Araştırma-Eleştiri-İncelemeİdeolojiSiyasetTarih

Hikmet Kıvılcımlı – 27 Mayıs ve Yön Hareketinin Sınıfsal Eleştirisi

Bugün, dünyanın her yerinde, Sosyalizm: Komünizme karşı alınmış bir tedbirdir; daha doğrusu, Elçi müşavirliği yapan bir eski Milli Birlik üyemizin deyimiyle: “Komünizme taşmayı önleyecek son bent”tir; herkesçe hoş görülen bir “ehveni şer: kötünün yeğ n iğ i” d i r.

Ama bizim devletçiliğe kardırılan sosyalizm anlayışımızla, Batı’daki sosyalizm yapılışları arasında, en az Ortaçağla Modern çağ arasınd aki farklar kadar karlı dağlar ve uçurumlar vardır. Batı’da sosyalist devletçilik, işverenin he-saplılığına dayanır; bizde “Devletçi Sosyalizm” -bilerek, bilmeyerek- Ortaçağın tartısız, darasız keyfiliğini okşar.

Boyuna unuturuz: Batı’da sosyalizm ne zaman, nasıl ve niçin doğdu? Batı’da, derebeyi düzeni köklerinden yolundu. Ortaçağın antika ağaları yerine, yeni sanayinin açtığı cihan pazarına ayak uydurup yontulmuş modern emlak sahipleri geçti.

Derebeyliğin yıkılış ihtilalleri içinde silah arkadaşlığı yapılırken alevlenmiş halk ve işçi hareketleri önünde ansızın ürken işveren sınıfı, toplum içinde insanın insanı işletme ve sömürmesinin inceliklerini denemiş ortak aradı. Bu uğurda, tek başına diz-ginleyemediği sarsıntılarla herşeyi kaybetmektense, büyük arazi sahiplerine “kılıçlarının hakkı” olan “irat: Rant” adlı “aslan payı”nı tanıyıp uzlaşmaktan başka yol bulamadı.

Üst sınıfların ekonomi temelinde yaptıkları bu İrat – Kâr paylaşımı, devlet ve siyaset alanlarında üleştikleri İş – bölümü ile perçinlendi. Modern “serbest rekabet” kanunlarına uygun “Hür Parlamento” düzeni sağlandı.

Bu esnek sıkıyönetim altında yalnız kalan, ekonomide işleyici kol, politikada vergi ve oy ödeyici kul durumuna giren işçi sınıfı, Devlet dışında başının çaresine baktı. Ortaçağ toplumundan kendi saflarına ve çevresine düşmüş zümre ve tabakaların çeşitli insan ve temayüllerine [eğilimlerine] göre bir sürü “Sosyalizm”lere sarılmak yollarına girdi.

Demek, Batı’da sosyalizm, devletin dışında ve karşısında doğdu. Devletçiliğe halâ, bir türlü, kolay kolay ısındırılamadı. Türkiye’de gidiş ve kavrayışlar hangi basamakta bulunurlar? Doğru konuşalım. Derebeyi kalıntılarımız, bütün dişleri ve tırnaklarıyla iliklerimize işlemiş olarak yaşarlar. Örnek alalım: bir İngiliz işvereni ile Lordu, anayurdunda:

Devletin kanunu, hatta örf dışında kılını kıpırdattırmaz; dünyada: Hemen yarı yeryüzünü, sömürge ve yarı – sömürge gibi kullanır. Bir de bizim ağalarımızla bezirganlarımıza bakalım: hepsi Devlet koltuğunda şakşakçı teb’a, rüşvetçi müteahhit kenedirler; “yurtseverlik”i bu yönde anlar ve savunurlar.

Dünyaya gelince, onlar ecnebi mallarına ajan ve yabancı nüfuzuna hayran olmaktan hiç tedirgin düşmezler. Bu, her çiğ ve acı güçlüyü kendisine “Metbu” (Süzeren: üst ağa) saymaya hazır insanlara Ortaçağda “Vasal” (Kul taifesi) denir. Demek, bizim yönetici sınıflarımız henüz vatandaş, modern yurttaş olmamıştırlar.

Devletçiliğimize bu yönden bakalım. Uzun ve karanlık Şark tarihimiz örneklerle doludur. İslam anayasamız Kur’an’dır. Bir yanda Tanrıcıl kesinlikte Kur’an ayetleri, kör hafız ezberiyle, dediği anlaşılmaksızın, gözü kapalı hoş sesle okunurken, Ötede sarıklı talkıncılar, Kur’ana aykırı en keyfi saltanatlara fetva verirlerdi.

Tıpkı o alışkanlığımızla, tercüme anayasa ve kanunlarımızı hiçe sayan en ilkel münasebetlerimiz, geriliğimizi “kitabına uydurarak”, bütün ekonomi ve toplumumuzu boğuyor. Mevzuatımız, yalnız ileri insan görüşlü bir ecnebi bize “şunu yapın” dediği vakit, “Kitabımızda o da yazılı” demek için, göstermelik, laf bitiğidir.

Siyaset, idare, ahlak, hukuk, bilim ve sanat münasebetlerimiz, geri tepmede her şeyi mubah sayan kılıklarla soysuzlaştırılıyor. İç bağıntılarımız, dağların kayması gibi kendiliğinden ve önüne geçilemezmişçe, dış münasebetlerimizde kapitülasyon gelenek ve göreneklerini diriltmek üzere inanılmaz, yarışlara kalkışıyor. En rahatsız olmuş görünenler bile, “Yaşasın devletçiliğimiz!” biçiminde, “Padişahımız, efendimiz öldü, Padişahım çok yaşa!” gülbankını çekiyorlar…

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hegel – Tarihte Akıl

Editor

Bir Hiciv Ustası Şair Eşref

Editor

Mehmet Perinçek – Boryan’ın Gözüyle Türk Ermeni Çatışması

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası