Sen kimsin? Hangi gizli hazinelere sahipsin? Hayat için bunun bir önemi yok. NE YAPIYORSUN? Başarı sadece hareket halinde olanları sever.
Yaşadıklarınızı nasıl tanımlarsanız tanımlayın yanılmış olmazsınız çünkü hayata hangi pencereden bakarsanız bakın, göreceğiniz şey aslında görmek istediğinizdir.
Zorluk ve rahatlık… Bu iki boyacı ellerine bir fırça alarak ömrümüzü sırayla boyar. Bugün siyah boyasıyla hayatımızın üstünden geçen zorluk isimli boyacının elindeysek, hiç endişelenmeyin, yakında sıra diğerine de gelecektir. Hayatta sürünenlerden olmamak için mutlaka bu pozitif bakış açısına sahip olmalısınız. Bunun için her şeyin en güzel tarafını ve sizin için faydalı olabilecek en üstün amaçları arayıp bulun! İyimser ile kötümserin arasındaki fark buradadır. Aslında iyimserin iyimser olması, durumunun iyi olmasından, kötümserin mutsuz ve üzgün olması ise hayat koşullarının kötü olmasından kaynaklanmaz. Hayır, aralarındaki fark, çevreye bakışlarında, hayat felsefelerindedir.
Azerbaycan’da binlerce okurun hayatını değiştiren bu kitabın çok satanlar listesinde olmasının sırrı burada işte. Geçmişi geçmişte bırakarak başarısızlıklardan nasıl ders çıkaracağınızı, isteklerinizi ve gizli potansiyelinizi hedeflere doğru nasıl yönlendireceğinizi gösterip, kuru nasihat çerçevesinden çıkarak, insana hayatını kökten değiştirme yöntemleri önermekte, becerilerini gerçekleştirmek için özgüven duygusu aşılamakta.
***
İçindekiler
YAZAR HAKKINDA 9
GIRIŞ 11
ÖNSÖZ 13
BU KITAP NASIL OKUNMALI? 15
Kahraman Olduğun Için Bu Dünyaya Geldin 17
Ölü Köpeğin Dişleri 21
Zorluk, Tembellerin Uydurduğu Bir Yalandır 27
Şekil ve Zemin ya da
Dikkatin Ön ve Arka Plana Geçmesi 31
Resimlerle Şekil ve Zemin 33
Şekil ve Zeminin Sorunlara Uygulanması 34
Oku Bacağından Çıkarmak 37
Olumlu Duyguları Öne Çıkarmak 39
Her Şey Neyle Başladı? 41
Neyi Görmek Istersen Onu Görürsün 44
Tanrı’ya “Neden Ben?”
Diye Sormadım, Şimdi de Soramam 47
Iyi ve Kötü Günler Gece ile Gündüze Benzer ……….53
Ne Kadar Az Şey Istersek
O Kadar Huzurlu Oluruz …………………………….56
Takkemi Unuttum, Haydi Geri Dönelim ……………64
Kimseye Muhtaç Olmamak …………………………67
Amerika’ya 20. Yüzyılı Getiren Insan………………….72
Psikolojik Travma Nedir?v……………………………81
Psikolojik Travma Yaşayan Insan Nasıl Davranır? ……83
O Kendi Halkını Küçümser,
Halkıysa Ona Boyun Eğerdi……………………………85
Ruhsal Darbelerden Sonra Nasıl Toparlanırız?………….89
Bir Halkın Özgüvenini Geri Kazandırdı………………96
Haydi, Affedelim ve Kurtulalım…..………………….100
Viraneden Çıkan Kahraman………………………….104
Insan Birbirine Zıt Kısımlardan Oluşmaktadır………113
Olumsuz Düşünceler Cismimizden,
Olumlu Düşüncelerse Ruhumuzdan Kaynaklanır……116
Olumsuz Düşüncelerin Baskın Olma Çabası.……….119
It Ürür, Kervan Yürürv……………………………….121
Takıntılı Düşünceler Gerçeği Yansıtmaz……………124
Bahsettiğiniz O Şeytandan
Sizin Yanınızda da Var mı? …………………………..126
Pireyi Deve Yapmak…………………………………128
Mizaç ve Karakter ……………………………………131
Mizaç Nedir? …………………………………………133
Mizaç Farklılıkları Nereden Kaynaklanır?……………….138
Suvorov mu Daha Güçlü, Kutuzov mu?…………………..142
Komutan Birlikte Savaşa Gittiği Askerlerini Tanımalı 144
Mizaç Farklılıklarının Hayatımızdaki Etkisi 148
Mizaç ve Karakter Arasındaki Fark 153
Henüz Ölmemiş Birini Gömmezler 155
Bizim Iki Düşmanımız: “Geçmiş” ve “Gelecek” 161
Bir Insanın Hayatını Değiştiren On Dokuz Söz 164
“Kum Saati” Mantığıyla Yaşamak 169
Şimdi ve Burada 172
Kelebeğe Yardım Etmek Isteyen Insan 178
Yüz Kaybettim, Yüz Bin Buldum 183
Anlatın Bakalım, Afirmasyon (Olumlama) Nedir? 186
Olumlama Ne Zaman Yapılır? 188
Zorlukları Aşmak Için Nasıl Olumlama Yapmalı? 189
Olumlama Nasıl Olmalı? 192
Etkili Sözlerin Zorluklardaki Rolü 194
Işlerimiz Neden Kolayca Yürümez? 196
Hayat Mevsimlere Benzer 203
Her Şeyde Bir Hayır Vardır 207
Tesadüf veya Büyük Yalan 210
Her Güçlükte Fayda ve Hedef Vardır 215
Başınıza Gelen Olaylarda Psikolojik Açıdan
Önemli Olan Dördüncü Nedeni Arayın 218
Hazreti Hızır ile Musa Peygamber’in Hikâyesi 220
Hikmeti Bilinmeyen Işe
Peygamberler Bile Tahammül Edemez 225
Güçlüklerin ve Musibetlerin Ilk Anları Daha Zordur …228
Güçlükler Gelişimin Basamaklarıdır…………………230
Herkes Gücünün Yettiği Şeyle Yükümlüdür…………232
Taşıyamadığımız Yükler………………………………236
Yaşanan Olay Her Durumda Yaşanacaktı…….………238
Develerim Sağ Kalsaydı
Yine de Zerre Kadar Sevinmezdim…………….……..243
Iradeniz Dışında Gerçekleşen
Olaylar Karşısında Teslim Olun………………………249
Zorluklar Güç Kaynağıdır……………………………255
Güçlüklerin Önleyici Özellikleri………………………257
Birçok Insanı Yanıltan Iki Özellik…………………….261
Zorlukların Iyileştirici Özellikleri……………………264
Güçlüklerin Az Olması Hiç de Iyi Bir Şey Değil………266
Ilacı Seven Var mı?………………………………………………..268
DIPNOTLAR…………………………………………272
***
ŞEKİL VE ZEMİN YA DA DİKKATİN ÖN VE ARKA PLANA GEÇMESİ
Psikolojide, özellikle Gestalt kuramında sıkça kullanılan şekil ve zemin ilişkisi ilk defa sanat dünyasında ortaya çıkan bir kavram olmakla birlikte, 20. yüzyılın başlarında Edgar John Rubin tarafından psikolojiye uyarlanmış, daha sonra Frederick Perls tarafından Gestalt kuramında kullanılmıştır.
Şekil ve zemin düşüncesine göre, insan çevreyi ön ve arka plan şeklinde algılar. İnsan etrafına baktığında, sesleri duyduğunda, hissettiğinde, düşündüğünde bazı konulara odaklandığında bazı şeyler dikkatinin dışında kalır. Dikkatini yönlendirdiği obje hemen öne çıkar, buna şekil denir. Dikkatini vermediği ise arka plana geçer. Buna ise zemin adı verilir. Şekil insanın tam dikkat merkezinde olan objedir. Bu, görme objesi olduğu gibi, ses, koku, dokunma objesi de olabilir. Daha basit bir anlatımla, dış çevrede algılanan obje şekil, şeklin üzerinde bulunduğu alan ise zemindir. Algıladığımız her şey bu iki kavram arasındaki ilişkiden doğar. Elinizde tuttuğunuz kitapta okuduğunuz yazılar şekil, kâğıt ise zemindir. Diyelim ki başınız ağrıyor. O sırada televizyonda çok güzel bir film var. O filmi izlerken baş ağrınızı unutuverirsiniz. Bu örnekte film şekildir. Çünkü insan bütün dikkatini ona vermiştir. Bütün algılarınız oraya yönelmiştir. Baş ağrısı ise zemindir. Çünkü dikkatinizin dışında kalmış, böylece unutulmuştur.
Otobüse binen bir yolcu hayal edin. Otobüsün camından manzarayı seyretmektedir. O sırada hırsız, cebindeki parasını çalıp gider. Yolcu olup bitenlerin farkına varmaz. Bu örnekte de yolcunun seyrettiği manzaralar şekil, hırsızın eylemi ise zemindir. Bu örnekte hırsız, yolcunun duygularının zemine çekilmesini kullanarak kötü planını uygulamıştır.
Ağaca konan serçeye bakar ama oturduğu dalı görmeyiz. Serçe görme sürecinde şekil, dal ise zemindir. Bakışlarımızı dala yönlendirdiğimiz takdirde dal şekle, serçe ise zemine geçecektir. Dolayısıyla şekil ve zemin, algılarımıza göre kolayca yer değiştirebilir.
Psikolojik sistem öyle kurulmuş ki sadece belirli şekil ön plana gelebilir, geride kalan her şey ise zemine geçmelidir. Zemin her zaman şekilden daha geniş kapsamlıdır. Yani, “dikkatten kaçan”, “dikkate” oranla daha çoktur. Şekilde ve veya zeminde kalması gerekenler irade gücüyle düzenlenebilir. Bir şeyin şekilde daha fazla kalması o objenin ilginç olmasına, etki gücüne ve herhangi bir biçimde insanın dikkatini çekmesine bağlıdır. Şekli zemine geçirmek için şekli oluşturan objenin çekim ve etkisinden daha güçlü olan başka bir ilgi objesi bulunmalıdır. Aksi durumda yer değişimi olmaz. Örneğin, baş ağrınız şiddetliyse dikkatinizi ondan uzaklaştırmak, ağrı şeklini zemine geçirmek o kadar da kolay olmaz. Bunun için baş ağrısından daha etkili ve cazip bir ilgi objesi bulunmalıdır. Şekil ve zeminin yer değişmesi insanın hayatını doğrudan etkiler. Biz bu olguyu psikolojik hayatımızın çeşitli alanlarında uygulayabiliriz.
ŞEKİL VE ZEMİNİN SORUNLARA UYGULANMASI
Hayatta işe yaramayan fikirler kusurlu ve haindir.
Romain Rolland
İnsan her gün yüzlerce olayla karşılaşır, yüzlerce farklı bilgi edinir. Çevresinde olup bitenlere baktığında her şeyi tüm yönleriyle görmesi mümkün değildir. Oysa bu yönlerin her biri belirli fikir ve anlamlara sahiptir. Her olay ve bilgi de bütün yönleriyle ele alındığında olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Bir örnekle konuyu aydınlatalım: İş başvurusunda bulunan bir gencin başvurusu reddedilir. Birinci bakış açısı: “Başıma hep aynı şey geliyor. İyi şeyler bana kısmet olmaz.” İkinci bakış açısı: “Her şeyde bir hayır vardır. Muhtemelen bu iş benim için hayırlı değildi ve gelecekte karşıma daha güzel iş fırsatları çıkacak. Bu yüzden bu işim olmadı.” Her olayda böyle farklı bakış açıları oluşur.
Şekil ve zemin bakımından ele alırsak: Karşılaştığımız olayların olumsuz yönlerine odaklandığımızda olumlu yönler zemine çekilir ve görüş açımızın dışında kalır. Şekle dönüşen olumsuz düşünceler baskın hâle gelerek bizde olumsuz duygular uyandırır. Olumsuz duygular hayatımızı ve yaşam koşullarımızı etkiledikçe giderek kötümser duygulara kapılırız. En küçük sıkıntılar bile gözümüzde büyür, aşılmaz bir dağ gibi gelir.
Dolayısıyla, yaşadığımız kötü olayların olumlu yönlerini de görebilmeliyiz. Aynı olay fakat iki farklı bakış açısı. Bakışların birinde şekilde olan, diğerinde zemindendir. İki farklı yön aynı anda şekil olamadığına göre, siz algılarınızı olumlu yöne veya içinizdeki olumlu duygulara yönlendirdiğiniz andan itibaren olumsuz yönlerin hepsi zemine çekilerek kaybolur. Lakin zeminin de sonradan şekil olma olanağı olduğunu unutmayalım. Bu yüzden insan sürekli kendini kontrol ederek olumsuz düşüncelerin, karamsar duyguların zeminde kalması için çaba göstermelidir.
Karşımızda iki yol ve bu iki yoldan birini seçme şansımız var:
Birinci seçim işlerin olumlu yönlerini görerek hayatımızı, çevremizi değiştirmek ve sonuçta da başarı ve gelişim kapılarını açmaktır. İnsan olumlu bakış açısına sahip olduğunda içinde de olumlu duygular oluşur. Olumlu duyguların etkisiyle irade sağlamlaşır, insanda yorulmadan çalışma isteği doğar. Bu da ona başarının kapılarını açar.
İkinci seçim ise olumsuz duygulara odaklanarak hayatımızı mahvetmemize, bize bahşedilen gelişme basamaklarını ve önümüze çıkan fırsatları kaçırmamıza, başarısızlığa uğramamıza sebep olur. Akıllı insanın seçimi bellidir. Araştırmalar herhangi bir olayın benimsenmesinin objektif bir süreç olmadığını kanıtlamıştır. Yani biz bu seçimleri kendi isteğimizle, irademizle ve ihtiyaçlarımıza göre yaparız. Kısacası beynimiz ve kalbimiz durup dururken olumsuz düşünce ve duygularla dolmaz. Bunları benliğimize aktaran bizzat biziz.
OLUMLU DUYGULARI ÖNE ÇIKARMAK
Bazen düşünce ve duygularımızı şekilde, yani ön planda tutarız oysa aslında onlar hiç de bulundukları yeri hak etmemişlerdir. Pek çok duygu ve düşüncenin yeri zemin, yani arka plandır. Bazen insanlar hatalı düşünceler, değerlendirmeler sonucunda zeminde olması gereken, yanlış ve zarar veren duygu ve düşünceleri şekilde tutarlar. Şekilde olması gereken, insanı mutluluğa ve gelişime götürecek olumlu duyguları ise hep zeminde tutarak “paslandırırlar.” Yanlış düşünce ve bakış açılarının esiri olmamak için değerler sistemimize tekrar göz atmalı ve yaşamımızı yeniden kurduğumuzda hayatımız için önem arz eden düşünceleri ön plana çıkarmalıyız.
Bu durumda size şöyle bir soru sormak istiyorum: Nasıl bir hayat arzuluyorsunuz? Gelecekteki günlerinizin daha çok hangi duygularla dolu olmasını isterdiniz? Hangi duyguları sevmiyorsunuz? Sizi ne endişelendirir? Hangi etkenler sizde korku, heyecan, ızdırap, üzüntü ve depresyona sebep olur?
İnsanların çeşitliliğini düşünerek cevapların da çeşitli ve rengârenk olacağından eminiz. Tabii ki herkesin cevabı bellidir. Bu cevaplara bağlı kalmadan önemli bir kuralı da aklınızda bulundurun. Hayatınızın güzelliğe doğru değişmesini istiyorsanız o zaman olumlu duygu ve düşüncelerinizi şekle getirin ki hayatınız da istediğiniz gibi olsun. Olumsuz duygu ve düşüncelerinizi ise kesinlikle zemine atın, bırakın sonsuza dek orada kalsınlar. Eğer bunu uygulayabilirseniz sonucun mükemmel olacağından hiç kuşkunuz olmasın. Biz insanlar genelde bunun tersini yaparız. Yaşamak istemediğimiz, bizi rahatsız edip midemizi bulandıran ve bizi mutsuz sona sürükleyen etkenleri her zaman şekle koyarız. Bazı konuları düşünürsek moralimizin bozulacağını, canımızın sıkılacağını, kısaca hayatımızın kararacağını bile bile yine de o düşünceleri aklımızdan çıkaramaz ve kafamızda evirip çevirerek günümüzü berbat ederiz. Bunun sorunun sadece bir tarafı olduğunu belirtmekte fayda var. Biz faydalı düşüncelere karşı da aynı tutumu takınırız. Bazı konuları düşünmenin bizim için çok yararlı olduğunu, hayatımızda hep yaşamak istediğimiz güzel duyguları bize bir kez daha yaşatacağını bildiğimiz halde yine de onları düşünmekten kaçınırız. Ondan sonra da çevremizdeki insanlardan, ortamdan, işimizden şikâyet eder ve kendimiz dışında herkesi moralimizi bozduğu için suçlarız. Oysa en başından olumlu duygu ve düşünceleri şekle yönlendirseydik günümüz bambaşka geçebilirdi. O gün, geleceğimizin ilk günüdür. Zira hayatımız da zaten bu günlerden oluşmuştur. Bu yüzden de geç olmadan her gününüzü etkileyecek düşüncelerinize dikkat edin. Bu süreci uygulamaya hemen şimdi başlayın. Bir gün yaparım deyip geçmeyin. İşte o bir gün, hayatınızı esaslı biçimde olumlu yönde değiştirecektir. O zaman mutluluk kaçınılmaz olur.
NEYİ GÖRMEK İSTERSEN ONU GÖRÜRSÜN
Çevremizi nasıl algılarız? Gördüğümüz, kabul ettiğimiz bilgiler hangi biçimde zihnimize girer?
Psikolojik kurama göre, insan çevreyi parçalar hâlinde değil, bütün olarak algılar. Örneğin ağaca baktığında ağaçla birlikte dallarını, yapraklarını, hatta ağaca konan kuşları bile, hepsini bir arada görür. Buna rağmen gördüğü tablonun bütün parçalarını aynı dikkatle kavrayamaz. Tek tek parçalara aynı anda aynı dikkatini veremez. Önemli parçalar algıda ön plana, yani şekle yerleşir. Pek önem arz etmeyen parçalar ise arka plana geçerek zemini oluşturur. Şekil ve zemin aynı anda görülmesine, algılanmasına rağmen yalnızca bir tanesini öne, şekle çıkarabiliriz. Başka bir deyişle, insanın bilinçaltı çevreyi bir bütün olarak kabul ettiği hâlde bütünün ancak bir kısmını bilince, yani ön plana çıkarabilir. Bilinç genel olarak farkındalığımızın, duygularımızın, bütün algı ve bilgilerimizin merkezi olarak kabul edilen son derece karmaşık bir yetidir. Bu yüzden dikkatimizi çeken her şeyle birlikte düşüncelerimiz de bilinçte toplanır. Şekle neyin yansıyıp neyin yansımayacağını ise algılarımız belirler. İsteklerimiz ve niyetlerimiz de algılarımızın belirlenmesinde rol oynar. Çevreden aldığımız bütün görüntülerin içinden, o anda neyi nasıl görmek istiyorsak öyle görürüz. Baktığımız gülün dikenini mi, yaprağını mı, yoksa taçyapraklarını mı göreceğimiz tamamen hangisini görmek istediğimize bağlıdır.
Herhangi bir bilgi de aynı şekilde bir bütün olarak kabul edilir. Bu bilginin içerdiği hem olumlu hem de olumsuz yönler birlikte algılanır. İnsanların bir kısmı aynı bilginin olumsuz, bir kısmı ise olumlu yönlerini öne çıkarır. Örneğin aynı makaleyi birkaç kişi okur fakat hepsi farklı şeyler anlar. Birkaç kişi aynı insanla görüştüğünde ayrıldıktan sonra herkesin izlenimi farklı olur.
Çevrenizde olup bitenlere nasıl baktığınız, hayat koşullarınıza nasıl uyum sağladığınız veya o koşulları nasıl kendi lehinize çevirdiğiniz size bağlıdır. Yaşadıklarınızı nasıl tanımlarsanız tanımlayın, yanılmış olmazsınız çünkü hayata hangi pencereden bakarsanız bakın, göreceğiniz şey aslında görmek istediğinizdir. Dolayısıyla gözlüğünüzün camı ne renkse hayatı o renkte görürsünüz. İnsanları kendinize düşman, akrabaları değerbilmez, hayatınızı berbat görmek isterseniz öyle görürsünüz. Sabah uyanır uyanmaz hangi duygu ve düşüncelerle kalktığınıza dikkat edin; muhtemelen bütün gününüz bu duygu ve düşüncelerle aynı paralelde geçecektir. Bu yüzden sabahları mümkün olduğunca olumlu duygular ve pozitif düşüncelerle güne başlamaya çalışın ve kendinizi buna ayarlayın. Toplu taşıma araçlarına binerken insanlar hakkında olumlu şeyler düşünün. Herkesin yabani, görgüsüz, kaba olduğunu düşünürseniz muhtemelen davranışlarıyla sizi haklı çıkaracaklardır. Biri size kaba davransa bile yine de ona kibar davranın. Unutmayın ki aynı şekilde karşılık verirseniz bütün gününüzü huzursuz ve sinirli bir ruh hâliyle geçirirsiniz. Çünkü kabalık etmek içinizdeki olumsuz duyguları ön plana geçirir. Bu da akabinde olumlu ve hoş duyguların zemine geçmesine sebep olur.