Paul Feyerabend
ANARŞİZM ÜZERİNE TEZLER
“Kaldırımın altında kum vardır” dizisinden
İÇİNDEKİLER
Yayıncının önsözü: Paul Feyerabend’in İzleri
Anarşizm Üzerine Tezler
Felsefe Düşünmeyi Bulandırırken,
Film Düşünmeye Teşvik Eder.
özgür Bir Toplumun Uzmanları
Yöntem Üzerine Bir Diyalog
Dadaist Bilgi Kuramı Yolunda.
Büyük Sözler Üzerine Küçük Bir Konuşma
Neden Platon? Küçük Bir Konuşma
Konuşmayı Bırakın örgütlenin!.
Anılar ve İzlenimler (1945 1954).
Düşünmeye Davet (Stanislaw Lem’e).
Guitta Pessis Pasternak: Paul Feyerabend ile Bir Röportaj
“Kendimi nasıl da mahvediyorum, görün!
Ağır yükü sırtımdan,
îşe yaramaz asayı elimden,
Hükümdarlık gururunu kalbimden atıyorum.
Kendi gözyaşlarımla pelesenk yağını yıkıyorum,
Kendi ellerimle tacımı fırlatıyorum,
Kendi dilimle kutsal imparatorluğumu inkâr ediyorum,
Kendi cesaretimle görevime ve yeminime karşı geliyorum.
Bütün yüceliklerden ve saltanatlardan vazgeçiyorum.”
Ernst Kantorowicz
ANARŞİZM ÜZERİNE TEZLER
Anarşizm var olan düzene karşıdır; bu düzeni yıkmak ya da ondan kaçmak ister. Siyasi anarşistler siyasi kurumlara, inanç anarşistleri ise belirli durumlarda bütün maddi dünyaya karşıdır; muhtemelen dünyayı bütün varlığın zavallı bir imparatorluğu olarak görmekte ve yaşamları üzerindeki etkisini yok etmek istemektedirler. Her iki grubun da insanlık için neyin doğru, iyi ve değerli olduğu konusunda dogmatik görüşleri vardır.
Siyasi anarşizm aydınlanma çağında inançtan bilime ve insan aklına yönelmiştir: Diyelim ki, artık hiçbir sınır yok insan aklı yine de sınırları bulacaktır. Diyelim ki, artık hiçbir eğitimöğretim yöntemi yok insanlar yine de kendilerini eğitecek ve bilgilerini artıracaklardır. Diyelim ki, artık hiçbir siyasi kurum yok insanlar doğal eğilimlerini yansıtan gruplar oluşturacak ve böylelikle kısmen uyumlu (yabancılaştırılmamış) bir yaşamın parçası haline geleceklerdir.
Bilime duyulan inanç, bilimin 17. ve 18. yüzyılda oynadığı devrimci rol sayesinde belirli bir dereceye kadar haklı çıkmıştır.
Anarşistler bir yıkımın gerekliliğini öne sürerken, bilim adamları geçmiş yüzyılların harmonik dünya görüşünü kusursuz bir şekilde çürütüyor, yararsız “bilimi” ortadan kaldırıyor, toplumsal ilişkileri değiştiriyor ve insan için doğru ve iyi olan yeni bilimin öğelerini her defasında daha mükemmel bir şekilde bileştiriyorlardı
Günümüzde bilime duyulan bu safça ve çocukça bağlılık (bu bağlılık Althusser gibi oldukça “ilerici” solcularda da görülür), iki yenilik tarafından tehdit edilin Birincisi, bilimin felsefi bir gereksinim olmaktan çıkıp bir ticaret aracına dönüşmesi; ikincisi de, bilimsel gerçeklerin ve teorilerin konumuyla ilgili belidi j bulgulardır. 20. yüzyıl bilimi her türlü felsefi iddiadan vazgeçmiş ve büyük bir ticarete dönüşmüştür. Bilim, bugün toplumu tehdit etmemektedir, aksine, toplumun en güçlü koruyucularından biri olmuştur, insancıl kriterler geniş ölçüde göz ardı edilmekte, yerel reformlar çerçevesinin dışında kalan her türlü ilericilik dikkate alınmamaktadır, iyi bir maaş, şefle ve doğrudan ilişki içinde bulunulan iş arkadaşlarıyla kurulan iyi ilişkiler, önemsiz sorunları çözmek için birbirleriyle yanşan, ama kendi uzmanlık alanları dışında kalan şeyler arasındaki anlam bağlantısını kavramaktan yoksun olan bu insan biçimindeki karıncaların en önemli amaçlandır. Bir kimsenin ileriye yönelik büyük bir buluş yaptığını varsayalım bu buluş, kaçınılmaz olarak insanları boyunduruk altına alan bir baskı aracına dönüşecektir Bununla beraber, bilimin sağlam kanıtlara sahip olmadığı ve pratik ifadelerinin, hiçbir zaman var olmamış şeyler hakkında iddialarda bulunan, çoğunlukla tamamen yanlış hipotezler olduğu ortaya çıkmıştır. John Stuart Millin ilk olarak öne sürdüğü (On Liberty) ve en güçlü çağdaş temsilcileri Karl Pöpper ve Helmut Spinner olan bu görüşe göre, bilim, birbirleriyle rekabet …