Guguk Kuşu (The Cuckoo’s Callıng) J. K. Rowling
Guguk Kuşu ( Özgün İngilizce adı : The Cuckoo’s Callıng ) Harry Porter roman serisi ile dünya çapında ün kazanan İngiliz romancı J. K. Rowling’in Carmoran Strike roman sersi adı ile anılan polisiye roman serisinin ilk kitabı olmaktadır. Guguk Kuşu ( Özgün İngilizce adı : The Cuckoo’s Callıng ) adlı polisiye türündeki roman ilk baskısı Britanya’da 2013 yılında yapılmış, roman Çevirmen Zeynep Heyzen Ateş tarafından Türkçeye’de çevrilmiş ve Türkçe baskısı Pegasus yayınları tarafından 2014 yılında basılmıştır.
Guguk Kuşu adlı roman, yazarın Cormoran Strike Serisi adlı polisiye roman serisinin ilk kitabı olmaktadır. Yazar , Guguk Kuşu adlı romanının elde ettiği yüksek ilg ve satış başarısı sonrasında hemen ertesi yıl serinsin ikinci eseri olan İpek Böceği (Silkworm ) adlı romanının da yazmış ve piyasaya sürmüştür.
Guguk Kuşu adlı roman özel dedektif olan eski asker Cormoran Strike’ın, bir mankenin intiharını araştırmasını anlatır. Cormoran Strike, Afganistan’da yaralanan eski bir askerdir ve yardımcısı dedektif Robin ile çözülmesi çok zor gözüken cinayetleri çözen bir özel dedektif olmaktadır.
Başlık: Guguk Kuşu (The Cuckoo’s Calling)
Yazar: Robert Galbraith (J.K. Rowling’in takma adı)
Tür: Dedektif romanı, psikolojik gerilim
Konu: Ünlü model Lula Landry’nin intiharından sonra, ailesi gerçeklerin peşine düşmek için özel dedektif Cormoran Strike’ı tutar. Strike, Lula’nın intiharının bir cinayet olabileceğini düşünerek, hayatındaki sırları ortaya çıkarmak için birçok kişiyle röportaj yapar ve deliller toplar.
Ana Karakterler: Cormoran Strike, Lula Landry, Robin Ellacott
Ana Temalar: Gerilim, suç, aile ilişkileri, toplumsal dışlanma, psikolojik sorunlar
Özet: “Guguk Kuşu”, Londra’nın alt kültürüne dair ayrıntılı bir tasviri içerirken, Strike’ın geçmişi ve güncel yaşamı hikayenin temel unsurları arasındadır. Roman boyunca, Strike ve sekreteri Robin Ellacott’un arasındaki ilişki gelişir ve gergin aile ilişkilerinin, maddi zorlukların ve toplumsal dışlanmanın portresi çizilir. Roman, polisiye ve psikolojik gerilim türlerinin özelliklerini taşırken, karakterlerin derinlemesine incelenmesi ve gerçek hayattan alınan unsurların detaylı tasviriyle de dikkat çeker.
Sonuç: “Guguk Kuşu”, okuyuculara gerilim dolu bir suç hikayesi sunarken, aynı zamanda karakterlerin kişisel trajedilerine de bir bakış sunar. Kitap, J.K. Rowling’in sıradışı bir şekilde psikolojik gerilim türüne yaklaşması ve karakterlerin incelemesiyle öne çıkar.
Kitapta özel dedektif Cormoran Strike, ünlü model Lula Landry’nin intiharından birkaç ay sonra, ailesi tarafından olayın bir cinayet olabileceği yönünde gelen istek üzerine, gerçeklerin peşine düşer. Strike, Lula’nın hayatındaki sırları ortaya çıkarmak için birçok kişiyle röportaj yapar ve onun intiharını aydınlatmak için deliller toplar.
Kitap, Londra’nın alt kültürüne dair ayrıntılı bir tasviri içerirken, Strike’ın geçmişi ve güncel yaşamı hikayenin temel unsurları arasındadır. Roman boyunca, Strike ve sekreteri Robin Ellacott’un arasındaki ilişki gelişir ve gergin aile ilişkilerinin, maddi zorlukların ve toplumsal dışlanmanın portresi çizilir.
Roman, polisiye ve psikolojik gerilim türlerinin özelliklerini taşırken, karakterlerin derinlemesine incelenmesi ve gerçek hayattan alınan unsurların detaylı tasviriyle de dikkat çeker. “Guguk Kuşu”, okuyuculara gerilim dolu bir suç hikayesi sunarken, aynı zamanda karakterlerin kişisel trajedilerine de bir bakış sunar.
Çocukluğundan beri, çevresindeki herkesin düşündüğü gibi, Strike da babasına çekmişti. Gövdesi yediği içki ve yemeklerle şişmanlamış, yüzü şişmiş ve kızarmıştı, alkolik kırmızısı gözleri ise güneş gözlüğünün arkasında saklıydı. Aynı şekilde, babası gibi, Strike da sık sık kaybolur, zamanında gelmez ve kadınlarla arası hep kötü olurdu.
Ama babası gibi, Strike da sevilen bir adamdı. O da, babası gibi, gerekirse cebindeki son parayı bile verir, mükemmel bir hikaye anlatıcısıydı ve diğer insanlara onları gerçekten dinlediğini hissettirirdi. Ancak bu özellikler, babası tarafından nadiren ve çok geç tanındığı gibi, genellikle Strike’ın hayatının bir bölümünde onu çok da yukarı taşıyamazdı.”
“Strike şu anda, doksan yılı aşkın bir süredir var olan Denmark Street’teki ofisinde oturmuştu. Ofis küçük, fakat mesleğini icra etmek için yeterince büyük olabilen bir yerdi. Arka sokaklara bakan iki penceresi vardı, camları pis ve sık sık açık olan bir hava tuhafı yaşatıyordu. Duvarlarda, yıllarca dışarıda kalmış, bir çeşitliği temsil eden müzik aletleri asılıydı: gitarlar, piyanolar, kemanlar, flütler, davullar.
Strike’ın sağ tarafında, çelik kablolarla tutturulmuş ve bir kez hizmet veren iki bölüm dolabın üzerinde, hem sanatçıların hem de müşterilerinin sevebileceği bir dizi özellikli kitap ve obje yer almaktaydı: deri ciltli kitaplar, taş ve cam biblolar, bir tasarımcı parfüm şişesi koleksiyonu. Şu anda Strike’ın elinde, kendi çıkarları için müşterilerine yalan söyleyen bir kocanın takibiyle ilgili bir soruşturma raporu vardı. Strike, raporu bir kez daha okumadan önce, düşünceli bir şekilde sigarasını içti.”
Ofisin kapısı aniden çalındı ve Strike’ın dikkatini dağıttı. O sırada ofisin içinde, yağlı kağıt torbalarından birine konulmuş birkaç çiğ köfte sandviçi ve bir demet taze nane vardı. Strike, bunların kime ait olduğunu hemen anlamıştı.
Ofis kapısının ardında, Strike’ın asistanı Robin Ellacott ayakta duruyordu. O, yirmi üç yaşında, ince ve genç bir kadındı. Robin, geniş bir gülümsemeyle,
“Merhaba, sizin için öğle yemeği getirdim,” dedi.
“Ah, sağ ol Robin,” diye karşılık verdi Strike, “Çiğ köfteler çok iyiydi. Ama nane sadece midemi yakıyor.”
Robin, ofisin diğer tarafındaki küçük mutfağa doğru yönelerek,
“Sana sıcak çikolata yapayım,” dedi.
“Teşekkürler,” dedi Strike.
Robin mutfağa gidince, Strike’ın telefonu çaldı. Arayanın, müşterilerinden biri olduğunu anladı. Ancak, görüşmenin nereye varacağını tahmin etmek zordu. Bu işte böyleydi.”
