Baron’u Patrikhane’de edilen yemin öldürdü,
– Yıl 1118… Avrupa’dan İstanbul’a gelen 9 ünlü şövalye Patrik huzurunda bir yemin eder.
– Asırlardır, binlerce Baron’u yaratan veya öldüren karanlık güç bu yeminle vücut bulur. Mart Perşembe günü her hafta olduğu gibi milyonlarca kişi, telaşla işlerini dizinin başlayacağı saatten önce bitirip ekran başına oturdu. Bu, yaklaşık 2 yıldır hayalle gerçeğin arasında heyecanlı bir gidiş-gelişin başlama saatiydi.
Acaba kim?
Türkiye bugüne kadar görmediği bir diziye kilitlenmişti. Evet sonuçta bir senaryo yani hayal ürünü bir dizi idi. Ama, öyle projeksiyonlar yapılıyordu ki, izleyici hayal ile gerçek arasında gidip gidip geliyordu. Dizinin jeneriğinde ‘Olaylar ve kişilerin gerçek olay ve kişilerle alakası olmadığı’ yazılıyordu ama, izleyenler hiç de öyle düşünmüyordu. Yakın tarihte yaşanan, kahramanları kamuoyuna mal olmuş pek çok esrarengiz olayın neredeyse bire bir kopyasını ekrana getiren dizi bittiğinde milyonlarca kişi, hafızaları zorlanmış bir halde oturup seyrettiği olaylardaki ‘Gerçek’ kişi ve ‘olayların’ kim ve neler olduğunu tartışmaya başlıyordu.
Olaylar aynı, Bu tartışma dizinin bittiği birkaç saatle de sınırlı değildi.. Ertesi gün işyerlerinde, kahvelerde, insanlar toplanıyor, ‘Yahu şu batan eroin gemisi ….’nin değil miydi’ veya ‘Yahu şu öldürülen tefeci ‘bilmemne otobanında arabasında infaz edilen Musevi asıllı tefeci değil miydi’ diye ‘Bilgi alış verişinde’ bulunuyordu.
Ya Denktaş; Nasıl bulunmasın ki. Hayal ile gerçek o kadar içiçe geçmişti ki.. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş bile dizide yer alıyor ve milli davamız hakkında en yalın gerçekleri kılıç gibi keskin bir üslupla milyonlarca insanın beynine sallıyordu.