Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde.
Develer tellâl iken, koyunlar berber iken,
Büyük, güzel bir ülkede iyi bir kral yaşarmış. Kralın ikiz oğulları varmış. Bu kardeşler ikizmiş; ama ne yüzleri, ne de huyları birbirine benzermiş. İkisi de güzelmiş güzel olmasına ama biri iyi huylu ve çok kibarmış. Diğeri ise kaba saba ne dediğini bilmeyen biriymiş.
Saraydakiler birine “Kibar Prens”, diğerine “Kaba Prens” derlermiş. Günlerden bir gün kral;
– Ben yaşlandım, artık yerime oğullarımdan biri geçsin, demiş.
Ardından da;
– İkiz oldukları için haksızlık olmasın. Sınav yapalım, kim kazanırsa o kral olsun, demiş.
Oğullarını çağırmış.
– Sizlere sınav yapacağım. Kazanan kral olacak. İlk göreviniz şu: Sarayın balkonuna çıkarak, birinci gün biriniz, ikinci gün diğeriniz halka çağrıda bulunacaksınız. Kimin çağrısına daha çok gelen olursa o, çok seviliyor demektir, o kazanacak.
Önce Kibar Prens çıkmış sarayın balkonuna. Rica ederek çağırmış halkı. Duyan, duymayana söylemiş ve bütün halk sevgili prensin ricasına koşmuş. Prens geldikleri için halka teşekkür etmeyi de unutmamış.
Ertesi gün Kaba Prens çıkmış sarayın balkonuna ve emrederek “Herkes buraya toplansın.” diye bağırmış.
Birkaç meraklıdan başka kimse gelmemiş.
Sınavın ilk bölümünü Kibar Prens kazanmış.
Kral ikinci sınavı şöyle açıklamış:
– Ormanda bir ağacın altında kıymetli taşlar, altınlar, elmaslar gömülü. Büyük bir ayı da taşların üstünde yaşıyor ve kimseyi yaklaştırmıyor. Kim altınlardan, elmaslardan alıp gelebilirse sınavı o kazanır.
Önce yola Kaba Prens çıkmış. Ormana geldiğinde ayı ağacın altında yatıyormuş. Ayıya yaklaşmış, havaya ateş etmiş. Ayı hiç aldırış etmeyince koca bir sopayla ayıyı kaldırmaya çalışmış. Bir gün boyunca uğraşmış. Fakat ayıyı yerinden kımıldatamamış ve elleri bomboş geri dönmüş.
Sıra Kibar Prens’e gelmiş. Giderken ayıya bir sepet armut götürmüş. Nazikçe ayıya selâm vererek hediyesini önüne koymuş. Ayı kendisiyle konuşan bu güler yüzlü adamı çok sevmiş. Kibar Prens, ona neden altınlardan alması gerektiğini anlatmış. Ayı sessizce yerinden kalkmış. Prens altınlardan, elmaslardan bir avuç alırken ayıya teşekkür etmeyi de unutmamış.
İkinci sınavı da Kibar Prens kazanmış.
Kral üçüncü sınavı da şöyle açıklamış:
– Komşu ülkenin kralının güzeller güzeli iki kızı var. Gidin kızları isteyin, kim daha önce prenseslerden birini alır gelirse evlenecek ve kral o olacak.
Kaba Prens hemen yola çıkmış, saraya önce o varmış. Varmış varmasına da kral yüzüne bile bakmamış. Çünkü daha önce o kral onların sarayına gittiğinde Kaba Prens, ona “Hoş geldiniz!” bile dememiş. Hiç ilgilenmemiş onunla. Kral da ona aynı hareketi yapmış. Kızını isteyince de;
– Benim sana verecek kızım yok, demiş.
Kaba Prens ısrar etmiş, tehdit etmiş, ama faydası olmamış. Kral onu ülkesinden kovdurtmuş.
Kibar Prens varmış saraya. Kral, onu kapıda karşılamış, çok ilgilenmiş. Kızını isteyince şöyle demiş:
– Kızımın senin gibi iyi ve kibar bir insanla evlenmesinden çok memnun olurum.
Kızını çağırmış. Dünyalar güzeli bir kız gelmiş. Prens kıza hayran olmuş. Kral;
– Sen kızımı götür, biz düğün için arkadan geliriz, demiş.
Prens ve prenses yola çıkmışlar. Halk yollarda onları bekliyormuş. Kibar Prens üç sınavı da kazanmış.
Günlerce süren büyük bir düğünle evlenmiş. Kibar Prens ülkeye kral olmuş. Yıllarca ülkeyi huzur içinde yönetmiş.
Kaba Prens’e ise kardeşinin yönettiği ülkede tembel tembel oturmak düşmüş. Can sıkıntısından her gün biraz daha kabalaşmış. Zaman içinde etrafında onu seven bir kişi bile kalmamış
Masalın Yazarı: Sema Maraşlı