Roman (Yerli)

Anamı da Aldım Geldim

Kitaplarıyla milyonlarca okura ulaşan, adı edebiyat ve sinema ödülleriyle anılan ve ülkemizin en çok okunan yazarı MUZAFFER İZGÜ’nün parmakları yine Türkiye’nin nabzında.

Muzaffer İzgü, öyküde gülmeyi her zaman canlı tutmayı başarıyor. Toplumsalın bireye yansıyan, çoğu zaman olumsuz izdüşümlerini edebiyata bilinçli ve usta kalemiyle aktarıyor. Anamı da Aldım Geldim, her gün bir yenisini yaşadığımız trajikomik olayları, gittikçe “öteki”leştirilen bireylerin yaşamlarını ve toplumun geldiği noktayı eleştirel bir üslupla okuyucuya sunmaktadır.

KORKU İMPARATORLUĞU

“Karnım aç!..”

Neee, “karnım aç” mı dedin? Yani sen şimdi “karnım aç” dedin ha? Yani midende bir şey olmadığını söyledin ha? Onu mu demek istedin? Yani, “karnım aç” demekle, bu ülkenin güzel yönetilmediğini söylemek istiyorsun, birilerinin karnı tokken, “benim aç” diyorsun ha? Bu doğrudan doğruya bölücülüğe girer. Bölen insan bölünür… Ulan!..

ALIN BUNU, BÖLÜN!..

“İşsizim!..”

Ne “işsizim” mi dedin?.. Demek “işsizim” dedin ha? Yani, “sabah kalkıp kahvaltımı yaptıktan sonra gideceğim bir İşim yok” demek istedin. “İşim olmadığı için eve para götüremiyorum” diyorsun öyle mi? Yani bu götürme sözcüğü çok anlama çekilebilir. Ama asıl bakla, dilinin altında. “Ben götüremiyorum ama bazıları götürüyor” diyorsun. Yani, götüren malı götürüyor öyle mi? Kim malı götürüyor ha, kim götürüyor? Ulan!..

ALIN BUNU GÖTÜRÜN!..

“Kriz var!..”

Nee, “kriz mî var” dedin? Demek, kriz var ha? “Kriz işlerimi bozdu, işyerimi kapattım.” Bunu mu söylemek istiyorsun? Yani şimdi, “teğet geçmedi, bağrımdan girdi, öteki yanımdan çıktı” diyorsun, değil mi? “İşte ondan ötürü işyerimi kapattım” diyorsun… Demek öyle hin, laaan? Kapattın ha! Ulan!..

ALIN BUNU, KAPATIN!..

“Alım gücüm bitti.”

Neee, “alım gücüm bitti” mi diyorsun? öyle mi? Demek alım gücün bitti! Yani gönlün istiyor, canın çekiyor, alamıyorsun. Niye alamıyorsun? “Çünkü efendim alım gücüm bitti, onun için” diyorsun? Eleştirme gücün, sevişme gücün, “Gool” diye bağırma gücün bitmedi, alım gücün bitti. Hı, öyle mi? Ulan!..

ALIN BUNU, BİTİRİN!..

“Ben darbeci değilim…”

Neee, “darbeci değilim” diyorsun ha? Bunu nasıl söylersin ha, nasıl söylersin?.. Oh oh, inanacağız, beyefendi, “o kâğıdı ben yazmadım” diyorsun, hemen inanıverelim. “O bombaları, mermileri ben gömmedim” diyorsun, yani biz de saf saf buna inanalım, öyle mi?

Sen darbecisin!..

Darbeciler ne yapılır darbedilir… Ulan!..

ALIN BUNU DARBEDİN…

Bölünüyor…

Götürülüyor…

Kapatılıyor…

Bitiriliyor…

Darbediliyor…

Bölüneni kaç parçaya bölüyorlar?

Götürüleni nereye götürüyorlar?

Kapatılanı nereye kapatıyorlar?

Bitirileni nasıl bitiriyorlar?

Darbedilene ne yapıyorlar?

Sus sus sus!..

Bölünürsün!..

Götürülürsün!..

Kapatılırsın!..

Bitirilirsin!..

Darbedilirsin!..

Sus sus sus!..

Konuşma diyorum sana, konuşma LAN!..

Haa, konuş konuş…

“Havalar sıcak” diyebilirsin.

“Havalar soğuk” diyebilirsin.

İstersen bunları da deme. Yazık değil mi çenene? O çene, o dil, o dudak, o dişler sana gerekli.

Şimdi hava sıcaksa, şöyle gökyüzüne doğru bak, terini siler gibi yap, istersen “pooof” diye bir ses çıkar.

“Havalar soğuk” da deme. O çene sana ilerde çok gerekli olacak. Yaşlandın, canın şarkı söylemek istiyor ama çenen eskimiş, işte bu duruma düşme, kendine acı. Şimdi sen “Hava” derken, birileri çıkıp seni havalandırabilir. Yani sen din[eniyorsun, bunu hiç unutma. Şimdi, “Hava mava” derken, belki havanın a’Iarından birini dinleyen kulak duymaz, “hav” anlar… O zaman senin birine havladığını sanırlar. Öyle ya, çok doğal, bu dinleyen arkadaşlardan kulağı az işitenler var, dinlediğini başka türlü anlayanlar var. İşte o bir “hav” sözcüğü başına çok işler açar. Sürüm sürüm sürünürsün. Çoluğun var, çocuğun var, emekli maaşın var. Sen en iyisi havadan falan söz etme. Hava çok mu soğuk, şöyle omuzlarını kaldır, ellerini ovuştur, “buuuv” de. “Buuuv” demekte özgürsün.

Hıçkırabilirsİn, hıçkırabilirsin, o konuda hiçbir yaptırım yok.

Öksürmek…

Bak, bu biraz tehlikeli olabilir. “Birinin arkasından öksürmek” diye bir şey var, bilirsin. Hani OTORİTE bir şey söyler, sen de tutup ardından, “ÖhhööööÖ” dersin. Şimdi yani OTORİTE ve otoritenin adamları senin gerçekten öksürdüğünü nereden bilsinler? Diyelim OTORİTE, televizyonda konuşuyor;

“Ülkeyi çok güzel yönetiyoruz” diyor, tam o sırada sen;

“öhhöööö” diyorsun.

öksürme vatandaş öksürme!..

OTORİTE mi konuşuyor, senin yapacağın şey şu: dudaklarını yay, bakışlarını yumuşacık yap, gözlerine sevecenlik yerleşsin, yüzüne bir beğeni yayılsın. Gör bak o zaman başına bir iş geliyor mu?

Niye gelsin ki? Konuşmuyorsun ki…

Konuşmayın!..

Konuşmayın, lan!..

Konuşanın başı çıra gibi yanar.

Cep telefonlarını, ev telefonlarını, hepsini dinliyoruz. Şimdi ağaçlara, elektrik direklerine, park kanepelerinin arkalarına, otobüs duraklarına, kahvelerdeki masaların altlarına mikrofonlar koymaya başladık. Bu açılımı da çok yakında bitireceğiz.

Sizi dinliyoruz, onun için konuşmayın, ağzınızı açmayın.

Şimdi kahvede kâğıt oynarken, karşındaki

“At haydi at” dedin…

Hooop, mikrofon kapıverdi bu tümceyi. “At haydi at” ha?

Sorgudasın, sorguda, hem de çapraz sorguda.

“Sen kime at dedin, lan?”

“Arkadaşımla oyun oynuyordum, elinde tuttuğu oyun kâğıdını masaya atmasını istedim, onun için, at, dedim…”

Çapraz, bak çarpıverir ha, hem de yıldırım çarpmış gibi.

“Hi cu mi cu çu çu, çap çap çapraz. Yani biz senin kime at dediğini bilmiyor muyuz? Yani, at işkembeden at… Hu, öyle mi laaan?”

Sonra ne? Çaprazın sonrası ne?

At dersin ha… Sen de dolap beygiri olursun, dolap beygiri. Sorgular iddianameler, “At” dedin ha, at at, artık sen de hapishanede o yanına dön yat bu yanına dön yat…

Kork lan, kork!..

Sen korku nedir bilmez misin?

Kork diyorum sana.

Konuşmaktan kork ki, çoluğunu çocuğunu, eşini, işini korumuş olasın.

Eğer korkmazsan, biz seni korkutmasını biliriz. Yoo, öyle Öcülerle möcülerle değli.

Sen konuşup atarsan, bi2 de seni hapse atarız.

Evde de konuşma. Aklı ermez dangalak, yatak odanda bile mikrofon var. Nasıl mı geldik koyduk? Beynin kaç gram acaba senin? Yani sapmak istiyorsun öyle mi, senin parmağın yok mu, karşındakine yatağı göster, parmağını oynat, yeter. Karşındaki hemen anlar. Ondan sonra da ne yaparsan yap.

Ağzını oynatmasan;

“Haydi hanım, lütfen sapalım” demesen olmaz mı?

“Sapalım” diyorsun, yani bir şey yapıyorsun? Yani bizim mikrofonun gözü yok ki, sizin o şeyi saptığınızı görsün. Ya darbe yapacaksan…

Haaa bakın kafamızı kızdırmayın, her evin, her odasına kamera koymasını da biliriz. Çünkü biz çok çoook güçlüyüz.

Konuşma, konuşma, sus lan, işte o kadar!..

Sen bizim gücümüzün ayırdında değilsin galiba. Bir ucumuz Amerika’da, bir ucumuz Avrupa’da…

Neyine güveniyorsun konuşurken ha, neyine güveniyorsun?

Elinde polisin var mı? Savcın var mı? Cebi delik, mangırsız seni. Bizim paramız çok oğlum kızım, çook. O parayla her şeyi satın alırız. Basarız parayı yalancı tanıklar, basarız parayı uyduruk kanıtlar…

Ulan bak, kafamızı kızdırma, istersek idam yasasını da geri getirir, konuşanları birer birer sallandırırız, korkmayanları üç ayaklıya yollarız.

Çünküüü, irade arkamızda…

Oyumuz var oyumuz.

Sallandırırız, sallandırırız…

“Konuşma lan! Kork lan!.. Başını eğ lan!..”

“KORKMA!..

KONUŞ!..

BAŞINI DİK TUT!..”

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Aşka Dönüş

Editor

Miralayın Kızı Süreyya (Özel Baskı)

Editor

Bez Bebek

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası