Hayır, hayır ölmek istemiyorum ben! Sonsuza dek Elif’le yaşamak istiyorum… Neden peki? Ne demek neden? Çünkü onu ölesiye seviyorum. Hayır, yine yanlış cevap; ne yazık ki yine dürüst olamadın kendine! Doğru cevap şu olmalıydı: Çünkü Elif senin son şansındı. Hülya bir başkasıyla gitti, Canan evlendi, Esra intihar etti! Hani o nerede kendine sonsuz güvenin? İşte, oğlum, güvendiğin deniz tükendi bak! Bir Elif kalmıştı, seni sımsıkı saran, güvendiğin, anlaşabildiğin. Bir daha Elif gibi birini bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyorsun artık. İşte bu çırpınışların tek sebebi bu. Kandırma kendini! Ve bu geceden anlaşılan o ki, onu da kaçırdın elinden…
KENDİ KENDİNE KONUŞMAKTIR AŞK…
KİŞİLER
SİNAN : 40-45 yaşlarında, sarışın-kumral. Zaman zaman kullandığı gözlükleri boynunda asılıdır. Üzerinde beyaz bir gömlek ve füme bir pantolon, ayağında ev terlikleri vardır.
TRAVESTİ : (Ses, 30’lu yaşlarında)
SARHOŞ : (Ses, 50 yaşlarında, erkek)
ESRA : (Ses)
ELİF : (Ses)
CANAN : (Ses)
TAŞRALI ADAM : (Ses, 20-25 yaşlarında)
KAVGACI ADAM : (Ses, 40’lı yaşlarında)
(Bir evin salonu. Duvarlarda resimler; bir koltuk -seyirciye çok yakın- , koltuğun yanındaki sehpada sabit bir telefon, orta sehpa, duvara yakın bir yemek masası, masada tabaklar, mezeler, bir şarap şişesi ve mumlar; masanın etrafında ise sandalyeler, arkada bir küçük kitaplık, yerde kilim veya halı; kapının yanında bir askılık, masayla dolap arasında ikili bir kanepe bulunmaktadır. Odada sokağa bakan bir pencere, yemek masasının arkasında bir mutfak kapısı vardır. Duvarda tik-taklı eski tip bir saat, orta boy bir CD Player, etrafta ise çerçeveli fotoğraflar ve bir ayna asılıdır. Etrafta saksı çiçekleri, duvara dayalı bir de boy aynası vardır. Orta sehpanın üzerinde bir daktilo, kalemlik, not kâğıtları, birkaç kitap… Kenarda ise içi buruşturulup atılmış kâğıtlarla dolu bir çöp sepeti… Odanın bir köşesinde ceket asmak için bir cansız manken durur ve Sinan zaman zaman yüzleşmelerini bu askıyla yapacaktır. Vakitlerden gece… Yerdeki müzik setinden yayılan müzik tüm odayı doldurmaktadır… Bu, bir vals olabilir…)
SİNAN – (Kitaplıktaki kitapları kontrol ederek kendi kendine söylenmektedir.) Bu kız okuduğu kitapları niye getirmez? Kaç gün oldu hâlâ getirmedi! (Saatine bakar, telaşlıdır.) Bir saat oldu ortada yok; nerede kaldı bu?! (Masaya yönelir. Birden şarabın kapağının açık olmadığını fark eder. Şarabı açarken Elif’i taklit ederek…) “Şarabın kapağı açık olmalı.” Öyle der ya hep… (Şarabın kapağını açar, tıpasını masanın üzerine koyar; Bir sigara yakar, sigara paketini kontrol eder.) Bu gece bu sigara yeter mi? Bakkal kapatmış mıdır acaba? (Pencereyi açar, bakkalın açık olduğunu gördüğü için sevinir, dışarıya seslenir.) Bakkal Efendi! İki paket sigara yollar mısın? Evet, evet! Benimkinden… 10 milyon üstü gönder. (Pencereyi kapatmaz; yine telaşlı ve aklına bir şey gelmiş gibi küçük bir müzik seti aracılığıyla dinleyebildiği müziğin sesini açar.) Akıllı kızdır ama… Müzik setim bozulduğunda anında çözüm bulmuş, CD player’a bilgisayarın kolonlarını takıvermiş, geceyi müzikle yumuşatıvermişti… (Mutlu bir gülümseyiş yayılır yüzüne, kafasını bir sağa bir sola çevirir; memnuniyetini ve onun farklı olduğunu belirtir bir hareket yapar, albümleri düzenlerken kapı çalınır.) Hıh! Geldi işte! (Aynada kendine çekidüzen verir, parfüm şişesine uzanır ama hemen vazgeçer.) Şimdi olmaz, hiç sevmez o yeni sürülmüş bir parfümle karşılanmayı! (Gizlemeye çalıştığı bir telaşla kapıya yönelir ve kapıda gördüğü karşısında, hayal kırıklığına uğrar. Çelimsiz bir sesle…) Üstü kalsın… (Kapıyı kapatır. Sigaraları bırakırken gözü tekrar parfüm şişesine takılır; alır, sıkmadan ağır el hareketiyle geri bırakır ve bitmek üzere olan sigarasını söndürür. Bir aktör edasıyla salon içinde ağır adımlarla dolaşır.) Bu gece bırak o konuşsun. Onu dikkatle dinle, sözlerini kaçırmamaya çalış. İçince çenen açılıyor, hep sen konuşuyorsun!
(Bir tiyatro oyununda rol yapar gibidir, sanki karşısında biri vardır ve ona nasıl rol yapması gerektiğini anlatıyordur.) Bu gece söylediği hiçbir şeye tepki vermemeliyim. Bırak, kız içini boşaltsın. Hayatında bir kez olsun alınganlık yapma, ne var!? (Üzerindeki gömleği fark eder.) Bugün için seçtiğin gömleğe bak. Elif’in hiç sevmediği renk! İşte bu kadar özensizsin sen! Canım, ben onu mu düşünüyorum! Neyse, beyaz gömleğimi daha çok sever. Değiştireyim bari… (Çocuksu bir heyecanla içeri geçtiği sırada masadaki cep telefonundan mesaj geldiğini bildiren bir ses duyulur. Telaşla giymeye çalıştığı beyaz gömlekle salona gelir, telefonu alır; umutsuzca ve giderek alçalan bir sesle okur.) “Sevgili dostum, sevgililer gününü kutluyorum. Öpüyorum…” (Başıyla bir, ‘adam, sen de!’ hareketi yapar, telaşla tekrar içeri girer. Bir hediye paketiyle döner. Gömleğini pantolonunun içine sokmamıştır henüz; hediye paketine yer arar gibidir. Ani bir hareketle koltuğun üzerine atıverir; aynanın karşısında kendine çeki-düzen verir. Döner ve yeniden saatine bakar.) Pes! Saat kaç oldu, insan bir haber verir! Ama bunu ilk defa yapmıyor ki! Gerçi hep gecikeceği zaman haber verirdi ama… (Düşüncelidir. Hediye paketini öylesine atıverdiğini anımsar; özenle alır ve en görülebilir yere koymak istercesine bir oraya bir buraya yer değiştirerek nerede daha etkili olabileceğine karar vermeye çalışır.) Masanın üzerine koysam daha iyi… Ama yok yok; olmaz öyle, gözüne sokar gibi!.. Yoksa ortada durmasın mı? Odaya mı kaldırsam yine? Ya da görünmeyen bir yere mi koysam? Çok sevinecek ama… Günlerce anlatmıştı bana ne kadar beğendiğini, parasını tamamlar tamamlamaz alacağını. Evet, evet; masanın üzerinde dursun! Hem biraz havayı yumuşatır. Çünkü birazdan sinirden çıldırmış bir adam olacağım! Kabalık ama bu yaptığı! Saate bak! (Refleksle rakıya yönelir, masada hazır bardaklardan birine rakı servisi yapar, ilk yudumunu alır. Yüzünde mutluluk belirir -alkolden keyif aldığı bellidir-. Bardağı bırakır; çorap giymediğini fark eder, odaya hızla girip elinde çorapla döner. Koltukta çorabını giyerken küçük bir yırtık olduğunu fark eder, sinirle çorapları salonun ortasına fırlatır.) İntikam almak için bugünü seçmiş olamaz! (Rakıdan bir yudum daha alır, çorabın yırtık olmasının yarattığı siniri yine Elif’in geç kalmasına yöneltmiştir.) Eskiden çoraplarımı dikerdi; zaten son günlerde bir tuhaflık var bu kızda! Evet, evet; intikam için çok uygun bir gün!
(Sigara yakıp bir nefes çeker ve kül tablasına bırakır. Telaşla odaya gider, bir başka çorapla döner. Saatine bakar, başını sinirle bir sağa bir sola sallar, aynı yere oturup çoraplarını giymeye girişir. Tekini giydikten sonra aklına önemli bir şey gelmiş gibi kalkıp parfüm sıkar, sonra diğer tekini giymek için tekrar koltuğa oturur. Sigarasını, kül tablasını ve rakısını alıp koltuğun yanındaki sehpaya bırakır. Saatine bakar. Cep telefonunu almak için kalkıp yeniden masaya gider ve ayakta numarayı çevirir. Neredeyse aynı anda telefonu sehpaya bırakır ve henüz bıraktığı sigarasını alıp…