Elinizdeki eserin yazarı Bedri Gencer ile nisbeten geç bir tarihte, yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılında bir toplantıda tanışmıştık. Daha sonra sürekli görüştük. Gerek yaptığımız sohbetler, gerekse çalışmaları sayesinde onun istisnaî entelektüel kişiliğini fark ettim. Karşımda olağanüstü bir tecessüs ile öğrenme ve öğretmeye kendisini adamış, önemli eserler verme potansiyeline sahip bir kişi vardı. Bu beklentileri boşa çıkarmayan Bedri, sonunda kendisinden beklenen ilk büyük eseri verdi.
İslâm’da Modernleşme, 1839-1939, hem keyfiyet, hem kemiyet itibariyle büyük bir eser. Eserin büyüklüğü, yazarın konuyu “evrensel” bir perspektiften incelemesinden kaynaklanıyor. Bundan kasıt, Doğu ve Batı’yı kuşatan, bütüncül, çok-katlı bir mukayeseli perspektiftir. İslâm dünyasının modernleşmesi, temelde Batı’nın kültürel etkisinden kaynaklandığı için akültürasyon kaynağı Batı’daki dönüşüm kavranmaksızın Doğu dünyasının zorlandığı modernleşmenin de kavranamayacağı tabiidir. Bu yüzden Gencer, önce bizzat Batı’nın yaşadığı modernleşme tecrübesinin mukadderatını tespit ediyor. Onun tespitine göre “sekülerleşme” de denen Batılı modernleşme, bir “evrensel âdil düzen” kurma fikrinden kaynaklanıyor. O, Batılı modernleşmenin arkasında yatan bu “kozmopolis ve teodise” münasebetini keşfetmek suretiyle modernleşmelerin etkileşimini bir medeniyetler karşılaşması olarak ele alıyor.
Buradan hareketle Gencer, gördüğüm kadarıyla üç-katlı bir mukayese yapıyor. Birincisi, aslında dinin dışarıdan dönüştürülmesi anlamına gelen “sekülerleşme” de denen modernleşme karşısında üç İbrahimî din, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın zorlandığı modernleşmenin mukayesesi. Burada o, zorlandıkları modernleşmenin dinamiklerinin ortaklığına karşılık modernleşme tarzlarının bu üç dinin karakteristiklerine göre değiştiğine dikkat çekiyor. İkincisi, münhasıran Batılı ile İslâmî modernizmin mukayesesi. Üçüncüsü, Batılı modernlik karşısında Türk ve Arap İslâm düşüncelerinin mukayesesi. Bedri Gencer, erken modern İslâm dünyasında geliştirildiğini tespit ettiği “Türk, Arap ve Hint” olmak üzere belli başlı üç İslâm yorumunu İslâm modernizmine ilişkin genel çerçevede karşılaştırmakla birlikte derinlemesine, mukayeseli bir vak’a incelemesi için doğal olarak Türk ile Arap İslâm düşüncesi üzerinde yoğunlaşıyor. Buradaki “Arap”tan kasıt ise, Arap dünyasının merkezinde yer alan, İslâm modernizminin kaynağı Mısır.