Dini

Din ve Beyin/Beynimiz Nasıl Çalışır, Dini Nasıl Algılar?

492642200

Beynimiz Nasıl Çalışır, Dini Nasıl Algılar?
Müslümanlık, üzeri örtülmüş bîr şekilde insanlara sunulmaktadır. “Bütün mesele üzerindeki bu Örtüyü kaldırmak ve ano kaynağa geri dönmektir.” diyen Yazarımız Prof. Dr. Gazi Özdemİr, bu kitabında, aslında her şeyin bir ve tek olduğuna ilişkin evrensel prensibin İnsanda ve doğada nasıl işlemekte olduğunu ortaya koruyor.
Kitabın sayfalarında ilerledikçe göreceksiniz ki, beynin ve sinir sisteminin çalışma prensipleri ile insanlığın la b İ olduğu yaşam prensipleri birebir aynı kurallara göre islemektedir. 8u prensiplere aykırı hareket edilince nasıl vücudumuzda hastalık belirtileri meydana geliyorsa, toplumsal boyutta da aynı hastalıklar kendini gösteriyor. Aynı şey dinlerin ortaya koymuş olduğu prensipler için de geçerlidir.
Kitabm sonuna geldiğinizde; kâinatın en küçük parçasının, bütün ile aslında aynı prensiplere sahip olduğunu görecek, “bîr kelebeğin kanat çırpışının kâinatı gerçeklen de titretebildiğim” hissedeceksiniz.
Kur’an aracılığı ile din nasıl sevgi ve huzuru öneriyorsa, Beyin de temelde sevgi ve huzuru önermektedir.
“Yeryüzünde iyice görenler için pek çok ayet bulunmaktadır. Hala görmüyor musunuz?”

SUNUŞ
Dünyadakî tüm dinlerin peygamberleri, hatta kurumsallaşmış tüm düşünce sistemlerinin kurucuları, dünya ile ilişkilerini kestikleri andan kısa bir süre sonra, getirmiş oldukları düzen, sistem ya da dinlerde ayrılma, parçalanma ve bir dejenerasyon sürecinin başladığını gözlemliyoruz.
Hatta bu bazen öyle bir hâl alıyor ki, peygamberinin düşünceleriyle taban tabana zıt uygulamalarla bir dinin insanların zihninde oluştuğunu da görebiliyoruz.
Bu cümle sanki bir eleştiri cümlesiymiş gibi gözükse de, aslında kaçınılmaz bir gerçeğe işaret etmektedir. Bu, evrenin her yanında işlemekte olan Entropi Yasası gereği yaşanan bir dejenerasyon sürecidir… Her şey ve her düşünce önce mükemmel ile başlayıp inişe geçecek, sonra tekrar yükselecek ve sonunda dönüş yine O’na olacak ve bu hep böyle sürüp gidecek…
Aslında dinlerin dejenerasyon sistemi içine girdiğini söylemek de doğru değildir. Çünkü dejenerasyonu yaşayan, sürekli ayağına taşlar takılan, deneyen, yanılan, bu yolla da tekâmül eden insandır. Bir tek ve saf bilgiyi binlerce parçaya bölen, bu parçaların arkasına geçip saf tutan ve bu nedenle birbirine düşman kesilen de insandır.
Tüm dinlerde olduğu gibi, tek bir kitabı tek bir peygamberi olan Müslümanlık, bu gün bir çok farklı yorum uygulama ve düşünceyi bünyesinde barındırmaktadır. Bu farklılıkları, özü bir olan ama yaşam şekli, coğrafi şartlar ya da herhangi bir sebebe dayanan yorum farkları olarak da kabul edebiliriz. Hatta bunu normal bile kabul edebiliriz. Ancak temel prensipler konusundaki farklılıklar ve Kur’an’ın özünden uzaklaşarak yüzeysel ve şekli bir takım uygulamalar öne çıkarılmışsa, burada çözülmesi gereken bir mesele olduğu da bir gerçektir.
Kur’an, diğer dinlerde de olduğu gibi her ne kadar üzeri harici bir takım anlayışlarla örtülmüş olursa olsun ve her ne kadar gelenekçi düşüncelerin tekeline alınmış olursa olsun, tekrir ve Müslümanlar için ana kaynaktır. Bütün mesele de üzerindeki bu tozları kaldırmak ve ana kaynağa geri dönmektir. Farklı düşünce ve yorumları bu süzgeçten geçirmektir.
Yazarımız Prof. Dr. Gazi Özdemir, bu kitabında, aslında her şeyin bir ve tek olduğuna ilişkin evrensel prensibin her yerde işlemekte olduğunu ortaya koyuyor. Nasıl mı?… Kitabın sayfalarında ilerledikçe göreceksiniz ki, beynin ve sinir sisteminin çalışma prensipleri ile insanlığın tabi olduğu çalışma prensipleri birebir aynı kurallara göre işlemektedir. Dinlerin özde ortaya koymuş olduğu prensiplerle, beyin ve sinir sisteminin ya da vücudumuzun çalışma prensipleri de aynı. Bu prensiplere aykırı hareket edince nasıl vücudumuzda hastalık belirtileri meydana geliyorsa, toplumsal boyutta da aynı hastalıklar kendini gösteriyor.
Kitabın sonunda, gerçekten de, kainatın en küçük parçasının bütün ile aslında aynı prensiplere sahip olduğunu görecek, “bîr kelebeğin kanat çırpışının kainatı gerçekten de titretebildiğim” hissedeceksiniz.

Sınır Ötesi Yayınları

ÖNSÖZ
Ortaokul ve Lisede okurken, din dersinde Müslümanlığın Hz. Muhammed’e Cebrail isminde bir melek tarafından vahiy ile indirildiği anlatılır, Müslümanların çektiği sıkıntılar, işkenceler ve kendilerine karşı olanlarla yaptıkları savaşlar kuru kuru açıklanırdı. Bu savaşların amaçlan ve savunma veya saldırı savaşları olup olmadıkları üzerinde durulmazdı. Din dersi öğretmenleri nasıl namaz kılınacağını, vakitlere göre namazların kaç rekât olduğunu, farz ve sünnet diye tanımlanan rekât sayılarını belirtmişler ama farzın dinin şartı olduğunu söylerken, biz gençlere sünnetin sonradan eklendiğini ve Peygamberin şahsına özgü dua namazları olduklarını belirtmemişlerdi. Kur’an’dan, namazda okunan bazı sure ve ayetler yanında, bir takım dua kalıplarını Arapça ezberleterek anlamadan öğretmeğe çalışmışlardı. Kur’an’da olmayan bu dua kalıplarını Arapça öğretmeleri, tüm öğrencileri ve Arapça bildiğim halde beni de epey zorlamıştı. Bu arada hak mezheplerin Hanefi, Safi, Maliki ve Hanbeli olmak üzere 4 tane olduğunu söylediler. Fakat bu mezheplerin Müslümanlığın tebliğinden yaklaşık 100 yıl sonra ortaya çıktığını ve Müslümanlığa yönelik farklı yorumlar nedeniyle oluştuklarını açıklamadılar…

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Ahmed Hulûsi – İnsan ve Sırları 2

Editor

Muhyiddin Şekur – Su Üstüne Yazı Yazmak

Editor

Su Üstüne Yazı Yazmak

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası