Roman (Yabancı)

Karanlık

karanlik 5ed4424d47770Dünyalar Savaşı yeniden başlıyor…
Karanlık Gölgeler yükseliyor…
Öteki dünyanın gizemli karakterleri bu sefer aramıza karışıyor…

Bu dünyadaki en zor şey içinde yaşamaktır.
BUFFY

“En iyi vampir romanını kaçırmayın.”
Booklist

“Sürükleyici bir seri… zengin bir hayal gücünün bize sunduğu olağan üstü bir macera.
Publishers Weekly

“Kesinlikle muhteşem.”
MaryJ. Davidson

“Yasmine’nin hayat dolu, seksi ve büyüleyici romanı okuyucuyu tam kalbinden vuruyor.”
Romantic Times

BÖLÜM 1

Mc Gregor sakın temiz tezgâhımı kirletmeye kalkma. Şimdi banyoya git, yoksa seni dışarı atıp ezilerek ölmenin ne demek olduğunu öğreteceğim.”

Eskiden Wayfarer’ın tezgâhlarını sildiğimiz beyaz bezlerden birine elimi sildim ve bezi barın yanındaki parmaklıkların üzerine astım. Gözümü cüce cinden ayırmıyordum. Onlardan hoşlanmıyordum.

Sinsi tiplerle gizlice iş birliği yapmakla kalmayıp, ben ve kardeşlerim için potansiyel tehlike oluşturuyorlardı. Cüce cinler Öteki Dünya’da bizim için ölüm emri veren kaltak kraliçe için çalışıyorlardı. Sivil savaş bitip kraliçe alt edilene kadar ya Dünya’da kalmak ya da Öteki Dünya’nın Y’Elestrial dışındaki bölgelerinde yaşamak zorundaydık. Düşük çeneli biri—ve cüce cinler ispiyoncu yaratıklardı—Kraliçe Lethesanar’a Dünya’da yaşadığımızı söyleyebilirdi.

Cüceler, Wayfarer’ın bodrum kalındaki kapıyı yeniden düzenlememize yardım etmişlerdi. Kapı artık Y’Elestnal’e değil, Darkynwryd’nin karanlık ormanlarına açılıyordu. Kraliçenin askerlerinin bu kapıdan girmelerini bu şekilde engellemiş oluyorduk. Şimdi Darkynwryd”den gelen cüce cinler, hayaletler ve diğer sinsi yaratıklarla uğraşmak zorundaydık. Ama kapıyı tamamen kapatamazdık. Öteki Dünya’ya erişimimizin olması gerekiyordu.

Kimse kapının bana ait olan tarafına yanaşamazdı ama kapının diğer tarafını koruyan dite gardiyanlar tembellerdi Sadece bu hafta dört kötü periyle kavga etmek, üç küçük tini dışarı atmak ve içen girmeyi hasanın çirkin popolu bu trolü yakalamak zorunda kalmıştım.

“Beni çıkarmayı denesene tatlım… Sana kadınların hangi konuda iyi olduklarını göstereceğim. Cin sırıtarak kasıklarını tuttu. Sarhoştu Öyle olmalıydı, yoksa şimdiye kadar titreyerek buradan katmış olurdu Yüzündeki ifadeden, yediklerini çıkarmasına beş dakikadan az kaldığını anlayabiliyordum.

“Hayır, izin ver de bunu sana kadınların hangi durumda iyi olduklarını göstereyim,” dedim. Harın üstünden diğer tarafa atladım. Yanına gittiğimde gözleri korkuyla büyüdü. Nabzının ve kalp atışlarının sesi beynimde yankılanıyordu. Çok aç olmadığım sürece para verseler bir cüce cinin kanına elimi sürmezdim ama azı dişlerini büyümüştü. Ona bakıp sırıttım.

“Kahretsin.” Kaçmaya çalıştı ama iki taburenin arasına sıkışmıştı. Onu paltosunun yakasından yakaladım ve arkamdan sürükleyerek bodrum kalma inen merdivenlere doğru ilerledim. Elimden kurtulmak için çırpınmaya başladı ama benden kurtulabilmesine imkân yoktu.

“Chrysandra, bir dakika kadar barla ilgilenebilir mi

“Tabi, patron.” Chrysandra en iyi garsonumdu. Bir süre Jonny Dıngo’nın yerinde koruma olarak çalışmıştı ama çok az. bir maaş karşılığında aşağılık beriller tarafından tacız edilip durmaktan yorulmuştu. Ona daha fazla maaş veriyordum ve benim müşterilerim kimseyi taciz etmezlerdi. Cüce cine baktım ve en azından birçoğunun bu kurala uyduğunu düşündüm. Onu kucağıma alıp, bodruma inen merdivenlerden aşağı indirdim. Cin bağırarak midemi tekmelemeye başladı.

“Kes arlık, ahmak. Kıyamet gününe kadar tüm gücünle bana vursan da en ulak bir zarar veremezsin.” dedim, tısla

Rengi attı. “Kahretsin.”

“Evet, bu her şeyi özetliyor,” dedim. Vampir olmanın getirilen de vardı.

Bodruma indiğimde, Tavah oturduğu yerden bana baktı. Sonra cüce cine ve tekrar bana baktı. “Onun burada olmaması gerekiyor…” Ben Bay Şanssız’ı yere fırlatınca sözü yanda kesildi.

“Onun kapıdan geçip gen dönmesine izin veremeyiz. Bugün yemeğini erken yemeni önen yorum,” dedim.

Tavah bana baktı. O, yediği şeyler konusunda benim kadar titiz değildi. “Teşekkürler, patron,” dedi. Arkamı dönüp yukarı çıkmak üzere merdivenlere yöneldim.

Cüce cin arkamdan yarıda kesilen bir çığlık altı. Bir süre olduğum yerde durdum. Bodrum katı, Tavah’nın çıkardığı sesler dışında sessizdi. Yavaşça kapıyı kapattım ve bara döndüm. Cüce cinin Öteki Dünya’ya—ve Y’Elesitial’e dönüp bizimle ilgili hikâyeler anlatma şansını göze alamazdık. Ne Kraliçe ne de ÖDHA—ya da ondan geriye ne kaldıysa hâlâ burada olduğumuzu bilmiyorlardı. Ve bunun bu şekilde kalmasını istiyorduk.

Fayfarer’ın duvarları gürültüyle sallanıyordu. Harda ilk çalışmaya başladığım zamanlarda bir grup sarhoş adama servis yapma fikrini zorla da olsa kabullenmiştim ama sonra Wayfarer”a gelen perilerin sadece eğlenecek kadar içliklerini ve problem çıkarmadıklarım fark ettim. Bu beni hem şaşırtıp hem de rahatlatmıştı.

İnsanlar da gayet iyilerdi. Gecelerini Periler’in olduğu bir yerde geçirmek için çok para harcıyorlardı. Ucuzcu oldukları için erkek peri avına gelen kızlardan hoşlanmıyordum. Bir kadeh içki alıp tüm gece ellerinde tutarak en güzel yerleri işgal ediyorlardı. Sadece ve sadece tek nedenle geliyorlardı: Öteki Dünya’dan gelen aç müdavimlerin ilgilerim çekmek için…

Doğruyu söylemek gerekirse onlara kızmaktan çok, acıyordum. Peri cazibesine karşı savunmasız olmak onların suçu değildi. Kendini tutmayı başaran taraf her zaman babamın insanları oluyordu. Biz karşı türle ilişkiye girince neler olabileceğini biliyorduk ama insanlar bunu bilmiyorlardı.

Artık çenemi kapalı tutmayı öğrenmiştim. Böyle durumlarda ne zaman onları caydırmaya çalışsam, bana inanmadıklarını, hatta çok kızdıklarını fark ermiştim.

Cüce cinin icabına baktıktan sonra bara döndüğümde Camille ile Trillıan’ın kapıdan girdiklerini gördüm. En büyük ablam olan Camille simsiyah saçları ve menekşe rengi gözleriyle muhteşem bir kadındı. Vücudu kıvrımlı ve balıketliydi. Bir tasarımcının elinden çıktığı belli olan den bir büstiyer ve uçuşan bir şifon etek giymişti. Trillıan siyah süet ayakkabıları, kotu ve boğazlı kazağıyla Matrin’ten fırlamış gibi görünüyordu. Kıyafetleri ve teni bütünleşerek uzun bir siluet oluşturmuşlardı ve gümüş rengi saçları beline kadar uzanıyordu. Saçlarının da kendine ait bir hayatı vardı. Çift olarak, bakışları üzerlerinde topladıklarına şüphe yoktu.

Onlar kendilerine oturacak bir yer bulana kadar bekledim ve beze ellerimi sildikten sonra Chrysandra’ya fırlattım. “Ben mola veriyorum,” dedim. Yanlanna gittim. Trillian’a ihtiyacım yoktu ama Camille’le konuşmam gerekiyordu. Yanlarına gittiğimde Camille başını kaldırıp bana baktı ve sarılıp merhaba I aştık.

Trıllian bana bakıp gülümsedi ama ben her zamanki gibi onu görmezden geldim. “Ne buldunuz?” diye sordum.

Başını sallayarak arkasına yaslandı. “Yok oldular. Trillıan her yere baktı ama ne babama ne de Rythvvar’a dair biz…

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Firmin

Editor

Kağıttan Gemi

Editor

Kayıp Zamanlar

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası