Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1889 yılında Mısır’ın Kahire şehrinde doğmuştur. Sanat hayatına Fecriati topluluğunda başlayan sanatçının, Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde şiirleri yayımlanmıştır. Yakup Kadri’nin bireysel sanat anlayışından toplumsal anlayışa geçmesi Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumuna yakından şahit olmasıyla gerçekleşir. 13 Aralık 1974’te Ankara’da tedavi görmekte olduğu Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde hayatını kaybetmiştir.
Edebi Kişiliği
Eserlerinde Türk toplumunun Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar yaşadığı sosyal değişim ve krizleri başarıyla yansıtmıştır. Yakup Kadri ilk romanı olan Kiralık Konak‘ta Tanzimat’la başlayıp Çanakkale Savaşına kadar süren yıllardaki üç ayrı kuşağın yaşadığı değişimi ve çatışmayı anlatır. Hüküm Gecesi‘nde II. Meşrutiyet yıllarını ve bu dönemde İttihat ve Terakki partisi çevresinde gelişen olayları konu eder. Sodom ve Gomore‘de işgal altındaki İstanbul’da yaşanan ahlakî çöküntüyü ve milli bilinci yakalayan insanları anlatır.
Yaban‘da Kurtuluş Savaşı yıllarını ve bu yıllardaki aydın halk çatışmasını işler. Bu romanında Türk köylüsünü cahil ve düşmanla işbirliği yapan insanlar olarak gösterdiği için birçok çevreden de tepki görmüştür. Bir Sürgün‘de II. Abdülhamit döneminde yaşanan sürgünleri işlemiştir. Ankara’da Cumhuriyet’in ilk on yılını ve yeni devletin yeni başkentini anlatır. Sanatçının ayrıca 1923-1952 yıllarını kapsayan ve iki ciltten oluşan Panorama adlı romanı davardır. Eserleriyle sadece dönemleri yansıtmakla kalmaz, 1910’dan 1974’e kadar üslup özellikleri bakımından Türkçenin geçirdiği bütün evreleri de yansıtır.
Yakup Kadri’nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı 1920’lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisini irdelemeye yönelmiştir.
Yakup Kadri’nin eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan kuvvetli bir gözlem hemen göze çarpar. Elbette ki sanatçının taşıdığı realizm onun sosyal konular hakkındaki görüşlerini açıklamasına engel değildir. Güçlü bir tekniğe sahip olan ve karakterlerini çok başarılı bir şekilde canlandırmayı bilen Yakup Kadri, Türk romanında belki ilk defa tipleri toplumsal koşullara ve tarihsel sürece bağlamaya çalışırken, bu tiplere canlı ve gerçek bir kişilik kazandırmak için bilinçli bir çaba göstermiştir.
Sanatçı, fikir bakımından oldukça yüklü olan roman ve hikâyelerini kuruluktan kurtarmak için onlara bir aşk hikâyesi eklemeyi de unutmaz. Elbette bu aşk hikâyeleri onun eserlerinde anlatmak istediği fikirleri ve öne sürdüğü düşünceleri hiçbir zaman gölgelemez.
Kısaca özetleyecek olursak;
- Önce Fecriati’de yer almış, sonra Milli Edebiyat topluluğunda yer almıştır.
- Cumhuriyet Döneminde de eser vermiştir.
- “Kadro” dergisinde yazdığı yazılarında halk yararını gözeten bir yazar olarak ön plana çıkar.
- Romancılığıyla öne çıkmış; hikâye, anı, mensur şiir, makale, deneme ve tiyatro türlerinde de eser vermiştir.
- Fecriati’den kısa bir süre sonra Yahya Kemal ile birlikte Nev-yunanilik (neo-klasisizm) akımına yönelmiştir.
- Eserlerinde güçlü bir gözleme dayanan realizm vardır. Başarılı bir gözlemcidir. Karakterleri yansıtmada başarılıdır.
- Romanlarındaki başlıca tema, Türk toplumunun yaşam tarzı ve sorunlarıdır.
- Romanlarında Tanzimat Döneminden Cumhuriyet Dönemine kadar Türk toplumunda ortaya çıkan değişimleri konu edinmiştir.
- Onun romanlarında Türk toplumundaki değişimleri görmek mümkündür.
- Türk edebiyatına tezli roman düşüncesini getirmiştir.
Eserleri
- Roman: Yaban, Kiralık Konak, Sodom ve Gomore, Hüküm Gecesi, Ankara, Nur Baba, Panorama I-II, Bir Sürgün, Hep O Şarkı
- Öykü: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri
- Mensur Şiir: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
- Oyun: Nirvana
- Anı: Zoraki Diplomat (elçilik anıları), Anamın Kitabı (çocukluk anıları), Vatan Yolunda(Kurtuluş Savaşı anıları), Politikada 45 Yıl (siyasi anıları), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
- Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
- Makale: İzmir’den Bursa’ya (Halide Edip, Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Asım Us ile birlikte), Kadınlık ve Kadınlarımız, Seçme Yazılar, Ergenekon (iki cilt), Alp Dağları’ndan ve Miss Chaifrin’in Albümünden
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Eser Özetleri
Yaban: Ahmet Celal, bir paşa oğludur. Yedek Subay olarak katıldığı I. Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybetmiştir. Otuz beş yaşına gelmeden her şeyin bittiğini; aşkın, arzunun, umut ve tutkunun sönüp gittiğini kendi içinde hissetmiştir. İstanbul’a İngilizlerin girmesi üzerine emir eri Mehmet Ali’nin sözüne uyarak onun Orta Anadolu’daki Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gidip yerleşir. Köylü için Ahmet Celal bir yabandır. Köylü kızı Emine’yi sevmeye başlar; oysa Emine, Mehmet Ali’nin kardeşi İsmail’in karısıdır. Köye Yunan ordusu girer. Ülkenin hemen hemen tamamı işgal altında olmasına rağmen köylülerin bunu umursamaması, evlerinin kundaklanması, yiyeceklerinin yağmalanması, kadın ve kızlarının taciz edilmesiyle akılları başlarına gelir. Ahmet Celal, sevgilisini alıp kaçmaya çalışır ancak yaralanırlar, geceyi mezarlıkta geçirip sabah yola çıkacaklardır. Fakat Emine kımıldayamayacak kadar ağır yaralıdır. Ahmet Celal, sevgilisi Emine’yi ve anılarını yazdığı defteri bırakıp bilinmeyen bir yöne doğru gider.
Kiralık Konak: Naim Efendi; kızı Sakine Hanım, damadı Servet Bey, torunları Seniha ve Cemil’le bir konakta yaşamaktadır. Damadı Servet Bey, Batılı yaşam biçimini taklide çalışır ve çocuklarını bu bakışla yetiştirir. Hakkı Celis, Seniha’yı karşılıksız seven olumlu bir kişiliktir. Seniha ise para düşkünü Faik ile birlikte olur. Hamile kaldığını öğrenince Avrupa’ya gider. Dönüşünde düşkün kadın örneği olmuştur. Servet Bey aileyi bir apartman dairesine taşır. Naim Efendi konakta tek kalır; Hakkı Celis, şehit olur.
Sodom ve Gomore: İncil’e göre Sodom ve Gomore (Ürdün), ahlaksızlıkları yüzünden Tanrı tarafından yok edilen iki günahkâr şehirdir. Sami Bey’in kızı Leyla, kuzeni Necdet’le nişanlanır. Sami Bey ve ailesi, İstanbul’un işgali sonrasında maddi ve manevi değerlerini kaybeder. Sami Bey ve çevresi işgalcilerle işbirliği yapar, mandacılığı savunur. Leyla da ahlaki yozlaşmayı temsil eder. Necdet bu iki duruma karşıdır. İstiklal Savaşı kazanılır; Leyla, Necdet’e dönmek ister ama Necdet, kabul etmez.
Hüküm Gecesi: Ahmet Kerim, muhalif bir gazeteci ve yazılarıyla İttihat ve Terakki’ye karşı cephe almıştır. Aynı amaçta olan Ahmet Samim’in de yakın dostudur. Olay 1908-1911 yılları arasında geçmektedir. Bu dönemde İttihat ve Terakki ile muhalefet arasında siyasi bir çekişme yaşanmaktadır. Aslında bu, toplumun sorunlarına çözüm getirmekten uzak bir post kavgasıdır. Kurtuluş, Batı’nın desteğinde aranmaktadır. İktidar için çarpışan kişiler çıkar peşindedirler yalnızca. Aydınlar, devlet adamları, ipleri Batı emperyalizminin elinde olan kuklalardır bir bakıma.
Ankara: Eserin ilk bölümünde savaş yıllarındaki Ankara’yı buluruz. İstanbul’dan gelmiş Selma Hanım, kocası Nazif Bey’in etkisiyle bir zamanlar yadırgadığı Milli Mücadeleye inanır ancak bu sefer de kocası Sakarya Muharebesi’nden korkarak kaçmanın yollarını aramaktadır. Selma, Binbaşı Hakkı Bey’le mücadeleye devam eder ve hemşirelik yapar. İkinci bölümde hürriyet yıllarının Ankara’sı anlatılır. Binbaşı Hakkı Bey’le Selma evlenmiştir. Üçüncü bölümde hürriyet ruhu ile aydın gençler yetişmiştir. Bunlardan biri de Neşet Sabit’tir. Selma üçüncü evliliği bu gençle yapar ve mutluluğa kavuşur.
Nur Baba: Tekkelerin toplumda neden olduğu yıkımları anlatır. Bektaşi tarikatındaki bozulmaları ele almıştır. Bir dergâhın Şeyhi olan Nur Baba, eski aşkı ve ünlü bir ailenin kızı olan Ziba Hanım sayesinde şöhret bulmuştur. Nur Baba dergâhtaki toplantıları araç olarak kullanıp Nigar’ı elde etmeye çalışır. Nigar Hanım, kocasını ve çocuklarını terk edip Nur Baba’nın yanına gelir. Zamanla Nigar Hanım eski güzelliğini ve sesini kaybeder. Nur Baba’nın Süheyla ile evleneceğini öğrenince yıkılır. Macir ona eski hayatına dönmeyi teklif eder ancak Nigar Hanım, bunu kabul etmez.
Bir Sürgün: II. Abdülhamit’e karşı Paris’e kaçan Jön Türkleri anlatır.
Panorama I: Cumhuriyet’in ilanından sonraki devrimlerin topluma yansımasını anlatır.
Panorama II: Atatürk’ün ölümünden sonraki yıllar anlatılır.
Hep O Şarkı: Abdülaziz Dönemindeki toplumsal yaşamı anlatır.