Teodo r Kasap , işte böyle, tiyatronun bir “ahlâk okulu” olduğu düşüncesinden hareket ederek, başka ulusların âdet ve ahlâklarına göre hazırlanmış yabancı oyunların Türk ahlâkını düzeltmeye yaramıyacağı inanciyle, her memlekette tiyatronun dışardan gelmeyip, içerden çıkması gerektiği görüşünü savunurken; HadSIca gazetesinde H a şnı e t adında bir yazar, bu görüşe karşı şöyle demiştir: . . .
Avrupa oyunjiırı AiTupa/luarm ahlâk ve âdâtı [âdetlerin üzerine yazılmış olduğu için elbette bizimi ahlâk vo Adâtımıza tevafuk etmez [uymaz]… Bununla beraber, hiçbir millet yoktur ki, diğer mületin bu gibi asarına [eserlerine] göz kulak kapasın.
Çünkl böyle şeyler yck-dîgerinln [birbirinin] ahlak ve âdâtına vukuuf [öğrenme] içindir, yoksa Kasap Efendin’n zannı gibi ahlak dersi almak için değildir….. Avrupalılardan aldığımız tiyatro oyunları da bize ahlâk dersi veremez, yalmz hangi milletin eseri ise, o milletin ahvâlinden [hallerinden] haber verir. . . .
Hasap Efendi medeniyet bir memleketin içinden cihar idd’asmda bulunduğundan, tiyatronun da hâricden [dışardan] gebnlyeceğlni söylemiş. Biz burasına aslaa ve kat’â [hiç] Icabul edemeyiz. Çünki malûm olduğu üzere tiyatro eski Yunanlıların, Bomah’lann alılâlc ve terbiye âdâtuıa [âdetlerine] muvafık [uygun] olarak ihtira [icat] edilmiş bir, şeydir.
Avrupa’da ise onla.”tii taklit ile başlamıştır. Acaba Yunanlı’ların, Romalıların alıiâk ve âdât-ı nulilyycleri [ulusal ahlâk ve âdetleri] şâir [başka] Avrupa milletlerinin terbiye ve ahlâkın:! tamanv.y’e muvafık mı imiş ki onlar Kasap Efendi gibi taiissup etmeyip de taklit ve kabul eylemişler? Bir millet ihtilât ettiği [karışıp görüştüğü] diğer bir milletin ahlâk ve âdûtma vâkıf olunca [ahlâk ve âdetlerini öğrenince] neden ahlâk ve terbiyesini kaybetsin?
Bu nasıl mantık? anlıya.mlıyomz (16). 1 Aynı yazar, daha önce verdiği başka bir karşılıkta da, yerli oyun sayısının azlığına işaret ederek şöyle demiştir: . . . İnsaf edelim de bir kere asıl lisan. sahiplerinin yazdıkları oyunların m’kdarını ûiişüııeUm. Böyle sekiz on parça oyun ile.
tiyatro nasıl devem edebilir? (17). ‘ ( Bu tartışmaya sonradan Namı k Kema l de Tiyatrodan BMhseden Arkadaşlara başlıklı makalesiyle katılarak ve dalıa eok H a ş m e t’ten yana çıkarak, tiyatro üzerindeki görüşünü şöyle özetlemiştir: . . . Fikrimce tiyatro esasen öyle mnrifet veya aldâk mektebi değil, adetâ bir eğlencedir.*.
Fakat flkr-i beşerin [insan aklının! icat ettiği eğlencelerin cümlesine [hepsine] müreee.ılı [yeğ] ve cümlesinden faidelidir [faydalıdır]…. EğIenc.de lbret-bahşlıktan [ibret vcriciükten] büyük no faide tasavvur olunabilir? Alılâkça’ tiyatronun hizmetini gazetelerden, kitaplardan ziyade sayarlar. Ben de bu itikaada mailim. . . .
Oyunlar ekser [çoklukla] Avrupa lisanlarından tercimi? olunmak bahsine gelince: bu bir kabahat ise, mcs’ûllyeti tiyatroya değil, eshâb-ı kaleme [kalem sahiplerine] uittir. Mannıafih [bununla birlikte], tiyatro tercümesinde o.