Cicero’nun Cato Maior’u İ.Ö.44’te, altmış iki yaşındayken yazdığı kabul edilmektedir. O sırada devlet işlerinden uzak olan Cicero’nun yapıtta Cato’nun ve başka yaşlı kimselerin siyasal eylemlerinden uzunca söz etmesi onun bu yapıtı yalnızca, kendisinin dediği gibi, yaşlılık denen yükü hafifletmek için değil, biraz da, yaşına karşın devlet işlerinde yine de pek yararlı olabileceğini anlatmak için yazdığını gösterir.
Ancak Cicero’nun sevgili kızı Tulliola’yı yitirişi ve yaşının ilerleyişi de onu kesinlikle felsefeyle uğraşmaya ve bu türden yapıtlar arasında, yaşlılık konusunda da bir kitap yazmaya yönlendiren nedenler arasındadır. De Divination adlı yapıtından anladığımıza göre, Cicero ahlâkın düşük olduğu bir dönemde gençliğe ders vermek, yardımda bulunmak istemiştir.
Cato Maior’u işte biraz da gençlerin kaçınmalarını istediği tehlikelerden söz etmek için yazmıştır. Yapıtta Cato’ya soru soran gençler Cicero’nun sevdiği, değer verdiği ve birçok yapıtında övdüğü P. Cornelius Scipio Aemilianus ile arkadaşı C. Laelius’tur.
Cicero yaşlılık konusundaki düşüncelerini Cato’ya söyletir; çünkü onun tarihsel bir kişilik olması dolayısıyla önem ve ilgiyle dinleneceğini düşünür. Öte yandan, Cato’nun siyasal ve yazınsal yapıtlarına hayran olduğu da bilinmektedir. Yapıtta konuşan üç kişiden başka Cicero onlara aşağı yukarı bir yakınlığı olan birçok değerli Romalıdan da söz etmiştir.
Cicero’nun bu kitabı kendisinden üç yaş büyük olan candan arkadaşı T. Pomponius Atticus’a adamasının nedeni, bu kahramanlar konusundaki birçok tarihsel ve süredizimsel (kronolojik) bilgileri onun Liber annalis adlı yapıtına borçlu oluşudur. Cicero’nun bu küçük yapıtı başkalarından kapma değilse de, bütünüyle özgün de sayılamaz.
Cicero burada başka yapıtlarındaki kimi düşüncelerini yinelemiş, Yunan yazar ve filozoflarının görüşlerini aktarmış ve aynı konuda yazılmış yapıtları az çok yansılamıştır. Buna karşın insanlara özgü soylu duygulardan öyle içtenlik ve coşkuyla söz etmiş, hem kendisini hem başkalarını avutmayı öyle candan istemiştir ki, yapıt oradan buradan alınan düşüncelerin ustaca birbirine bağlandığı duygusunu vermemektedir. Cicero yaşlılık konusunda birçok yazı okumuş olabilir; ama yapıttaki canlılık, sözünü ettiği duyguları duymuş ve düşünmüş, onlara kişiliğinden bir şeyler katmış olduğunu gösteriyor.
YAŞLILIK
“Titus (1), senin yardımına koşsam, hafifletsem derdini, Seni kavuran, içini burkan derdini,
Ödülüm ne olur?”
ATTİCUS (2) : “Yoksul ama kendisine güvenilir o adam”ın Flamininus’a söylediği bu dizeleri ben de sana aynen
söyleyebilirim. Ama Flamininus gibi sana “Gece gündüz dert içindesin…” diyemeyeceğime de inanıyorum. Çünkü ruhunun ılımlı ve dingin olduğunu biliyorum; senin Atina’dan yalnızca bir sanla değil, kültür ve görgüyle döndüğünü bilmiyor
değilim. Ama beni üzen olaylar (3), arada bir seni de üzüyor
diye kuşkulanıyorum; bu üzüntüleri avutmaya gelince, bu öyle
kolay bir iş değil, bunu başka bir zamana bırakmak gerek.
Şimdilik niyetim sana yaşlılık üzerine bir şeyler yazmak. Her ikimizde de ortak olan, başımıza çöken ya da hiç değilse
çökmek üzere olan bu yaşlılık denen yükten hem seni, hem de
kendimi kurtarmak istiyorum; aslına bakarsan, her şeye olduğu gibi senin buna da sabırla, akıllı uslu bir insan gibi
katlandığını bilmiyor değilim; ama yaşlılık üzerine bir şey
yazmak istediğimde ikimizin de işine yarayacak olan bu yapıtı sana sunmayı düşündüm: bunu hak ettiğini düşündüm. Sonra bu
kitabı kaleme almak benim için öyle zevkli bir iş oldu ki,
yalnızca yaşlılığın olanca sıkıntısını yok etmekle kalmayıp,
onu artık tatlı ve hoş bir duruma soktu. Onun için felsefe ne kadar övülse azdır; felsefeye uyan insan, ömrünün her çağını
sıkıntısız geçirebilir. Bu konuda çok söz ettik, gene de sık
sık ederiz. Şimdi gelelim sana gönderdiğim, yaşlılık
konusundaki kitaba: Söylenceye kulak asmazlar diye, ben
Khioslu Ariston’un (4) yaptığı gibi sözü Tithonos’a vermedim, kendisini dinletmesini bilen yaşlıya, Cato’ya verdim. Cato’nun yanında bulunan Laelius ile Scipio onun yaşlılığa kolayca
katlanmasına hayranlık gösterirler, Cato da onlara yanıt verir (5). Cato burada genellikle kendi yapıtlarında olduğundan çok bilgili görünüyorsa, bu, bilindiği gibi yaşlılığında Yunanca
yapıtlara hevesle bağlanmış olmasından ileri gelir. Ama çok
söze ne gerek var? Benim yaşlılık konusunda düşündüklerimi
Cato kendi sözleriyle enine boyuna anlatacak.
SCIPIO: C. Laelius ile ben çoğu kez senin her işte gösterdiğin üstün ve yetkin bilgeliğin karşısında hayranlık duyarız, ama
asıl hayran olduğumuz şey yaşlılığın sana hiçbir zaman yük
olmayışı; oysa yaşlı kimselerin çoğuna göre yaşlılık öyle kötü bir şeydir ki “Onun yükünü taşımak Aetna’yı taşımaktan daha ağırdır” derler.
CATO: Bana öyle geliyor ki ikiniz de pek güç olmayan bir şeye hayran oluyorsunuz; kendilerinde iyi ve mutlu ömür sürmek için azıcık yetenek olmayan kimselere her çağ ağır gelir; ama her
iyiliği kendinden bekleyen insanlar için doğal zorunlukların
hiçbiri kötü görünemez (6). Bunların başında da yaşlılık
gelir; yaşlılığa herkes ulaşmak ister, ulaşınca da onu
kötüler: bilge olmayanlar işte bu derece mantıksızdırlar, bu
derece dengesizdirler. Yaşlılığın düşündüklerinden daha çabuk, sinsice geldiğini söylerler. Bir kez, bu adamlara kim, “Yanlış
hesap yapın” demiş? Gençlikten yaşlılığa geçiş, çocukluktan gençliğe geçişten daha mı çabuk oluyor sanki? Sonra, insan ha seksen yaşında, ha sekiz yüz yaşında olmuş, yaşlılığın
ağırlığı aynı değil midir? Öyle ya, geçmiş zaman ne denli uzun olursa olsun, bir kez akıp geçti mi, düşüncesizlerin
yaşlılığını kolaylaştıracak avuntu yoktur. Diyeceğim şu ki,
eğer bilgeliğime hayransanız (keşke bu bilgelik, sizin
ilginize değer ve sanıma denk olsa!), bu bilgelik en iyi önder olan doğanın, tanrıymış gibi peşinden gitmek, ona uymaktan
başka bir şey değildir. Her bölümü iyi yazdığı halde son
perdeye aldırış etmeyen beceriksiz şair gibi, doğanın öbür
çağlara önem verip de yaşlılığa aldırış etmemesi ol acak şey
değil. Ama tıpkı ağaçta ve yerde yetişen meyvaların zamanı
gelince olgunluktan geçmesi ve düşmesi gibi, insan ömrünün de bir sonu olması zorunluydu. Bilge insan buna uysallıkla
katlanır: Doğaya karşı gelmek, devlerin yaptığı gibi tanrılara kafa tutmak değil midir?
LAELIUS: Öyle ise, Cato, biz yaşlanmayı umduğumuza, hiç
olmazsa istediğimize göre, gittikçe ağır gelen çağa ne gibi
çarelerle kolayca katlanacağımızı, şimdiden bize öğretirsen
büyük bir iyilik etmiş olursun. Bunu Scipio adına da
söylüyorum.
CATO: İsteğini yerine getirmeye hazırım Laelius, hele, dediğin gibi, bundan ikiniz de hoşnut olacaksanız.
SCIPPIO: Cato, sen bizim de geçeceğimiz yol kadar uzun bir
yolun aşağı yukarı sonuna gelmişsin, zahmet olmazsa, ulaştığın bu yerin nasıl bir yer olduğunu bize göstermeni istiyoruz.
CATO: İstediğinizi elimden geldiğince yapmaya çalışacağım,
Laelius. Yaşıtlarımın sızlanmalarını çoğu kez dinledim. (Eski bir atasözüne göre birbirine benzer kimseler bir araya kolayca gelirler.) Aşağı yukarı yaşıtlarım olan, eski konsüllerden C.
Salinator ile Sp. Albinus (7) yaşamı yaşam yapan zevklerden
yoksun oldular; kendilerine saygı göstermiş olan kimseler
artık aldırış etmiyorlar diye sızlanıp dururlardı. Bana, onlar asıl suçlanması gereken şeyi suçlamıyorlar gibi gelirdi. Öyle ya, eğer suç yaşlılıkta olsaydı aynı dertleri ben de çekerdim, diğer yaşlı kimseler de; oysa öylelerini tanırım ki yaşlılığa sızlanmadan katlanırlar, ne iyi oldu da tutkuların zincirinden kurtulduk, derler; eş dost tarafından da bir yana
bırakılmazlar. Bu tür sızlanmaların tümüne yol açan suç yaşta değil, huydadır. Ilımlı olan, hırçınlık, terslik etmeyen
kimselerin yaşlılığı dayanılmaz bir şey değildir; huysuzlukla terslikse, insanı her çağda sıkar.
LAELİUS: Cato, dediğin doğru ama ya biri çıkar da ‘Evet,
yaşlılık sana dayanılması kolay bir şey gibi geliyor; ama
senin elinde maddi, manevi her olanak var, toplumda belirli
bir konumdasın da ondan; bu olanaklarsa pek çok kişide yoktur’
derse…
CATO: Dediğinde doğru bir yan var; ama bunlarla her sorun
çözülmüyor ki: anlattıklarına göre, Themistokles (8), bir
tartışmada kendisine, şansını kendi kişiliğine değil de
yurduna borçlu olduğunu söyleyen Seriphoslu bir adam