Kral ve kraliçe uzun yıllar sonra bir kız çocuğuna sahip olmuşlar. Kral, oğlu olmadığı için bütün becerileri kızına öğretmiş. Ata binmek, kılıç kullanmak, savaş taktikleri prensesin bildiklerinden sadece birkaçıymış.
Günler gelmiş geçmiş. Prenses çok güzel bir genç kız olurken krallık güçsüzleşmiş ve saldırılara açık hale gelmiş. Günlerden bir gün habercilerden biri de karşı krallığın onlara saldıracağını söyleyince kral:
-Ne yapacağız? Ben de hastayım, kim bizi savunacak, demiş.
Prenses:
-Babacığım bildiğin her şeyi bana öğrettin. İzin ver de kardeş krallıktan yardım istemeye gidip ordularını bizi korumak için yollamalarını söyleyeyim.
Kral, kabul etmiş. Prenses ordularının cesur komutanına anne ve babasını emanet edip yola koyulmuş.
Kılıcı ve kalkanıyla atının üzerinde giderken komşu köyden geçen prensese köylüler ejderhaya dikkat etmesini söylemiş. Ejderhanın mağarasına yaklaşan prenses ona bir buket çiçek vererek olanları anlatmış ve gece onun mağarasına sığınmak için izin istemiş. Ona iyi davranan ilk insan olduğu için prensesi çok seven ejderha ona izin vermiş.
Kardeş krallık varıp yardım isteyen prenses, çok büyük bir hayal kırıklığına uğramış çünkü bu krallık da artık düşmanmış. Hatta onu zindana atıp, güçsüz olan krallığına savaşmaya gitmeye hazırlanıyormuş.
Tüm bunlar olurken ejderha, prensesi takip ettiği için ona yardım etmeye karar vermiş. Onu zindandan kurtarıp kötü kalpli kralı zindana atmış.
Ejderhanın yardımıyla krallığına dönen güzel prenses tüm askerlerin kaçtığı sadece cesur komutanın orada kaldığını görmüş. Ejderhayla birlikte düşmana karşı ülkelerini korumuşlar ve kazanmışlar.
Bu sırada komutan ve prenses birbirlerine aşık olup evlenmişler. Ejderhaya da çok güzel ve çiçeklerle dolu bir bahçe yapmışlar.