Felsefe-Sosyoloji-Psikoloji

Arap Ahlaki Aklı

arap-ahlaki-akli-muhammed-abid-elcabiri-mana-yayinlariCâbirî’nin “Arap Aklının Eleştirisi” başlıklı araştırma serisinin dördüncü kitabı olan “Arap Ahlaki Aklı”, ahlak alanında Arap-İslam medeniyetinin kritik evresi olan tedvin dönemi ve sonrasında telif edilmiş ve etkisini günümüze kadar sürdürmüş temel kaynaklardan yola çıkarak, Arap-İslam kültüründeki değerler düzeninin eleştirel bir tahlilini içeriyor. Bu eser, İslam medeniyetinin ahlak alanındaki temel literatürüne yönelik tarih, tahlil, tenkit ve benzeri çalışmaların bu güne kadar yapılmayışının doğurduğu açığı giderme yolunda önemli bir adım niteliğindedir. Arap-İslam düşüncesindeki ahlaki aklın yapısı, hangi beş kültüre dayanmaktadır? Bu yapının oluşum süreci, hangi kültürlerin çatışmasına sahne oldu? Bu tarihsel süreçte hangi değerler baskın geldi ve günümüze kadar varlığını sürdürdü? Hangi yabancı değerler İslamileştirildi? Hangi değerler canlılığını koruyamadı? Bunlara verilen cevapların yanı sıra, ekolleşen farklı ahlaki eğilimlerin gelişimleri, ihmal edilmiş ya da yanlış tanıtılmış önemli eserler, epistemolojik çerçevede kavram analizleri, dönemin entelektüel tartışmaları, ahlak-siyaset ilişkisi, değer basamakları, farklı kültürel mirasların merkezi değerleri ve bunların Arap-İslam kültüründe yeniden temellendirilmesi gibi konular da kitabın içeriğindekilerden bir kısmını oluşturmaktadır.

***

İÇİNDEKİLER

MUKADDİME …. 7
ARAP AHLAKİ DÜŞÜNCESİ
-GÜNÜMÜZDEKİ DURUM-
GİRİŞ …. 21
YÖNTEM VE YAKLAŞIM
BİRİNCİ KISIM …. 33
ARAP MİRASINDA AHLAK SORUNU …. 33
BİRİNCİ BÖLÜM …. 35
İLK TANIMLAMALAR
AHLAK, EDEP, DEĞERLER DÜZENİ
İKİNCİ BÖLÜM …. 69
BAŞLANGIÇTA DEĞERLER KRİZİ VARDI!
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM …. 98
ÖZGÜRLÜK VE SORUMLULUĞA DAİR KELAM!
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM …. 125
HANGİSİ AHLAKI İNŞA EDER? AKIL MI, NAKİL Mİ?
BİRİNCİ KISMIN ÖZETİ …. 152
BAŞA DÖNÜŞ!
İKİNCİ KISIM …. 157
ARAP KÜLTÜRÜNDE DEĞER DÜZENLERİ -KÖKLERİ VE DALLARI- …. 157
I. KONU …. 159
FARİSİ MİRAS YA DA İTAAT AHLAKI
BEŞİNCİ BÖLÜM …. 159
MEKTUP: AHLAKA DAİR İLK TELİF İTAAT: EN YÜCE DEĞER!
ALTINCI BÖLÜM …. 184
DİN VE DEVLET.. VE KİSRAYA AİT DEĞERLER
YEDİNCİ BÖLÜM …. 211
KİSRACI DEVLETİN İSLAM’DA YASALLAŞMASI
SEKİZİNCİ BÖLÜM …. 246
EDEB ÇARŞISINDA DEĞER BASAMAKLARI
DOKUZUNCU BÖLÜM …. 284
KİSRA’YA AİT DEĞERLER SAHAYI ELE GEÇİRİYOR
“DİN, BİR KİŞİYE İTAATTEN İBARETTİR”!
ÖZET VE TARTIŞMA …. 315
İTAATTE HER TÜRLÜ ÖNCELİK İTAAT OLUNAN KİŞİNİNDİR!
II. KONU …. 323
YUNAN MİRASI MUTLULUK AHLAKI
ONUNCU BÖLÜM …. 323
YUNAN MİRASI: TEMELLER…
ON BİRİNCİ BÖLÜM …. 367
BİLİMSEL YÖNELİM -1-
AHLAK TIBBI VE AHLAK EĞİTİMİ HASTANESİ

ON İKİNCİ BÖLÜM …. 398
BİLİMSEL YÖNELİM -2-
AHLAK MÜHENDİSLİĞİ VE İNSANİ EĞİLİM
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM …. 438
FELSEFİ YÖNELİM -1-
KİSRACI DEĞERLER GALİP GELİYOR… ERDEMLİ ŞEHİR
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM …. 464
FELSEFİ YÖNELİM -2-
BİREYİN” KENDİNİ YÖNETMESİ…
VE MÜMKÜN OLAN ERDEMLİ ŞEHİR
ON BEŞİNCİ BÖLÜM …. 500
DERLEMECİ YÖNELİM
MUTLULUK” KONUSUNDA ALINTILAMALAR… VE İSTİBDAT!
ÖZET VE TARTIŞMA …. 535
MUTLULUK/SAĞLIK VE MUTLULUK/AKLÎ LEZZET
III. KONU …. 541
SÛFÎ MİRAS: FENÂ AHLAKI VE AHLAKIN FENÂSI!
ON ALTINCI BÖLÜM …. 541
TASAVVUF -KÖKLERİ VE DALLARI-
ON YEDİNCİ BÖLÜM …. 561
ŞEYH VE MÜRİD
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM …. 583
AHLAKIN FENÂSI!
ÖZET VE TARTIŞMA …. 617
FENÂ AHLAKINDA HER ŞEY SONUNDA ZIDDINA DÖNÜŞÜYOR!
IV. KONU …. 619
SAF ARAP MİRASI: MÜRÜVVET AHLAKI
ON DOKUZUNCU BÖLÜM …. 619
KAYNAKLAR.. VE OTORİTELER
YİRMİNCİ BÖLÜM …. 645
MÜRÜVVET… ÇABA HARCAMAK, KATLANMAK!
ÖZET VE TARTIŞMA …. 674
MÜRÜVVET/ARİSTOKRASİ… VE ARAP RÖNESANSI!
V. KONU …. 677
İSLAMÎ AHLAK ARAYIŞI YOLUNDA İSLAMİ MİRAS
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM …. 677
DEĞERLER KRİZİ… VE “DİN AHLAKI”
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM …. 713
AHLAKIN İSLAMİLEŞTİRİLMESİ ÇALIŞMALARI
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM …. 757
İSLAM’DA: MASLAHAT, AHLAKIN VE SİYASETİN ESASIDIR
ÖZET VE UFUKLAR …. 795
BAŞKA BİR ÖNERİ… VE FARKLI BİR KONU!
SONUÇ VE UFUKLAR …. 799
HENÜZ BABALARI ARDEŞİR’İ DEFNETMEDİLER!
KAYNAKÇA …. 813
Dizin …. 819

.

MUKADDİME

ARAP AHLAKİ DÜŞÜNCESİ

-GÜNÜMÜZDEKİ DURUM-

-1-

Yirminci asır seksenli yılların başında “Arap Aklının Oluşumu” adlı eseri bitirip ona mukaddime yazmaya başladığımda, Arap kütüphanesinin “Arap aklının eleştirisi” ile ilgili eserlerden yoksun olduğunu düşünmüş ve düşüncemi hiç tereddüt göstermeden şöyle ifade etmiştim: “Bu kitap, Arap aklını, çözümleyici ve eleştirel bir yönden ele alan kitaplar ve araştırmalar zincirinin sadece bir halkası olarak düşünüldü. Bu durumda bu kitap kendinden önceki çalışmalardan mecburen faydalanacaktı. Ama şimdi olması gerekenin tam tersi bir durumla karşı karşıyayız.” Öyleyse kendimi riske atmam ve Arap aklının eleştirisi konusunda söylenecek sözleri, epistemolojik eleştiriyle başlatmam gerekiyordu. Bu projenin ilk iki parçasında durum bundan ibaretti ve üçüncü parçayı oluşturan “Arap Siyasal Aklı” adlı çalışma da bu söylediğimi doğruluyordu. Kendimi tehlikeye atacağım son bir parça daha kalmıştı ki, daha önce kimsenin girmediği bir konuda söz söyleyecektim.

Bu projenin ilk kitabının çıkışından yaklaşık yirmi yıl sonra ve her üç parçasının da gururlandırıcı, memnuniyet verici bir şekilde önemsenmesi ve revaç bulmasının ardından, bugün söyleyebilirim ki, gücüyle, canlılığıyla gençlerimizin azimli gayretlerine sebep olan bu araştırmalar, şüphesiz “geçmiş yeni”nin yerini alan “daha sonraki yeni”yi tarihten ayırt edip ortaya koyacaktır.

Arap Aklının Eleştirisi’nde dördüncü ve son kitap olan elinizdeki esere gelince, bu projenin ilk kitabı hakkında söylediklerimizi bu eser hakkında tekrar etmek bile durumu izah etmek için yeterli olmayacaktır. Çünkü mesele sadece Arap kütüphanesinin Arap İslam kültürüne ait değer düzenlerine yönelik ciddi, kapsamlı, eleştirel ve çözümleyici çalışmalardan yoksun olmasıyla ilgili değil, aynı zamanda “Arap Ahlaki Düşünce Tarihi” alanındaki eserlerden yoksun olmasıyla da ilgilidir. Hatta “Arap Felsefe Tarihi” ile ilgili, ne müsteşrikler ne de Arap üstatlarca yazılmış ciddi herhangi bir eserin olmayışı da bu yargıya dâhildir. Burada bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyoruz ki, o da; “Araplar ne cahiliye ne de İslâm döneminde, Yunan felsefesinden aktarıp tekrarladıkları ahlaki görüşler dışında, herhangi bir ahlaki düşünce üretmediler!” şeklindeki bir fikri ortaya atanlara teslim olma tehlikesidir.

Öyleyse bu giriş kısmında yapmamız gereken şey, kendisine teslim olanları derin bir ümitsizliğe sevk eden ve konuyu başlamadan bitiren söz konusu düşünceyi tartışmaktır. Dolayısıyla bu meselenin gerçekliğini ortaya çıkarmakla işe başlamalıyız ki buradan hareketle çalışmamızı oluşturabilelim.

* * *

Gerçekten de Arap kütüphanesi, Arap ahlaki aklının eleştirisine veya Arap İslam kültüründeki değer düzenlerine dair çözümleyici, tarafsız ve eleştirel bir çalışmadan, bir kitaptan yoksundur. Burada eleştirel anlamda belki tek bir kitaptan bahsedebiliriz ki o da, zamanında epey gürültü koparılmasına sebep olan, yazarı Ezher şeyhleri tarafından hücuma uğratılan, Dr. Zeki Mübarek’e ait “el-Ahlâk ‘İnde’l-Gazâlî /Gazali’de Ahlak” adlı eserdir. Bu eser, yazarının 1924’te Mısır Üniversitesi’ne (el-Câmiatü’l-Mısriyye) sunduğu doktora tezidir.

Görünen o ki, bu kitap, kendisinden sonra çıkan diğer iki eleştiri kitabı kadar şöhret bulmadı. Bunlardan biri Ali Abdurrazık’a ait 1925’te yayımlanan “el-İslâm ve usûlu’l-hikem [Türkçedeki çevirisi:] İslâm’da İktidarın Temelleri”, diğeri Taha Hüseyin’e ait 1926’da yayımlanan “Fî’ş-şi’ri’l-câhilî /Cahiliye Şiirine Dair” adlı eserlerdir. Bu iki kitap etrafında koparılan gürültü, Dr. Zeki Mübarek’in eseriyle ilgili tartışmaların üzerini örttü.

Aslında “Gazali’de Ahlak” isimli bu eserde, koparılan bu gürültüyü ve sahibinin zındıklık ve küfürle itham edilmesini haklı çıkaracak herhangi bir şey yoktu. Sonuçta yazarın orada yaptığı şey, Gazali’nin meşhur “İhyâ-u ‘ulûmi’d-dîn” adlı eseriyle yayılan bazı görüşlerini eleştirel bir şekilde ele almasından ibarettir. Ve bütün yaptığı, Ebu Hamid el-Gazali’nin ahlak meselesinde teslimiyetçilik ve itaatçilik eğilimine çağrısını kabul etmemekten ibarettir.

Arap İslam düşüncesinde ahlak” konusunu ele alan çalışmalar hakkında, onların ahlak felsefesinden, yani ahlaka dair teorik araştırmalardan yoksun olduğunu ve bu konuda birleştiklerini söyleyebiliriz. Bu konuya işaret edenlerin en eskilerinden Ahmed Emin 1920’de çıkan “el-Ahlak” isimli kitabında bu görüşü destekler nitelikte şöyle diyor: “Cahiliye döneminde Araplar, Yunanlılarda görüldüğü gibi herhangi bir felsefeden haberdar değillerdi. Bu yüzden kişileri davet edecekleri farklı düşünce akımlarına da sahip değillerdi. (..) Arap şair ve düşünürlerinin bütün yaptığı, Lokman ile Eksem b. Sayfi’nin hikmetlerinde ve Züheyr b. Ebî Sülmâ ile Hâtem et-Tâî’nin şiirlerinde olduğu gibi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, kendi dönemlerinde bilinen kadarıyla, erdemlere (fezâil) özendirip türlü alçaklıktan (rezâil) da kaçındırmaktır.” Daha sonraki dönemde müslümanlar İslâm’ın getirdiği ve kanunlaştırdığı ahlâki ilkelerle yetindiler. Bunlar “yapılırsa karşılığında dünya mutluluğu ve ahiret nimetleri olan doğruluk ve adalet türünden uyulması gereken zorunluluklar ile işlenirse karşılığında dünya darlığı ve ahiret azabı bulunan yasak davranışlar, yalan ve zulüm gibi alçaklıklardır.” Yazar sözlerine şunları ekliyor: “Yerleşik hayata geçtikten sonra bile, Araplarda ahlaka dair ilmi çalışmalar yapanların sayısı azdır. Bunun nedeni ahlaka dair her şeyi dinden aldıklarına kanaat getirmeleri, ayrıca iyilik ve kötülüğün esası gibi konularda ilmi çalışmalara ihtiyaç duymamalarıdır. Bu yüzden Gazali’nin İhyâ’sında ve Mâverdî’nin “Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn” adlı eserinde de görüldüğü üzere, ahlaka dair eser yazanların çoğu dine dayanıyordu. Daha sonra akla gelen isimler, Yunan felsefesi çalışıp bu vesileyle ahlaka dair Yunan görüşlerini çıkarmaları sebebiyle Farabi, İhvan-ı Safa ve İbn Sina’dır.” Yazar daha sonraahlak konusundaki en büyük Arap araştırmacı” olarak nitelediği İbn Miskeveyh’i anıyor ve yazmış olduğu “Tehzîbu’l-ahlâk” adlı esere değiniyor. Bu eserde İbn Miskeveyh “Eflatun, Aristo ve Galen’in (Calinus) öğretileriyle İslâm öğretilerini sentezlemeye çalışmıştır. (..) Fakat Arap âlimlerinin çoğu bu çizgiyi devam ettirmemişlerdir.1

Muhammed Yusuf Musa’nın, ilk baskısı 1940’ta yapılan “Târihu’l-ahlâk /Ahlak Tarihi” adlı eseri de aynı düşünceyi tekrarlıyor. Yazar bu eserinde İslam felsefesi bağlamında Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Bâcce ve İbn Tufeyl’den bahsetmiş, İbn Miskeveyh, Gazali ve İbn Arabi’yi de unutmamış, bu kişileri tanıtıp onlara ait “ahlakla ilgili düşüncelerden” alıntılar sunmuştur. Bunu yaparken de şöyle bir sonuca ulaşmıştır: “Felsefenin Endülüs’teki altın devrini yaşayıp çöküşe geçmesiyle beraber, felsefenin dallarından biri olarak ahlak ilmi de geri çekildi; bundan sonraki durum, eski âlimlerin, özellikle de İbn Miskeveyh, Gazali ve Mâverdî’nin görüşlerini tekrarlamak, yeniden yazmak ve şerh etmekten öteye geçemedi.” Yazar bu söylediğini ispatlamak için “çöküş döneminden” sonra kaleme alınmış altı eserden bahsetmiştir: Birincisi Adudiddin Abdurrahman b. Ahmed el-Îcî’nin (ö.756h.) ‘Ahlâk’ı diye tanınmış bir eserdir. Bu kitap, kendinden önce yazılmış ayrıntılı eserlerin özetlenmesinden ibarettir. İkincisi Ebu’l-Hasan Selam b. Abdullah el-Bâhilî el-Eşbîlî’ye ait “ez-Zehâir ve’l-a‘lâm fî âdâbi’n-nufûs ve mekârimi’l-ahlâk” adlı eserdir. Üçüncüsü Zeynüddin b. Abdilaziz el-Melibari’nin “İrşâdu’l-‘ibâd ilâ sebîli’r-reşâd” adlı eseridir. Bu eserin içeriği de yine öncekiler gibi teorik ve dini ahlak konuları etrafında dönüyor. Dördüncüsü Taşköprüzâde’ye (ö.972h.) ait “Miftâhu’s-saâde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzûâti’l-ulûm” adlı eserdir. Yazar bu eserinde Gazali’nin “İhyâu Ulûmi’d-dîn”inin iyi bir özetini çıkarmaktan öteye başka bir şey yapmış değildir. Beşincisi Radiyyüddin Ebu Nasr et-Tabersi’nin “Mekârimu’l-ahlâk” adlı eseridir. Müellif bu eserinde bütünüyle Kur’ân’a, hadislere, sahabeden, tabiinden ve salih kişilerden gelen sözlere dayanmıştır. Altıncısı Muhammed Cemalüddin el-Kasımî ed-Dımeşki’nin “Mev‘izetu’l-mü’minin min İhyâi ulûmi’d-dîn” isimli eseridir. Müellif kendisinin de söylediği gibi bu eserinde Gazali’nin İhyâ’sını, orijinalindeki iç düzeni bozmadan özetlemiştir. Yazar Muhammed Yusuf Musa, bu altı kitaptan ve Üstad Şeyh Muhammed Abduh’la istişaresinden bahsettikten sonra, şu tespitleri yapıyor: “Böylece zaman ilerledikçe, felsefenin dokusunun, ahlakla ilgili çalışmalardan yavaş yavaş silindiğini görüyoruz. Sonunda bu çalışmalar yenilikten ve felsefi düşünceden soyutlanmış olarak, tamamen dini bir muhtevaya büründü ve günümüze kadar da bu şekilde devam etti. Yukarıda bahsettiklerimizin yanı sıra, son yıllarda Ezher hocalarının hazırladığı tezler ve ahlak konusundaki irili ufaklı araştırmalar da bu tespitimizi doğrular niteliktedir.2

Yukarıda sözünü ettiğimiz Arap kültüründe ahlakla ilgili kaleme alınmış ilk eserlerden yola çıkarak iki nokta üzerinde düşünebiliriz:

Birincisi, ahlakla ilgili bir şeyler yazmayı düşünen modern Arap araştırmacının yararlandığı program, kendine özgü değerleri olan farklı bir kültürün programıdır. Bu kültür Avrupa kültürü, başka bir deyişle Greko-Romen kökenli çağdaş Avrupa kültürüdür. Ayrıca Arap kültüründeki ahlak düşüncesi, “ahlak”ı dinle veya başka bir şeyle ilişkilendirmeden sadece felsefenin bir alt dalı olarak gören bu programın ölçüleriyle yargılanmaktadır. Dolayısıyla değerler başka değerler olarak, ahlak da başka bir ahlak olarak yargılanmış oluyor. Aslında bu seçim, araştırmacı için imkân dâhilindedir. Çünkü herkesin kendine göre en doğru, en üstün yöntemi seçme hakkı vardır. Ancak neden bu yöntemi seçtiğini iyi bir şekilde açıklayıp kendini haklı göstermesi gerekir ki, bu davranışı basit bir taklitle ve gelişigüzel değil, bilinçli bir şekilde sergilediğini anlayabilelim.

Bu bağlamda değinilmesi gereken diğer bir nokta da, Dr. Muhammed Yusuf Musa’nın bahsettiği, kendi ifadesiyle “felsefe çağının kapanışından sonra ahlaka dair yazılmış” altı kitabı, sanki onlar da ahlak felsefesine aitmiş ya da en azından felsefenin çöküşünün birer ürünüymüşler gibi kabul edilmesidir. Yazarın bu kitaplara yönelik tasavvuru şu cümlesinden anlaşılabilir: “Böylece zaman ilerledikçe, felsefenin dokusunun, ahlakla ilgili çalışmalardan yavaş yavaş silindiğini görüyoruz. Sonunda bu çalışmalar yenilikten ve felsefi düşünceden soyutlanmış olarak, tamamen dini bir muhtevaya büründü.” Bence burada bir durup düşünmek gerek. (Eskilerin dediği gibi “fîhi nazar!”) Bu yargı öyle hemen kabul edilebilir bir yargı değildir. Şöyle ki, Arap İslâm kültüründe salt dini yönü ele alınarak ahlaka ilişkin eser yazmak, felsefi çöküşün bir sonucu değildir. Çünkü ahlakın kültürümüzdeki gelişimi ve bu altı kitaptaki varlığının büyük bir kısmı, İslam’daki felsefi ahlaka dayanan özel bir tutum değil, aksine felsefeden ve diğer ilimlerden bağımsız olarak devam etmiş olan, ileride de değineceğimiz gibi, fıkhın bir kolu olup geçmişimizde ve günümüzde “şeriat adabı” olarak bilinen bir tutuma dayanmaktadır.

Oysa “felsefenin yıkılış dönemine” denk gelen o altı kitabın dışında, onlardan daha önemli ama adı anılmayan birçok eser daha vardır. Örnek olarak, “çöküş döneminden” önce yazılmış Râgıp el-İsfahani’nin “ez-Zerî‘a ilâ mekârimi’ş-şerî‘a” adlı eseri ile sonraki dönemlere ait el-Mevlâ Muhammed Mehdi en-Neraki’nin (ö.1209h.) “Câmiu’s-saadât” 3 adlı eserini verebiliriz. Her iki kitap da ahlak konusunu İbn Miskeveyh tarzında (felsefi) olarak ele alıyor. Bu iki kitabın dışında baskısı henüz mevcut olmayan başka kitaplar da vardır.

Bu değerlendirmeleri burada aktarmamın sebebi, Arap İslâm kültüründe ahlak yazıcılığı için bütün yönelimleri ve akımları içine alan yeni bir sınıflamaya duyulan ihtiyacın ortaya çıkmasıdır. Biz burada hiç kimseyi kusurlu olmakla veya başka herhangi bir şeyle suçlamıyoruz. Biz burada bir gerçekliği ifade etmek istiyoruz ki, o da şudur: Arap ahlak düşüncesinin tarihi hakkında “günümüzdeki durumdan” bahsedildiğinde, bir yandan Avrupa örnekliğinin baskısı diğer yandan da kendi kültürümüzün bu alandaki verilerini iyi bilmiyor oluşumuz hesaba katılmak zorundadır.

-2-

Yine bu çerçevede, zamanımıza daha yakın ve daha dikkat çekici birçok çalışmadan bahsedeceğiz. Bunlardan biri Dr. Macid Fahri’nin 1978’de “el-Fikru’l-ahlâkiyyi’l-Arabi /Arap Ahlak Düşüncesi” adıyla yayımlanan eserinin mukaddimesinde yer alan açıklamalardır. Bu eser doğrudan ahlaka dair ya da geleneksel ahlaki konularla ilgili metinlerden oluşan iki derleme bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde fıkıhçılar ile kelamcılara ait derlemeler yer alıyor. (Hasan Basri’nin kader hakkındaki bir risalesi, Kadı Abdulcebbar el-Mutezili’nin “el-Muğni fî ebvâbi’t-Tevhîd ve’l-‘Adl” adlı eserinden adaletle ilgili seçkiler, Mâverdî’nin “Edebü’d-dünya ve’d-dîn” adlı eserinden, İbn Hazm’ın “el-Ahlak ve’s-Siyer” adlı risalesinden ve Fahreddin er-Razi’nin “er-Nefs ve’r-Rûh” adlı risalesinden seçkiler.) İkinci bölümse yazarın kendi ifadesiyle “ahlakçı filozoflardan” alınan metinlerden oluşuyor. (Kindi’nin “el-Hîle li-def’i’l-ahzân” risalesi, Ebu Bekir Razi’nin “et-Tıbbu’r-rûhânî” adlı kitabı, Farabi’nin “Fusûl müntezi’a li’l-‘ilmi’l-ahlâk” adlı eseri, Yahya b. Adî’nin “Tehzîbu’l-ahlak4 adlı eseri, İbn Miskeveyh’in “Tehzîbu’l-ahlak”ından bir makale, İbn Sina’nın ahlak ilmine dair iki sayfalık risalesi, Gazali’nin “Mîzânu’l-amel” adlı eserinden seçkiler.) Bu metinler Arap kütüphanelerinde asıl kaynaklarında bol miktarda mevcuttur. Bunlardan bazıları ilmi bir tahkikten bile geçmiştir. Hatta bu durum Macid Fahri’nin o iki derlemeyi yayınlamasından yıllar önce de böyleydi. O halde Macid Fahri’nin “kişi bu metinlere, ancak eski kitapların, yerli ve yabancı nadir eserlerin arasına dalıp iyice çalıştıktan sonra vakıf olabilir5 sözündeki “bu eserlere ulaşmanın zorluğu” doğru bir yargı değil. Aksine diğer felsefi eserlere ulaşmanın kolaylığı veya zorluğu nispetince bu eserler de genel kütüphanelerde ve kitapçılarda ulaşılabilir konumdadır.

Fakat burada bizim için önemli olan bu metinlerin yayınlanması meselesi değil, bu derlemeyi yapan kişinin yazmış olduğu mukaddimedir. Seçip kategorize ettiği metinlerin hacmine nispetle, bizce çok kısa bir mukaddime (3 yaprak) olmasına rağmen önemli bir içeriğe sahip. Onun bu mukaddimede yaptığı “ahlak alanında Arapların ortaya koyduğu ve henüz layık olan ilgi ve çalışmayı görmemiş büyük bir ürün kitlesinin varlığı” şeklindeki tespit ve yine bu yazıda onun İbnü’l-Mukaffa ve el-Âmiri’nin eserlerinde görülen “ahlak edebiyatı” ile fıkhi kelami ve felsefi yönleriyle “ahlaki düşünce” kavramlarını birbirinden ayırması, Arap kültüründeki ahlak yazıcılığına dair geniş bir tasavvuru haber vermektedir. Bu geniş tasavvur, okuyucuyu bizim daha önce işaret ettiğimiz dar düşüncelerden kurtarıyor. Yazarın bu tasavvuru, “Arap ahlaki düşüncesinin gelişimi” diye adlandırdığı kısa bir değinisinden ortaya çıkıyor. Genel hatlarıyla birbirinden ayırdığı söz konusu “gelişim” sürecini yazar şöyle açıklıyor:

Birinci merhale “İslami metinlerin yönlendirmesinden doğan problemlerin, özellikle de ilahi adalet, insanlığın akıbeti, iyiliğin mahiyeti ile itaat ve günah gibi buna bağlı ahlaki problemlerin ele alınması” şeklinde öne çıkıyor. Açılışını Hasan Basri’nin kadere dair risalesiyle yaparak ve ilk kelami tartışmalardan yola çıkarak hicri ikinci yüzyılın başlarını bu merhalenin başlangıcı sayıyor. Sonra bu merhaleyi, bu tür metinlerde Kadı Abdulcebbar’ın temsil ettiği Mu’tezile başta olmak üzere, kelamcıların düşüncesi çerçevesinde devam ettiriyor.

İkinci merhale, ona göre “İslami düşünceyle Yunan felsefi düşüncesi arasında açıkça görülen etkileşimin yansıdığızaman dilimidir. Çünkü Yunan felsefesinin izleri, “genel ve belirsiz bazı manzaralar hariç”, birinci aşamada gözükmüyor. Bu merhale Kindi’nin ve Râzi’nin eserlerinde kendini gösteriyor. Yazar bu eserlerin “hicri üçüncü yüzyıl başlarında İslam dünyasına sızmaya başlayan Stoacılık (Revâkiyyûn) ve Sokratçılık’ın etkilerini yansıttığını” ifade ediyor.

Üçüncü merhalede Aristo’nun “Nikomakhos Ahlakı”nın ve Arapçaya çevrilen sonraki dönem Yunan eserlerinin etkileri görülür. Bu aşamayı İbn Miskeveyh temsil eder.

Yazara göre Arap ahlaki düşüncesinin gelişme kaydettiği dördüncü merhale, o düşüncedeki “felsefi tarafın dini ve tasavvufi tarafla birleşmeye çalıştığı” dönem olarak tanımlanabilir. Gazali’nin “Mîzânu’l-‘amel” adlı eseri ile Mâverdî’nin “Edebü’d-dünya ve’d-dîn” adlı eseri bu dönemi temsil eder. Ayrıca yazar bunlara İbn Hazm’ın “el-Ahlâk ve’s-siyer” risalesi ile Fahreddin er-Râzî’nin “en-Nefs ve’r-rûh” risalesini de ilave eder. 6

— — —

1) -Ahmed Emin, el-Ahlâk, 7.baskı, Kahire, 1957 (Lecnetü’t-terceme ve’t-te’lîf ve’n-neşr).
2) -Muhammed Yusuf Musa, Târihu’l-ahlâk, 3.baskı, Kahire, 1953 (Dâru’l-kit’abi’l-Arabi), s.225. Aynı yazarın “Felsefetu’l-ahlâk fi’l-İslâm ve sılâtuhâ bi’l-felsefeti’l-iğrîkiyye /İslâm’da Ahlak Felsefesi ve Yunan Felsefesiyle Bağları” adlı başka bir kitabı daha vardır. Bu eserin bizim de yer yer müracaat edeceğimiz nüshası, yazarının bazı ilavelerle yeniden düzenlediği 1945 tarihli ikinci baskısıdır.
3) -el-Mevlâ Muhammed Mehdi en-Neraki, Câmiu’s-saadat, ilk baskısı hicri 1312’de, ikinci baskısı 1367’de İran’da yapıldı. Biz bu kitapta, Beyrut’ta “Müessesetü’l-a‘lemi” tarafından yapılmış altıncı baskısına (1408/1988) başvuruyoruz. Eser üç bölüme ayrılmış ve dört makamdan oluşuyor. Birinci bölüm nefs ve onun güçleri hakkında bir mukaddime niteliğinde. İkinci bölüm ahlakın kısımları, erdemin dört türü ve adaletin hakikati konularına ayrılmış. Üçüncü bölüm övülmeye değer erdemler (fezâil) hakkındadır. Bu arada erdemlilikte orta yolu tutmaktan bahseden bir mukaddime gelmektedir. Sonraki bölümler şöyledir: Birinci makam düşünme gücü (kuvve-i âkile) ve ona bağlı alçaklıklar (rezâil), ikinci makam öfke gücü (kuvve-i gadabiyye) ve ona bağlı alçaklıklar, üçüncü makam arzu gücü (kuvve-i şehvâniyye), onun etkileri, ona bağlı erdemler ve alçaklıklar, dördüncü makam bu güçlerden ikisine veya üçüne bağlı diğer erdemler veya alçaklıklar hakkındadır. Bu eserlerin dışında bir kısmı felsefeyle de bağlantılı olan ahlakla ilgili daha birçok yazma eser tahkik edilip yayınlanmayı bekliyor.
4) -Bu eser bir kere Câhız’a, bir kere İbn Arabi’ye ve bir kere de Yahya b. Adî’ye nispet edilerek yayınlandı. Bizim çalışmamız sonucunda bu eserin Hasan b. el-Heysem’e ait olduğu düşüncesi ağırlık kazandı. Ayrıntılı bilgi için on ikinci konuya bakınız.
5) -Macid Fahri, el-Fikru’l-ahlakiyyu’l-Arabi (Arap Ahlak Düşüncesi -Seçme Metinler-), I, 14, II Cilt, Beyrut, 1978 (el-‘İlmiyye li’n-neşr ve’t-tevzi’).
6) -Macid Fahri, a.g.e., s.12-13.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Varoluşun Sırrı – Son Adem

Editor

Atakan Altınörs – Dil Felsefesine Giriş

Editor

Bağlanma (Bağlanma ve Kaybetme – 1)

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası