Diğer

Namazla Yeniden Doğdum

Üç yaşındayım. Namazdan önceki yıllarımı yaşanmış saymıyorum.
Eski hayatımdan bugüne pişmanlıklar, günahlar ve acılar kaldı.
Hidayet yolunda ilerlemek, Rabbimin bana bağışladığı en büyük lütuf
Namaz, muhteşem bir ibadet, En Büyük Sevgili’yle buluşma.

Ünlü manken ve sinema oyuncusu Yaşar Alptekin nasıl bir dönüşüm yaşadı?
Merhum Sakıp Sabancı’nın cenazesinde nasıl özeleştiri yaptı?
Hiç kimse yönlendirmediği halde niçin namaz kılmaya karar verdi?
İmanın, namazın ve Allah’a kul olmanın güzelliği, geçmişindeki her türlü çekicilikten nasıl daha cazip ve tatlı geldi?
Birçok gencin hayalini kurduğu şöhret, para ve eğlencenin zirvesindeyken neden hepsini terk etti?

BEN YAŞAR ALPTEKİN
Bir manken olarak benîm yaşadıklarım, ömrümün 45 yılına sığdırdıklarım, sizin için ne kadar önemlidir, bilmiyorum.
Mankenlerin ve sanatçıların şöhret oldukları dönemde nasıl yaşadıkları, ne yaptıkları çok ilgi çeker ve merak edilir.
Ama ya sonra?
Çoğu kez unutulur gider. Hele de eskiyen mankenlere hayatın ne yapnğıyla bugünlerde, bunca debdebe arasında kaç kişi ilgilenir ve kaç kişi boylelerinin yaşadıklarından süzülüp kalanlardan kendisine bir ders çıkanr, bilemiyorum.
Tek bildiğim, bu dünyaya geldim ve gidiyorum. Geride kalacak olanlara bir “selam” verebilmek ümidiyle bu sanrlan yazıyorum.
Bazen büyük bir toplulukta, bir camiada fek kişinin yaşadığı her şey orada bulunanların tamamının yaşadığı ve yaşayacağı her şeyin özeti olabilir. Yani belki de anlatacaklarım, kendi basıma gelenlerle birlikte bir neslin yaşadıklarıdır…
Çünkü şöhret, tek kişilik bir hayat değildir! Şöhret, bir insanın bedeninde kalabalıkların bir yöne doğru akışı gibidir. Alkışlayan ya da yuhalayan o kalabalıklar, size, yani şöhretinize bakarken, kendilerinde yaşadıkları ve yaş ayam adı klan her şey adına yapıyordur bunları. Bu hâldeyken geriye dönüp hayatıma göz attığımda, çevremdeki bazı kişilerin biraz da alaycı bir üslupla sordukları:
Yaşar Alptekin bu kadar iş yaptı, bu kadar popüler oldu; ona şöhret, para, kadın, itibar ve her türlü nimet sunuldu. Peki, o şimdi bunlardan neye sahip oldu, elinde avucunda ne kaldı geriye, sorusuna tüm kalbimle verdiğim cevap şu:
Öncelikle ben bu âleme sahip olmaya değil, şahit olmaya geldim. Benim için çok şeye sahip olmaktan ziyade, en az şeye İhtiyaç duymak önemli. Eski hayatımdan bugüne pişmanlıklar, günahlar ve acılar kaldı. Bunun bilincinde olup tövbe ederek kazandığım tecrübelerle hidayet yolunda ilerlemek, Rabbimin bana bağışladığı en büyük lütuf…
Kendi kaderimle birlikte bu ülkenin kaderinden tamı tamına 45 yıla da şahitlik ettim. Bilinçli ya da bilinçsiz, bilerek ya da bilmeyerek her insan doğduğu toprağın kaderine ister İstemez şahittir. Gün gelir bu şahitliği fark eder ya da etmez. Benim yaşadıklarımı okuyan gençlerin:
Aaa, biz de 30’a40’a kadar gönlümüzce yaşayıp sonra hidayete erip sıyrılırız, demelerinden korkuyorum! Çünkü bu hayatta kimsenin yarın ne olacağı belli değil… Şu anda okuduğunuz satırları yazan ben, yarın başıma gelecekler konusunda, nefsimin bana oynayacağı oyunlardan beni yaratana sığınırım, çünkü O, ihtiyaçlarımı hakkıyla bilen ve kendisinden sadece hayırlı olanı talep ettiğim Rabbimdir.
Aynca ben, eski hayatımdaki para, şöhret, kadın gibi, gençlerin ilgi duyacağı imkanları elimdeyken terk ettim. Benim bulunduğum mankenlik ve oyunculuk ortamında 5060 yaşına kadar aynı hayatı sürdürenler var. Ben: “Artık bu şekilde yaşayamam, yaşım da ilerledi. Bari hidayete ereyim” diye düşünmedim. Tam tersine, 42 yaşındaydım ve pekâla aynı hayan sürdürebilirdim. Ancak imanın, namazın ve Allah’a kul olmanın güzelliği, geçmişimdeki her türlü çekicilikten daha cazip ve tatlı geldi.
Dünüm ve bugünümle yaşadığım her şey, inişlerim ve çıkışlarım bana gösterdi ki, aldığım her nefes bir sonraki nefesle birlikte hükmünü yitiriyor… Hayat da bir podyuma benziyor. Moda dünyasında düzenlenen defilelerde nasıl her elbiseyi giyip çıkartıyor ve yeni kreasyonlarla yeni yeni elbiseler taşıyorsak, alıp verdiğimiz her nefes de npkı üstümüzde taşıdığımız farklı elbiseler gibidir.
Umuyorum sizler aldığınız her nefesin hakkını verip şükrünü eda etmeyi, yani bir mankenin bir elbiseyi üzerinde taşırken gösterdiği özeni göstermeyi düşlüyor ve yaşamaya çabalıyorsunuzdur… Zira benim bu saat itibarıyla yapağım tek şey, böylesi bir çabanın içinde var olma mücadelesi vermekten ibaret.
Şimdi sizi, doğumumdan bugüne kadar geçen hayatımdan seçtiğim olaylarla baş başa bırakıyorum…
Yaşar Alptekin Mayıs 2007 / Üsküdar

MUHTEŞEM BİR DOĞUM
Tarih, 13 Nisan 2007. Günlerden Cuma.
Yer, Mihmandar ı Nebevi Eyüp Sultan Hazretleri’nin hemen yanı başı.
Selahattin Arslan, Mehmet Akça, Kenan Demirtaş ve hidayetle şereflenen Yaşar Alptekin, Eyüp Sultan Camii’nde sabah namazında buluştuk.
Maksadımız, bir doğum günü kutlamak. 13 Nisan 2004’te, muhteşem bir sabah namazıyla başlayan hidayet yolculuğunun üçüncü yıldönümünü, yine bir sabah namazı ve kahvaltıyla taçlandırmak istiyoruz.
Hani sürekli:
Ben namazla yeniden doğdum, namazsız geçen yıllarımı yaşanmış saymıyorum, diyor ya Yaşar Alptekin.
Ben de Dost TV’deki namaz programına misafir ettiğim zaman sormuştum:
Hiç doğum gününüzü kutladınız mı?
Hayır, kutlamadım.
O gün planlamıştım bu kutlamayı.
Cami her zaman olduğu gibi tıklım tıklımdı. Dolacağını bildiğimiz için erkenden yola çıktığımız halde ancak üst katta yer bulabildik. Namazdan önce okunan Yasini Şerifi büyük bir huşu ile dinledik. Arkasından her bir anı cennetten esintiler getiren sabah namazını kıldık. Tesbihat, dua ve türbe ziyaretinden sonra sıra kahvaltıya gelmişti.
Eyüp Sultan Camii’nin hemen karşısındaki bir yerde kahvaltıya oturduk. Yaşar Alptekin çok sevinçli ve duyguluydu. Yine gözleri dolarak hidayet sürecini, sonraki gelişmeleri anlattı.
Bu esnada tanıyan birçok insan gelip hal hatır soruyor, hidayetini tebrik ediyor, sevgisini ifade ediyordu. Onun kadar biz de sevinçliydik.
O günün anısına seccade, takke ve teşbih hediye ettik.
Canım kardeşjm, insan bu kadar mı hassas olur, bu kadar mı duygu yüklüdür?
Seccadeye dokunurken hem teşekkür ediyor, hem ağlıyordu, Ertesi günse, Mehmet Akça’nın TV 5’teki programına birlikte misafir olmuştuk. Tıpkı Moral PM ve Dost TV’de olduğu gibi gözyaşıyla hidayet öyküsünü anlattı. Kendisine bir sürprizimiz vardı. Canlı yayında doğum gününü kutlayacaktık.
Mehmet Akça:
Ağabey, dün Eyüp Sultan’da kahvaltıyla kutlamıştık doğum gününüzü. Bugünse pasta keseceğiz, dedi.
Sehpaya konan pastayı Yaşar Alptekin kesti. Çok duygulanmış, gözyaşlarına hâkim olamamışa.
Keserken bir dilek tutulur ve kimseye söylenmez. Ben bir dua ettim ve herkese âmin demesi İçin söyleyeceğim, dedi.
Nasıl dua ettiniz, diye sorduk.
Bizi de duygulandıran şu cevabı verdi:
Allah’ım, bana hidayet nuru verdin karanlıktan kurtardın. Bu nura muhtaç olan diğer insanlara da hidayet nasip eyle.
Bizler stüdyoda, seyirciler ekranları başında bu samimî duaya “Âmin” dediler.
Evet, Yaşar Alptekin, Sabancı’mn cenaze namazına katıldıktan sonra namaza başladı ve hidayetle şereflendi. Ne zaman o ilk günü ve ilk sabah namazını anlatsa gözyaşlarına boğuldu. Yüzlerce kez anlatsa bile o anı yeniden yaşadı, dinleyenlere de yaşam.
Birlikte yaptığımız radyo televizyon programlan çok ilgi gördü, hatta yoğun istek üzerine tekrar yayınlandı. Gördük ki, halkımız onu çok seviyor, anlattıklarından çok etkileniyor.
Biz de tüm bu olanları herkesle paylaşabilmek için kitabın gücüne ve güzelliğine başvurduk. Olup biteni baştan sona sizler için kaleme alan Yaşar Alptekin, aynı zamanda tecrübelerini ve tavsiyelerini de anlattı.
O gerçekten imanın güzelliğini tatmış, namazın cazibesine vurulmuş, mütevazı ve samimi bir insan. Kitabın bütün satırlarını bu samimiyetle süsledi.
“Namazla Yeniden Doğdum” kitabının bilhassa şu yönü çok önemli:
Yaşar Alptekin, çok özet de olsa eski hayatını da paylaştı bizlerle. Ta ki, hidayetin ve namazın ne muhteşem bir güzelliğe vesile olduğunu daha iyi anlamamız İçin…
Bilhassa genç kardeşlerimize verdiği mesajlar çok önemli. Para, şöhret, kadın, sanat gibi çekici olan bit dünyanın gayrimeşru taraflarını elinin tersiyle ittiği zaman henüz genç sayılabilecek bir yaşta olan Yaşar Alptekin’in mesajı her gence ulaştırılmalı.
“Namazla Yeniden Doğdum”, okuyan herkese inşallah yeni uruklar açacak ve yeni doğumlara vesile olacak. Lütfen, okuduğunuzda herkesle paylaşmaya çalışın.
Rabbimîzden ihiâs ve tesir lütfetmesini niyaz ediyoruz.
Cemil Tokpınar

Yazar

BENZER İÇERİKLER

“Tozlu Zaman Perdesi”nin Arkasında Zeliha Osman Özen’in Piyesleri

Editor

Meditasyon / Teoriden Uygulamaya

Editor

Para Üzerine Bir İnceleme – John Maynard Keynes

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası