İç Siyaset Gelişmeleri Ankara’ya 13 Ağustos’ta geldim. Başta Atatürk olmak üzere kalabalık bir grup tarafından muhabbetle karşılandım ve Atatürk’ün evine misafir edildim. Nisan ayından beri memleketten uzak kalmıştım. İç siyaset gelişmelerini, Ankara’da olup bitenleri bilmiyorum. Gelir gelmez öğrendim ki, ertesi gün, yani 14 Ağustos’ta yeni hükümet teşekkül edecektir. O zamana göre hükümet üyeleri tek tek Meclis’ten seçiliyor.
Ben Lozan’ın ikinci safhasına gittiğim zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi, vazifesinin hitam bulduğunu kabul ederek yeni seçimlerin yapılmasına karar vermişti. Lozan dönüşü İkinci Büyük Millet Meclisi’ni toplanmış ve çalışmalara başlamış halde buldum. Birinci Meclis çok çetin, çalışılması güç bir Meclis’ti. Atatürk’ün şahsına ve Atatürk idaresine açıktan muhalefet edenler, koyu muhalifler bu Meclis’te ”İkinci Grup” adı ile teşkilatlı olarak bulunuyorlardı.
Yeni Meclis’te İkinci Grup’a mensup olanlardan kimse yoktu. Lozan dönüşü, kısa zamanda gördüm ki, Meclis’te açık bir muhalefet henüz yoktur. Bu ilk günlerde muhalefetin nereden çıkacağını, ne şekilde meydana çıkacağını kimse bilmiyordu. Tabiatıyla ben de bilmiyorum. Görünüşe bakarak ben, Meclis’ten ileri bir muhalefetin çıkacağını zannetmiyordum.
Fakat Atatürk hadiseleri, bir muhalefetle karşılaşılacak fikriyle takip ediyor halde idi. Atatürk, bizim düşündüklerimizi biliyorlar, bunlara mani olmak için orduda ve Meclis’te tertip almak niyetindedirler, kanaatinde idi. Rauf Bey’in Tutumu Ankara’ya döndüğüm zaman, Atatürk’ün etrafındaki hava, ilk gecesinde, bütün tafsilatıyla anlaşılacak bir halde değildi.
Ama, Lozan müzakerelerinin son günlerinde Rauf Bey’le aramızda geçen münakaşa hatıraları malumdur. Ben geldiğimde, Rauf Bey Ankara’da yoktu. Daha önce Ankara’dan ayrılmış. Bunun bıraktığı bir uzaklık -küskünlük demeye dilim varmıyor- ve kırgınlık havası hissolunuyor. Üzerinde ehemmiyetle durulan, etrafıyla konuşulan bir mesele yok gibi. Böyle umumi olarak bir nahoş hava var.
Bu ilk gecenin benim dikkatimi çeken havadisi, ertesi gün hükümet teşekkül edecek. Lozan Muahedesi’nin bir an evvel Meclis’çe tasdiki zihnimi en ziyade meşgul eden mesele. Bunun için, hükümetin teşekkülü esnasında Ankara’ya gelmiş olmayı, memnuniyet verici bir hadise olarak karşıladım. Ben gelmeden evvel, Atatürk ile Rauf Bey ve diğer arkadaşlar arasında, yeni teşekkül edecek hükümet üzerinde ve genellikle memleket idaresinde kimlerin söz sahibi olacağı, arkadaşların hangi vazifeleri yükleneceği mevzuunda etraflı görüşmeler olmuş.
Bilhassa Rauf Bey ile Ali Fuat Paşa, Atatürk’le konuşurken, sulh muahedesinden sonra kurulacak idarenin mekanizması üzerinde fikir teatisinde bulunmuşlar. Rauf Bey, Atatürk’e, beni karşılamak istemediğini, bunun için Ankara’dan ayrılmak mecburiyetini hissettiğini söyleyerek izin istemiş ve ısrar etmiş. Bu arada, kurulacak idare mekanizması ile alakalı olarak tavsiyelerde bulunmuş.
Fikirlerini söylemiş. Rauf Bey’in ehemmiyetle belirtmeye çalıştığı hususlar şunlardır: Devlet başkanlığı makamı takviye edilmelidir. Atatürk kurulmakta olan partinin başına geçmemelidir. Yalnız devlet reisi olarak kalmalı, partiler ve şahıslar üzerinde hakemlik yapabilecek durumda bulunmalıdır. Rauf Bey, parti başkanlığının Atatürk’ün prestijini yıpratacağını da sözlerine ilave etmiş. Ali Fuat Paşa’nın da kendisine mahsus fikirleri ve endişeleri var.
Bunları Atatürk’e açıyor, Milli Mücadele esnasında her arkadaşın, kendisine düşen vazifeyi büyük bir gayretle yaptığını söyledikten sonra soruyor: ”Senin şimdi ‘apôtre’ların kimlerdir?” Atatürk cevap veriyor: “Memleket ve millete kimler hizmet eder ve hizmet ve liyakat kudretini gösterir ise, ‘Apôtre’ onlardır.” Lozan’dan döndüğüm zaman, bunlardan haberim yoktu. Atatürk de gelir gelmez bana böyle bahisler açmadı. Zaten benim o zaman meşgul olduğum, zihnimi birinci derecede işgal eden mesele, hemen ertesi gün hükümet teşekkül edecek ve muahede bizim Meclis’te tasdik olunup çıkacak. Düşündüğüm bu.
Atatürk ile arkadaşlar arasında cereyan eden görüşmelere ben zamanla muttali oldum. Bunların bir kısmını Ankara’ya dönüşümde hemen yakında öğrendim, bir kısmını seneler geçtikten sonra her birinin yazdıkları hatıralardan öğrendim. Hariciye Vekili Oluyorum Ertesi günü Ali Fethi Bey’in başkanlığında hükümet teşekkül etti.
Ben Hariciye Vekilliği’ni deruhte ettim. İlk işim muahedenin Meclis’ten geçirilmesini hazırlamak oldu. Lozan Muahedenamesi ile buna bağlı on beş mukavelename ve senedin Meclis’çe kabul ve tasdikine dair bir kanun tasarısı hazırladık. Tasarı 15 Ağustos günü Vekiller Heyeti’nden geçti ve Meclise’e sevk edildi. Hariciye Encümeni’nde görüşüldükten sonra, 21 Ağustos günü Meclis umumi heyetine geldi. Muahedeyi 21-23 Ağustos günleri Meclis’ten geçirdik. Muahedenin tasdiki esnasında muhalif oy verenler 14 kişidir.
Bu muhalif oyların önemli bir kısmı, Lozan Muahedesi ile birtakım arzuların tahakkuk ettirilmemiş olduğunun tescili manasına siyasi bir iyi niyetin ifadesini taşıyor. Muhalif oy verenlerin bir kısmı muahedeyi ciddi olarak eksik görmüş olabilirler. Ama, benim kanaatimce, menfi oy sahiplerinde umumi olarak iyi niyetler hâkimdir.
Biraz daha teferruata girersek, muahedeye karşı muhalif tavır takınanlardan bazılarının, kendi bölgeleri ile ilgili arazi meselelerinden memnun kalmadıklarını görürüz. Mesela Trakya meselesinde çok çabaladığımız halde, Batı Trakya üzerinde aradığımız neticeyi alamadığımız ve sonra Doğu Trakya’nın Edirne tarafındaki hududu istenilen şekilde düzeltemediğimiz, arzu ettiğimiz kadar netice elde edemediğimiz için Trakya bölgesi mebuslarının muahedeye muhalif kalmaları, bu duruma karşı fikirlerinde ısrar ettiklerinin ifadesi sayılır.
Netice olarak diyebilirim ki, bu menfi oyların çalışmaya, esere ve neticeye temelden ve büyük ölçüde bir mukavemet manasını tazammun etmediği kanaatindeyim. Sağlam kanaatim budur. Gerçi o zaman meclislerin asıl fikirlerini anlayacak fazla bir tecrübem olmadığı gibi, iştigalim de yok. Meclis’le iştigal etmemişim. Arkadaşlarla pek seyrek görüşüyoruz.
Meclis’in havasını tam bilmiyorum. İçten içe neler düşünüldüğünü, ne kadar münakaşalar olduğunu keşfedecek bir durumda değilim. Ama muahedenin tasdiki esnasında, umumi olarak Meclis, bana teveccüh göstermiştir. İleride anlatacağım siyasi gelişmelerin, siyasette belirecek buhranların daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olur kanaati ile, şu anda hatırıma gelen bir görüşmeyi nakledeceğim.
Meclis’te muahedenin tasdiki üzerinde müzakereler devam ediyor. Kalktım, muahedeyi anlattım. Her yönü ile etraflıca söyledikten sonra, gerek burada muharebe esnasında, gerek muharebeden sonraki zamanlarda ve hususiyle Lozan Sulh Muahedesi zamanında, murahhas heyeti reisi olarak Atatürk’ten gördüğüm yardımları, hissettiğim gibi dile getirdim.
Kürsüden indikten sonra, bir ara, Kâzım Karabekir Paşa ile yalnız olarak bulunduğumuzu hatırlarım. Karabekir Paşa, Lozan Muahedesi’ni ve muahedenin tasdikini vesile ederek, yapılan bütün işlerin Atatürk’ün üzerinde toplanmasına sebep olduğumu bir römark olarak söylemiştir.