Altın Böcek adlı öykünün Amerikan İngilzicesi ile , özgün adı The Gold-Bug’dur. Amerikan edebiyatının büyük öykü ustası Edgar Allan Poe’ye ait olan bu öykünün ilk yayınlanma tarihi ise 21 Haziran 1843 olarak belirtilmektredir.
Daha ziyade fantastik kurgu türündeki öyküleri ile dikkat çeken bir yazar olan Edgar Allan Poe, şiirleri ile de tanınmış ama fantezi edebiyata dair öyküleri ile tüm dünyada tanınmıştır. İçeriğindeki korsanlar, defineler ve altın böcek ile dikkati çeken öykü yazarın ustalığını ve tarzını ortaya koyan önemli eserlerinden biridir.
“Böceği diyorum. Parlak altın renginde, bir ceviz büyüklüğünde sırtının uç kısmına yakın iki simsiyah nokta var ve biri diğerinden daha büyük. Antenleri..Sana sürekli dediğim gibi Efendi Will, böylesini hiç görmedim, diye araya girdi, Jüpiter, Değişik bir böcek, içi dışı, her yeri çok sert, hayatımda hiç bu kadar ağır bir böcek görmedim. Muhtemelen öyledir, Jup dedi Legrand, durumun gerektirdiğinden daha fazla içtenlikle…” (Tanıtım Bülteninden)
Öykü filme de uyarlanmış 1956 yapımı Manfish adlı film de bir hayli ilgi çekmiştir.
KONUSU
Güney Karolina’daki Sullivan adasında yaşayan William Legrand ‘ı altın renkli bir böcek sokmuştur. Bunun üzerine William Legrand, onun hizmetkârı Jupiter’in başına acayip olaylar gelir.
ANAFİKRİ
“İşittiğiniz hiçbir şeye inanmayın ve gördüklerinizin sadece yarısına inanın.”
ÖZETİ
Zengin bir aileden gelmekle beraber serveti olmayan bir adam olan William Legrand, Güney Carolina’nın uzak bir adasında hazine avcılığı yapmaktadır. William Legrand kötü şansı nedeniyle ailesinin servetini kaybettikten sonra bu adanın doğusunda kendisine bir kulübe inşa etmiş ve New Orleans’tan Sullivan Adası’na taşınmıştır.
William Legrand çalılar ile kaplı bu adada hizmetçisi Sullıvan ile gözlerden ırak bir şekilde yaşamaktadır.
William Legrand soğuk bir Ekim günü adanın diğer tarafında iken anlatıcı Legrand’ı ziyarete gelerek kulübesinde onu beklemeye başlar. Legrand kendini ziyarete gelen anlatıcıya adanın diğer tarafında yaşayan Tegmen G. ‘nin yanına gittiğinde üçgen tipli üç siyah noktalı altın renkli bir böceğin kendini soktuğunu söyler. Legrand, anlatıcıya kendisini sokan ilginç böceğin resmini kâğıda çizer. Legrand’ın çizdiği böcek tamamen bir kafatasına benzemektedir ve antenleri de yoktur. Legrand, çizdiği resmin kafatası değil antenli bir böcek olduğu konusunda ısrar etmiş, çizdiği eskizi de çekmecesine kilitlemiştir.
Anlatıcı böceğin zehirli olabileceğinden korkmuş ama Legrand buna aldırmamıştır. Fakat Legrand’ın hizmetliis Jüpiter anlatacıya haber salarak Lengrand’ın garip garip davranmaya başladığını haber verir. Legrand uykusunda altınlardan söz etmektedir. Ancak Legrand anlatıcının endişelerini giderir ve bir keşif gezisi için kendisine ve Jüpiter’e eşlik etmesini ister.
Böylece anlatıcı Legrand ve Jüpiter ile birlikte Tegmen G’ ve böceğin ısırdığı yere kadar giderler. Üç kafadarın yanlarında anlatıcının köpeği vardır ve bu üç arkadaş oraya giderler ellerine tırpan ve fenerle birlikte birkaç eşya daha almışlardır. Tegmen G. Den aldıkları ölü böcekleri alarak uzak bir tepeye çıkarlar. Tırpan ile otları temizlerler. Bir ağacın üzerinde sarkan bir kafatası vardır ve Legland hizmetlisi Jüpiter’e eline bir böcek alıp kafatasının sallandığı dala kadar çıkmasını ister. Legland hizmetçisine kafatasının sol gözünden böceği atmasını ister. Böceğin düştüğü yönden elli adım zıt yöne giderek toprağı kazmaya başlamışlardır.
Çok geçmeden karşılarına, iki İspanyol’un iskeleti, bir İspanyol bıçağı ve altın paralar çıkmıştır. Biraz daha kazı yaptıktan sonra, altın ve mücevherlerle dolu tahta bir sandık ortaya çıkarmışlardır. Define dolu sandığı Legland’ın kulübesine götürürler ve Legland bu defineye nasıl ulaştığını, korsanların şifrelerini ve gizemlerini nasıl çözdüğünü ayrıntıları ile anlatır. Bu ayrıntılar bu öyküdeki olaylardan da özel ve gizemlidir.