Kitap Özetleri

FALİH RIFKI ATAY’DAN ATATÜRK DÖNEMİNE IŞIK TUTAN ESER: ÇANKAYA -2-

      “Kafası bin bir
fikirle, içi bin bir ihtirasla kaynar, fakat hiçbir zaman aklının yolundan
şaşmaz. Onda idealist ve realist iç içe girmiştir. Daima ateşli ve o kadar
hesaplıdır. Deha uzun bir sabırdır, demişler. Mustafa Kemal hiç acele etmemiş, eline
geçen hiçbir fırsatı da kaçırmamıştır.”( 170.s.)         FALİH RIFKI ATAY’DAN ATATÜRK DÖNEMİNE IŞIK
TUTAN ESER: ÇANKAYA                                                  
          -2-       Tarihi bir
döneme ve Atatürk’ün hayatına, kişilik özelliklerine, liderliğine ışık tutan
bir eser olan Çankaya, uzun soluklu bir eser. Böyle uzun soluklu ve belli bir
dönemi anlatan eserlerde, anlatılan dönemi daha iyi anlamak için eseri bir
edebi eser gibi okumuyorsunuz tabii. O dönemin havasını, kültürünü, anlayışlarını,
fikir dünyasını, siyasi ortamı anlamaya çalışıyorsunuz. Falih Rıfkı Atay,
eserini, ciddi bir birikim, iyi bir gözlem ve tanıklık ettiği olaylar üzerine
kurmuş; eleştirilerini çok yönlü bir bakış açısıyla ortaya koymuş.        Bir dönemi
anlatan eserleri okurken o dönemin dil hazinesine de vakıf oluyorsunuz. Kelime
hazinenize, bir dönemde yaşananlara dair birikiminize, genel kültürünüze çok şey
katma imkânını buluyorsunuz. Farklı terimler öğreniyorsunuz. Örneğin, “lokomobil,
emirber, müşir, şekavet, sergerde, celâdet, hinterland, irredantizm…” gibi.
Kelime hazinenize yeni sözcükler eklenirken, bir yandan da anlatılan dönemde
yaşanan olaylara başka yönlerden bakma olgunluğunu kazanıyorsunuz. O dönemde
yaşamış bazı sanatçıların, siyasetçilerin olaylara bakışını ve nerede
durduklarını veya nasıl bir tavır içinde olduklarını öğrenme fırsatı
buluyorsunuz. Falih Rıfkı Atay, Çankaya’da sadece Atatürk’ü ve yaşadığı dönemin
siyasi, askeri, kültürel gelişmelerini anlatmıyor. Aynı zamanda o dönemde
yaşayan, Namık Kemal, Ziya Paşa, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim, Yakup Kadri,
Halide Edip, Ziya Gökalp, Mehmet Akif gibi birçok sanatçının da özelliklerine
ve yaşananlar karşısındaki duruşlarına dikkat çekiyor:       “… 1909 İttihat
ve Terakki kongresine Bingazi delegesi olarak katılmıştı. Cumhuriyet devrinin
uzun müddet dış bakanı Tevfik Rüştü Aras hatıralarını anlatırken diyor ki:
‘Selanik’te toplanan kongre olup bitenleri gözden geçirerek yeni bir çalışma
yolu çizecekti… Kongreye katılanlardan üç kişi bir iki toplantıdan sonra
herkesin dikkatini çekmişti. Biri sonradan İstanbul temsilcisi olan Kara Kemal,
ikincisi Ziya Gökalp’ti. Fakat bütün kongrenin dikkatini devamlı olarak üstünde
toplayan Mustafa Kemal’dir…”(67.s.)       “… Bir
akşamüstü binbir tasa ile başım ve gönlüm ağır, Büyükada iskelesine çıkarken
biri geldi, elime bir zarf tutuşturdu. Sonra da:         -Acaba Halide
Edip Hanım’ı nerede bulabilirim, diye sordu.          Cemal
Paşa’nın mektubu şöyleydi… Mektubu Süleyman Nazif ve Cenap Şahabettin’e de göstermemi
ve Yahya Kemal’e selam söylememi de mektubun kenarına yazmıştı. Süleyman Nazif
ve Cenap Şahabettin vaktiyle Suriye’ye gelmişler ve onun yardımı ile ipek alıp
satmışlardı. Yahya Kemal de Bahriye nazırlığı anbarından besledikleri
arasındaydı…”(148, 149.s.)                     Atatürk’ü ve
edebiyatımızın önemli isimlerini farklı yönleriyle tanımak, çeşitli olayların
arka planını öğrenmek hem heyecan verici hem de aydınlatıcı. Birçok şeyin
duyduklarınızdan, sınırlı okumalarla edindiklerinizden ibaret olmadığını
anlıyorsunuz. Geçmişe ışık tutan eserleri okurken çok farklı duygular
yaşıyorsunuz: Zaman zaman tarihinizdeki güzel işlerle, zaferlerle gurur
duyarken zaman zaman da yaşanan büyük acılarla kahroluyorsunuz. Tarihi
değerlerinizle gurur duyduğunuz gibi o dönemdeki bazı siyaset adamlarının
sergiledikleri yanlış siyasi manevralardan üzüntü duyuyorsunuz. Geçmişe
yolculuk yaparken her duygunun bir yer bulduğunu görüyorsunuz: Gurur, üzüntü,
kızgınlık… En önemlisi de topraklarınızın ve bu vatana hizmet etmiş, canlarını
feda etmiş asil yürekli insanlarımızın değerini çok daha iyi anlıyorsunuz.       “Mustafa Kemal,
Samsun’a çıktığı vakit durum kötüdür… İtalyanların Konya’da, Antalya’da,
Akşehir, Fethiye, Afyon, Marmaris, Burdur, Bodrum, Milas, Bucak ve Kuşadası’nda
askerleri var… Fransızlar, Kilikya’da ve güney bölgelerimize yerleşmekte.
Rumlar nispetsiz azınlıklarına rağmen Sivas vilayetinin Amasya ve Tokat gibi
sancaklarında bile yirmi bir çete ile harekete geçmişler. Maksat güvenlik
olmadığını göstermek ve müdahale bahanesi yaratmak… Biz Türkler her gün
gazeteleri açtığımızda vatanımızın nasıl parçalanma yolunda olduğunu okuyoruz.
Anadolu’nun ortasında, belki de denize yolu bile olmayan bir beylik olarak
kalacağız… Artık toparlanmak sırası idi. Bütün dağınık ve kendi başlarına
buyruk kuruluşları bir araya toplamalı, her toplanışa bir milli hareket
karakteri verilmeli, Mustafa Kemal de onun lideri olmalı idi. Mustafa Kemal
adım adım, yoklaya yoklaya bu isteğini iki üç ay içinde gerçekleştirmiştir…
Profesör Pittard’ın eşi, romancı ve tarih yazarı Noelle Royer bir gün Atatürk’e
bütün isteklerine ulaşma başarısının sırrını sormuştu:-         
Durur, durur, dinlerim, dedi.Sonra tekrarladı:-Durur, durur, dinlerim. Ve
sustu. Sakarya zaferi tacını giyinceye kadar durup durup
dinleyecekti: ‘Ben herhangi bir işe giriştiğim zaman karşımdakinin ne
yapabileceğini ve en kötü ihtimalleri düşünürüm. Ona göre tedbirlerimi alarak
hareket ederim.’ İç dünyası hiç dışarı sızmamalı idi.”( 207, 208 ve 209.s.)   Kitapta bu ve bunun gibi sizi derinden
etkileyen birçok olay ve duruma dair önemli anekdotlar var. Her sayfada
anlatılanlar, tarihe yaptığınız heyecanlı, duygu yüklü bir yolculuğun kilometre
taşı. Örneğin, 373 ve 374.sayfalarda anlatılan İzmir’deki büyük yangın da okuru
etkileyecek tarihi bir olay. Dikkat çekici olaylardan biri.  Ayrıca Anadolu kadınıyla ilgili satırlar da
çok etkileyici. Atatürk’ün liderlik vasfı, insani yönleri, kuvvetli ve zayıf
yönleri, Türk yazar, gazeteci ve siyaset adamı Ali Kemal’in öldürülmesi olayı
ve daha birçok olay sizi derinden etkiliyor.      “… Yuvaları yanan veya baba analarını, ya
kardeş veya çocuklarını kaybeden halk, öfkeden ve kinden o kadar çıldırmıştı ki
ellerinde balta ile esir kafilelerinin peşine düşüp:-         
Hiç olmazsa birini verin, öldüreyim! diye
yalvaran kadınlar görülüyordu. Halbuki Anadolu halk kadınları ne de yumuşak
yürekli ve merhametlidirler!” (384.s.)    Tarihi eserleri okurken bazen o anları
yaşıyormuş hissine kapılırsınız. Bir anda o dönemin ve o mücadelenin
içindeymişsiniz gibi kaybolup gidersiniz satırların arasında. Elbette her kalem
bunu yaşatmayabilir. İşte Falih Rıfkı Atay bunu, yaşamadığınız bir dönemin
içine sizi alıp götürmeyi başarmış. Yüreğinizle, az buz birikiminizle ve geçmişi
bilme heyecanıyla okursunuz Çankaya’da anlatılanları. Atatürk’ü yanlış ve eksik
tanıyanlara, yaptıklarını hakkıyla bilmeyenlere, o dönemi tek yönlü bir bakışla
değerlendirenlere söyleyecek çok söz biriktirirsiniz. Yüreğiniz vatan
sevgisiyle, Atatürk’ü daha yakından tanımanın farkındalığıyla, hem onun hem
milletimizin yaşadıkları iyi kötü zamanların duygusallığıyla dolup taşar.       “…Kılıksız kıyafetsiz, yoksul ve biçare
halk, batan bir devletin yerine geçecek yeni bir Türk devletinin temellerini
attıklarını bilmeksizin, dişi ile tırnağı ile uğraşıyordu. Bu, komutanların ve
subayların erlerle omuz omuza, kara namlu deliği ve süngü pırıltısı önünde
insan cesaretini tarife ihtiyaç bırakmadıkları bir ölüm-kalım boğuşması idi.
Atından inerken bir kemiği kırılan Mustafa Kemal, güçlükle doğrularak:        -Ya sen, ya ben… demişti.        Ya Kral Konstantin, ya o…        (…) Bütün Türklerin kalpleri Sakarya
cephesindedir. İstanbul’un her sokağı bu cephenin bir parçası idi.          Ne kadar da uzun sürmüştü bilseniz…
Tarih kitaplarından hangi gün başlayıp hangi gün bittiğini öğrenerek bu
uzunluğu ölçemezsiniz. Sakarya Harbi’nin her dakikası kendi başına bir ‘zaman
gelen, geldiğini duyuran, giden, gittiğini duyuran bir zamandı.
Uyanıklığımızda, uykuda imiş gibi, sıçrıyorduk. Çünkü ben şimdi İstanbul’un bir
köşesinde bu satırları, Sakarya Savaşı’nı kazandığımız için yazabiliyorum. Bu
sırada siz İstanbul’un denizini hâlâ o zafer şerefine seyrediyorsunuz.”(339.s)        Esere dair, yazarın akıcı anlatımına,
çok yönlü bakışına ilişkin söylemek istediğim çok şey var elbette. Ama
sayfalarca bu eserden alıntılar da yapsam esere dair duygu ve düşüncelerimi
satırlara da döksem yine keşke şunu da yazsaydım diyeceğim. Sizlere naçizane
tavsiyem eseri bir solukta okuyup bitirmeye çalışmamanız. Tarihin ruhunu hissetmek
ve tarihinizi, o dönemde yaşananları, yaşayanları doğru anlamak için eseri
acele etmeden okuyun. Bu tür eserler, aynı zamanda bir kaynak niteliğindedir.
Edebiyatın incelikli ve güzel söz söyleme ustalığından beslenerek yazılan
tarihi eserleri okumanın güzelliği başkadır. Hele ki o döneme tanıklık etmiş
bir yazarın kaleminden okuyorsanız çok daha başkadır. Nitekim Falih Rıfkı Atay
da o dönemin etkin isimlerinden biridir. Gazeteci ve yazar kimliğiyle 1923’ten
1938’e kadar Atatürk’ü ve çevresindekileri, İsmet İnönü, Rauf Orbay, Kazım
Karabekir gibi önemli isimleri,  yakından
izlemiş ve onlarla ilgili önemli izlenimler edinme imkânı bulmuştur. Halide
Edip, Yakup Kadri, Yahya Kemal ve daha birçok sanatçıya dair önemli anekdotlara
da yer vermiştir. Hem tarihi hem de edebi açıdan değerli anekdotlar her biri. Kitabın
her bölümünde yazar, Atatürk’ün birçok özelliğine dikkat çekmiş. Atatürk’ün
portresini çizmiş dile getirdiği satırlarla. Milletlerin geleceğine yön veren
liderlerin bütün nitelikleri adeta Atatürk’te vücut bulmuştur:         “O lider mizacı ile doğmuştu. Lider
vasıfları edinerek büyümüştü. Hiçbir zaman, en küçük rütbesinde bile, sıra
adamı olmamıştı. Karar vermek zamanı gelinceye kadar büyük bir sabır gösterir.
Yenilmeyecek şartları zorlamaz.”( 245.s.)        “Büyük kararlarda ‘geç kalmamak’ kadar,
‘erken davranmamak’ da liderlik dehasının büyük bir vasfıdır.”(245.s.)       “Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal’in
yaptığını yapabilecek, cesarette demiyorum, belki ondan gözüpekler vardı,
azminde demiyorum, belki onun kadar azimli olanları vardı, bilgi de demiyorum,
şüphesiz ondan daha bilgili olanları vardı, fakat kırk yıllık ömrümde onun
liderlik dehasında hiç kimseyi tanımadım.          Mustafa Kemal, anasından tam gününde
ve saatinde doğmuştu.”(246.s.)        Atatürk’ün birçok niteliğine, dönemine
nasıl yön verdiğine, yaşadığı zorluklar karşısındaki kararlılığına, insani
zaaflarına dair birçok satır var buraya alınabilecek. Dopdolu, fırtınalı, gurur
duyulacak başarılarla dolu bir yaşam ve milletimiz için de çok zor geçen
tarihsel bir süreç. Bu tarihsel süreç, zaferlerle, yeni Türk devletinin
kuruluşuyla, devrimlerle taçlanırken Atatürk’ün hüzün verici hastalık süreciyle
ve nihayetinde hayata gözlerini yummasıyla farklı bir yön kazanmıştır. “Atatürk’ün
Son Yılları” başlıklı bölümde yazar, Atatürk’ün hastalığı süresince yaşadığı
sıkıntıları, hastalığın onun üzerindeki etkilerini anlatırken kendisi
üzerindeki duygusal etkilerini de çok duygu yüklü bir dille yansıtmış:     “… Bilhassa 1937’den sonra sinir
dengesinin gitgide bozulduğunu görüyorduk. Pek alıngan olmuştu… Bütün bunların
sebebi, karaciğerini için için kemiren onulmaz bir illet olduğunu bilmiyorduk.
Bu, önce hafıza zayıflamasından başlamıştı. Sonra sık sık burun kanamaları
devri geldi. Daima yanında bulunan hekimlerin neden bu âraza ve umumi çöküntüye
dikkat etmediklerini ve hepsini pek basit bir sebebe bağlayarak
geçiştirdiklerini doğrusu hâlâ anlayamıyorum…”( 564.s.)       “Çankaya’da gurup vardı. Güneş, ufkun
üzerinde artık kızarıyordu. Atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük
milli kahramanı, milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden
gidiyordu. Askerlikten ve politikadaki hiç şaşmaz sağduyusundan başka, bütün
maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm
ülkesinin eşiğinde idi. Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana
yakıla anlıyorduk…”      “…Atatürk, kimseye sezdirmemekle beraber,
öleceğini anlamışa benziyordu. Atatürk’ün ölüm felsefesi sade idi: ‘- Ölümü
istemek bir cesaret değildir ama ölümden korkmak ahmaklıktır.’ derdi…”(567.s.)        “Çankaya”, Atatürk’ü yüceltme
maksadıyla kaleme alınan bir eser değil. Böyle bir değerlendirme, esere ve
yazarına olduğu kadar eserde isimleri geçen şahsiyetlere, daha da önemlisi
Atatürk’ün arkasındaki halk gücüne büyük bir haksızlık olacaktır. Falih Rıfkı
Atay, Atatürk’ün hayatını, niteliklerini anlatmış olmasının yanı sıra bir dönemi,
o dönemin ruhunu,  şartlarını, o dönemde
etkili olan isimleri,  kısacası
tarihimizin önemli dönemlerinin siyasi, kültürel, sosyal ortamını yansıtmıştır.
      Çankaya’yı okurken Atatürk’ün birçok
niteliğini öğreniyorsunuz. Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün insan yanını başarıyla
ve samimi bir dille anlatmış. Sadece asker ve lider Atatürk’le değil, bir insan
olarak sahip olduğu nitelikleri de anlatmış doğal ve içten bir anlatımla. Bazen
yoğun duygularını, bazen eleştirel bakışını ve objektif tespitlerini de dile
getirmiş.  Çankaya, hem bir dönemin ruhunu hem de
Atatürk’ün o dönemdeki duruşunu, tavrını ve milletimizin geleceğine yön verme
gücünü ortaya koyan bir eserdir. Yazarın duygu yüklü kalemi ve gözlem gücüyle,
bir döneme tanıklık etmiş olmasının nesnelliğiyle sağlam bir zemine oturmuş
belge niteliğinde bir eserdir.           Yazımı eserden bir alıntıyla noktalamak
isterim:     “Benim kanaatim oydu ki ve daima
o oldu ki, insan diye yaşamak isteyenler, insan olmak vasfını ve gücünü
kendilerinde görmelidirler. Bu uğurda her türlü fedakârlığa göğüslerini
germelidirler. Yoksa hiçbir medeni millet onları kendi sırasında ve safında
görmek istemez.”                                                                                 
                                                    (222.s.)05.07.2020                           

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hızır (Masal)

Editor

Guy de Maupassant Öykücülüğü ve Mutluluk Adlı Öyküsü

Editor

Kaç Yerinden Öyküsü Konusu Özeti ve Ömer Seyfettin

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası