Eğitim

Çocuk Üniversitesi Üçüncü Yarıyıl (Ciltli); Çocuklar Soruyor – Bilginler Yanıtlıyor

Çocuk Üniversitesi’nin üçüncü yarıyıl kitabı da hem çocukların hem de anne babaların merak ettikleri sekiz konuya açıklık getiriyor:

Şövalyeler neden kaleler inşa etmişti?
Gök neden gürler, yıldırım neden düşer?
Neden oğlanlar dövüşür, kızlar mızmızlanır?
Yarasalar neden kulaklarıyla görür?
Neden matematikçiler hesap yapamaz?
Neden hikâye anlatırız?
Neden doktorlar iyileştirilebilir?
Neden sporcular giderek daha başarılı oluyorlar?

“Çocuk üniversiteleri sayesinde uzmanlar tarafından cevaplanmayı hak eden çok önemli sorular insan içine çıktı… Öğrenme ateşi ne kadar çok çocuk, profesör, anne baba, üniversite, meslek yüksekokulu, enstitü, kütüphane, gazete, ilköğretim okulu ve benzeri eğitim kurumunu sardı.”
Ulrich Janssen- Ulla Steuernagel

İçindekiler

Önsöz 7

Şövalyeler neden kaleler inşa etmişti? 11

Gök neden gürler, yıldırım neden düşer? 39

Neden oğlanlar dövüşür, kızlar mızmızlanır? 63

Yarasalar neden kulaklarıyla görür? 91

Neden matematikçiler hesap yapamaz? 113

Neden hikâye anlatırız? 141

Neden doktorlar iyileştirebilir? 163

Neden sporcular giderek daha başarılı oluyor?189

Ek: Tübingen Çocuk Üniversitesi Profesörleri 214

Önsöz

Balıkların çölde işi ne? Nasıl Çin İmparatoru olunur? Tavşanlar niye kemirir? Nasıl oluyor da iki gözümüz olmasına rağmen, tek bir resim görüyoruz?

Öyle sorular var ki, “olmaz böyle şey” dersiniz. En azından yakın zamana kadar böyle şeylerin olamayacağı sanılıyordu. Ta ki çocuk üniversitelerinin Almanya’nın dört bir yanını ve çevre ülkeleri sardığı günlere kadar. Çocuk üniversiteleri olmasaydı, uzmanlar tarafından cevaplanmayı hak eden bütün bu önemli sorular alenen sorulamayacaktı.

Çocuk üniversitelerinde bilgi artmaya ve zenginleşmeye devam ediyor. Üstelik sadece bilgi değil, hem çocukların, hem profesörlerin hayal gücü de dal budak salıyor.

Biz de bazen kendimizi, çocuklarını birer mucizeymiş gibi hayranlıkla izleyen anne babalar gibi hissediyoruz. Hayret, başlarda ne kadar küçüktünüz, sonra kocaman oldunuz! Ama en azından anne babalar hazırlıklı yakalanıyor, ne de olsa bunlar beklenen gelişmeler. Büyümek çocukların doğasında var. Oysa biz 2002 ilkbaharında Tübingen’de ilk Çocuk Üniversitesini kurduğumuzda, çocuk üniversitelerinin böyle bir patlama yaşayacağını ve neredeyse bir toplumsal harekete dönüşeceğini öngörememiştik. Çocuklara açık seminer dizilerinin ilkinde sorulan birinci soru, “yanardağlar neden ateş püskürür?” olmuştu. O zamanlar bu öğrenme ateşinin ne kadar çok çocuk, profesör, anne baba, üniversite, meslek yük sekokulu, enstitü, kütüphane, gazete, ilköğretim okulu ve benzeri eğitim kurumunu saracağım nereden bilebilirdik?

Şimdi ise, açtığımız www.diekinderuni.de ana sayfaya birbiri ardına yeni çocuk üniversitesinin eklenmesini sevinçle izliyoruz. Almanya’da artık neredeyse çocuk üniversitesi olmayan yer kalmadı. Hemen hemen ülkenin her yerinde profesörler bilgi hâzinelerini çocukların önüne seriyor, bilgilerinin derinliğiyle göz kamaştırıyor.

Biz de, büyük bir keyifle Çocuk Üniversitesinin üçüncü cildini hazırlamaya giriştik. Daha önce yayımlanan iki cilt gibi, bu üçüncü ciltte de bir Çocuk Üniversitesi Yarıyılı boyunca sorulan soruları ele alacağız. Bunlar Tübingen’deki Eberhard Karls Üniversitesinde çocukların sorduğu, Tübingenli bilim insanlarının yanıtladığı sorular. Çocuk dinleyicilerin büyük bir ilgiyle takip ettiği ve coşkun bir alkış seliyle karşıladığı bu seminerleri, diğer kitaplarda da yaptığımız gibi, elden geçirdik, konularla ilgili kendi araştırmalarımızı yaptık ve sonunda profesörlerin bilimsel danışmanlığına başvurduk. İşte Çocuk Üniversitesinin üçüncü kitabı böyle oluştu. Bu kitap için teşekkür etmek istediğimiz çok sayıda yardımcı ve danışman var. En çok da, Çocuk Üniversitesinin iki temel dayanağına teşekkür etmek istiyoruz: “Schwâbische Tagblatt” gazetesi ve Tübingen’deki Eberhard Karls Üniversitesi. Ve tabii, isimleriyle teşekkür etmek istediğimiz Çocuk Üniversitesi Profesörleri Barbara Scholkmann, Michael Diehl, Dietrich Niethammer, David Wharam, Helmut Digel, Rainer Nagel, Hans-Ulrich Schnitzler ve Hans-Georg Kemper. Verdikleri seminerler gerçekten harikaydı ve bu kitabı yazarken bize çok destek oldular.

Son olarak da, bilimin heyecan verici, ama zorlu dünyasına yaptığımız keşif gezilerinde bize büyük bir sabır ve cesaretle eşlik eden iki insana, Brigitte Ströbele ve Mike Hammer’e teşekkür etmek isteriz.

Ulla Steuernagel

Ulrich Janssen

Şövalyeler neden kaleler inşa etmişti?

Kaleler oyun oynamak için harika yerlerdir. Surlarına tırmanabilir, kalıntıların arasında saklanabilirsiniz. Mahzenlere inip, “Buu! Buu!” ve “Böön büür hayaletüüm!” diye bağırabilirsiniz. Üstelik kuleden avluya tükürüp ter içindeki turistlere isabet ettirmemeye de çalışa-bilirsiniz.

Ama kalelerde yaşam eskiden günümüzdeki gibi eğlenceli değildi. Ortaçağda kalelerin çoğu kavgacı, vahşi ve talan düşkünü savaşçıların, şövalyelerin yaşadığı karanlık ve pek konforlu olmayan yerlerdi. Bilimciler kalelerin şövalyeler için neden bu kadar önemli olduğunu araştırdı.

Kısa bir pazar gezintisi için kaleler gayet uygun olsa da, içlerinde yaşamanın rahat olacağı söylenemez. Kalelere çıkmak için uzun ve dik yollardan geçmek ve bir sürü merdiven tırmanmak gerekir. Buradan bir koşu dondurmacıya ya da basketbol oynamaya gidemezsiniz. Odalar karanlık ve kötü ısıtılmıştır. Banyoda sıcak su, küvet ve hatta bir duş bile yoktur. Avluda ot dahi büyümez ve şu noktada tuvalet konusuna girmesek, daha iyi.

Gene de ortaçağda sadece Avrupa’da tam on beş bin kale inşa edilmişti. Belli bir toplumsal konuma sahip herkes bir kalesi olsun isterdi. Baron Friedrich von Schwaben gibi bazı hükümranlar için kale inşa ettirmek ciddi bir takıntı olmuştu. Bu baron için, “atının kuyruğuna kaleler bağlamış, peşi sıra gezdiriyor” derlerdi. Fransız kont Fulk Nerra von Anjou konduk bölgesinde bir kaleler şebekesi oluşturmuştu. Kont egemenlik bölgesinde otuz kilometre aralıklarla kaleler inşa edilmesini buyurmuştu. Vikinglerin torunları olan Normanlar da kale inşa etmeye bayılırdı. 1066 yılında İngiltere’yi işgal ettikten sonra, sadece kırk yıl içinde buraya beş yüzden fazla kale diktiler.

Beş yüz kale! Bu kadar çok kale inşa ettiren birinin bunun için oldukça iyi nedenleri olması gerekir. Çünkü ortaçağda kaleleri müteahhitlere sipariş etmek ya da işten geldikten sonra bir bahçe kulübesi yapar gibi inşa etmek mümkün değildi. Kale inşa etmek zor ve pahalı bir işti. Uzağı gören iyi bir yer, bu yerin etrafında doğal bir su kaynağı ve mümkünse bir taş ocağı, zamanı olan deneyimli ustalar ve taşları taşıyacak bir sürü tebaa gerekiyordu.

Üstelik bu koşullar yerine getirilse bile, bir kaleye taşınılabilmesi uzun yıllar alıyordu. Ama bütün bunlar kale inşa ettirenleri rahatsız etmiyordu.

Kale inşa etmenin bir anlamı, kale yaptıranların lüks villalarda, şehirde ya da köyde konforlu bir şekilde yaşamak yerine, kendi istekleriyle karanlık, uzak köşelere çekilmesinin nedenleri olmalıydı. Kalelerin neredeyse hepsinin sadece ortaçağda yapılmış olmasının da. Neden günümüzde artık kimse kale inşa ettirmiyor?

Bu soruları cevaplayabilmek için kalelerin yapıldığı döneme, ortaçağa bakmamız gerekir.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Anneme Soramadığım Sorular

Editor

Semih Gümüş – Yazar Olabilir Miyim? – Yaratıcı Yazarlık Dersleri

Editor

Para Üzerine Bir İnceleme – John Maynard Keynes

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası