24 Nisan 1 992 ‘de dünyanın dört yanında gazeteler “yüzyılın en büyük keşiflerinden biri ” olarak selamlanan, hatta kimilerinin, evrenbilimin “eksik halkası” ya da ” [aranan] Kutsal Kasesi” diye adlandı rmaktan çekinmedikleri bir olayı kamuoyuna duyurdular1.
Adı geçen keşif esas olarak evrenin, evriminin en dramatik anında -uzayın başladığı anda1- çekilmiş bir tür enstantane” resmi biçiminde karşımıza çıktı. Resmin alındığı andan önce sadece sürekli yaratılış/yokoluş halindeki temel parçacıklardan oluşmuş, ayrışmamış bir yığın vardı. Derken elektronlarla protonlar birleşip madde atomlarını oluşturdular.
İ lk kez atomlar arasında, ışığın ve öteki ışınım biçimlerinin serbestçe yayılmasına olanak veren boşluk (uzay) meydana çıktı. Söz konusu “enstantane “, işte o andan beri uzayda yolculuk ederek bugün bize ulaşan ışınların oluşturduğu örüntünün resmini vermektedir.
Bu ışınları -yani kozmik mikrodalga artalan ışınımı denen olayı- incelemiş olan bilim adamlarını heyecaniandıran da zaten resimde bir örüntünün mevcut olmasıydı. Görünürde birörnek ve hemen hemen kırışıksız olan bu artalan ışınım denizinde en küçük bir değişme dalgacığını bile onlarca yıl boş yere aradıktan sonra, nihayet, evrenin yaratılışına ilişkin büyük patlama kuramının önceden haber verdiği henüz ayrışıp farklılaşmamış öncel “çorba” ile, evrenin yüksek derecede farklılaşıp bugün bildiğimiz biçim altında yıldızlara ve galaksilere ayrıştığı sonraki evrim aşaması arasında bağlantı (” halkası”) oluşturabilecek bir olguyu yakalamayı başarmışlardı.
Fakat bu resmin tam olarak neyi gösterdiğini açık seçik aniatmağa kalkışan gazetecilerin önüne en az bir aşılmaz engel dikiliyordu: Ne onlar ne de okurları, aynı anda hem Dünya’dan dışarı bütün yönlere doğru hem de bütün yönlerden içeri büyük patlamaya doğru seyredilen bir manzarayı gösteren böyle akla aykırı bir resmi şaşırmadan anlamaya hazırlıklıydı.
ı 992 yılının bu büyük keşf’i, hem apaçık görülen hem de daha ince ve derin benzerliklerle, tam beş yüz yıl önceki Amerika’nın “keşfini” hatırlatmaktadır. Daha gerilere, MS ı 000 yıllarına doğru bakacak olursak, Avrupalıların Dünya’yı genellikle düz olarak düşündüklerini görürüz.
Küresel bir dünyanın içerdiği bütün durum ve sonuçları kavrayıp anlamak ve bu dünyanın öbür tarafİnda ayaklarından baş aşağı asılı duran insanların neden düşmediklerine veya sürekli baş ağrıları çek medikierine akıl erdirebilmek için, sonraki yüzyıllar boyunca büyük düşgücü çabaları gerekmiştir.
Evrenin biçimi nasıldır ve uzayın eğriliği demekle neyi kastediyoruz? Bu kitabın amaçlarından biri hem bu soruları hem de onlara verilen yanıtları tamamen açık seçik ve anlaşılır kılmaktır. Okurdan pek az matematik bilgisi isteniyor -hatta h iç olmasa bile olur!
Kitap, okuru, dünyayı ölçüp biçmenin kolayca anlaşılabilir matematiksel yöntemlerinden yola çıkarıp o denli alışık ve aşina olmadığı, günlük yaşantıların daha uzağına düşen kavrarnlara götürürken, modern evrenbilimin merkezindeki çekirdeği oluşturan matematiksel fikirlerin gücünü ve heyecan vericiliğini de duyumsatınağa çalışmaktadır.
Bu fikirlerin tarihleri ve evrimleri de çoğu kez kendileri kadar büyüleyicidir ve burada, sırasında öyküde yer alan bazı başrol oyuncularının yaşam ve kişiliklerine de kısaca göz atılarak, kronolojik sıraya göre sayfa sayfa açı lan bir öykü biçiminde sunulmaktadırlar.
Burada karşılaştıkları kavramların altındaki teknik ve matematik temeller hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için, kitabın sonundaki “Notlar” bölümü hem konulara ilişkin daha ileri ayrıntılar, hem de okunabilecek başka kaynaklara göndermeler sunmaktadır.