Bayan Thomas Beresford divanın üzerinde oturduğu yeri değiştirerek, sıkıntıyla pencereden dışarı baktı. Dışarıdaki manzara hiç de iç açıcı değildi. Görebildiği yalnızca yolun karşı tarafındaki birkaç apartman dairesiydi. Bayan Beresford esnedi, sonra da iç çekerek, “Bir şeyler olmasını nasıl da
isterdim,” dedi.
Kocası, onu serzenişle süzdü.
“Dikkatli ol Tuppence, senin bu dizginlenemez heyecan tutkun beni korkutuyor.”
Tuppence iç geçirerek, gözlerini kapadı, sanki hayallere dalmıştı.
“En sonunda Tommy ile Tuppence evlendiler,” diye mırıldandı. “Ardından da mutlu bir yaşamları oldu. Altı yıl sonra bile birlikte olmaktan mutluluk duyuyorlar. Ne tuhaf! Her şey insanın kendi
yaşamıyla ilgili olarak düşündüklerinden ne kadar farklı gelişiyor.
“Çok doğru ve anlamlı bir tespit bu Tuppence. Ama orijinal değil. Ünlü şairler, yazarlar ve özellikle de felsefeciler hep aynı şeyi söylemişlerdir. Ayrıca, böyle dediğim için umarım beni
bağışlarsın, ama onların bunu senden çok daha iyi ifade ettikleri de bir gerçek.”
Tuppence, “Altı yıl önce,” diye ekledi. “İnsanın senin gibi bir kocası ve istediğini satın alacak kadar parası olması durumunda, yaşamın muhteşem, dillerden düşmeyen sonsuz bir ezgiden farksız olacağını düşünürdüm. Aynen senin, bu konuda söyleyecek çok şeyleri olduğunu belirttiğin yazarlardan birinin de dediği gibi.”