Mel Odom Diablo Cilt2 Siyah Yol
1957 doğumlu Mel Odom, bir çok eseriyle fantastik kurgu dünyasının tanınmış yazarlarındandır. The Lost Library of Cormanthyı Forgotten.
Realms dünyasına ait ilk yazdığı kitaptı. Hazır dünyaların yanında, kendi yarattığı evrenleri de olan yazar, kitaplarında çeliğin sesinden ve büyülerin parlak ışıklarından asla vazgeçmiyor.
Fantastik kurgu yanı sıra, bilim kurgu, oyun hikayeleri, film senaryo-ları, korku, gençlik, macera ve çizgi romanlar da yazan Mel Odom şu anda eşi ve Beş çocuğu ile Oklahoma, Moore’da yaşamaktadır. Mel Odom fantastik dünyalarım dolaşmadığı zamanlarda çocuklarıyla vakit geçirmeyi sever.
Lang küreğe asıldı ve peşinde oldukları korsanların göremeyeceklerini umut ederek, Dyre Nehrine tepeden bakan, geceyle örtülmüş dik yarları süzdü. Elbette ki fark edildiklerini ancak ilk saldırıdan sonra anlayabilirdi. Üstüne üstlük korsanlar da VVestmarch donanması denizci-lerine karşı olan iyi niyetleriyle tanınmazlardı. Özellikle de VVestmarch kralının emirleriyle kendi peşlerinde olanlara. Yakalanma fikri hiç de hoş değildi.
Tekne hafif akıntıya karşı ilerledi. Buna rağmen pruvasının keskinliği sebebiyle yardığı sular omurgasında saklamıyordu. Teknenin görülmesi ya da duyulması halinde çevredeki tepelere yerleştirilen gözcüler alarm ve-receklerdi. Bu da büyük bir sorun demekti. Böyle bir şey olursa, Darrick, hiç D birinin Westmarch koyunda bekleyen Yalnız Yıldız a dönemeyecek-lerinden emindi.
Geminin kaptanı Tollifer, kralın emrindeki tüm VVestmarch’ın en zeki donanma komutanlarından biriydi. Şayet Darrick ve grubu şafaktan önce dönmezlerse, gemisiyle çekip gitmek konusunda şüphe etmeyeceği kesindi.
Darrick eğilerek, küreği sudan yavaşça çıkardı ve sessizce konuştu.
”Sakin, çocuklar. Sakin olursak bu işi başarırız. O lanet olası korsanlar daha gelip gittiğimizi anlamadan, girip çıkarız.” ”Eer şansımız yaver giderse,” diye fısıldadı Darrick’in yanındaki Mat HuRing.
”Şansımızı deneyeceğim,” diye cevapladı Darrick, ”Onunla hiç soru-num olmadı. Üstelik sende, hep dağıtacak kadar çok varmış gibi görünü-
yor.” ”Sen hiç bi zaman şansına güvenip işe kalkışan biri olmadın,” dedi Mat.
”Asla,” diye cevapladı Darrick, karşı karşıya oldukları tehlikeye rağ-
men kendini biraz ukala hissederek. ”Ama şanslı arkadaşlarımı unutan bir tip de değilimdir.” ”Bu küçük maceraya beni de getirmen bundan mı ya-ni?” ”Evet,” dedi Darrick.” Ve yanlış hatırlamıyorsam, son seferinde hayatını kurtarmıştım.
Galiba bu noktada bana bir borcun var.” Mat sırıttı ve gece karanlı-
ğında beyaz dişleri kara yüzünü ikiye ayırdı. Darrick gibi o da yüzünü gizlemek ve geceye karışabilmek için lamba isi sürmüştü. Ama Darrick’in kızıl saçı ve bronz tenine karşın, Mat siyah saçlı ve esmerdi.
”Ah ama bu akşam şansını oldukça zorlamaya niyetlisin di mi, arkadaşım?” diye sordu Mat.
”Sis duruyor.” Darrick, nehrin hemen üzerinde dalgalanan, gümü-
şigri sis bulutlarım başıyla işaret etti. Rüzgarla su, bu gece, beraber çalışı-
yor ve sisi açık denize doğru yavaşça ilerletiyordu. Aradaki sis ile mesafe
iyice uzak görünüyordu. 3 ”Belki havaya, senin şansına güvenmemiz gerektiğinden daha fazla güvenmeliyiz.” ”Çenenizi bööle çalıştırmaya devam ederseniz,” diye homurdandı ihtiyar Maldrin, sert sesiyle, ”belki orda uyumayan nöbetçiler sizi duyar da şu lanet korsanların hazırladıkları tu-zaklardan üç beşini salıverirler. Suyun konuşmaları karadan daha kolay taşıdığını biliyonuz, di mi?” ”Evet,” diye onu onayladı Darrick. ”Ve sesin buradan oraya gitmeyeceğini de biliyorum.
Neredeyse on metre yukarıdalar.” ”Aptal Hillsfarh yabancı,” diye homurdandı Maldrin. ”Burdaki işe göre hâlâ bi çaylaksın ve burnun akıyo.
Bana sorcak olursan bizim ihtiyar Kaptan Tollifer’in bugünlerde pek de aklı başında diil.” ”Ve diyelim ki haklısın, ikinci kaptan Maldrin,” dedi Darrick. ”Kimse sana kahrolası fikrini sormadı.” Teknedekilerin bir kaçı ihtiyarın böyle harcanışma güldü. Her ne kadar Maldrin’in adı vahşi bir denizci ve savaşçı olarak bilinse de mürettebatın genç olanları onu biraz anne kaz gibi ve oldukça pimpirikli olarak görüyorlardı.
İkinci kaptan kısa boylu ama omuz genişliği neredeyse bir balta sapı uzunluğunda olan bir adamdı.
Grileşmiş sakalını kısa keserdi. At nalı şeklindeki kelliği tepesini boş bırakırdı ama arkasında at kuyruğu şeklinde bağladığı oldukça sık saçları vardı. Nehrin ve sisin nemi, katranlı pantolo-nunda parlıyordu ve siyah gömleğini sırılsıklam etmişti.
Teknedeki diğer adamlar ve Darrick de aynı şekilde giyinmişlerdi.
Hepsi de kılıçlarını, hem ay ışığı, hem de sudan korumak için bir parça yelken bezi ile sarmalamışlardı. Dyre 4 Nehrinin tatlı suyu ve de Westmarch Koyunun paslandırıcı tuzlu suyuna rağmen, Kraliyet Donanmasındaki denizcilik eğitimi kolay kolay unutulmuyordu.
”Saygısız enik,” diye mırıldandı Maldrin.
”Ah ve bu sebeple beni yererken bile seviyorsun, Maldrin,” dedi Darrick. ”Şimdi mızmız bir arkadaş olduğunu düşünüyorsan, bir de seni Yalnız Yıldız’m güvertesinde bırakmış olsaydım, ne olacağını düşün. Bana, tüm gece boyunca ellerini ovuşturarak hayıflanacak bir haldeymiş gibi görünmüyorsun, ahbap. Ve bundan seni kurtarmamın karşılığı olarak aldığım teşekküre bak.” ”Bu inanmak istiyo gibi göründüün kadar kolay olmıycak,” dedi Maldrin.
”Peki niye endişeleneyim, Maldrin? Bir kaç korsan için mi?” Darrick tekne mürettebatının beraber hareket etmesine dikkat ederek, küreğini aldı, yavaşça suya daldırdı ve tekrar çekmeye başladı. Tekne suyun üzerinde hızla ilerledi. İlk nöbetçinin kamp ateşini çeyrek mil önce fark etmişlerdi. Aradıkları liman fazla ileride değildi.
”Bunlar sıradan korsanlar diiler,” dedi Maldrin.
”Doğru,” dedi Darrick ”Sana hak vermek zorundayım. Buradaki bu korsanlar, Kaptan Tollifer’in başlarına biraz dert olmamız için gönderdik-leri korsanlar. Aldığım o emirlerden sonra sıradan korsanlarla yetinece-
ğim fikrine kapılmanı istemem” ”Ben de,” diye araya girdi Mat. ”Bu korsan tayfasıyla dövüşmek için özellikle seçilmemin dooru bi karar olduunu kanıtladım.” Diğer adamlardan bir kaçı ona hak verdi ve hafifçe güldüler.
Darrick, kimsenin korsanların kaçırdığı çocuktan bahsetmediğini fark etti. Daha önceki saldırıda çocuğun cesedi bu £ lunamadığı için, herkes, fidye için tutulduğunu düşünmekteydi.
Korsanların kalesine dalmalarından önce biraz eğlenceye ihtiyaç duymalarına rağmen, çocuğu düşünmek moral bozucuydu.
Maldrin sadece olumsuzca başını salladı ve dikkatini kendi küreğine çevirdi. ”Ah ve sen tam bi baş belasısm, Darrick Lang. İyi ve kutsal olan her şeyin üstüne yemin ederim. Ama Kaptan Tollifer’in gemisinde bu işi kıvırabilcek bi kişi vardıysa da o da sensin.” ”Buna şapka çıkartırdım, Maldrin” dedi Darrick, duygulanarak. ”Tabii ki takıyor olsaydım.” ”Sen her şeyi bırak da şapkan olaydı, onu takıcam kafanı korumaya bak,” diye homurdandı Maldrin.
”Gerçekten,” dedi Darrick. ”Öyle yapmayı planlıyorum.” Küreğini tekrar tuttu. ”O zaman, hâlâ nehir sakin ve sis bizimleyken, asılın küreklere çocuklar.” Dağlara bakarken, içindeki vahşi bir yanın, gelmekte olan savaş düşüncesiyle iştahlandığını biliyordu.
Korsanlar çocuğu bedavaya geri vermeyeceklerdi. Ve kaptan Tollifer, VVestmarch kralının adına bir de kan diyeti istiyordu.
”Lanet olası sis,” dedi Raithen, sonra içtenlikle küfretti.
Korsan kaptanın öfkesi, Buyard Cholik’i dalgınlığından kurtardı. Yaşlı rahip kendisini etkisi altına alan yorgunlukla gözlerini kırpıştırarak savaştı.
Sonra binanın içindeki odalar dan gelen meşale ışığıyla hatları çizilmiş
yapılı adama baktı. ”Ne oldu, Kaptan Raithen?” Raithen, aylardır konak-ladıkları küçük liman kentinin alçı’taşmdan yapılmış, sütunlu harabelerine tepeden bakan binanın taş balkonunun parmaklıklarının yanında, bir dağ
gibi duruyordu. Güçlü çenesini saran keçi sakalını çekiştirirken, dalgınca ağzının hemen sağındaki, yüzüne alaycı bir ifade katan yaraya dokundu.
”Sis. Nehri görmeyi çok zorlaştırıyor.” Donuk ay ışığı, Raithen’in ko-yu yeşil bir gömlek üzerine giydiği, siyah, zincir zırh üzerinde parladı. Ge-mi kaptanının giyimi her zaman hatasız olurdu sabahın bu erken saatle-rinde bile. Ya da gecenin bu geç saatinde, diye düzeltti Cholik.
Çünkü korsan reisi için hangisinin geçerli olduğunu bilmiyordu.
Raithen’in siyah paçaları titizce üstü kıvrılmış çizmelerinin içine sokulmuş-
tu. ”Ve hâlâ yaptığımız son işten o kadar da temiz sıyrılamadığımızı düşü-
nüyorum.” ”Sis nehirde hareketi de zorlaştırıyo,” dedi Cholik.
”Belki senin için,” dedi Raithen ”Ama denizin yolunu yordamını bilen biri için, bu nehir sakin bir yolculuk sunar.” Sakalını çekiştirerek denize baktı, sonra onaylarcasma başını salladı. ”Ben olsaydım bu akşam bize saldırırdım.” ”Batıl inançları olan birisin,” dedi Cholik ve sözlerindeki aşağılamayı saklayamadı…