BİRİNCİ BÖLÜM
”İLKELLERİN” TiYATROSU
Bütün sanatlar içinde, günlük yaşantımızın akışına en çok kanşanı, tiyatro sanatıdır. Yalnızca zevk ve eğlencelerimizde, tören ve şölenlerimizde değil, günlük yaşantının her yanında yeri vardır; her an kendiliğinden doğup dağınık ve belirlenmemiş bir biçimde geliştiğini görebilmek için çevreye bir göz atmak yeterlidir. Tiyatro oynamak bütün canlılarda görülen bir alıştırmadır: Hayvanlarda, bitkilerde benzeşme durumu; hayvanlarda, insanlarda oyun … Bunlar bile tiyatro olarak nitelenebilir.
Oyunculuk sanatı, insanoğlunun sonradan icat etmek zorunda kalmadığı tek aracın olanaklının en yüksek anlatım gücüne eriştirilmesidir: Bedenin ‘dili olan dans, insanlığın attığı ilk adımlarla birlikte doğmuştur.
Evrensel çekim, uzay ve zaman içindeki figürlerini onun yapısına işlemiştir. Dans, ilk dinsel eylem olmuştur. Eski Yunan ve Asya mitolojileri dansı yaratıcı eylemin simgesi olarak görürler: Özünü ritmle ortaya koyan yaşama sarhoşluğu, hiç durmadan yaşam doğurur: Dionysos’un dansı, Çiva’nın dansı gibi; bir Japon efsanesinde geçen “Gökyüzünün Korkunç dişisi” Ameno-Uzume’nin dansı gibi.
1. Büyüsel Danstan Törensel Drama Geçi{J – Tiyatronun kökeninde, günümüzde “ilkel” toplumlarda hala
uygulanan mimetik büyü törenleri yatmaktadır. Zencilerio dünyası her gece ateşli ateşli çalan tamtamlann sesiyle sarsılır. Kendinden geçmenin doruğundaki dansçı kendi kendini yaralar, ölüme meydan okur; doğa da ona boyun eğmiş gibidir: Ne bıçak, ne ateş, ne de zehir etkiler onu. Kutsal çılgınlığı büyü gizilini Çpotansiyelini) yoğunlaştırarak topladığından, bedeni bütün yaratıklarda, nesnelerde saklı olan gizli ruhu kapsayan bir tılsımlı madde olmuştur sanki. Yılan oynatıcısının da ışınlamaktan korkmamasının nedeni, kendini de yılan haline getirebilmiş olmasıdır.
2. Maske – Bu başkalaşma tiyatro gizinin temelidir.
Başkalaşma için araç olarak maske kullanılır. Büyüsel gizemsel kaynaşmanın şaşırtıcı bir somutlaşmasıdır maske.
İlkel toplumlarda maske kullanımı evrenseldir. Eskiliğine gelince, taş devrinden kalma mağara resimlerinde,
hayvan postu çullanmış (hayvanın başı kişinin alnına oturtulmuş olarak) dansçılar görülür. Bu, bilinen en eski
dramatik sahnedir; maskenin kökeni konusunda da bizi aydınlatır: Avcının bir kurnazlığıdır, doğaüstü varlığa
kurulmuş bir tuzaktır.
Maske dolayısıyla dansın kazandığı temsili içerik, zamanla dansın drama dönüşmesini sağlamıştır. Bu evrimin ilk aşamasında söz konusu olan, gerçekleşmesi dilenen bir olayı önceden oynayarak, onu ger.çekleşmeye zorlamak çabasıdır. Sözgelimi avcılar bekleyip duruyorlar, ama bir tek bizon bile görünmüyor .. Bu durumda bizon dansı başlar, gerekirse üç hafta hiç aksamadan sürüp gider: Yoğun bir dansçı sendeledi mi, hemen bir ok (ucu kütleştirilmiş) atılır; dansçı düşer .. Sonra çemberin dışına sürüklenir, kesilip parçalanıyormuş gibi hareketler yapılır (öykünme), bu arada başka biri onun maskesini takıp dans çemberinde yerini alır.
Evrimin daha il-eri bir aşamasında, törensel oyun bir olasılığı gerçekleştirme çabasından öteye gider; geçmişi
yeniden canlandırarak eski enerjileri yakalamaya çalışır.
İşte burada, öykünme artık terimin gerçek anlamıyla “temsil” haline gelir. Batı Afrika kabilelerinin bazılannda
abissa adı verilen tören, “atalann yaşamının, danslannın, fpyimlerinin tarihsel bir yeniden canlandınhşıdır.
Yaşlı kişiler eskilerin dilini konuşurlar” …
önceki yazı
sonraki yazı
BENZER İÇERİKLER
Yükleniyor....