Doğru olan nedir senin için, düşünüp durma boşa !
Hangi rota, hangi karar, hangi mavi.Çıkmaz yolların kavşağında otur, dinlen, dinle kendini.Sil beynindeki tüm karmaşayı, nasıl olsa aşk yakalar seni !
İçindeki çocuğu esir etme gözyaşlarına.Yüreğindeki umudu yoğurma zifiri karanlıkla.Acıdır ! Hüzündür ! Arada yoklar insanı.Arada direncini artırır insanın yaşama karşı.Karartma kalbini, sıkma yüreğini, koru kendini ! Bir vaktin bir anında aşk yakalar seni!
HAYAT YAKALAR SENİ
Doğru olan nedir senin için, düşünüp durma boşa..
Hangi rota, hangi karar, hangi mavi… Çıkmaz yolların kavşağında otur, dinlen, dinle kendini..
Sil beynindeki tüm karmaşayı, nasıl olsa hayat yakalar seni!
İçindeki çocuğu esir etme gözyaşlarına.. Yüreğindeki umudu yoğurma zifiri karanlıkla.. Acıdır! Hüzündür! Arada yoklar insanı.. Arada direncini artırır insanın yaşama karşı.
Karartma kalbini, sıkma yüreğini, koru kendini! Bir vaktin bir anında hayat yakalar seni!
Hasrettir.. çekersin! Oysa tepede aynı gökyüzü. Yüzün, bedenin uzaklığı yaralar seni.. Yüreğinin yanında dünya ne kadar da büyükmüş, oturur düşünürsün.. Ne geçen zamandan haberin olur, ne kentteki festivallerden. Beynin uzakta, kalbin uzakta, umutların uzakta!
Tüketme yüreğindeki tüm enerjiyi… Bakarsın bir kentin bir sokağında hayat yakalar seni!
Yokuşlar, mayın tarlaları, sarp geçitler dener insanı.. Hiçbir fikir, hiçbir çare, çare olmaz derdine. Açtığın kapılarda karanlık, yürüdüğün yollarda harabeler, yüzdüğün denizlerde anaforlar yıkar umutlarını. Senin için artık yaşamındaki tüm beyazlar gri, tüm çocuklar ihtiyardır..
Yine de başı dik durmalısın yaşam karşısında, dağ gibi taş gibi…asla unutmaz seni karanlıklarda, hayat yakalar seni!
Yaşarsın tüm karanlıkları.. Ve bir gün kazanırsın içindeki tüm savaşları. Artık dünya daha küçük, artık deniz daha durgun, günler aydınlık, gelecek umuttur. Bir sevinç çığlığı duyarsın derinlerden, bakarsın ki içindeki çocuktur. Yüzünde gülümseme, yüreğinde tebessüm, içinde aşkla bakarsın yaşama.. Hayattır! Her şeyi sunar avuçlarına, iyi kötü gör ister.
Sıkı tut yakaladığın mutluluklarını, kayıp gitmesin avuçlarından kum gibi..
Ve en güzel günlerini onunla paylaşman için, bu sefer hayat bekler seni!
4 MART 2004
KALBİM
Kalbim!
Nasıl ki dünyanın varsa yer çekimi, sen de bul, icat et kalp çekimini… Ve bu çekim asla terk etmesin içindeki yerini..
Kalbim!
Tüm kapılarını kilitle, hüzün girmesin içeri.. uzak tut kendini soğuk kış günlerinden.. Aydınlık, beyaz günlere çevir rotanı.. kararlı ol! Tüm griler baksın peşinden…
Kalbim!
Her kuyunun bir dibi vardır.. her olmaz’ ın bir olur’ u..ve ağır da gelse yüreklere, her sevdanın bir sonu…
Bak! yağan karlar eriyor güneş çıkınca.. karanlıklar bitiyor sabah olunca.. insan yalnız olmadığını anlıyor pencereden bakınca.. Kalbim! sakın girme umut taşımayan yollara…
Kalbim!
Zaman ne çantaya sığıyor ne de avuca.. ve zamanı tutamıyor insanoğlu bir gün, bir dakika… bu yaşamdaki yarışın yalnız zamanla.
Korkma! her saniyeyi dibine kadar yaşa… ve başını çevirip baktığında geçmişe, yaşadığın hiçbir şeyden pişman olma.
Bir basamak olsun senin için zaman!
Bağır, çağır, küfret.. yılma!
Ağla, sızla, gözyaşı dök…yılma!
Acıyı tat, ihaneti tat, özlemi tat…yılma!
Her duyguyu yaşa dünyada, istediğin tüm renkleri sığdır zamana.. Ama her şeye rağmen acılar ve yaşam karşısında güçlü ol… Yılma!
Kalbim!
Yaşam puzzlenın tüm parçaları güzel duygular olsun.. Puzleein, bir kelebek kanadındaki renklerle dolsun.. o parçaları birleştirmek çocuk oyuncağı olsun. Kalbim! her parça hayatının bir gününe denk gelen mutlulukların olsun…
Kalbim!
Bir ateş yak köşedeki bir odanda… hüzünleri at içine, yansın orada.. ardından acıları, seni incitip kıranları.. yalanları.. dolanları.. seni mutsuz kılan çıkarları.. Kalbim, at yaşamındaki tüm siyahları…
Hepsi yansın o ateşte… ve küllerini savur sonra, bir dağ başından o dağın eteklerine… bir rüzgarla savrulsunlar uzakta ki vadilere.. o vadi diplerindeki nehirlere.. o nehirlerle ulaşsınlar koca koca denizlere.. o denizlerden yitip gitsinler okyanus diplerine.
Kimse bulamasın, göremesin bir daha onları.. Kendin bile…
Kaybolup gitsinler bilinmezliklerle..
Sen ise yerini hep koru, o dağ zirvelerinde…
Kalbim!
Yepyeni bir güne uyan bu sabah.. yepyeni umutlar doğsun içinde… içinde coşkular kudursun dursun nedensiz sevinçlerle..
Bak! içindeki çocuk yürümeyi bekliyor yeni sevgilere…
Al eline bir ayna.. bak o aydınlık yüzüne.. bak o gözlerinin içinde büyüttüğün bebeğe.. bu yaşamı içindeki her şeyi ile göğüsle..
Ve kendini sevmeyi artık erteleme..
Kalbim!
Aynalara ve hayata asla küsme.
Başı dik dur bu yaşamın karşısında ve artık
gülümse…
22 Aralık 2001
YILLAR GEÇTİ
Yıllar geçti.. ve sen şimdi kim bilir hangi kentin hangi sokağında…ve kim bilir, benden sonra daha kaç aşk sığdırdın hayatına…
Yıllar geçti…hiç geçmez dediğimiz o yıllar..ve sen başın hep ileriye dönük, kim bilir daha kaçıncı gün sıyrıldın bu aşktan. Sesim silindi kulaklarından. Yüzüm yok oldu hafızandan.. ve ben sadece bir gemi oldum senin için, limanına üç beş gün demir atan..ve kim bilir ardımdan daha kaç gemi geldi geçti limanından…
Yıllar geçti..Ömürler tükendi.. ve senin için, yaşanan dolu dolu tepeleme anılar bir rüzgara kapılıp gitti..
Bir insan kaç sevgi sığdırabilir hayatına! Hüznün üstüne kurulmuş mutluluklar kaç zaman direnebilir yaşama! Bir aşk ve harabeye dönmüş kalıntıları nasıl olur da camdaki bir buğu gibi uçar gider zamansızca!. ve bilinmeyen tonlarca sorunun cevabı kim bilir senin yüreğinin hangi kuytularında…
Yıllar geçti.. Onca emek onca sevgi ne de kolay tükendi… ve kim bilir benim hayatım olan o sevda senin için neydi!!
Tek kolonla hayata direnen bir binaymış yaşadığımız… senin için, bir rüzgarla devrilen, benim için tüm fırtınaları göğüsleyen..Aynı resme bakıp farklı anlamlar çıkarmışız. Biz senle aşktan çok farklı şeyler anlamışız..
Yıllar geçti.. ve şimdi kim bilir sen, hangi mutluluk fırtınasında adımı bile hatırlamazsın…ve ben koca bir enkazın altında..sen bunu anlayamazsın..
12 HAZİRAN 2003
YELKENSİZ GEMİ
“Kal” deseydin, kalırdım.
Demedin oysa…
Kuru bir “bitmesinden”den başka bir şey demedin. Öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki ondaki anlam!
Bu kadar kolay mıydı her şey,
Bu kadar yakın mıydık uçuruma?
Savunmayacak mıydın sevgimizi?
“Kal” diye haykırmayacak mıydın ardımdan?
Düşündüğüm bu değildi.. Hayal ettiklerim beklediklerim başkaydı senden.
Mücadele beklemiştim oysa,
Yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım
Kıyıya ulaştırırsın sanmıştım.
Oysa o’ nu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun..
Bu kadar yıpratıcı olamazsın…
Oysa bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda!
Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı.
Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı.
Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, geçen akşamki sohbetin bir anlamı olmalıydı.
Duyguların bir anlamı olmalıydı.
Yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi.
Hangi yönlere gittiler bilmiyorum,
geri dönerler mi bilmiyorum.
Dünya boşaldı mı ne!
Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam! Neden artık parlamıyor yakamozlar gözlerimde, neden artık rüzgar esmiyor…Her şey seninle mi kaldı yoksa…
Mantığım, mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var. Bazı şeyleri anlamak için
ona ihtiyacım var!
Evet!
Ben istedim ayrılığı…
Çıkmaz yollara yönelen bendim,
kucağıma bir yığın noktayla karşına çıkan bendim..
Kahretsin! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum
Ve
Senin buna nasıl göz yumduğunu..
Tıpkı
Balkonda ki akasyaları sularken, fazla sudan dolayı solacaklarını bilmediğim gibi.
Su onun için hayat olmalıydı oysa,
Ve… sen de benim tutunacak dalım!
Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun,
olmaması gereken ama daima varolan.
Farklı uçlardaydık seninle.. Farklı mevsimleri seviyorduk, farklı zamanlarda…
Sen büyük fırtınalara vardın, bense lodostan bile ürküyordum. Oysa başardığımız şeyler de vardı her şeye rağmen, daha doğrusu öyle sanıyordum.
Binlerce yıldız arasında, ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım,
Yıldızları söndürmekti
Sorunları yok etmekti…
“Bitti” deyişim öylesine bir şeydi,
öylesine sıradan, şakacıktan…
“Hayır” demeliydin!
Hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde,
Hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye.
Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki aya
Sevgimiz diye…
Beni yolumdan alı koymalıydın..
“Kal” demeliydin
Defalarca “kal” demeliydin.
Oysa
Demedin!
Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakta hata etmişim. Belki böylesi daha iyi oldu.
“Kal” deseydin kalırdım…
hem de seve seve kalırdım.
Martılarla kalırdım.
yakamozlarla kalırdım
demedin oysa!
Bilir misin
Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken…
Bilir misin
Nasıl, bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek
Bilir misin
Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek.
“Kal” desen
kalacaktım;
demedin oysa!
1998
HAYAT YAKALAR SENİ
Doğru olan nedir senin için, düşünüp durma boşa..
Hangi rota, hangi karar, hangi mavi… Çıkmaz yolların kavşağında otur, dinlen, dinle kendini..
Sil beynindeki tüm karmaşayı, nasıl olsa hayat yakalar seni!
İçindeki çocuğu esir etme gözyaşlarına.. Yüreğindeki umudu yoğurma zifiri karanlıkla.. Acıdır! Hüzündür! Arada yoklar insanı.. Arada direncini artırır insanın yaşama karşı.
Karartma kalbini, sıkma yüreğini, koru kendini! Bir vaktin bir anında hayat yakalar seni!
Hasrettir.. çekersin! Oysa tepede aynı gökyüzü. Yüzün, bedenin uzaklığı yaralar seni.. Yüreğinin yanında dünya ne kadar da büyükmüş, oturur düşünürsün.. Ne geçen zamandan haberin olur, ne kentteki festivallerden. Beynin uzakta, kalbin uzakta, umutların uzakta!
Tüketme yüreğindeki tüm enerjiyi… Bakarsın bir kentin bir sokağında hayat yakalar seni!
Yokuşlar, mayın tarlaları, sarp geçitler dener insanı.. Hiçbir fikir, hiçbir çare, çare olmaz derdine. Açtığın kapılarda karanlık, yürüdüğün yollarda harabeler, yüzdüğün denizlerde anaforlar yıkar umutlarını. Senin için artık yaşamındaki tüm beyazlar gri, tüm çocuklar ihtiyardır..
Yine de başı dik durmalısın yaşam karşısında, dağ gibi taş gibi…asla unutmaz seni karanlıklarda, hayat yakalar seni!
Yaşarsın tüm karanlıkları.. Ve bir gün kazanırsın içindeki tüm savaşları. Artık dünya daha küçük, artık deniz daha durgun, günler aydınlık, gelecek umuttur. Bir sevinç çığlığı duyarsın derinlerden, bakarsın ki içindeki çocuktur. Yüzünde gülümseme, yüreğinde tebessüm, içinde aşkla bakarsın yaşama.. Hayattır! Her şeyi sunar avuçlarına, iyi kötü gör ister.
Sıkı tut yakaladığın mutluluklarını, kayıp gitmesin avuçlarından kum gibi..
Ve en güzel günlerini onunla paylaşman için, bu sefer hayat bekler seni!
4 MART 2004