Düşünmek, herhangi bir bilgiye ulaşmanın ilk adımıdır. Oysa düşünme yetisi insanda kendiliğinden gelişme göstermez; işlenmesi gerekir. Araştırıcı ve sorgulayıcı bir zihne sahip olmak herhangi bir bilgiye sahip olmaktan çok daha önemlidir.
Felsefe, bir araştırma ve keşiftir; yöntemli, bağımsız, eleştirel düşünmektir; kendisinin farkında olmaktır. Bu nedenle arayış içinde olan yetişme çağındaki öğrencilerin, kendilerini tanımak ve geliştirmek için izleyecekleri en sağlıklı yol, bağımsız düşünmekten vazgeçmeden filozofların (öğretmenlerin) düşüncelerinden yararlanmak olmalıdır. Gençlerde felsefe sevgisi, geçmişteki felsefeleri öğretmekle yaratılmaz; ancak gencin günlük deneyimlerinden, yaşadığı problemlerden yola çıkarak uyandırılabilir. Felsefe “şimdi” ve “burada” olan üstünde düşünmekle başlar. Çocuklarla ve yetişme çağındaki gençlerle felsefeye başlamanın en iyi yolu onların zengin hayal dünyasına ulaşmamıza izin veren sanat yapıtlarıdır.
*
Antoine de Saint-Exupéry’nin “Küçük Prens” adlı öyküsü üzerine hazırlanan bu kitap, öykü aracılığıyla düşünmeye çağrı ya da felsefeye sanatla yaklaşma denemesidir.
***
Kitap, Saint Exupéry’nin “Küçük Prens” adlı öyküsü üzerine, “Çocuklar için Felsefe” programlarının ilkelerine göre hazırlanmıştır. Çalışlmada “Mavi Bulut Yayınları” tarafından yayımlanan Fatih Erdoğan’ın çevirisi temel olarak alınmışltır. İki kitabın birlikte kullanılması gerekmektedir. Bu kitabın kullanımı ile kullanım şekli ve yöntemleri hakkında “Kitabın Kullanımına Değgin Öneriler” bölümünde açıklamalar bulunmaktadır.
Neden Küçük Prens? “Küçük Prens” her yaşta okurun her defasında ayrı tatlar alarak okuyacağı olağanüstü güzellikte bir öyküdür. Bunun yanında zengin felsefî açılımlara olanak tanımaktadır. Bu tür bir uygulama için seçilecek öykünün, çocukları düşünmeye yönelten bir nitelik taşıması, çeşitli kavramları tartışma olanağı yaratmaya elverişli olması gerekir. Küçük Prens, çocuk öykülerinin alışılmış kalıplarının tuzağına düşmez. Örneğin; tilki ve yılan kötü olarak betimlenmez. Sevgi, dostluk, değer gibi kavramlardan başlayarak ayrımcılığa, insan haklarına kadar uzanan geniş bir kavramsal tabana oturur. İçinde yaşadığımız dünyayı çocuk bakış açısıyla eleştirir. “Çocuklar için Felsefe” programı için çok elverişli bir tartışma ortamı hazırlar.
KÜÇÜK PRENS
Üzerine Düşünmek
Bu kitap niçin hazırlandı?
Felsefe derslerinin bugün uygulanan biçimiyle, kendisinden beklenilen yararı sağladığı konusunda yıllarca felsefe öğretmenliği yapmış bir öğretmen olarak ciddî kuşkularım var. “Çocuklar için Felsefe” çalışmalarının kısmen de olsa bu derde deva olacağını düşünüyorum. Ancak düşlerimi gerçekleştirmenin yolları çok uzun ve engebeli. Bu nedenle işitebilecek kulaklara bu yolla ulaşmayı düşündüm. Lise son sınıfa gelinceye kadar öğretmeninden ve ders kitaplarından öğrendiklerini mutlak doğrular olarak bellemiş bir öğrencinin, yalnızca bir yıl felsefe dersi görerek eleştirel düşünmeyi ve felsefe yapmayı başarması beklenemez. Ayrıca felsefe ders kitaplarının, Örneğin bir tarih kitabından sistem ve yöntem açısından hiçbir farkı yoktur. Sayısız filozofun görüşlerini sıralayarak felsefî görüşler resmî geçidi niteliğindeki bir ders kitabı ve bu kitabı okutmakla yükümlü olan öğretmenin çabası, ne kadar iyi niyetli olursa olsun felsefe sevgisi yaratmaktan uzaktır.
Oysa çocuklarla dokuz yaşından başlayarak düşünme eğitimi yapılabilir. Felsefe formasyonu olan öğretmenlerin, felsefî içerikli öykülerle yapacağı çalışmalar, çocukları, hem okudukları hem de deneyimleri üzerinde kafa yorarak içinde yaşadıkları bu karmaşık dünyayı anlama olanağına kavuşturabilir. Çocuklarla ve gençlerle felsefe çalışmalarına başlarken seçtiğimiz konuya uygun yazınsal bir metinle işe başlamanın çok yararlı
bir başlangıç olacağı kanısındayım. Bu çalışmanın genel amacı eğitim çağındaki çocukların okuma, anlama, soru sorma, problemi görme (farkına varma) gibi etkinliklerde bulunarak düşünme ve dili kullanma becerisini geliştirmektir. Düşünme ve dil arasındaki bağlantılar hareket noktamızdır. Çünkü düşünme, anlam verme ile bağlantılıdır. Öykü, hayatı kendi akışı içinde bölüp parçalamadan, didaktik olmadan bir bütün olarak veren bir metindir. Bizi çocuklara uzun ve sıkıcı gelecek açıklamalar yapmaktan kurtarır ve çocukların sezgisel kavrayışlarının yolunu izlememizi sağlar. Ayrıca kitap, çocukların okudukları üzerinde düşünme ve tartışma alışkanlıklarını, dili kullanmadaki başarılarını geliştirmeye yardımcı olmak amacını taşımaktadır. Üzerinde düşünmeye çalışılmadan yapılan okumalardan bir yarar sağlanamaz. Metin üzerinde tartışma açmak, o metin üzerinde düşünmenin ve o metni anlamanın en verimli yoludur. Burada Sokrates’in “Bilgi Öğretilemez ancak birlikte araştırarak elde edilir.” sözünü hatırlamalıyız.
Okuduğunu anlatmak ise farklı bir etkinliktir. Öğretmenler çoğu zaman öğrencilerine bir konuyu nasıl anlatacaklarını düşünürken o konudaki kendi eksikliklerini tamamlarlar. Öyleyse okuma ve okuduğu üzerine konuşma, ezbere dayanmayan bir eğitimin vazgeçilmez ögeleridir. Öğrencilerimizin mantıksal bir düzen içinde tartışma yapabilmesi; karşılaştırmalar yaparak benzer ve farklı ilişkileri keşfetmeleri; benzetmeleri, eğretilemeleri ve benzeşimleri (analojileri) sorgulamaları, onların ileri yaşlarda karşılaşabilecekleri aldatmacalara karşı donanımlı olmalarını sağlayacaktır.
Bu tür bir çalışma yaparak düşünmeye, ilişkiler kurmaya yatkınlık kazanan öğrenciler, bu derslerde kazandıkları düşünme alışkanlıkları ile okuldaki diğer derslerini okuma ve anlamada, problem çözmede, çeşitli derslerde öğrendiklerinin birbirleri ile bağlantısını kurmada daha başarılı olacaklardır. Çünkü başarısızlığın temel nedenlerinden biri, çocukların okuduklarını anlama konusunda çektikleri güçlüklerdir. Ders kitaplarının dilinin de çocuklara çok yardımcı olduğunu söylemek ne yazık ki zordur. Çoğu zaman bir çocuğun matematik dersindeki başarısızlığının nedeni bile budur. “Çocuklar için Felsefe” eğitiminin başlıca amacı, çocukların kafalarına duvar örmeden, onların özgür düşünen bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Bu kitap da söz konusu amaca ulaşmak yolunda bir çaba olarak anlaşılmalıdır. Bu kitap kimler için hazırlandı? Elinizdeki kitap, Küçük Prens öyküsünden hareket ederek felsefî düşünme yolunda bir yolculuğa çıkmak isteyen, 13-15 yaşlarındaki çocuklarımız düşünülerek hazırlandı. Felsefe söz konusu olunca yaş sınırlandırması yapmak biraz zordur. Özel ilgi ve yeteneği olan çocuklar için bu yaş aşağı çekilebileceği gibi bu yaşın üstünde olan gençler hattâ erişkinler de bu kitaba ilgi duyabilirler. 13-15 yaş grubu için geliştirilmiş bir program olmaması bu alanda bir boşluk yaratıyordu. Bu nedenle kitap geniş kitlelere ulaşmak amacını taşıyor. Felsefeye ilgi duyan bu yaştaki Öğrencilerin bulunduğu okullarda, eğitsel çalışmalar yapmak isteyen felsefe öğretmenlerine ya da felsefeye ilgi duyan Türkçe öğretmenlerine ve kendi başına bir şeyler öğrenmek isteyen öğrencilere ve hattâ bu çocukların ana babalarına sesleniyor.
Bu kitabı kimler destekledi? Bu kitabın oluşma koşullarını hazırlayan ve bana çalışmak için güç veren Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı, sayın hocam ioanna Kuçuradi’dir. Beni, “Çocuklar için Felsefe” alanında çalışmaya başlatan, Türkiye Felsefe Kurumunda, bu birimi kurarak bana çalışma olanağı sağlayan odur. Ayrıca her zaman Küçük Prens’in insan hakları eğitimi için harika bir kaynak olduğunu söyleyerek bu öyküyle daha yakından ilgilenmemi sağlamıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu yuvalarında yaptığım uygulamalarda çocuklardan çok şey öğrendim. Uzun yıllar felsefe öğretmenliği yaptığım hâlde, “Çocuklar için Felsefe” çalışmalarına başladıktan sonra öğrendiklerimden liselerde verdiğim derslerde çok yararlandım. Bu kitabı hazırlarken emeğini hiç esirgemeyen edebiyatçı ve dil uzmanı dostum Oya Adalı, olumlu eleştirileriyle bana yardımcı olmuştur. Kitabın kusurları ise bütünüyle bana aittir. Başta yukarıda andığım kişi ve kurumlar olmak üzere, hiç yakınmadan günlerce çalışmama olanak tanıyan ve beni her yönden destekleyen eşime de teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kitap, temelde 10-12 kişilik bir öğrenci grubu ile felsefî bir formasyonu bulunan bir öğretmenin okullarda ve felsefe kulüplerinde kullanması için düşünülmüştür. Bununla birlikte grup çalışmalarında kullanılacağı gibi bireysel çalışmalarda da kullanılabilir: I. Grup çalışmasında Bu çalışma, felsefî formasyona sahip bir öğretmen yönetiminde ve 10-12 kişilik gruplarda uygulanmalıdır. Grup çalışmasında kitaptaki açıklamaların dersten önce öğrenciler tarafından okunmamasını sağlamak gerekir. En doğrusu kitapları dershanede bulundurmaktır. Alıştırmalar yapılacağı zaman kitaplar dağıtılır. II. Bireysel çalışmada Grup tartışması yapma olanağının bulunmadığı durumlarda, çocuk öyküden bir bölüm okur, sonra bu kitaptaki o bölümle ilgili açıklamaları okuyarak sorular bölümünü yanıtlamaya çalışır. İlgisini çeken konular hakkında çevresindekilere bazı sorular sorabilir. Çocuğun eğitimiyle ilgilenen yetişkin, soruyu hemen yanıtlamaya girişmemelidir. Uygun davranış, çocuğa uygun sorular yönelterek, o sorunun yanıtını kendisine buldurmak, mutlak ve değişmez doğrular olduğu izlenimi vermekten kaçınmaktır. Amacımız, çocuğun merak ve ilgisini yitirmeden araştırmayı sürdürmesini sağlamak olmalıdır. Kuşkusuz 10-12 kişilik gruplarla ve felsefe formasyonuna az çok sahip öğretmenlerle yapılacak tartışmaların yararı bireysel çalışmalara göre ölçülemeyecek kadar verimli ve faydalıdır. Öğrenci seçimi ve grup düzeni
• Öğrenci sayısı
Her grup 10 kişiden az, 15 kişiden fazla olmamalıdır. Kişi sayısının az olduğu gruplarda, farklı fikirler daha zorlukla ortaya çıktığı için öğrencilerin birbirlerinden bir şey öğrenebilmesi zorlaşır, fazla olduğu gruplarda ise öğretmen yeterince söz hakkı veremediği için öğrencinin ilgisi dağılır.
• Öğrenci seçimi
Öğrencilere yapacağımız işin önemi, niteliği, bir örnek dersle tanıtılabilir. Öğrenciler “felsefe kulübü” adı altındaki bu etkinliğe kendileri isteyerek ve öğretmen tarafından sözlü görüşme sonucunda seçilmelidir. Bu öğrenciler, okuyan, araştırmayı seven, kendi görüşleri ve düşünceleri olmasından hoşlananlar arasından seçilmelidir.
• Dershane
Dershane havasından uzak, ferah, sevimli, öğrencilerin yuvarlak bir masa etrafında, birbirlerinin yüzlerini görebilecek şekilde oturabilecekleri bir oda ya da salon olmalıdır. Öğretmen de bu grubun bir elemanıdır, oturduğu yer de bunu göstermelidir. Bu nedenle Öğrencilerin arasında oturur. Öğretmenin rolü “Çocuklar için Felsefe” çalışmalarında öğretmen, öğretici olmaktan çok bir tartışma yöneticisi durumundadır. Bilgisi ile öğrenciler üzerinde bir otorite kurmaya çalışmaz. O, bütün doğruları elinde bulunduran biri değildir. Eğer öğretmen beklediği yanıtı ya da fikrini öğrencilere belli ederse, çocuklar hemen onun düşüncesini kabul edip o konu üzerinde kafa yormayı bir kenara bırakırlar. Oysa yapmak istediğimiz, belli sonuçlara ulaşmaktan ya da problemleri çözmekten çok bunlara hangi yollardan ulaşabileceğimizi bulmaya çalışmaktır. O nedenle alıştırmalara bir cevap anahtarı verilmemiştir. Her alıştırmanın mutlak doğru bir cevabı olmasından çok tartışmalara yol açması yeğlenmiştir.
Uygulamalar
Okuma, tartışma ve yazma arasında devamlılık sağlanmalıdır. Bu devamlılığı sağlamanın yolu, çocuğun gittiği yolda beraberce yürümekten geçer. Uygulama sırasında, çocuğun konuştuğu günlük dilden çok uzak olmayan bir dil kullanarak dilin dünya ile ilişkisine ağırlık veren, açıklama yerine anlamayı yeğleyen bir yol izlemek gerekir. Böylece çocuklarda çok yakındığımız okuma alışkanlığı eksikliği daha kolay aşılabilir. Çocuklarla yapılan tartışma sırasında, uygun yerlerde çocukların düşünceleri ile mitoloji, yazınsal metinler, bilim, felsefe arasında bağlantı kurma fırsatları kaçırılmamalıdır. Bu nedenle her bölümün başında öğretmenin yararlanacağı açıklamalar vardır. Bu açıklamalar aynı zamanda bireysel olarak çalışan öğrencilere ve ana babalara da yararlı olacaktır. Bir ders iki bölümden oluşur.
1. Okuma ve metin üzerinde tartışşma (40 dakika)
Öğretmenin tartışmaları yürütürken kullandığı yöntemi Sokratik yöntem olarak nitelendirebiliriz. Ancak Sokratik yöntemden farklı olarak sorular tartışmayı yöneten öğretmen tarafından değil, öğrenciler tarafından sorulur. Bunu sağlamak için şöyle bir yöntem izlenir:
• Okuma
Önce “Küçük Prens”ten bir bölümü öğretmen okur. Öğrenciler ellerindeki öykü kitabından izlerler. Daha sonra ikinci okumada her öğrenci sırayla bir tümce ya da bir paragraf okur. Böylece öğrencinin metne daha dikkatle odaklanması sağlanmış olur. Üçüncü işlem anımsayabildikleri kadarıyla bölümün bazı öğrenciler tarafından canlandırılmasıdır. Amacımız metnin tam olarak anlaşılmasını sağlamaktır.
• Soru sorma
Öğrencilerden okudukları parçayla ilgili sorular üretmeleri istenir. Bu sorular, parçanın değindiği ya da parçanın onlara düşündürdüğü bir problemle ilgili olabileceği gibi bilmedikleri ya da tartışmak istedikleri bir sözcük ya da deyim de olabilir. Burada önemli olan öğrencinin soru biçiminde bir tümce kurabilmesidir. Başlangıçta bu, öğrencilere biraz zor gelebilir, onların söylediklerinden çok fazla ayrılmadan ufak tefek yardımlarda
bulunmak gerekebilir. Ama öğrenciler, zamanla soru sormada ustalaşacaklardır. Her öğrencinin sorusu, soranın adı da yanına eklenerek tahtaya yazılır. Bu, hem onların kendilerine güvenmelerini sağlar hem de tartışmaya başlarken soru yöneltilecek öğrenciyi belirler. Tekrarlara izin vermeden belli sayıda soruyu (5-10) yazdıktan sonra oylamaya geçilir. Öğrencilerden tartışmaya başlamak için en elverişli ya da en iyi biçimlendirilmiş
soruları saptamak üzere soruları oylamaları istenir. Her öğrenci birden fazla soruya oy verebilir. Soruların aldıkları oylar yanlarına yazılır.
• Metin üzerinde tartışma
Tartışmaya mantıksal bir zorunluluk yoksa en çok oy alan sorudan başlamak gerekir. Soru, ilk önce soruyu sorana yöneltilir. Çünkü bir soru soran öğrencinin, sorguladığı konuda bir problem görmüş olduğunu, en azından o konu hakkında bir fikri bulunduğunu varsaymak gerekir. Aldığımız yanıtlar üzerine sorulan sorular, Öğrencinin yeni fikirler üretmesini sağlamalı ve eğer varsa çelişkilerini buldurmaya yönelik olmalıdır (Sokratik yöntemde olduğu gibi). Öğrenci ile diyalog mümkün olduğu kadar sürdürüldükten sonra söz almak isteyen diğer öğrencilere geçilmelidir. Böyle bir tartışmayı yönetmek, bir öğretmen için her zaman kolay değildir. Öğrencilerin birbirlerini dinlemelerini sağlamak, diyaloğu öğretmen-öğrenci biçiminden çıkararak öğrencilerin birbirlerine yönelmelerini sağlayacak biçimde yönlendirmek, bu arada tartışmada ortaya çıkan doğru belirlemelerin yitip gitmemesini sağlayacak derleyip toparlamalar yapmak da gerekir.
Bu tür bir çalışma aşağı yukarı 40 dakika sürer. Onu izleyen derste alıştırma ve tartışma konularına geçilir. Bu dersin sonuna kadar öğrencilerin önünde kitabın kapalı durumda olması uygundur. Elinizdeki kitap hem öğretmen için yol gösterici bir araçtır hem de öğrencilerin dil ve dünya üzerinde düşüncelerini geliştirmelerini sağlayacak alıştırma, tartışma ve yazma konularını içerir. Alıştırmalar ve tartışma konuları metnin mantıksal düzenine bağlı olarak karışık verilmiştir. Yazma konuları bölüm sonunda seçmeli olarak düzenlenmiştir.
2. Alıştırmalar-tartışşma konuları-yazma konuları (40 dakika)
• Alıştırmalar
Alıştırmaların sınıfta kısa bir süre verilerek öğrenci tarafından kitap üzerinde yapılması istenir. Her sorunun yanıtı bir öğrenciye okutulabilir. Her soruda verilenden farklı bir yanıt olup olmadığı da sınıfa sorulur. Eğer varsa kime hak verildiği belli edilmeden bir tartışma ortamı yaratılır. Tartışma yine de sonuçlanamazsa, çok büyük bir sakınca yoksa, durum “Bunu biraz daha düşünelim.” diyerek ortada bırakılır. Öğretmenin her şeyi bilen kişi olarak görünmesi sakıncalar doğurur. Bu, tartışma bölümlerinde de uymanız gereken bir kuraldır.
• Tartışmalar
Önce tartışma kavramı üzerinde durularak, tartışmanın bir fikri başkasına kabul ettirmek olmadığı, amacın bir konu üzerinde aydınlanmaya çalışmak olduğu, bunun da ortaklaşa bir çabayı gerektirdiği anlatılır. Söz konusu olan yenmek ya da yenilmek değildir; başta savunulan görüşlerden daha sonra vazgeçmek ya da değiştirmek kötü değil, olumlu bir davranıştır. Kuşkusuz bu, kişinin ilk darbede geri çekilmesini önermekanlamına gelmez, ancak rasyonel davranabilme alışkanlığı edinmek için çok önemlidir. Eğer zaman yeterli değilse, her öğrencinin tartışmak istediği soruların yanına işaret koydurmak yoluyla en çok oy alan soru saptanarak tartışmaya ondan başlanabilir. Tartışmalarda daha çekingen ya da daha az konuşan öğrencilere öncelik vermek, hemen soruyu yanıtlayacağı düşünülen öğrencileri sona bırakmak yararlı olur. En başarısız olanların, en ufak başarılarını gözden kaçırmadan onları övmek ve yüreklendirmek gerekir. En beğenilmeyen yanıtlara bile hoşgörülü yaklaşılmalı, onun içinden, üzerinde durulmaya değer bir fikir bulup öne çıkartılmalıdır.
• Yazma konuları
Okuma, konuşma ve yazma bir bütündür. Kendini geliştirmek yazmakla mümkündür. Bir konuda bir yazı geliştirmek, tekrar tekrar yazmayı gerektirir. Yazma çalışmalarında öğretmen, her bölüm sonunda hiç değilse bir öğrencinin yazısını, eleştirilerini onunla tartışarak göstermeli, yeniden yazması için onu yüreklendirmelidir. Bu, öğretmenin çok zamanını alan bir iştir, ama başarı sağlamanın da temel koşuludur. Yazma konuları, kitabın felsefe etkinliğine en çok hizmet eden bölümleridir. Filozoşardan yapılan alıntılarda öğrencilerin anlamasını kolaylaştırmak için bazı kısaltmalara ve yalınlaştırmalara gidilmiştir. Daha ileri düzeyde çalışma yapmak isteyen öğrencilerin bu kaynaklara yönelecekleri düşünülebilir. Sınıf düzeyinde bu konulardan biri seçilerek o problemle ilgili bir deneme yazmaları istenir ya da programın akışına göre bir ders saati buna ayrılabilir. Montaigne, Nermi Uygur, Ferit Edgü vb. deneme yazarlarından örnekler okunarak deneme yazma isteği yaratılabilir. Yazacakları denemelerde ele alınan konuları; tarihten, toplumdan, mitolojiden, edebiyattan, sanattan, sinemadan ve günlük yaşamdan örneklerle desteklemeleri istenir. Yazılarda bu tür referanslar aranacağını, mantıksal bir düzen içinde ve özgün bir yazı beklendiğini belirtmeniz yararlı olur. En başarılı deneme sınıfta okunur, okul panosuna asılır ya da varsa okul gazetesinde yayımlanması sağlanır.