Büyük tarihçi Ahmet Refik’in, Prut Zaferinin (1711) 200. yıldönümünde Osmanlıca yayınlanmış olan “Baltacı ve Büyük Petro” isimli eseri, Mevlüt Faruk İslamoğlu tarafından günümüz Türkçesiyle hazırlanmış ve yayınevimizce 300.yıldönümü hatırasına basılmıştır.
Büyük tarihçi Ahmet Refik’in, Prut Zaferinin (1711) 200. yıldönümünde Osmanlıca yayınlanmış olan “Baltacı ve Büyük Petro” isimli eseri, Mevlüt Faruk İslamoğlu tarafından günümüz Türkçesiyle hazırlanmış ve yayınevimizce 300.yıldönümü hatırasına basılmıştır.
1911 senesi Prut zaferimizin iki yüzüncü yıldönümüdür. Büyük Petro’ya karşı kazandığımız bu parlak zaferin askerlik tarihimizde pek mühim bir şanlı sahife ve galibiyet teşkil ettiği göz önüne alınırsa, bu büyük muzafferiyetin iki yüzüncü senesinde tam bir şevk ve iftiharla değerlendirmemiz gerekir.
Gerçekten bir millet için geçmişine bağlılık, pek büyük bir kuvvettir. Bu güç geleceği düzeltme ve aydınlatmaya yardımcı önemli bir unsur olduğu gibi, parlak ve şerefli günlerin, muhteşem devirlerin zaman zaman hatıralarıyla onun kalbinde yok olmayan bir sevinç bırakacak yegâne vasıtadır.
Özellikle galibiyet zevki her milletin duygu ve geleneklerinde pek kıymetli bir yer tutar. Vatan uğrunda canını feda eden millet fertleri vatan uğrunda kazanılan bir zafer daima saygı ve hürmetle hatırlanır. Yaşadığımız asrın insanlık ve barış üzerine kurulmuş olan düşünce ve prensipleri harp taraftarı duygulara henüz üstünlük sağlayamamıştı. Bugün en barışsever milletler bile vatanlarının şan ve zafer günlerini milletlerine has duygu coşkunluğuyla saygı ve heyecan ifadesiyle anarlar. Binaenaleyh Bultava başarısı Ruslar için ne derece büyük bir önemi haiz ise, Prut Zaferi de biz Türkler için o derece şanlı bir galibiyet sayılmalıdır.
Prut zaferinde kılıç vazifesini tamamıyla yerine getirmiş, fakat siyaset, maalesef devlet işlerine idare etmekten uzak bir bakanın cehaleti ile yapılmıştır. Vezirin cehaleti, hedefi “devletin istikbalini” heder etmiştir. Baltacı ordu idaresinde gösterdiği fıtri dirayeti siyasi işlerde hiçbir şekilde gösterememiştir. Tarihi belgeler tam bir tarafsızlıkla ispat ediyor ki Falçi Anlaşması’nın bütün sorumluluğun III. Ahmet’in bakanı Baltacı Mehmet Paşa’ya aittir. Hatta anlaşmanın maddeleri ve şartları da Baltacı’nın düşünce tarzı ve sosyal terbiyesini göstermeye delil olacak mahiyettedir.
Gerçekten de Osmanlı haremine odun taşıma kabiliyetiyle büyük bir milletin mukadderatını iktidar olarak omuzlarına alma sanatı arasında aşılması mümkün olmayan uçurumlar vardır. Siyasi işler Baltacı’nın idrak edemeyeceği bir saha, ilim ve marifetti. Bu sahada işleri yürütebilmek için Sokullu’nun dirayetine Köprülü’nün uyanıklığına sahip olmak, uzun bir tecrübe ve irfan ile sivrilmek gerekirdi.
Baltacı ise sırf hile ve desiseleriyle işin başına geçmiş, Kavanozlarla Kalaylıkozların düşük arkadaşlığıyla fikirlerini aydınlatmış(!). Aynı okulun terbiyesinde yetişmiş, aynı fikirlerle öne çıkmıştı. Hâlbuki bir milletin mukadderatının geleceğinin idaresi bir kavmin siyasetinin planlanıp başarılı şekilde yürütülmesi büyük bir tecrübe ve zekâya, derin bir uzmanlık ve dehaya lüzum gösterir. Milletler arasında devletin saygınlığını koruyan ve menfaatlerini elde eden en önemli unsurlar; her milletin bilinen sembolünü karakterini şekillendiren zekâlar ve bu zekâların uzman ve deneyimli olmaları hatta hiç olmaz ise diğer milletleri temsil eden zekâlarla aynı seviyede olmaları gerekir. Bu gibi şartlara sahip olmadan başa geçme ihtirasına kapılanlar vatanlarını en açık bir şekilde başarılardan mahrum bıraktıkları gibi kendilerini de pek kötü utançlar içine düşürürler. Bir millet kendisine kötülük edenleri hiçbir vakit unutamaz. Zaman içinde bulunan çevrenin ve baskının tesiri ile bu hataları geçici bir suskunlukla geçiştirir. Fakat tarih vatan adına işlenen bu cinayetleri sonsuza kadar nefretle hatırlar.
Şu küçük eser Prut Zaferinden önceki iç durumlarımızın perişan halini açıklamak ve Prut sahillerinde canlarını feda eden kahraman askerlerimizin adlarını derin bir hürmet ve saygıyla anmaya vesile olmak için hazırlanmıştır. İçindeki bilgiler en emin ve en doğru belgelere dayanmaktadır. Dış işlerimizin ilişkilerini araştırmak için en güvenilir belgelere müracaat edildiği gibi, iç siyasetimizi gözden geçirmek için Divan-ı hümayun kaleminde saklanan basılmamış belgelerden faydalanılmıştır.