Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavırlarını, alışkanlıklarını, inançlarını ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, bebeklik yıllarından başlayarak bireyin desteklenmeye, önkoşulsuz kabul, ilgi ve saygı görmeye, paylaşmayı öğrenmeye ve bilgiyi özümsemeye gereksinimi vardır. İşte bu kitap, erken gelişim yıllarının önemi nedeniyle, ben bu dönemdeki gelişim özelliklerini, hem de olması gereken uyarıcı ve sevecen yakın çevre koşullarını ana-babalara anlatmayı amaçlamaktadır.
Öncelikle genel gelişim eğrilerinden yararlanarak hazırlanan bu kitap, gelişimi katı çizgilerle belirleyen “mutlak doğrular” kitabı olarak değerlendirilmemelidir. Kitapta “ortalama gelişim değerleri” esas alınmış olmasına rağmen, “bireysel gelişim eğrisi” çeşitli nedenlere bağlı olarak sapma gösterebilir. Bu nedenle eğer çocuğunuzun gelişim çizgisi bu gelişim evreleriyle örtüşmüyorsa, “her çocuğun kendine özgü bağımsız bir birey olabileceği” önkoşuluyla, kaygılanmadan çocuk hekiminize başvurun. Bu, sorun olmadığı zaman sizi bilgilendirerek rahatlatacak, sorun çıktığı takdirde erken müdahale şansını getirecektir. Şu akıldan çıkartılmamalıdır ki, diğer yönlerden gelişim normal olduğu takdirde çocuğun geç yürümesi, konuşması veya tuvalet eğitimindeki gecikme nadiren endişe yaratıcıdır.
Bu kitabı okurken, çocuğunuzun zihinsel, sosyal, dil ve beden gelişimini haftalık evreler halinde bir deftere
yazmanız ve 18. aydan itibaren çocuğun yaptığı resimleri biriktirmeniz, kitabın anlamını ve yardımını artıracaktır. Kitabın yararlı olabilmesi için, özellikle “çocuğa yardımcı olma önerilerini” anne-baba olarak birlikte dikkatle okuyarak uygulayınız.
Sağlıklı, mutlu ve uyumlu gelecek kuşakların yetiştirilmesinde kitabın tüm anne-baba ve eğitimcilere yararlı
olmasını diliyorum.
Giriş
“Çocuğun ilk 6 yılı” bireyin gelişiminin temel taşlarını oluşturması, temel bilgi ve becerilerin bu erken gelişim yıllarında kazanılması nedeniyle büyük önem taşır.
Kişiliğin oluşumu yönünden de önem taşıyan ilk 6 ayda çocuk, kendisine UYARICI bir ÇEVRE sunan, SEVGİ gösteren ve SAĞLIKLI GELİŞİMİNİ sağlayan annebabaya ihtiyaç duyar.
0 6 yaş arası, çocuk gelişiminin hızla yönlendiği kritik yıllardır. Bu erken gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, psiko sosyal gelişim ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme şansı daha yüksektir. Çocuk gelişiminin kendine özgü dinamikleri olduğu, her gelişim evresinin büyük oranda daha önceki evreler tarafından belirlendiği bir gerçektir. Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Bu bilgiler ışığında annebabaya düşen ilk görev, “çocuğu kendine özgü dünyası olan (bağımsız) bir varlık olarak kabul edebilmek” tir. Bebeklik yıllarından başlayarak bireyin desteklenmeye, önkoşulsuz kabul ve ilgi görmeye, kişiliğine saygı gösterilmesine, paylaşmayı öğrenmeye ve bilgiyi özümsemeye ihtiyacı vardır.
Bütün bunları gerçekleştirmek için anne baba çocuğu tanımak, yeteneklerini sınamak ve geliştirmek üzere uygun faaliyetler oluşturmalıdır. Bunun için bebeğin gelişim süreci içinde günlük başarı grafiği yakından izlenmeli ve dikkatler olumlu faaliyetlerine odaklanmalıdır. Ona katılmak, onun önünde ve onunla birlikte bazı faaliyetleri yaparak örnek olmak en sağlıklı yöntemdir. Etkili ve olumlu annebaba olmanın birinci koşulu bireyin içinde tutumlarında, ikinci koşulu ise eylemlerinde ortaya çıkar. Zihninde açıklık ve netlik yaşayan, iyi iletişim kurabilen, kurala uyulması için öfkelenmeden, tartışmadan sakin ve sabırlı bir şekilde isteklerini tekrarlayan annebaba başarılı olur.
Ancak etkili annebaba olmak; sevgi göstermek kadar bilgili olmayı, emek ve zaman harcamayı gerektirir. İşte bu uygulama kitabı, erken gelişim yıllarına ilişkin “çocuk gelişimi” konusunda annebabayı bilgilendirmek ve “çocuğun gelişimine nasıl katkıda bulunabileceklerini” onlara anlatmayı amaçlamaktadır.
Tıpkı Çocuk Eğitimi El Kitabı’nın olduğu gibi, bu kitapta da konular kolay okunabilen yalın bir dille kaleme alınmış, resimlerle somutlaştırmaya çalışılmıştır.
Ancak kitabın yararı büyük ölçüde “kendini değiştirmek” üzere okunmuş olmasına bağlıdır. Bilgiler ancak böyle bir olumlu yaklaşımla özümlendiği takdirde uygulamaya kolaylıkla geçilebilir.
Kitabın 2 yıl boyunca sponsorluğunu yüklenen Ülker Gıda Sanayii A.Ş.’ye, yazımı süresince müsveddeleri titizlikle okuyan asistanım Esra İşmen’e, araştırma görevlisi Asena Gürpınar’a, ısrarla beni teşvik eden ve cesaretlendiren eşim Dr. Nurgül Yavuzer’e, sayfa ve kapak düzenini özenle gerçekleştiren Ömer Erduran’a, sıcak ilgisiyle kitabın yayınlanmasında beni yüreklendiren Erol Erduran’a teşekkür ederim.
Doğum
Doğum öncesi dönem bir oluşum evresi olması nedeniyle, çocuğun yasamı ve geleceği açısından büyük önem taşır. Buna bağlı olarak cenin bu evrede dış uyarımlardan büyük ölçüde etkilendiğinden gebelik sırasında annenin psikolojik durumunun bebek üzerinde önemli etkisi vardır. Annedeki gerginlikler, anne kanının kimyasal yapısında oluşturduğu etkiler yoluyla ceninin sinirselsalgısal ve diğer yapılarını etkiler. Bu nedenle araştırmalar, annenin içinde bulunduğu ortamın, ceninin doğum öncesi çevresini etkilediğini göstermiştir.
Çalışmalar, gebelik sırasında kaygı ve zorlanma içinde olan annelerden doğan çocukların, 2.S yıl sonra gözlendiğinde, toplumsal ilişkilerde çekingen olduklarını, oyunlara katılma isteği göstermediklerini, tehlikeler karşısında diğer çocuklardan daha çok kaygı gösterdiklerini ORTAYA kovmaktadır.
Bütün bunlar gebelik sırasında annenin ruh sağlığının ne kadar önem taşıdığını göstermektedir. Doğum öncesi koşullar kadar, doğum esnasındaki koşulların da hijyen ilkelerine uygun olması ve annenin doğumu tam teşekküllü bir hastane ortamında yapması önemlidir. Çünkü doğum sırasında yaşanabilecek herhangi bir sorun, doğrudan çocuğun gelecekteki gelişimini etkileyecektir.
Annenin hamileliğini düzenli ve istikrarlı bir ortamda yaşaması için, babanın gerek gebelik sırasında gerekse doğum ve sonrasında eşine destek vermesi beklenir. Örneğin, babanın doğumda bulunması sadece anneye psikolojik destek sağlamakla kalmaz, aynı zamanda anneye doğumda yardımcı olmasına ve bebeği gördüğü andan itibaren ona bağlanıp daha çok ilgi göstermesine de olanak sağlar.
Bebek doğduktan sonra annebabanın davranışlarında bazı değişiklikler olur. Eve gelen bu yeni canlıya alışmak, kendi hayatlarını yeniden düzene sokmak, anne baba için özveri isleyen bir iş halini alır. Eğer bebek planlanarak doğmuşsa uyum daha kolay ve zevkli olacaktır. Aksi takdirde bebek daha yaşamın ilk günlerinde beklenen “kabulü” ve “sıcaklığı” görmeyecek, buna bağlı olarak da sağlıksız bir ortamda mutsuz bir hayata merhaba diyecektir.
Yeni Doğan (O 1 Ay)
YENİ DOĞAN’IN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ:
Yeni doğan bebeğin davranışları çok sınırlıdır. Bu ilk davranışlar ilkel olmalarına rağmen gelişimin temelini oluştururlar. Bebeklerin doğumdan itibaren bazı refleksler” üzerinde egzersiz yapabilme ve kendi hareketlerini düzenleme eğilimleri vardır. Onlar çevreye yanıt verme biçimlerine sahiptirler. Bu yanıtların basında da çevreye uyum gelir. Bebeklik döneminden itibaren uyum, çotuğun yaşamında keşfetme, denemeyanılma, soru sorma, deneyimlerde bulunma gibi etkin olaylar biçiminde görülür.
Yeni doğanın tepkileri yalnızca olgunlaşma ve fiziksel gelişim durumuna bağlı değildir; aynı zamanda uyanıklık ve tokluk durumuyla da yakından ilgilidir. Bebek doğduğu andan itibaren yüksek bir öğrenme potansiyeline sahip olmakla birlikte, yapabildikleri, öğrendiklerine oranla azdır. O, çevresine büyük ilgi duymakta. anlamaya çalışmakta ve özellikle parlak hareketli objelere, seslere ve insan yüzlerine tepki vermektedir. Doğumla birlikte o duymakta, görmekte, hissetmekte ve her an öğrenmektedir. Bu nedenle onun yanında olmaya ve çevresini algılamasına yardım etmeye özen gösterilmesi gerekmektedir. Çocuk, ilkel koordinasyonlardan, zihinsel hareket ve kuralları düzenleyebilmek anlamına gelen işlemlere, yani daha karmaşık ve yüksek düzeydeki yapılara doğru belirgin bir çaba içindedir.
Önceleri her şeyi annesine bağımlı olan bebeğin, yaşça büyüdükçe kendi yaşamını kendisinin denetleyebilme gücünü göstermesi beklenmektedir. Bunun gerçekleşmesi için çocuğun kuşkusuz zenginuy arıcı çevreye ihtiyacı vardır. Uygun ortamda büyüyen çocukların, yeterli uyaranların olmadığı ortamlarda büyüyen çocuklardan daha iyi bir gelişme gösterdikleri bilinen bir gerçektir.
Yeni doğan algılayabilir,görebilir,işitebilir, koklayabilir, tat alabilir, acıya duyarlıdır,nefes alabilir, çevreye takabilir. Dokunma ve yerinin değiştirilmesi durumlarına Karşı hassastır.
Bebekler büyük refleks Kapasitesine sahip olarak doğarlar. Tepkilerinin çoğu refleks örüntülerden oluşmaktadır. Yeni doğan otomatik olarak uyaranlara bağlı tepkiler verir. Bazı ilkel refleksler bebeğin yaşaması için gerekli olan reflekslerdir. Nefes alma, emme, yakalama gibi. Tabanlarına dokunulduğunda bebeğin otomatik olarak ayaklarını göğsüne doğru çektiği (BAbinski refleksi) veya avuç içine dokunulduğunda parmaklarını sıktığı görülür.
Yeni doğanın en önemli tepkilerinden biri de motoreflekstir (Resim 2) Bu tepki biçiminde, yeni doğan kollarını yanlara doğru atar, parmaklarını gerer, sonra el ve kollarını sanki bin kurcaIıyormuşçasına ortada kavuşturur. Baş pozisyonlarının ansızın değiştirilmesi sırasında ya da kendileri için sürpriz sayılacak ani değişiklikler karşısında gösterilen bu tepki 3 4. aydan itibaren kaybolur.
BEDEN DURUŞU VE MOTOR BECERİLERİ:
• Yeni doğan karından kavrayarak havada tutulduğundu baş öne düşer ve gövde düzeyinden daha altta kalır, kalçalar tümüyle bükülmüş, kol ve bacaklar aşağı sarkar durumdadır. Yüzükoyun konuma getirildiğinde, bebek, yanağı· masanın üstüne bakacak biçimde başını hemen yana döndürür. Dizlerin karın altına çekilmesiyle kalçalar bir çıkıntı oluşturur, adeta kamburumsu bir görünüme bürünür. Kollar bütünüyle bükülmüş olarak göğse yakın tutulur.
• Moro refleks belirli bir uyaran karşısında hemen ortaya çıkan, simetrik bir duruştur. (Resim 2) de görüldüğü gibi annenin bebeğin başını desteklediği elini birden hafifçe bırakmasıyla moro refleks görülür.
• Oturur konuma çekerken başın geride kalışı belirgin biçimde göze çarpar.
• Kolların altından kavrayıp havada dimdik tutarken, yavaş yavaş kaslarını gevşetip kendini bırakmadan önce birkaç saniye boyunca simetrik biçimde kasılıp bu duruşun korunması omuz kaslarında ve üst kollarda iyi bir kas tonusu ve kas gücünün varlığını gösterir. (Resim 4)
• Avuçla ve elin tamamını kullanarak yakalama refleksleri görülür. Bunun yanı sıra kendini yerleştirme, emme ve yutma temel refleksler arasındadır. Yeni doğan, ayrıca tekmeleme, sıçrama, sallanma, tırmalama, sürtme, gürültü çıkarma gibi hareketlerden bazılarını yapar. Bu hareketlerin tümüyle yapılabilmesi için bebeğin 6-7 aylık olması gerekir. Ancak birkaç haftalık bebek bile parmaklarını kolaylıkla oynatabilir ve tekme atabilir.