Yayınlanma Zamanı: 2008-03-05 02:00:00
Dönüş..
Yıllar sonra
odanın kapısını açınca
senin yerine
arkası dönük iki kadın görüyorum
yaşları belirsiz
biri kollarını balkonun korkuluğuna dayamış
öbürü kapının pervazına yaslanmış
uzanıp giden ovaya bakıyorlar
akşam serinliğinde.
Bakışlarının ucunda
mor dağlar yükseliyor
ve inen davarın
çan sesleri duyuluyor uzaktan.
Kapıyı aralık bırakıp
alacakaranlıkta
dağın doruğuna tırmanıyorum
yorgun atımın yedeğinde
Soluk soluğa…
Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner –
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.
Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk –
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir –
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?
Çoğu kez aldatıcıdır da,
Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
Bu yüzden yanılır hep
Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
Bakarsın, ona da dadanmış
Gündelik hayatın sosyolojisi.
Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
Çağıran o titrek yazı yeniden belirir –
Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski
Kayış kasnak volan..
Yaka bağır açık oturuyorum arka bahçede.
Yıllardır açmamıştım yakamı bağrımı.
Sanki bu bahçeyi de çoktan unutmuşum,
şurada teneke saksılarda fesleğen olduğunu;
bir zamanlar,
çocukların oynadığını tahta çitin ardında.
Bir ölüm sessizliği ölümlerden sonra.
Kuşlar da konarmış komşunun kurumuş ağacına.
Nerdeyse denizi göreceğime inanacağım
başımı kaldırsam.
Kötü günlerin iyimserliği bu.
Kaç kişi kaldı bu mahallede eski havuzlu
kahveden
gece vardiyasında birlikte
‘Açmam açamam’ı söyleyen?