ) adı verilen bir sahada karantinaya tabi tutulmuştur. Böylece şehre Etrüsk olmayan birçok unsurlar dolmuştur. Fakat anlaşıldığına göre Etrüskler kendileri kurucu ve soylu sayarak ayrı mahallede oturmuşlardır. Çünkü imparatorluk devrinde bile, Roma’nın göbeğinde Vicus Tuscus, yani “Etrüsk Mahallesi” diye bir bölge mevcuttu.

Roma’ya gelip yerleşen ve ekserisi bekâr olan yeni vatandaşların aile kurabilmeleri için, Romulus kestirme bir çare düşünerek, en yakın komşu kavim olan Sabinler nezdinde toptan kız kaçırma olayı tertip eder. Bunun üzerine Sabin babalar ve ağabeyler Romalılara savaş açarlar. Ancak Romalı kocalarını beğenmiş olan Sabin kızların araya girmesi üzerine savaş durdurulur ve anlaşma yapılır, hatta bir nevi siyasî birleşme olur.

Roma’nın ilk kralı olan Romulus, genç yaşta bir fırtına esnasında kaybolur. Efsaneye göre göğe yükselip ilahlaşır. Fakat bir rivayete göre de, İhtiyarlar Meclisi (Senato) üyelerinden bir grup onu öldürüp cesedini yok etmiştir. İnsanın ister istemez aklına gelen şudur ki, olay bir soy mücadelesi neticesidir ve muhtemelen Latinlerin intikamının bir eseridir.

Romalı tarihçilere göre, Roma’nın Romulus’tan sonraki krallarından bazıları Etrüsk, bazıları Latin idi. Ancak bunlardan önemli işler basarmış ve Roma’nın hayatına yenilikler getirmiş olanların Latin olarak gösterilmesi bilhassa dikkat çekmektedir. Meselâ, Roma’da askerî ve idarî alanda büyük reformlar yapan ve bugün bile bir kısmı ortada duran meşhur Roma surlarını yaptıran Servius Tullius, Romalı tarihçilere dayanılarak, Sabin, yani Latin zannedilirdi. Zamanımızda bulunmuş vesikalar kendisinin Etrüsk olduğunu ispat etmiştir.

Aynı şekilde, Roma’da Etrüsk dinini yerleştiren ve kökleştiren dindar kral Numa Pompilius’un Etrüsk olmaması düşünülemez. Hâlbuki o da, Romalı tarihçilerin iddiasına göre, bir Latin idi.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 2 – Göktürkler – Uygurlar – Kırgızlar – Türgişler

Editor

Fernand Braudel – Akdeniz, Mekân ve Tarih

Editor

Ecevit Kılıç – Jitem

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası