Zamanın birinde bir sürü hayvana ev sahipliği yapan bir çayır varmış. Bu çayırın tam ortasında bir göl, gölün de tam ortasında büyük bir yaprak üzerinde bir kunduzun evi varmış.
Bu küçük kunduzun adı Kuyruk’muş. Kuyruk evini çok sever, sık sık çevredeki arkadaşlarını da evine davet edermiş. Arkadaşlarının arasında en sevdiği ise adı Dişlek olan küçük bir sincapmış.
Bir gün Kuyruk, Dişlek’e bir şaka yapmaya karar vermiş. Planlarına göre sincap Dişlek’in üzerinde olduğu dalı kemirecek ve onu korkutacakmış. Tabi ki düşmesine izin vermeyecek aşağıda onu yakalamak için bekleyecekmiş.
Planını gerçekleştirmek için Dişlek’in yanına gitmiş, o bir fındığı kırmakla uğraşırken dalı kemirmiş ve yavru sincabın korkmasını sağlamış. Ama planları yolunda gitmemiş çünkü gücü, Dişlek’i yakalamaya yetmemiş ve ikisi birden yere düşmüşler. Çevrede onları izleyen arkadaşları ikisine birden kıkır kıkır gülmüşler.
Dişlek ilk önce Kuyruk’a kızsa da kunduzun yerde yuvarlandığını görünce yumuşamış ve gülmeye başlamış. “Sen görürsün Kuyruk, sana öyle bir şaka yapacağım ki gerçekten çok korkacaksın.” demiş.
Aradan günler geçmiş, olaylar unutulmuş herkes keyifle çayırda yaşamaya devam etmiş. Ancak bir gün Kuyruk uyurken üzerinde yaşadığı yaprağın hareket ettiğini hissetmiş. Aslında kalabalık bir sıçan sürüsü tarafından kaçırılıyormuş ama Kuyruk bunun farkında değilmiş. O Dişlek’in yaptığı bir şaka olduğunu düşündüğü için hiç korkmamış ve uyumaya devam etmiş. Gölün etrafından hayvanlar Kuyruk’u uyarmak için çok seslenmiş ama küçük kunduz bunların hiç birini duymamış.
Kuyruk gözlerini açtığında kendini bir sıçan deliğinde bulmuş, her yer çok karanlıkmış ve kunduz karanlıktan çok korkarmış. “Dişlek yeter artık, hiç komik değil.” diye bağırıp durmuş ama hiç kimse cevap vermemiş.
Dişlek ise arkadaşı için çok endişeli bir şekilde yola çıkmış ve onu kurtarmak için neler yapabileceğini düşünmeye başlamış.
Bu sırada Kuyruk etraftan garip sesler duymaya başlamış. Ardından karanlıkta kırmızı kırmızı gözler görmüş, gözlerin sayısı giderek artmaya başlamış ve içinde bulunduğu durumun bir şaka olmadığını o zaman anlamış.
Kuyruk bu sefer “Dişleeeek lütfen sesimi duuuy.” diye seslenmeye başlamış ve başarmış da 1 saatlik seslenmenin sonunda yavru sincap Kuyruk’un sesini duymuş ama ona cevap veremezmiş. Çünkü sıçanların ne kadar büyük olduğunu gözleriyle görmüş. Bunun üzerine aklına bir fikir gelmiş. Ağaçlardan toplaya bildiği kadar fındık toplayacak ve gizlice sıçan yuvasına yakın bir yere dizecekmiş. Sıçanlar onları yerken de Kuyruk’u kurtarmayı düşünüyormuş.
Planını uygulamaya başlamış çok çok çook fazla fındık toplamış. Çok yorulmuş ama durmamış, bir dağ büyüklüğünde fındığı üst üste yığmış ve sincapların yuvalarından çıkmasını beklemiş. Evet tahmin ettiğiniz gibi plan işe yaramış. Sıçanlar yuvayı teker teker boşaltmışlar. Herkesin çıktığından emin olunca hemen dalmış yuvanın içine.
Karanlıkta uzun süre yol aldıktan sonra, Kuyruk’un ağlayan sesini duymuş. “Kuyruuuuk ağlama ben geldim.” diye seslenmiş.
Kuyruk, Dişlek’in sesini duyduğuna çok sevinmiş. “Buradayım, buradayım.” diye cevap vermiş.
Dişlek, Kuyruk’u en sonunda bulmuş ve kapatıldığı kapıyı son gücüyle kemirmeye başlamış. Kuyruk da ona katılmış çünkü tek kişi bunu asla başaramazmış.
Bir süre sonra kapıyı kırmayı başarmışlar ve hızlıca çayıra geri dönmüşler. Bu olayın üzerine bütün çayır hayvanları köylerinin etrafına bir koruma duvarı örmüşler ve Kuyruk’a yapraktan yepyeni bir ev yapmışlar.
Kuyruk ve Dişlek ise bir birlerine bir daha asla şaka yapmayacaklarına söz vermiş ve arkadaşlıklarını sonsuza dek mutlu bir şekilde yaşamışlar.