Kitap ÖzetleriRoman (Yabancı)

Edgar Allan Poe’nin Kara Kedi Öyküsü Hakkında ve Metni

 

edgar allan poenin kara kedi oykusu hakkinda ve metni 5ed5a9d975cf6

 

Kara Kedi özgün adı ile The Black Cat adlı öykü Dünya Edebiyatının korku ve fantastik öykücülük dalındaki en başarılı yazarlarından birisi olan ve Amerikan Edebiyatı”nın ilk dâhisi olarak kabul edilen  Edgar Allan Poe’nin ilk defa 19 Ağustos 1843’te The Saturday Evening Post adlı gazetede yayımlanmış olan bir öyküsüdür.[1]   Öykü müstakil bir hiakye olarak yayımlandıktan sonra 1845 [2]  yılından itibaren yazarın diğer öykülerinin de yer aldığı öykü kitaplarına da girmeye  başlamıştır.

 

Altın Böcek, Amontillado Fıçısı,  Morgue Sokağı Cinayeti, Gammaz Yürek, Kuyu ve Sarkaç gibi öykülerinde de fantastik olaylar, koku ve dehşet verici vakalar yazmış olan yazarın bu öyküsünde de tıpkı Gammaz Yürek adlı öyküsünde de olduğu gibi diri diri gömme konusu işlenmiştir. Diri diri gömme konusu yazarın Amontillado Fıçısı adlı öyküsünde de karşımıza çıkmaktadır. Bu öyküde ise anlatıcı olan katil öldürdüğü kişinin üzerine diri diri duvar örmüştür.  

 

Korku ve suçluluk duygusu konusunu işleyen öykü vahşet ve şiddet duygularına kapılan alkolik anlatıcının eşinin öldürmesi konusunu işlemektedir.  Öyküde alkolizmle mücadele, aile içi şiddet gibi konulara da değinilmiş, ruhi bunalımlar ve neticeleri korku ve ibret verici bir yaklaşımla sergilenmiştir.

 

Öykü gizem, gerilim, korku, şiddet vahşet gibi konuları ile Gotik Edebiyatın özelliklerini taşıyan bir öykü karakterindedir.  Öyküde aşırı sevginin nefrete, nefretin de cinayete sürükleyişi aşamaları başarı ile verilmiş, işlenen cinayete karşı pişmanlık duymayan ruh hali ile okurlarını şaşırtan bir sona sürüklemiştir.

 

 Yazarın Gammaz Yürek ve Amontillado Fıçısı adlı öykülerinde de olduğu gibi katilin kendisi olayın anlatıcısıdır. Bu nedenle öykü “ Ben merkezli” I. Tekil anlatıcı bakış açısı ile anlatılmıştır.  

Aşağıda öykünün tam metni bulunmaktadır.

 

 

TEH BLACK KAT – KARA KEDİ ÖYKÜ METNİ

 

Biliyorum ki bu hikâyeye inanmayacaksınız. Yalnızca deli birisi buna inanacağınızı umabilir- ve ben de deli değilim. Ancak yarın öleceğimden bugün tüm dünyaya hikâyemi anlatmak istiyorum. Belki bir gün, benden daha az telaşlı ve sakin birisi yaşananları daha iyi açıklayabilir.

Hayatımın her döneminde hayvanları sevmişimdir. Doğduğum günden itibaren hayvanlara karşı çok büyük bir sevgi hissettim. Gençliğimde evimizde daima hayvanlar vardı ve zamanımın çoğunu onlarla ilgilenerek ve oynayarak geçirirdim. Yıllar geçtikte sessiz, hassas biri haline dönüştüm ve hayvanlara yönelik sevgim daha da arttı. Onların çoğu insandan daha dost canlısı ve daha dürüst olduğunu keşfetmiştim. Bu yüzden en iyi dostlarım her zaman hayvanlar oldu.

Oldukça gençken evlendim. Şanslıydım ki karım da hayvanları seviyordu ve bana çok sayıda hayvan hediye etti. Bir süre sonra evimiz hayvanlarla dolmuştu. Kuşlarımız, balıklarımız, köpeğimiz, tavuklarımız vardı. Ve bir de kedimiz…

Pluto ismini verdiğimiz bu kedi büyük ve kapkara tüyleri olan bir hayvandı. Çok güzel bir kediydi ve çok da zekiydi. Onu diğer hayvanlarımın hepsinden çok severdim. Onunla ilgili her şeyi tek başıma yapmak isterdim ve karımın onunla ilgilenmesine izin vermezdim. Onunla oynardım, ona yemek verirdim ve kedim de nereye gitsem peşimden gelirdi.

Çok uzun yıllar boyunca Pluto ve ben çok iyi dost olmuştuk. Fakat bir süre sonra hayatım yavaş yavaş değişmeye başladı. Alkolik olmuştum ve alkole olan düşkünlüğüm bir tutkudan hastalığa dönüşmüştü.  Sürekli öfkeliydim ve zalim biri haline gelmiştim. Karıma bağırmaya ve hatta onu dövmeye başladım. Evimizdeki hayvanlar bendeki değişimi hissediyordu. Onlarla ilgilenmeyi kesmiştim ve bazen de gaddarca davranıyordum. Ancak Pluto’ya asla kötü davranmadım. Zaman geçtikçe hastalığım daha da kötüleşti ve bir süre sonra Pluto bile zalimliklerimden kurtulamadı.

Bir gece eve geç bir vakitte gelmiştim. Çok ama çok sarhoştum. Pluto beni gördüğünde kaçmaya çalıştı. Bu da beni sinirlendirdi. Onu boynundan yakaladım ve salladım. O da dehşete düşmüş bir halde olduğundan elimi ısırdı. Bir anda içimi vahşi ve korkunç bir öfke kapladı ve bu dehşetli öfkenin haricinde hiçbir şey hissedemez oldum. Cebimde taşıdığım bıçağı alarak Pluto’nun gözlerinden birini yuvasından çıkardım. Bugün bunları yazarken titremekten kendimi alamıyorum. O günü hatırladığım her gün hala üzüntü ve acı hissederim.

Ertesi sabah kalktığımda yaptığım şeyden utanç duydum. Fakat bu his, hayatımı değiştirmeye yetecek kadar güçlü değildi. İçmeye devam ettim çünkü bunu sonlandırmak benim için çok güçtü. Kısa süre sonra da yaptığım şeyi unuttum.

Aylar geçtikte Pluto iyileşti. Eskiden gözünün yer aldığı boşluk korkunç görünüyordu fakat en azından artık acı içinde değildi. Şaşırtıcı olmayan biçimde, beni gördüğü anda kaçmaya başlamıştı. Ona tekrar zarar vereceğimden korkuyordu. Başlarda bir zamanlar beni çok seven bu hayvanın benden kaçtığını görmek üzüntü vericiydi. Ama yavaş yavaş bu duruma sinirlenmeye başladım. İnsan kalbi çok tuhaf. Bize acı verecek şeyler yapmaktan hoşlanıyoruz. Hepimiz yüzlerce kez sırf yapmamamız gerektiğini bildiği için aptalca ya da korkunç şeyler yapmamış mıdır?  İşte bu yüzden canımın yanmasına ihtiyaç duyuyordum ve korkunç bir şey yaptım…

Bir sabah uyandıktan sonra bir halat buldum ve onu Pluto’nun boynuna geçirdim. Sonra da zavallı hayvanı bir ağaca asarak ölene kadar orada bıraktım. Bu korkunç şeyi yaparken ağlamıştım. Yüzüm gözyaşlarım ile ıslanırken kalbim kapkara ve ağır bir hale dönüşmüştü. Fakat onu öldürdüm. Onu öldürdüm çünkü bir zamanlar beni sevdiğini biliyordum, bana hiçbir zaman zarar vermediğini biliyordum, yaptığım şeyin korkunç ve yanlış olduğunu da biliyordum.

Aynı günün akşamı evimizde bir yangın çıktı. “Yangın var!” çığlıklarıyla uyanıp gözlerimi açtığımda alevlerin çoktan yatak odamıza kadar ulaştığını fark ettim. Karımla birlikte yapabildiğimiz kadar hızlı biçimde kaçtık. Çok şükür ki ölümden kurtulduk ama evimiz ve sahip olduğumuz her şey küle döndü.

Ertesi gün eve döndüğümde bir grup insanın duvardaki bir şeye baktığını gördüm. Burası yangından sonra evimizin ayakta kalabilen tek duvarıydı. Yatak odamın duvarlarından biriydi ve yatağımızın başucu bu duvara dayanırdı. Yaklaştığımda birisinin şöyle dediğini işittim: “Ne kadar tuhaf!” Bir başkası ise “Bu imkânsız!” diye şaşkınlığını dile getiriyordu. Baktıkları şeye yaklaşınca ben de neden bu kadar şaşkınlığa düştüklerini anladım. Büyük bir kedi. Gerçek bir kedi değildi. Yatak odasının beyaz duvarında belirmiş bir kedi şekliydi. Bir resim kadar belirgindi. Hayvanın boynuna dolanmış bir halat olduğu bile görülebiliyordu.

Dehşete kapılmış bir halde kalakaldım. Korkudan hareket edemiyordum. Sonra yavaşça bir gece öncesini düşündüm. Kedimi evimin arkasındaki bahçede, ağaçta asılı halde bırakmıştım. İlk olarak komşularımdan biri yangını fark etmiş ve pek çok insan da bahçeye girmişti. Bu kişilerden biri boynundaki halatı keserek kediyi ağaçtan indirmiş ve beni uyandırmak için onu pencereden içeri fırlatmış olmalıydı. Muhtemelen kedinin gövdesi yatak odamın duvarına çarptığı için şekli burada kalmıştı çünkü duvara yeni yaptırdığım alçı hala yumuşaktı.

Bunun oldukça mantıklı bir açıklama olduğunu düşünmeme rağmen duvardaki tuhaf şekil yine de beni endişelendiriyordu. Gece gündüz durmadan kediyi düşünüyordum. Onu öldürdüğüm için üzülmeye başlamıştım. Pluto’ya benzeyen bir tane daha bulabilirim umuduyla geceleri sokaklarda dolaşarak tüm kedilere bakıyordum.

Bir gece her zaman gittiğim barda içerken aniden büyük, kara bir kedi dikkatimi çekti. Yanına giderek onu sevdim. Çok büyüktü- Pluto kadar büyük… Ayrıca Pluto’ya da çok benziyordu. Bir şey dışında… Pluto’nun tüylerinin tamamı kapkaraydı fakat bu kedinin göğsünde beyaz bir iz vardı.

Kediyi sevmeye başlar başlamaz çok dost canlısı biçimde ayaklarımın üzerine uzandı. Böylece istediğim kedinin bu olduğuna karar verdim. Barmene kedinin karşılığında bir miktar para verebileceğimi söyledim. Ama o, kedinin kendisine ait olmadığını ve nereden çıkmış olabileceği hakkında da bir fikri bulunmadığı cevabını verdi.

Kediyi yanıma alarak eve götürdüm. Karım da onu hemen sevince o günden itibaren bizimle birlikte kalmaya başladı. Fakat kısa süre içinde- neden olduğunu bilmiyorum- kedi sinirlerimi bozmaya ve zaman geçtikçe ondan nefret etmeye başladım. Hiçbir şekilde ona zarar vermedim fakat daima mümkün olduğunca ondan uzak kalmaya çalıştım.

Bu kediden bu kadar çok nefret ediyor olmamın sebeplerinden birini biliyordum. Onu eve getirdiğim günün sabahında Pluto gibi onun da gözlerinden birinin yerinde olmadığını fark etmiştim. Bir zamanlar benim de olduğum gibi nazik ve merhametli bir insan olan karım sırf bu yüzden kediyi daha da çok sevmişti. Fakat kedi karımı değil sadece beni seviyordu.

Ne zaman bir yere otursam sıçrayarak dizlerime otururdu. Odadan çıktığımda önümde koşturur ve ayaklarımın arasında dolanır ya da bacağıma tırmanırdı. Bu zamanlarda onu öldürmek isterdim. Fakat öldürmedim çünkü ondan çok korkuyordum… Evet, bir kediden korkuyordum ve hatta göğsündeki beyaz izden daha da çok korkuyordum.

Size daha önce bu izden bahsetmiştim. İlk başta bu izle ilgili dikkat çekici hiçbir şey yoktu. Sadece belirsiz beyaz renkli bir izdi. Fakat yavaşça büyüdü, değişti ve korkunç, son derece korkunç bir şeyin biçimini aldı. Burada, hapishanede bunun ne olduğunu yazmak konusunda büyük güçlük yaşıyorum. Bu şekil bir DARAĞACI idi! Evet, insanları boynundan bir halatla astıkları korkunç ahşap direklerden biri.

Her geçen gün korkum büyüdükçe büyüdü. Benim gibi güçlü bir adam bir kediden korkuyordu! Neden aptal bir hayvandan böylesine korkuyor ve endişeleniyordum ki? Günler ve geceler boyunca huzursuzdum. Korkunç rüyalar görüyor ve aklıma karanlık ve şeytanca düşünceler geliyordu. Her şeyden ve herkesten nefret ediyordum.

Bir gün karımla birlikte bir şey almak için evimizin altındaki kilere gittik. Kedi aşağıya kadar bizi izledi ve aniden kendini önüme attı. Neredeyse yüz üstü düşecektim ve bu durum beni çıldırttı. Elime bir balta alarak hayvanı öldürmeye çalıştım. Ancak karım beni durdurmak için kolumu tuttu. O an çok daha fazla öfkelendim. Dönerek elimdeki baltayı karımın kafasına indirdim. En ufak bir ses çıkaramadan yere yığıldı. Ölmüştü…

Bu korkunç cinayetin ardından sakin biçimde karımın cesedini saklamak için planlar yaptım. Onu ne gece ne de gündüz evden çıkaramazdım çünkü komşular beni görebilirlerdi. Bu yüzden başka yollar düşünmek zorundaydım… Cesedi küçük parçalara ayırabilir ve yakabilirdim. Zemine gömebilirdim. Ya da bir kutuya koyup birinden çok uzaklara götürmesini isteyebilirdim. Sonunda aklıma daha iyi bir fikir geldi. Cesedini kilerdeki duvarın arkasına gizlemeye karar verdim.

Hangi duvarı seçmem gerektiğini de biliyordum. Kilerde, artık kullanılmayan eski bir şöminenin alt kısmında bir duvar vardı. Bu duvarın önünde ve arkasında tuğlalar bulunuyordu ancak orta kısmı boştu. Derhal çalışmaya koyuldum. Ön duvardaki tuğlalardan bazılarını söktüm ve dikkatlice karımın cesedini duvarın arkasına yerleştirdim. Daha sonra çıkardığım tuğlaları tekrar yerine koydum ve alçıyla kapattım. Alçının yeni görülmemesine dikkat ediyordum. Tamamlandığında diğer eski duvarlardan farklı görülmüyordu. İşimi bitirdiğimde alçıya baktım. “Daha önce hiç böylesine güzel bir iş yapmamıştım” dedim kendi kendime.

Sonra da kediyi aramaya koyuldum. Bulur bulmaz onu da öldürecektim. Hayatıma çok fazla mutsuzluk getirmişti ve şimdi onun da ölmesi gerekiyordu. Her yerde aradım fakat kaybolmuştu. Sonunda tamamen özgürdüm. O gece derin ve huzurlu biçimde uydum. Biraz önce karısını öldürmüş olan ben huzur içinde uyuyabilmiştim!

 

İşlediğim cinayetin üzerinden üç gün geçmişti ve kedi hala ortalıkta yoktu. Şimdi çok mutlu biriydim uzun zamandan beri böylesine mutlu olmamıştım. Yaptığım şey konusunda da endişelenmiyordum. İnsanlar karımın nerede olduğu hakkında birkaç soru sormuştu. Polis de evimi ziyaret etmiş ancak hiçbir şey bulamamıştı.

Dördüncü gün bir kez daha polisler gelerek evi araştırmaya başladılar. Tüm odalara baktıktan sonra kilere indiler. Ben de onlarla birlikteydim. Son derece sakindim ve yaptığım şeyin ortaya çıkmayacağına da emindim. Her yeri araştırırlarken onları izliyordum. Kilerde de bir şey bulamadıklarında ayrılmak için hazırlanmaya başladılar. Kurtulduğuma emindim fakat şüphe çekmemek ve endişeli olmadığımı göstermek için sadece bir iki kelime söylemek istedim

“Beyler” dedim “…………………..

ÖYKÜNÜN DEVAMI İÇİN KİTABINDA

 

 


[1] https://tr.wikipedia.org › wiki › Kara_Kedi
[2] https://www.britannica.com/topic/The-Black-Cat-short-story-by-Poe

Yazar

BENZER İÇERİKLER

James Joyce Büyük Yazarın Gizli Evreni

Editor

Temizlikçi

Editor

KEDİ BEŞİĞİ – KURT VONNEGUT

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası