CAN DÜNDAR, 16 Haziran 1961’de Ankara’da doğdu. 1982’de AÜ, SBF Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1986’da İngiltere’de London School of Journalism’i bitirdi. 1988’de, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde Siyaset Bilimi dalında yüksek lisansını tamamladı. 1996’da aynı bö- lümde doktora derecesi aldı. 1979’dan beri gazetecilik, belgesel yapımcılığı, TV programcılığı, 2015’ten beri Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmenidir. Kitapları: Demirkırat (M.A. Birand ve B. Çaplı’yla birlikte, 1991), Sarı Zeybek (1994), 12 Mart: İhtilalin Pençesinde Demokrasi (M.A. Birand ve B. Çaplı’yla birlikte, 1994), Gölgedekiler (1995), Hayata ve Siyasete Dair (1995), Yağmurdan Sonra (1996), Ergenekon (Celal Kazdağlı’yla birlikte, 1997), Yârim Haziran (1998), Benim Gençliğim (1999), Köy Enstitüleri (2000), Nereye? (2001), Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor: Salih Bozok’un Anıları (2001), Uzaklar (2002), Yükselen Bir Deniz (2002), Savaşta Ne Yaptın Baba? (2003), Bir Yaşam İksiri: Dr. Nejat F. Eczacıbaşı (2003), Mustafa Kemal Aramızda (Ülkem Özge Sevgilier’le birlikte, 2003), Büyü- lü Fener (2003), Duvar (Ege Dündar’la birlikte, 2003), Yıldızlar (2004), Sedat Alp: İlk Türk Hititoloğun Yaşam Öyküsü (Fatma Sevinç’le birlikte (2004), Kırmızı Bisiklet (2005), Nâzım (2005), İlk Durak-İETT (Nebil Özgentürk’le birlikte, 2005), Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç I. (2006), Yüzyılın Aşkları (2006), Karaoğlan (Rıdvan Akar’la birlikte, 2006), İsmet Paşa (Bülent Çaplı’yla birlikte, 2006), Yakamdaki Yüzler (2007), Ecevit ve Gizli Arşivi (Rıdvan Akar’la birlikte, 2008), Ben Böyle Veda Etmeliyim: İsmail Cem (2008), Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç II. (2008), Mustafa (2009), Anka Kuşu (2009), Lüsyen (2010), Canım Erdalım Sevgili Babacığım (2011), Aşka Veda (2012), Birand: Bir Ömür, Ardı- na Bakmadan (2012), Abim Deniz (2014).
Önsöz ………………………………………………………………………………..13
BİRİNCİ BÖLÜM
“Hürriyetin Kâbesi”………………………………………………………..19
Şiir ve İhtilal…………………………………………………………………23
Yasak Bir Sözcük: “Vatan” ……………………………………………….26
“Sarayı Başına Yıkmadıkça Rahat Yok!”……………………………..30
Vatan ve Hürriyet………………………………………………………….35
Yaşasın Hürriyet! …………………………………………………………..38
“Sarık Saran Hafiyeler”……………………………………………………44
Devrimin Anavatanında………………………………………………….49
Selanik için Gözyaşları……………………………………………………52
İKİNCİ BÖLÜM
“Benim İhtiraslarım Var”…………………………………………………57
Cehennem Romanları ……………………………………………………62
Çadırdaki Kütüphane …………………………………………………….64
“Cumhuriyet… Bir Gün Mutlaka…” …………………………………73
“Ruhum İsyan Ediyor” …………………………………………………..75
Anadolu Çağırıyor…………………………………………………………80
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
“Milli Bir Sır!..”……………………………………………………………..85
Askerliğe Veda………………………………………………………………88
Köprüler Atılıyor …………………………………………………………..93
“Rousseau gibi…” …………………………………………………………..95
Toplum Sözleşmesi………………………………………………………..99
“İsyanla Alınan Egemenlik İade Edilemez”……………………….101
“…Bazı Kafalar Kesilecektir!..” ……………………………………….106
Cumhuriyet’e Doğru ……………………………………………………108
“Hükümet Şekli Cumhuriyet’tir!”…………………………………..110
Satranç Başlıyor…………………………………………………………..116
Kriz Tırmanıyor…………………………………………………………..118
Muhalefet Toplanıyor …………………………………………………..120
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kartal Yuvası Bozulacak mı? ………………………………………….127
“Bana Bir Saat İzin Verin, Krizi Çözeyim!..”……………………..131
Meclise Bomba Düşüyor……………………………………………….134
“Kelimelerle Oynamayalım? Bu, Cumhuriyet’tir!..”…………..137
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal……………………………………..141
Sonra Neler Oldu?……………………………………………………….144
Sokakta ………………………………………………………………144
Basında……………………………………………………………….145
Sarayda ………………………………………………………………146
Muhalefette ………………………………………………………..147
Kaynakça…………………………………………………………………………..149
Atatürk’ün Hazırlattığı
Türkiye Cumhuriyeti İlk Anayasa Taslağı
Cumhuriyet’in Kuruluş Senedi……………………………………………..157
“Artık bugün demokrasi düşüncesi daima
yükselen bir denizi andırmaktadır.
20. yüzyıl birçok zorba hükümetlerin
bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”
Mustafa Kemal Atatürk, 1930
Önsöz
Yükselen Bir Deniz’in çalışmaları Cumhuriyet’in 75. yıldönümü vesilesiyle başladı. Farklı bir cumhuriyet belgeseli yapmaya çalışıyorduk. Okul kitaplarında, Atatürk’ün 28 Ekim gecesi Çankaya’daki sofrasında dostlarına, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz,” dediği yazılıydı. Gerçekten her şey bu kadar basit mi olmuştu? Aniden ilham mı gelmişti? Birinden ya da bir şeyden mi etkilenmişti? Bu sonucu hazırlayan koşullar nelerdi? Tatillerde tarlada karga kovalaması dışında ayrıntılarını bilmedi- ğimiz çocukluk döneminden onda ne tortu kalmıştı? Nasıl bir şehirde, ne tür bir çevre içinde büyümüştü? Mahallede komşuları, okulda en yakın arkadaşları kimlerdi? Hocaları arasında, “Benim adım da Mustafa, seninki de…” diyen adaşı dışında kayda değer özelliği olan kimse yok muydu? Hangi kitapları okumuş, hangi yazarları, hangi şairleri beğenmişti? İstanbul’u ilk kez ne zaman görmüş, yurtdışına ilk kez ne zaman çıkmış, ilk operayı nerede izlemiş, gördüklerinden nasıl hareketlenmiş, imparatorluğun sefil yüzüyle ne zaman, nerede tanışmıştı? Yaşamında hangi sahneler onun hafızasında derin izler bırakmış, kişiliğine imza atmıştı? Kadınların özgürleştirilmesinden, tesettürün kaldırılmasına, Latin harflerine geçilmesinden, şapka giyilmesine dek sonradan yapacağı reformların tohumlarını atan olaylar nelerdi? Bu birikimler dışında düşünce serüveninin Cumhuriyet’e doğru yönelmesinde tesadüflerin, ihtirasların, rekabetin payı var mıydı?
Bu yolda her şeyden umudu kestiği, çaresizliğe düştüğü, yıldığı, kızdığı, ağladığı, korktuğu anlar olmuş muydu? En kanlı savaş meydanlarında bile yanından ayırmadığı kitaplarda neler yazıyordu? Bu kitapları okuduktan sonra gece not defterine neler karalıyordu? Cumhuriyet fikriyle ne zaman karşılaşmıştı? Nasıl olmuş da kendisinden önce Cumhuriyet’e gönül verenlerin ya da Anadolu’ya geçenlerin bir adım önüne çıkabilmiş; sonra nasıl olmuş da yakın çevresinde saltanata bağlı bunca insana rağmen Cumhuriyet’i ilan edebilmişti? Cumhuriyet’i anlayabilmek, biraz da bu sorulara cevap bulmaktan ve Mustafa Kemal’in düşünce serüvenini kavrayabilmekten geçiyordu.
***
Kapsamlı bir araştırmaya giriştik. Halen müze olan Cumhurbaşkanlığı Köşkü Kütüphanesi’ne ve Anıtkabir Kitaplığı’na girdik. Genelkurmay’daki, ATASE’deki, Türk Tarih Kurumu’ndaki not defterlerine, günlüklerine, mektuplarına ulaştık. Hangi kitabı ne gün okuduğunu, okurken hangi satırların altını çizdiğini, yanına ne gibi notlar aldığını inceledik. Bütün bunlarda, ileride yapmayı tasarladıklarının ipuçları vardı. Cumhuriyet fikrinin onun zihninde hangi koşullarda, nasıl doğup şekillendiğini, o hedefe nasıl kilitlenip sonuç aldığını belgeledik.
***
Yükselen Bir Deniz’de bana omuz veren çok sayıda insanın emeğine teşekkür borçluyum. Mülkiye’de İnkılap Tarihi dersi veren ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu” başlıklı bir tez yazan, dostum Faruk Alpkaya, danışmanımız olarak hep yanı başımızdaydı. En zorlu aşama olan araştırmayı Soner Sevgili, Tannur Arat, Serhat Özkan ve Yusuf Kenan Beysülen büyük sabır ve titizlikle yaptılar. Nazan Gezer, baştan sona çalışmanın her aşamasında yılmadan çalışarak imdadımıza yetişti. Kitapta göreceğiniz çoğu fotoğrafı, aynı zamanda ekibimizin kameramanı olan Murat Özcan çekti.
Bu kitabın yazılış aşamasında İmge Kitabevi Yayınları’nın sahibi Refik Tabakçı, “Yükselen Bir Deniz”in kitaplaşması için hem beni yü- reklendirdi hem her imkânı önümüze serdi. Yazıişleri Müdürü Hasan Tahsin Benli, günler ve geceler boyunca kitabın her sayfasına, her satı- rına hem fikir hem emek verdi. Ve eşim Dilek, kimi zaman fikir vererek, kimi zaman eleştirerek hem emeği hem sabrıyla hep yanımda oldu. Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay yetkilileri, Müze Köşk ve Anıtkabir Atatürk Kütüphanesi’nin çalışanları, Türk Tarih Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi ilgilileri, TBMM Kütüphanesi ve Milli Kü- tüphane Müdürlüğü personeli ile Kültür Bakanlığı gerek belgelere gerek mekânlara ulaşmamızda yardımlarını esirgemedi. Umuyorum bütün bu yardım ve destekler sayesinde, Cumhuriyet’e giden yolu hakkınca sergileyebilmişizdir.
CAN DÜNDAR Ekim 2002
BİRİNCİ BÖLÜM
“Hürriyetin Kâbesi”
Selanik 1881
Selanik…
Osmanlı Avrupa’sının kalbi…
Balkanlar’ın en işlek liman kenti…
Deniz ve demiryollarıyla Avrupa’ya bağlanan bir ticaret
merkezi…
O yollar ki, Selanik’e Batı’dan sadece en yeni malları değil,
en yeni fikirleri de taşırdı.
O yüzden Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’nda özgürlükçü
fikirlerin en erken yeşerdiği ve en çabuk geliştiği il oldu.
19. yüzyıl biterken şehirde 45 bin Yahudi, 30 bin Türk, 10 bin Rum yaşıyordu. Tek bir medrese vardı ama imparatorluğun ilk işçi sendikası orada kurulmuştu. Onlarca gazete ve dergi yayımlanıyor, sol hareketler muhalefet bayrağını ilk kez Selanik’ ten dalgalandırıyordu. Selanik’in simgesi, limanın açıklarında ışıldayan bir beyaz kuleydi. II. Abdülhamid, eskiden hapishane olarak kullanıldığından “Kanlı Kule” adı verilen bu yapının kötü şöhretini silmek için onu beyaza boyatmıştı. O gün bugündür adı, Beyaz Kule’ydi. Dönemin heyecanlı subayları bu kulenin çevresindeki kulüplerde buluşur, ateşli konuşmalar yapardı. Kulenin baktığı Olimpos Meydanı’ndaki gazinolarda yedi milletten insan bir araya gelir, kadınlı erkekli içer, eğlenirdi. O dönem imparatorluğun hemen hiçbir yerinde bu kadar geniş bir hürriyet yoktu.
….