Raymond Queneau – Biçem Alıştırmaları
Notasyon S hattı otobüsünde, trafiğin civcivli zamanı. Yirmi altı yaşlarında bir tip, kurdela yerine sicim sarılmış fötr şapka, pek uzun boyunlu, sanki boynunu birisi çekiştirmiş gibi. İnsanlar iniyor. Söz konusu tip yanında duran bir adamdan rahatsız oluyor.
Adamı, ne zaman birisi geçse, kendisini iteklemekle suçluyor. Ağlamaklı bir ses tonu, ama aslında saldırgan olmaya çalışıyor. Boş bir koltuk görünce hemen koltuğa çöküyor. İki saat sonra, onunla Cour de Rome’da, Saint-Lazare garının önünde karşılaşıyorum.
Yanında bir arkadaşı var, diyor ki: “Paltona bir düğme daha diktirmelisin.” Nereye diktirmesi gerektiğini gösteriyor (klapalara) ve nedenini söylüyor. Çifte dikiş Günün ortasına doğru ve de öğle vaktinde bir S-hattı ve ContrescarpeChamperret otobüsünün ve yolcu taşıma aracının sahanlığında ve platformunda duruyor ve dikiliyordum;
otobüs ağzma kadar doluydu ve tıka basa dolmuştu. Gördüm ve gözüme çarptı ki genç bir adam ve geçkin bir delikanlı vardı ve pek acayip ve garip görünüşlüydü; boynu horozu andırıyordu ve ensesi upuzundu, şapkasının ve serpuşunun etrafında da bir ip ve sicim vardı.
Bir tartışma ve hırlaşmadan sonra sulugöz ve ağlamaklı bir sesle ve tonla ifade etti ve söyledi ki, yanmda duran ve komşusu olan yolcu ne zaman birisi inse veya otobüsü ter-ketse, bile bile ve isteyerek onu itelemek ve kakalamak için elinden geleni ardına koymuyor ve hiçbir fedakârlıktan çekinmiyordu.
Bunu açıkladıktan ve ortaya koyduktan sonra hızla boş ve kimsenin oturmadığı bir yere ve koltuğa doğru ilerledi ve seğirtti. İki saat sonra ve de yüz yirmi dakika geçince, onu Cour de Rome’da ve SaintLazare garının önünde tekrar gördüm ve ona rastgeldim. Yanında bir arkadaşı ve dostu vardı; ona paltosuna ve mantosuna bir tane daha düğme ve korozo diski diktirmesini ve ekletmesini öneriyor ve tavsiye ediyordu.
Litotes Birçok insanla beraber seyahat ediyorduk. Pek de zeki görünmeyen bir genç adam, yanındaki adamla kısa bir süre konuştu, sonra gitti oturdu. İki saat sonra onu tekrar gördüm; yanında bir arkadaşı vardı ve elbiselerden bahsediyorlardı.
Mecazi olarak Günün merkezinde, kaplumbağa gibi kabuklu bir kınkanatlıya binmiş giden göçmen bir sardalya sürüsünün arasına tıkılmış, uzun ve tüysüz boyunlu bir horoz aniden içlerinden birine, sakin tabiatlı birine yönelik bir tirada girişti; konuşma tarzı, itirazla nemlenmiş havada kat kat açıldı.
Sonra, bir hiçliğin çekimine kapılan yavru kuş, kendini bu hiçliğe yuvarladı. Şehrin çıplak çölünde, onu tam tamına aynı gün tekrar gördüm; kendisine, beş para etmez bir düğme nedeniyle haddi bildiriliyordu. Geriye doğru Paltona bir düğme daha eklemen lazım, dedi ona arkadaşı.
Onunla Cour de Rome’un ortasında karşılaşmıştım, hevesle boş bir koltuğa doğru seğirtir halde bıraktıktan sonra. Hemen biraz önce de başka bir yolcu tarafından rahatsız edildiği için şikâyet ediyordu; diyordu ki, ne zaman birisi inse kendisini itekliyordu. Bu pek sıska genç saçma sapan bir şapka giymekteydi. Bunlar bir S otobüsünün platformunda oldu, otobüs o öğle vakti pek doluydu. Şaşkınlıklar O gün otobüsün koridoruna nasıl tıkışmıştık öyle!
Ne salak görünüşlü, saçma sapan kılıklı bir gençti o adam! Ne yapıyordu bir de? Bak sen bak… adamm biri —lafa bak lafa— kendisini iteklediği için kavga çıkartmaya çalışıyordu! Züppeye bak sen! Sonra da boş bir yer görür görmez fırlayıp kendisi kapıverdi!
Bir hanıma verecek yerde! İki saat sonra, bil bakalım Saint-Lazare garının önünde kiminle karşılaştım! Aynı tiple! Giyim kuşam tavsiyeleri alırken! Bir arkadaşından! Hayatta inanmazsın! Rüya Güya etrafımdaki her şey bir sise bürünmüş, sanki bütün nesneler sedef rengindeymiş,
türlü türlü, belirsiz şekillere girmişler; ama bunlardan birisi oldukça açık bir şekilde seçilebiliyormuş; o da, sırf fazlasıyla uzun boynu bile kavgacı ve korkak kişiliğini yeterince ele veren genç bir adammış. Şapkasında kurdela yerine örülmüş bir sicim varmış.
Sonra da göremediğim bir kişiyle bir tartışmaya girişmiş ve —sanki, aniden korkmuş gibi— kendini bir koridorun gölgesine atmış. Rüyamın başka bir bölümünde aynı adam pırıl pırıl güneş altında SaintLazare garının önünde yürüyormuş. Yanında biri varmış, ona “Paltona bir düğme daha ekletmen lazım” diyormuş. İşte burada uyandım.