Magellan adlı eser Stefan Zweig’in Dünya’nın çevresini denizlerden dolaşarak Dünya’nın yuvarlak olduğunu kanıtlayan Portekizli büyük kâşif ve denizcisi Ferdinand Magellan’ın ( 1480–1521 ) biyografisini anlattığı kitabıdır. Yazar bu eserinde “Yeniçağ’ın bu en önemli kâşifini kararlı, cesur, mağrur bir kişilik olarak tanımlamış” Zweig, bu eserinde, “ dünyanın pek çok coğrafi bölgesine bugün bildiğimiz adlarını veren Portekizli kâşifin, her biri apayrı bir macera olan keşiflerini kişiliğiyle bütünleştirerek “ anlatmıştır.
Dünya tarihinin en ünlü kâşiflerinden ve gezginlerinden birisi olan denizci Ferdinand Magellan, bilindiği gibi İspanyol hükümdarı adına Atlantik’ten Pasifik Okyanusu’na yelken açan ilk adam olmuş, bu deniz gezisinde öldürülmesine rağmen dünyayı dolaşan ilk denizci olarak tarihe yazılmıştı.
Zweig, bu eserinde çağının en cesur maceraperesti olan Magellan’ın hayatını kendi üslubu ve bakış açısı ile ele almış, okuyucularını zarif ve akıcı bir üslupla büyüleyici bir yolculuğa çıkarmıştır.
MAGELLAN’IN HAYATI
1480 yılında doğan Magellan çocukluk yıllarında baharat taşıyan Portekiz ve İspanyol denizcilerinin rekabetlerini anlatan hikâyeleri dinleyerek büyümüş, para ve şöhret kazanmak amacıyla bir denizci olmuştu. 1505 yılında erkek kardeşi ile Hindistan’a giden bir filoya katılmışlar, Protekiz filosunda bir denizci olarak Hindistan, Afrika ve Fas kıyılarında onlarca savaşa katılmıştı.
Nitekim Faslılar ve Portekizliler arasında yapılan bir savaşta yaralanmış, Magellan topal kalmıştı. 15 yy da Hindistan, Çin ve diğer uzak doğu ülkeleri baharatın merkeziydi. O yıllarda tarçın, karabiber, Hindistan cevizi ve karanfil çok değerli baharatlardı. Baharat taşımacılığı için özel yollar açılmış ve baharat ticareti devletler arasında savaşlar çıkaracak kadar önemli bir rant haline gelmişti.
Tarçın, karabiber, Hindistan cevizi ve karanfil Avrupa ikliminde yetişmiyor, baharatları kolayca ve güvenli olarak taşıyacak deniz yolları henüz bilinmiyordu. Portekiz ve İspanyollar denizlerden doğuya doğru ilerleyerek Baharat Adaları’na ulaşmayı başarmışlar ama hiçbir Avrupalı Hindistan’dan daha da doğuya yelken açmayı akıl edememişti. Magellan bunu düşünen ve yapan ilk Avrupalı olmayı istiyordu. Bunun için Portekiz Kralı Manuel’e başvurdu. Fakat defalarca dilekçe verdiği halde her seferinde Kral Manuel teklifini reddetmişti. Bunun üzerine Magellan, İspanyol vatandaşı olmaya karar verip 1517 yılında Sevilla’ya ulaşıp İspanyol vatandaşı olmuştu. Orada Diogo Barbosa adında bir başka eski bir Portekiz asıllı denizciyle tanışmıştı. Barbosa’nın kızı Beatriz ile evlenen Magella’nın bir yıl içinde, oğlu Rodrigo doğmuştu.
Magellan, yakın dostu ve artık kayınpederi de olan Diogo Barbosa sayesinde İspanya’nın denizcilik araştırmalarından sorumlu subaylarıyla tanışmış ve onların sayesinde de İspanya kralıyla görüşmek üzere bir randevu almayı da başarmıştı. Bu kral, Kristof Colomp’un yenidünyayı keşfetmesine olanak sağlayan imkânları finanse eden Kral Ferdinand’ın torunuydu. O vakte kadar Amerika kıtasının Labrador’dan Rio de Plata’ya kadar olan kısmı keşfedilmiş fakat henüz Magellan Boğazı bulunmamıştı. Magellan kıtaların denizlerle çevrili olduğuna inanıyor,bu nedenle kıtanın en güneyinden veya kuzeyinden bir geçit vereceğini düşünüyordu.
Henüz 18 yaşında olan Kral Charles, Magellan’ın gerçekleşmesi imkânsız gibi gözüken bu çılgın planlarına destek olma sözü verdi. Magellan da genç krala bu yolculuk ile İspanya’ya ölçülemez zenginlikler getireceğine dair büyük bir yemin etti.
10 Ağustos 1519 günüğ Magellan iki yaşındaki oğlu ve eşine veda etti. İspanya Kralının adına İspanya’dan batıya doğru deniz yolu ile dolaşmak üzere yola koyuldu. Dünyanın yuvarlak olduğunu kanıtlamak ile sonuçlanacak olan bu gezisine beş gemiden oluşan bir filoyla başlamıştı. Kendisi Trinidad adlı gemiye komuta ederken San Antonio , Konsept , Victoria ve Santiago ( Kaynak: https://www.history.com/topics/exploration/ferdinand-magellan) adlı diğer gemiler ona eşlik ediyordu.
Magellan’ın filosu, İspanya’nın Sanlúcar de Barrameda’sından yola çıktı. 13 Aralıkta Rio de Janerio’ya ulaştı. Buradaki nehirler vasıtasıyla batıya geçmek istemiş ama geçit olmadığını anlayınca Latin Amerika’nın güneyine doğru yelken açmıştı. Filo, bir aydan biraz daha uzun bir süre sonra Güney Amerika’ya ulaştı. Magellan ve filosu daha sonra güneye doğru yöneldi. Hiçbir batılı denizci bunu hiç denememişti. Magellan sabırla devam etti ve en sonunda Güney Amerika’dan geçmeye izin verecek olan efsanevi boğazı bulana dek kıyıyı takip etmişti.
Magellan en sonunda Güney Amerika’nın en güneyinden Atlas Okyanusu’nu Büyük Okyanus’a bağlayan boğazı keşfetmişti. Filo Macellan Boğazından geçmek için çok büyük sıkıntılarla karşılaşmıştı. Olumsuz deniz koşulları, açlık ve susuzluğun yanı sıra kaptanların ve mürettebatın isyanları ile de boğuşmak zorunda kalmıştı.
Filo, mürettebatın 1520’de Paskalya Günü’nde isyan ettiği Port San Julian’da durmuştu. Gemilerde isyan çıktıysa da batırmayı başarmış ama binbir güçlükçe boğazı aşabilen Macellan bu yeni okyanusa, Pasifik adını verdi. Böylece Magellann kendi adı ile anılan bu boğazı geçerek Atlas Okyanusu’ndan Büyük Okyanus’a geçen ilk Avrupalı olmuş ve denizleri bağlayan geçide ulaşmıştı.
Magellan’ın bu yolculuğu eski Dünya’nın en tehlikeli yolcuğu olarak tarihe geçecekti. Yolculuk çok uzun sürmüş, Magellan ve arkadaşları bu yolculuk esansında yüzlerce tehlikeye maruz kalmış, Magellan Dünyanın yuvarlak olduğunu da keşfetmiş ama yolculuğunu tamamlayamadan Filipinler yakınlarındaki bir savaşta hayatını kaybetmişti.
1521′de Mariona Adalarından birisi olan Fuan’da karaya çıkmışlardı. Magellan’ın filosu 16 Mart’ta Filipin Adalarına ulaşmayı da başardı. Fakat Filipinlerde yerliler ile Magellan’ın filosu çarpışmak zorunda kalmıştı. Lapu-Lapu önderliğindeki Filipinli yerlilerle girdiği Mactan Savaşı’nda Macellan ‘da öldürülmüştü. 27 Nisan 1521
Beş gemi ile yola çıkan filonun dört gemisi bu gezi esansında battı veya batırıldı. 270 kişilik mürettebatının 252 tanesi üç yıl süren bu seyahat esansında ölmüş veya öldürülmüştü. Filodan sadece Victoria adlı gemi ile sağ kalan 18 kişi dönebilmişti. Ancak bu gezi Dünyanın her tarafının denizlerle çevrili olduğu ve dünyanın daha önceden hayal edilenden çok daha büyük bir gezegen olduğu anlaşılmıştı.