Bir zamanlar, uzak bir köyde, adına herkesin hayran olduğu bir kız yaşarmış. Kırmızı Başlıklı Kız olarak bilinen bu genç kız, annesi tarafından kendisine hediye edilen kırmızı pelerini o kadar çok severmiş ki, adeta onunla bütünleşmiş. Annesi ona bu pelerini verdiğinde, “Bu pelerin, seni her zaman sıcak tutacak ve ormanın derinliklerinde bile kolayca fark edilmeni sağlayacak,” demiş. Kırmızı Başlıklı Kız, bu sözleri kalbine kazımış ve pelerini her daim üzerinden çıkarmamış.
Bir gün, köyün dışında ormanın kenarında yaşayan büyükannesi çok hasta olmuş. Annesi, Kırmızı Başlıklı Kız’a dönerek, “Büyükannenin yanına gidip ona bu sıcak çorbayı ve taze pişirdiğim ekmekleri götür. Ona biraz neşe ve sıcaklık getirecekler,” demiş. Kırmızı Başlıklı Kız, annesinin isteğini büyük bir sevinçle kabul etmiş ve hemen hazırlıklara başlamış.
Yola çıkmadan önce annesi, ona önemli bir uyarıda bulunmuş: “Ormanda dikkatli ol ve doğrudan büyükannenin evine git. Yabancılarla konuşma ve asla yoldan sapma.” Kırmızı Başlıklı Kız, annesinin uyarılarını aklında tutarak yola koyulmuş.
Orman içinde ilerlerken, kuşların cıvıltısı ve rüzgarın hışırtısı dışında bir ses duymuş. Merakla sesin geldiği yöne doğru bakınca, bir kurtla karşılaşmış. Kurt, ona zararsız bir şekilde yaklaşıp, “Merhaba, genç kız. Nereye böyle aceleyle gidiyorsun?” diye sormuş.
Kırmızı Başlıklı Kız, büyükannesinin hasta olduğunu ve ona yiyecek götürdüğünü anlatmış. Kurt, kurnaz bir gülümsemeyle, “Ah, ne kadar düşüncelisin. Peki, sana bir önerim var. Ormanın bu kısmında çok güzel çiçekler var. Neden büyükannene birkaç tane toplamıyorsun? Eminim onu çok mutlu eder,” demiş.
Kırmızı Başlıklı Kız, kurdun önerisine kanarak, yolundan sapmış ve çiçek toplamaya başlamış. Bu sırada kurt, hain bir plan yapmış ve büyükannenin evine doğru en hızlı yolu tutmuş.
Kurt, büyükannenin evine vardığında, kapıyı hafifçe vurmuş. İçeriden gelen zayıf sesle, “Kim o?” diye sorulunca, kurt, Kırmızı Başlıklı Kız’ın sesini taklit ederek, “Büyükanne, benim, sana yiyecek getirdim,” demiş. Büyükanne, “Kapı mandalı açık, içeri gir canım,” diye yanıtlamış. Kurt, hızla içeri dalarak büyükannenin yerine geçmiş ve onu bir çırpıda yutmuş.
Bir süre sonra, Kırmızı Başlıklı Kız çiçeklerle dolu sepetiyle büyükannenin evine varmış. Kapıyı çaldığında, kurt büyükannenin sesiyle, “İçeri gel, kapı açık,” demiş. Kırmızı Başlıklı Kız içeri girdiğinde, karanlık odada yatakta yatan kurtu büyükannesi sanmış. Ancak bir şeylerin doğru olmadığını hissetmiş.
“Büyükanne, seni ziyarete geldim. Bak, sana ormandan topladığım güzel çiçekler var,” diye başlamış Kırmızı Başlıklı Kız. Kurt, büyükannenin sesini taklit ederek, “Yaklaş ve bana göster, canım,” demiş. Kırmızı Başlıklı Kız yaklaştıkça, kurtun yüzündeki aldatmacayı fark etmiş.
“Büyükanne, neden bu kadar büyük gözlerin var?” diye sormuş merakla.
“Seni daha iyi görebilmek için, canım,” demiş kurt, yatağın içinden.
“Peki, büyük kulakların?”
“Seni daha iyi duyabilmek için,” kurt yanıtmış.
“Ve o büyük, keskin dişler?”
“Seni daha iyi yiyebilmek için!” Kurt, son sözleriyle birlikte yataktan fırlamış ve Kırmızı Başlıklı Kız’a saldırmış. Ancak tam o sırada, ormanda yolu kaybetmiş bir avcı, kurdun korkunç horlamasını duymuş ve büyükannenin evine yönelmiş. Avcı, kapıyı açıp içeri girdiğinde, kurtla yüz yüze gelmiş. Cesurca hareket eden avcı, elindeki bıçağı kullanarak kurdun karnını yarmış ve hem büyükannenin hem de Kırmızı Başlıklı Kız’ın sağ salim dışarı çıkmasını sağlamış.
O günden sonra, Kırmızı Başlıklı Kız hiçbir zaman yabancılara güvenmemeye ve annesinin uyarılarını daima aklında tutmaya karar vermiş. Büyükannesini ziyaret etmek için her ormana girdiğinde, doğrudan yoldan sapmadan ilerlemiş ve ormanın güzelliklerini güvenli bir mesafeden seyretmiş. Ve böylece, köydeki herkes için mutlu ve huzurlu günler yeniden başlamış.