“Smith, romantizmle gerilimi dengelemeyi çok iyi biliyor.”
Pusblisher’s Weekly
Arzular, karanlık çöktükten sonra daha derinden alev alır.
Lena Morrisson gündüzleri, başarma hırsı ile dolu bir yazardır. Geceleri ise Chichago’nun en başarılı erkeklerinden bazılarına eskortluk yapmaktadır. Seks, menüsünde yoktur. Onun işi, seçkin müşterilerine eşlik etmek ve parlak zekâsıyla onların sohbetlerine dahil olmaktır. Lena ek gelir elde etmekten hoşlanmaktadır. Dahası, güzelliğine ve beynine hayran kaldıklarını hissetmeyi sever.
Zengin işadamı Roderick Brand, Lena’yı kendi özel partisi için kiraladığında, aralarında oluşan elektrik Lena’nın hayatındaki en tutkulu geceyi yaşamasına yol açar. Başından geçenlerin akıl almaz oluşuna rağmen, iş ve zevki bir kez daha birbirine karıştırmamaya yemin eder fakat Roderick acımasızdır. Teklifi karşı koyulmazdır: Üç hafta boyunca tüm fantezilerini gerçekleştirecek, karşılığında ise Lena’nın ciddi bir terfi almasını kesinleştirecek bir milyon dolarlık bir bağış yapacaktır.
Lena bu oyunu oynayabilir. Roderick’e en ateşli, en vahşi tutkuları yaşatıp daha fazlası için kıvrandırarak öylece çekip gidebilir. Ancak, iş arzulara geldiğinde kurallar ve kalpler kolayca sarsılabilir. En iyi hazırlanmış planlar bile kimsenin ummadığı biçimde başarısızlığa uğrayabilir.
“Geldik mi?”
Üniformalı şoför, Lena Morrison’ın bakışlarını dikiz aynasında yakaladı. “Beş dakika daha kaldı.”
Lena kafasını sallayıp, MAC rujunu hızlıca dudaklarının etrafında dolandırdı ve gece çantasından çıkardığı küçük aynasındaki yansımasına baktı. Rujunun parlak kırmızı rengi, dudaklarını, bir ağacın aşağı eğilmiş dallarından sarkan olgun mangolar gibi çekici ve davetkâr gösteriyordu. Puslu göz fan ise vahşi, siyah gözlerini ve çıkık elmacık kemiklerini belirgin hale getirmişti. Tutucu iş kıyafetlerinin yerini sırtı açık ve vücut hatlarını saran siyah, seksi bir elbise almıştı. Gerdanında, kulaklarında ve bileğinde elmaslar parıldıyordu.
Milyon dolarlık bir kadın gibi görünüyor, kendini öyle hissediyordu.
Oysaki bu gece gerçek olan tek şey, Chicago’nun en gözde bekârlarından birine, yatında verdiği ihtişamlı partide eskorttuk yapıyor olmasıydı. Roderick Brand, çok uluslu bir enerji şirketinin genel müdürü ve CEO’su idi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde eğitim almıştı. Yalan zamanda, Forbes dergisi tarafından yılın işadamı ilan edilmişti Şirketinin net varlığı 2,4 milyar dolardı.
Lena, elbette araştırmasını yapmıştı. Profesyonel bir eskort olarak, zengin müşterileriyle ilgili araştırma yapmak işinin bir parçasıydı. Onları ne kadar tanır ve anlarsa, ihtiyaçlarını o kadar iyi giderebilirdi.
“İşte geldik.”
Bentley marka limuzin yavaşça süzülerek, 41. Otoyol’un kenarındaki parlak camlı yüksek binanın önünde durdu. Binanın saçaklı girişinde duran kapın, önünü ilikleyerek kibarca selam verdi.
Limuzinin arka koltuğundaki Lena, şoförün araç telefonuyla konuşmasını dinliyordu. Birkaç dakika sonra, şoför telefonu kapatıp dikiz aynasından Lena’ya baktı. “Bay Brand, kısa süre içinde aşağıda olacak.”
Lena gülümseyerek başını salladı. ‘Teşekkür ederim.”
Lena, prensip olarak, müşterilerinin evine asla girmezdi. Pek çoğu, Lena’ya sosyal etkinliklerde kendilerine eşlik etmesi için para ödediğini anlasa da, ondan daha fazlasını bekleyen birileri her zaman olurdu. Elle taciz edilip birkaç uygunsuz teklif aldıktan ve hatta banyoda köşeye sıkıştırıldıktan sonra, müşterilerinin evlerine asla adım atmadığı takdirde profesyonel sınırlarını korumanın daha kolay olacağını anlamıştı.
Sınırlarını koruma ihtiyacı, Lena’nın kalkıp karşı koltuğa geçmesine sebep olmuştu. Müşterileriyle yan yana oturmaktansa karşı karşıya oturduğunda, kendini daha rahat hissediyordu. Bu da elbisesinin yukarı sıyrılması umuduyla bacaklarını süzen müşterileri için harika bir fırsat oluyordu. Lena, umutsuz düşüncelere kapılmıştı. Ya bu geceki müşterisi…
Aniden Lena’nın nefesi kesildi, camdan dışarı bakakaldı.
Şimdiye dek gördüğü en muhteşem adam, binadan çıkagelmişti. En az bir doksan boyunda, kaslı ve geniş omuzlarıyla son derece yapılı bir adam… Lena, siyah papyon takmış sayısız zengin adama eskortluk yapmıştı ama hiçbir erkeği böylesine muhteşem bir smokin içinde görmemişti. Bu akşama dek. Roderick Brand, GQ dergisinin kapağına poz vermiş olsa, ancak bu kadar mükemmel görünebilirdi.
Roderick, bekleyen limuzine yaklaştığında, Lena kendi kendine mırıldandı. Kelimeler ağzından tane tane çıkmıştı.
Aman Tanrım…
Şoför, Roderick’e arka kapıyı açmak için arabadan indi Roderick eğilip karşısındaki lüks deri koltuğa kendini attığında, Lena’nın karnı sıkışmaya başlamıştı.
Göz göze geldiler.
Sanki arabanın içindeki bütün oksijen dışarı çekilmişti, ya da en azından Lena’nın ciğerlerindeki hava. Birdenbire zorlukla nefes almaya başlamıştı.
Birkaç dakika, ikisi de konuşmaya kalkışmadı.
Roderick’in koyu renkli gözleri yüzünde ve vücudunda dolaşırken, Lena da karşılık veriyordu. Utanmıyordu. Gördüğü fotoğraflarından hiçbirisi, Roderick’e hakkını vermiyordu. Roderick, siyah yay gibi kaşları, bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi görünen elmacık kemikleri ve köşeli çenesiyle inanılmaz derecede yakışıklıydı. Ten rengi koyu kahverengiydi ve bu da Lena’ya hiç yemediği çikolatalı tatlıları düşündürüyordu. Fakat asıl ağzını sulandıran şey Roderick’in; tenin tene değmesi, birbirine kenetlenmiş, rahat durmayan dil ve dudaklar, ıslak ve çarşafa dolanmış bir halde birbirine sürtünen bedenler gibi erotik simgeleri aklına getiren dolgun ve şehvetli dudaklarıydı.
Roderick’in dudaklarında sakin bir gülümseme belirdi. Sanki Lena’nın aklından geçenleri gasp ediyordu.
“Merhaba.” Derin, tok sesi en az sahibi kadar seksiydi. “Sen Lena olmalısın.”
Lena gülümsedi. “Öyle olmalıyım, ya da sen yanlış limuzine bindin.”
Roderick bir kahkaha attı. Çıkan boğuk ses tonu, Lena’nın göğüs uçlanru titretmişti. “Espri anlayışın güzel. Bu hoşuma gitti.”
“Sizi memnun etmeyi amaçlıyorum.” Lena da gülüyordu.
“Ah, öyle tabii.” Roderick, Lena’yı yavaşça bir kez daha süzdü mırıldanırken. “Beni çok fazla memnun edeceksin.”
Bu sözler, Lena’nın omurgasından aşağıya yasak bir ürperti inmesine sebep oldu. Bacaklarının arasında bir kasılma başladı. Hissettiği baskıyı gidermek için oturma şeklini değiştirene kadar da bu kasılma devam etti.
“İçecek bir şeyler ister misin?” Lena beklenmedik bir şekilde içki teklifinde bulunmuştu.
Roderick güldü. “İyi olur.”
Limuzinin içinde tamamen dolu bir mini bar vardı. Lena üç zeytinli Dirty Martini hazırlamak için işe koyulduğunda, Roderick onu izledi. Bardağı uzattığında, parmakları birbirine değdi. Damarlarına dolan sıcaklık, Lena’nın tenini karıncalandırmıştı.
“Hımm.” İçkisinden bir yudum alan Roderick mırıldanmıştı.
“Güzel olmuş mu?”
“Çok…” Bardağın üzerinden Lena’nın bakışlarını yakalayan Roderick devam etti. “Nelerden hoşlandığımı iyi biliyor gibisin.”
Lena çekingen bir gülümsemeyle cevap verdi. “Bilmezsem,” dedikten sonra sırtım arkasına yaslayıp devam etti, “işimde iyi olamam.
Ama ben çok iyiyim.”
Roderick’in gözlerinde sıcak ve günahkâr bir ışık parladı. “Ne kadar iyi?”
Lena’nın nabzı yükseliyordu, Roderick’in bakışlarına kilitlenmişti. “Bu soruyu sözle yanıtlamaktan daha fazlasını bilecek kadar iyi…”
Roderick kendi kendine gülüp, alaya bir tavırla Lena’ya kadeh kaldırdı. “Güzel oyun.”
Lena, gülümsüyordu. Belirgin göz kapakları ve kemikli gülümsemesiyle Roderick, Idris Elba’nm erkek kardeşi gibi görünüyordu. Merhamet et.
Roderick içkisini yudumlarken Lena, bakışlarını kadehi tutan eline dikmişti. Parmakları uzun, kalın ve erkeksiydi Testosteron, özgüven ve güç salgılıyor; çalımlı biri olduğunu açıkça sergiliyordu. Özel dikim, pahalı bir smokin ve John Lobb marka ayakkabılarım giymiş, kolundaki Breguet marka altın saatle, lüks limuzinin içinde tam da kendi evindeymiş gibi görünüyordu. Yine de ince bir çizginin ardından yaydığı tehlike, bir tür acımasızlık duygusu Lena’yı o çizgiyi geçerse Roderick Brand’in son derece korkunç biri olabileceğine dair uyarıyordu. Roderick bulunduğu yere, içindeki güneyli kökeninin erdemlerini taşıyan sokak dövüşçüsünün yardımı olmadan gelmemişti.
“Adil görünmüyor.”
Lena’nın gözleri Roderick’in yüzüne takıldı. “Ne?”
“Bu durum. Senin benim hakkımda çok fazla şey bildiğin, ama benim seni yeterince tanımadığım gerçeği.”
Lena neşeyle baktı. “Ne bilmek istiyorsun?”
“İlk olarak, soyadını…”
“Bunu sana söyleyemem.”
“Söyleyemez misin, yoksa söylemez misin?”
“Her ikisi de.”
“Neden?”
Lena gülümsemesini durduramıyordu. “Nedenini biliyorsun. Kurallar böyle.”
“Kimin kuralları?” Roderick kafa tutuyordu. “Senin mi, şirketinin mi?”
Gülmek ve sinirlenmek arasında kalan Lena kafasını salladı. “Her zaman böyle ısrarcı mısın?”
“Kesinlikle.” Sesi son derece alçak çıkıyordu. “Ve bir şeyi ne kadar çok istersem o kadar acımasızca peşine düşerim.”
Bu güçlü, muhteşem adamın, peşine düşmesi fikri Lena’nın ağzının kurumasına sebep olmuştu. Ve yakalarsa ona ne yapacağını düşünmek… Çıplak bedeni, el ve ayaklarından gerilmiş bir halde yatağa bağlı, Roderick’in onu arkasından yakaladığı aklında canlansa da yine merak ediyordu. Yakalarsa ne olurdu?
Zorlukla yutkunarak bu erotik imgeyi aklından silmek için zihnini boşlattı. “Benim hakkımda bilmeniz gereken tek şey. Bay Brand, işimi ciddiye aldığım ve kendimi ihtiyaçlarınızı gidermeye adadığım.” Roderick’in gözlerine dolan imalı parıldamanın ardından, Lena devam etti. “O türden ihtiyaçlar değil. Beni, bu akşam size eşlik etmem için tuttunuz, benim de niyetim bundan ibaret. Ne fazlası, ne eksiği…”
Roderick’in dudakları haylaz bir tebessümle büküldü. “Bu durumda, bir ricam olacak.”
Lena, sormaya korkuyordu. “Nedir?”
“Burada kendimi biraz yalnız hissediyorum. Eminim ki beni yalnız bırakmak gibi bir niyetin yoktur.”
“Elbette yok,” diyerek mırıldandı Lena.
Roderick, koltuğa elini vurarak yanına gelmesini söyledi. “O zaman neden gelip bana katılmıyorsun?”
Lena bunun bir rica olmadığını biliyordu. Bu, emirler vermeye ve kendisine itaat edilmesine alışkın bir adamın güç gösterisiydi. Lena, herhangi birinin şimdiye dek onu reddettiğinden şüpheliydi. Ve gerçek şuydu ki Roderick, Lena’nın şirketine iyi para ödüyordu. Bu yüzden, en azından yanında oturabilirdi. Bu, kendi kendini kontrol etmeyi denemek anlamına gelse bile. Çünkü uzak durması gereken bir adam varsa bu Roderick Brand’di.
“Daha iyi.” Lena’nın yarana gelmesi Roderick’in hoşuna gitmişti. “Gördün mü? Tamamen zararsızım.”
Lena’nın kuşkucu bakışı, Roderick’i güldürmüştü. Her ikisi de biliyordu ki Roderick, bir sonraki yemeği için av peşine düşmüş, kana susamış bir kurt kadar tehlikeliydi.
Roderick, içkisi yanında, arkasına yaslanmış otururken, Lena da pantolonunun kumaşının, kaslı bacaklarını nasıl sardığını izliyordu. Bedeninden yayılan sıcaklığı hissedebiliyordu. Roderick’in parfümünün odunsu, hoş kokusu Lena’nın duygularını ateşliyor, daha da yakınına uzanıp, derin derin içine çekmesi için onu baştan çıkarıyordu. Fakat bir şekilde karşı koymayı başarabiliyordu.
“Pekâlâ,” Roderick konuşmaya başladı. “Ne kadar zamandır bu şirketle çalışıyorsun?”
Lena, bir an tereddüt ettikten sonra, “Üç yıldır,” dedi.
Roderick yavaşça kafasını salladı. “Zandra bana senin yirmi dokuz yaşında olduğunu, iletişim üzerine master yaptığını ve İtalyanca ile Japoncayı akıcı konuşabildiğini söyledi.”
“Doğru.”
Seçkin Arkadaşlar şirketinin sahibi olarak, Zandra Kennedy en nitelikli eskort kızları kiralamak konusunda kendisiyle gurur duyardı. Onun seçtiği kadınlar sadece güzel olmaz, aynı zamanda akıllı ve gösterişli de olurlardı. Politika, dünya meseleleri ve herhangi bir sosyal ya da ticari konu hakkında sohbet edebilirlerdi. Zandra’nın, eskort kızlarından birine para ödeyen zengin müşterileri, kollarına takacak bir şekerden daha fazlasını aldıklarını bilirlerdi. Güzelliklerinin yanında beyinleri ile de kendilerine hayran olunacak arkadaşlıklar aldıklarını.
“Neden Zandra’nın en gözde çalışanlarından biri olduğunu kesinlikle anlayabiliyorum.” Roderick kelimelerini uzatarak konuşuyordu.
Lena bir kaşını kaldırıp, “Sana böyle mi söyledi?” diye sordu.
Roderick güldü. “Bunu inkâr mı edeceksin?”
“Ah, hayır.” Lena alaycı bir ciddiyetle devam etti. “Patronuma yalacı demek, hiç bana göre değil.”
Roderick’in gülümsemesi dudaklarına iyice yayıldı. “Özellikle de senin arkandan o kadar güzel şeyler söylerken.
Lena’nın dudakları büküldü. “Çalışanlarını övmek yoluna başvurduğuna göre, zor bir müşteri olmalısın.”
“Şöyle diyelim. Birazcık, hımmm, ikna edilmeye ihtiyacım vardı.”
“Anladım.” Lena sinsi bir gülümseme takınmıştı. “Sen bakirsin.”
Roderick, yavaşça gülümsedi. “Daha önce hiç eskort arkadaş kiralamamış müşterilerinize taktığınız isim buysa, o zaman evet, ben bakirim.”
Lena’nın karnı titriyordu. “Öyleyse, ben senin için bir ilkim.”
“Sen benim için bir ilksin,” derken, Roderick yavaşça ve şehvetle gülümsüyordu. “Ne kadar şanslıyım!”
Birbirlerine bakarlarken aralarında oluşan hava, birbirleriyle sevişmeyi her şeyden çok isteyen ama bunu yapmamaları gerektiğini bilen iki insanın var ettiği saf ve kavurucu bir enerjiyle çatırdıyordu.
Birkaç dakika sonra. Lena bakışlarını kaçırıp camdan dışarıya bakmaya koyuldu. Limuzin, gecenin bu saatinde bile yoğun olan trafiğin içinde yavaşça şehir merkezine doğru ilerliyordu. Sonunda gidecekleri yere vardılar.
Ne kadar çabuk, o kadar iyi, diye düşünüyordu Lena.