Gerçek ve unutulmuş dişilik bilgilerini öğrenmeye çalışan kadınların değişim öyküleri…
“Kaybetme korkusu, bize ilişkilerimizde hata yaptırır. Erkeği olduğu gibi kabul etmemizi engeller. Kalbimizi ona tam olarak açamayız. Ne kendimizi ne de erkeği gerçek anlamda sevmeyi bilmiyor oluruz. Herhangi bir erkek hayatımıza girdiğinde, hemen duygusal boşluklarımızı doyurması için beklentiler oluştururuz. Ve bunları bize vermediği zaman, ya ona tutunur ya da terk eder uzaklaşırız. Onu görmediğimiz, haber almadığımız zaman acı çeker, şüphe duyarız. Güvenemeyiz.”
*Gerçek dişi etrafındaki erkeklerde mıknatıs etkisi yaratır! O’nun hayatından hiçbir erkek gidemez. Gitse bile bir süre sonra geri gelir. Ancak burada önemli olan, kimin geldiği değil, kiminle gerçek ve kalpten bağ kurulabildiğidir.
*Hayatımızdan giden hiç kimsenin olmadığını, istediğimiz ve korkmadığımız her an onları kolaylıkla geri getirebileceğimizi, derinlere gömdüğümüz bu yeteneğimizin kadim bilgilerini yeniden hatırlayabiliriz. Hatta istersek, bize olan manevi ve gönül borçlarını ödettirebiliriz!
*Erkeğinizin sizi duygusal olarak yarım bırakması, oluşturduğu beklentileri karşılamaması, sözleriyle davranışlarının birbirini tutmaması yüzünden yaşam enerjinizi çalmışsa onu geri alabilirsiniz!
*Gerçek bir dişi, gücünü sadece anne rolünden değil, sevgili rolünden alır. Gerçek dişi, alır, vermez. Erkeğinin kendi yöntemleriyle sorunu çözmesine, büyümesine izin verir.
*Siz dişi bir kadın olur, bilinçaltınızdaki korkuları yenerseniz, en cimri erkek size cömert, en çapın erkek size sadık olur!
*Ayrılık acısını yok etmek sanıldığı kadar zor değildir! Acı, kişinin aşık olduğu insana olan özlemi değildir! Ayırt edilmesi gereken şey, özlemini çektiğimiz beklenti ve duygumuzdur.
*Tantra: Cinselliğin 4 boyutu ve 4 seviyede orgazm! G noktası pek çok uzman tarafından hâlâ tartışıladursun, kendini keşfedebilen kadınlar artık G noktası orgazmını rahatlıkla yaşayabiliyorlar!
***
GERÇEK BİR KADIN ÇUVAL DA GİYSE DİŞİDİR.
DİŞİLİK, BİR KADINA KADINLIĞININ GÜCÜNÜ VERİR.
Gerçek kadın; kaybetme korkusunun tehlikeli sınırlarından çıkmış, duygusal olarak sürekli verme konumundan, gerçek ve eşit bir alışveriş durumuna gelebilmiştir. Duygularını, çekim yasasını, sevdiği erkekle enerji ve duygu bağını ustaca yönetir. Hayattan, yaşadığı andan kopmadan, zevk alır. Bu zevk, hayatındaki erkeklere bağımlı değildir. Bencil olmaktan korktuğu ya da başkaları tarafından onaylanmak ihtiyacıyla değil, sadece kadınlığının getirdiği doğal bir şefkat, şifalandırıcılık ve kabul içgüdüsü ile sever.
Ama asla kendini ezdirmez. Sınırları bellidir. O sınırlara saygı, sevgi, takdir ve kabul gösterebilenler hayatında olur. Ve o da yaratılmış herkese ve her şeye, istisnası olmadan kabul verir, sever, saygı gösterir ve takdir eder.
Böyle bir kadın etrafındaki erkeklerde mıknatıs etkisi yaratır. Onun hayatından giden hiçbir erkek yoktur. Bir süre sonra hepsi geri gelir, önemli olan, kimlerin geri geldiği değil, kimlerle gerçek ve kalpten bir bağ kurabildiğidir.
Sevgilerimle
SEDA DİKER
Bu kitabı, var olduğunu bildiğim
“Ruh İkizi’”me adıyorum.
Adem ile Havva, Hz İsa ile Mary Magdalena, Hz. Muhammed ile Hatice Anamız gibi, gerçek ruh ikizlerinin izinden gidebilmek, yalnızca tek bir kişiye bağımlı değildir. Aşk acılarının yaşandığı gönümüz koşullarında, bazıları hayatında sadece bir tane ruh ikizi olduğuna inanıyor. Hatta çok büyük bir aşkın ardından ayrılık gelip kapıyı çaldığında, bir daha ömrü boyunca aynı hissi yakalayamayacağını düşünerek ayrılık acısı çekenler var.
Oysa bu doğru değildir. Tek bir erkekle, bu kitapta bahsedilen ilişki piramidinin en alt tabakalarından başlayıp el ele tutuşarak, en tepedeki ikiz ruh birlikteliği hazzına ulaşılabilir. Bu mümkündür. Benim kendi hayat deneyimimde, el ele tutuşarak piramidin en alt seviyesinden üst tabakalara yürüdüğüm yol arkadaşım, sevgili eşim Ömer’dir. Bu deneyimi yaşayabilmek için, karşınızdaki kişiyi olduğu gibi kabul edebilmek ve onun olumlu özelliklerine odaklanmak, yolun başı sayılır. Bundan sonra, bilinçaltınızdaki korkularınızı temizlemeniz gerekir.
2011 Kasım ayında eğitim amaçlı gittiğim Arizona, Sedona’da ruh ikizi olduklarını tespit etmiş bir çiftle tanıştım. Erkek olan eşle konuşma fırsatı buldum. Ruh ikizi olmak nasıl bir duygu diye sorduğumda gözleri dolarak cevapladı.
“Bu öyle bir şey ki, artık başka bir kadına, hatta karşımdaki Dişi Tanrıçanın kendisi olsa, artık bakamam. Gözlerim sadece onu görüyor. Birbirimizi görmeden konuşabiliyoruz. O hayalinde benimle seviştiğinde, ben nerede olursam olayım uyarılıyorum. Hatta o tuvalete girdiğinde, benim de tuvalet ihtiyacım doğuyor. Birlikteyken öyle bir bütünleşiyoruz ki, etrafımızdaki hiçbir şey umurumuzda olmuyor. Ama bu güzelliği ve doyumu yaşamak için sürekli birlikte ve yan yana olmaya ihtiyaç duymuyoruz. Bu tarz birliktelik, gerçek bir şölendir.”
2012’ye doğru Altın çağ yaklaşırken, pek çok kişi “Matrix” ten çıkıp bilinçaltı korkularını hafifleterek yüksek boyutlara çıkabilir. Bu, eğer varsa, ikiz ruhları bir araya getirecektir. Umarım erkekler, bu karşılaşmalarında, kendi duygularından korkarak kaçmaya çalışmazlar.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 11
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ 1987 13
BENİM UZUN YOLCULUĞUM 15
AYŞE Mart 2011 21
AYŞE – BULUŞMA Mart 2011 25
YAŞAM ENERJİNİZ ERKEĞİNİZE GİTMİŞSE,
ONU GERİ ALABİLİRSİNİZ! 31
DİŞİLİĞİN TARİHÇESİ 33
YİN (DİŞİ) – YANG (Eril) DÖNGÜSÜ 35
AYŞE ORTAÇAĞ Nisan 2011 39
ERKEK EGEMEN TOPLUM DÜZENİNE GEÇİŞ 45
ÇOK EŞLİLİK ADINDAN ERKEĞE GEÇİYOR 47
EŞ SEÇMEK BİR OYUN DEĞİLDİR! 49
BÜYÜK DİNLERİN GELİŞİ 52
CEYDA 57
KİME AŞIK OLURUZ? 58
3 BABA 3 KIZ 3 AYRI AŞK HİKAYESİ 60
CEYDA Mart 2011 65
KADINLAR 69
KAYBETME KORKUSU 70
BAĞIMLI KADIN 71
BENİMLE EVLENSİN! 72
GÜÇLÜ KADIN 75
EGODAN KURTULMAK 77
KORKU EŞİĞİ 80
AYŞE 1979 82
YARADILIŞ VE BOYUTLAR ADEM İLE HAVVA 84
SIFIR NOKTASI YA DA ‘ELİF’ 87
BÜYÜK DÜŞÜŞ: MATRIX 89
AYŞE Ocak 2011 92
İLİŞKİ PİRAMİDİ 97
AYŞE REGRESYON YARGIÇ BABA 100
BEN İSTERSEM EN CİMRİ ERKEK BANA CÖMERT
DAVRANIR, EN ÇAPKIN ADAM BANA BAĞLANIR 108
ENERJİ BEDENİ 113
SINIR ÇİZMEK 115
ENERJİ VAMPİRLERİ 117
CEYDA Mayıs 2011 MALİKHANE 119
BEDENSEL SEVİYE 124
SEVGİNİN ALTINDA EZİLENLER 125
BİR SOSYETE MASALI 130
PARA VE SAADET. 137
AŞK VAMPİRLERİ 139
HER AYRILDIĞIM ERKEKTE BİR PARÇAM KALDI 142
BELGİN 1981 147
AYRILIK ACISI VE YÖNETİMİ 151
BELGİN BOŞANMAK ÇOK ZORMUŞ! Ocak 2010 153
AYRILIK ACISINI AZALTMAK 160
CEYDA AYRILIK 162
AYRILIK ACISININ EVRELERİ 166
TOPRAKLAMA 169
CEYDA TRANS 2011 171
TELEPATİK BAĞ 175
AYŞE ERİL – DİŞİ BULUŞMASI 177
DİŞİ KADINLAR – ERİL ERKEKLER 184
ANNELİĞİ BIRAK SEVGİLİ OL 186
AŞKIN KODLARI 192
ERKEK İLİŞKİNİN EN GÜZEL YERİNDE GERİ ÇEKİLİRSE 196
KUDRETLİ ERKEK 198
GERÇEK BİR DİŞİ, İLİŞKİNİN BAŞINI DA
SONUNU DA BELİRLEYENDİR 199
DİŞİ ERKEKLER 200
AYŞE GELİŞMELER 203
CEYDA GELİŞMELER 205
BELGİN TEŞEKKÜR 207
SANKİ ARDIMDA BİRİ BENİM İÇİN
SÜRECİ KOLAYLAŞTIRIYORDU 210
TANTRA CİNSELLİĞİN 4 BOYUTU VE
4 SEVİYEDE ORGAZM 211
TANTRAL BİR SORU-CEVAP. 217
ZİHİNSEL SEVİYE 222
TANTRİK BİR BİRLEŞME 224
ÖNSÖZ
Bu kitabın yazılış amacı, kadın erkek ilişkilerinde eksik olan, bugüne kadar keşfedilmemiş bir öğeyi tamamlamaktır.
Binlerce yıldır aşk hayatımız problemlerle doluydu. Çok azımız gerçek mutluluğu ve ömür boyu huzuru yakalayabildi. İlişkilerimizi, birbirimizi mutlu etmek değil, adeta üzmek, sınamak, aldatmak üzerine kurduk. Farklı senaryolarla başlayan ama hep sonu benzer şekilde biten ilişkilerden yorulduk.
Üstelik, son zamanlarda kadınlar giderek erkekleşiyor, erkekler ise kadınlaşıyor. Bu akıl almaz, ama hepimizin kanıksadığı rol değişimi, zaten var olan problemlerimizi iyiden iyiye çözümsüz hale getirdi. Bu rol değişiminin sebebi zannedildiği gibi kadınların kariyer hayatına başlayarak para kazanması değil, binlerce yıl önce anaerkil toplum düzeninden ataerkil yaşam biçimine geçiş sırasında kadınların ve erkeklerin bilinç altlarına yerleştirilmiş olan “kök korkular” ve “çekirdek inanç” kalıplarıdır.
Bilinçaltımız kirlendikçe, kadınla erkeğin bütünleşebilmek için bilmesi gereken bazı kadim bilgiler de unutuldu. Zaman içinde kadınların “dişilik”, erkeklerin “erillik” yetenekleri kayboldu. Artık pek çoğumuz, dişi kadın dendiğinde, aklımıza makyaj yapan, kırıtan, topuklu ayakkabı giyen, cilve bilen kadını getiriyoruz. Oysa dişilik, almak, dönüştürmek ve sevdiğin erkekle bütünleşmek sanatıdır.
Doğal halimize dönmek ve gerçek aşka kavuşabilmek için, hatalı çekirdek inanç ve korku kalıplarımızı temizlememiz gerekir.
Bu kitapta tarif edilen teknikler, terapi niteliği taşımaz, dolayısıyla terapi yerine geçmez. Psikoloji ve psikiyatri bilimine girmez. Ancak Ruhsal Psikoloji olarak adlandırılabilecek, bilinçaltı bilimi ve hipnozun duayenlerinden Milton Erikson, Carl Jung, Sigmund Freud ve Wilhelm Reich ekollerinden bilgiler bulacaksınız.
Kitapta yer alan duygu dönüştürme teknikleri, ancak ruhsal ve duygusal olarak sağlıklı kişilerce uygulanmalıdır.
İlişkilerinizi aşka ve sevgiye dönüştürebilmek, doğru eşi seçmek, sevdiğiniz kişiyle duygusal, ruhsal, zihinsel ve bedensel bağı kurup güçlendirebilmeniz için bu bilgiler size ışık tutacaktır.
Sevgilerimle
Seda Diker
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ 1987
Gece gündüz Dire Strait’in ’Sultan’s of Swing’ şarkısını dinlediğim yıllardı. Seda’ya da yeni tutulmuşum. Bizim okulun üst kampüsünden aşağı inen yolda müthiş bir Boğaz manzarası vardır. Yürürken kaldırım boyu gözlere ziyafet verir. Seda’m, annesinin elleriyle diktiği lacivert mantosu, kemik rengi yün kaşkoluyla, yine lacivert kumaş pantolonuyla yanımda yürüyor. Mantosunun iki yakasını eliyle tutmuş soğuktan korunmaya çalışıyor. Başı dimdik, hafif şımarık. Şartlar ne olursa olsun, kendine güveniyle beni müthiş etkilemişti. Ne zaman canım sıkılsa, hatta ona öfkelensem bile, hâlâ bu görüntüyü hatırlarım. Rahatlarım, içim sıcacık olur.
Onunla çıkmaya başlayalı henüz 4 ay olmuştu. Nisan ayı sonlarıydı. Bir sabah yanıma geldi ve ona dinlesin diye verdiğim Dire Straits kasetlerimi geri getirdi. O zamanlar henüz CD’ler bu kadar yaygın değildi. Elindeki torbayı bana uzatarak şöyle dedi:
“Yaz geliyor. Yaz boyunca hayat değişebilir, bu ilişki de sürmeyebilir. Sana kasetlerini geri vereyim.”
Tam da Sting’in ‘lf you love someone, set them free’ durumu. Şaşkındım. Ağzımdan şu sözcükler çıktı:
“Sen bu ilişkiyi geçici gibi görüyor olabilirsin. Ben çok ciddiyim. Eğer evlenecek ve bir ömür boyu sürecek ilişki düşünmüyorsan, kasetleri alayım. Bu iş de burada biter.”
Allah’tan, Seda buna karşın kasetleri geri vermedi. 22 yaşında bir genç olarak evlenme teklifi yapmış oldum.
Sonra heyecanlı ama hareketli bir dönem geçirdik. Evlendik. Kariyer hayatlarımız başladı. Birbiri ardına terfi ediyor, başarılar elde ediyor, tatlı bir hayat yaşıyorduk. Bir dönem her şey yolunda giderken, çocuk sahibi olamadığımızı anladığımızda birdenbire hayat tepetaklak tersine dönüverdi. Bir yandan çocuk istiyor, tüp bebek denemeleri yapıyor ama başarıya ulaşamıyorduk. Canımız çok sıkkındı.
Evliliğimiz 8 yılı geçtiğinde bir gün yine şöyle dedi: “Sen istersen benden ayrılabilir başka biriyle mutlu ve çocuk sahibi olarak yaşamını sürdürebilirsin.’’ Gözleri ve duruşunda, tıpkı Manzara’daki kararlı kadını gördüm. Ben de hiç düşünmeden cevap verdim:
“Ben herhangi bir çocuğu istemiyorum, senden bir çocuk istiyorum.”
Yine ne yaptı etti, olanaksızı başardı. Benim hem inanmazlık hem de şaşkınlık içinde seyrettiğim bir bilinçaltı temizliği döneminin ardından hamile kaldı. Bana Burak’ımı verdi. Dünyanın en mutlu erkeği ve en mutlu babasıyım. Her zaman yanımda, her koşulda destekçim oldu.
O hep biliyordu, hep bilgiyi kullandı.
O’nu seviyorum…
ÖMER DİKER
BENİM UZUN YOLCULUĞUM
Her ortalama Türk kadını gibi, annem ve babam tarafından belli başlı değerlerle büyütüldüm. Hanım hanımcık olmalıydım, mesela. Kılığıma kıyafetime özen göstermeyi bilmeliydim. Dışarda oturmasını kalkmasını öğrenmeli, gerektiğinde tüm konu komşu tarafından takdir edilmeliydim.
Akşam olduğunda eve geç kalıyorsam içimde bir huzursuzluk olmalıydı. Hatta mümkünse saat 8 oldu mu eve girmiş, anneme günümü anlatıyor olmalıydım. Erkeklerle fazla samimiyet kurmasam daha iyiydi. Öyle ya… Ne de olsa erkekti onlar. Sağları solları belli olmazdı. Her an akıllarından beni kullanmak ve bir paçavra gibi atmak geçebilirdi. Öyleyse onlarla oturup kalkıyorsam, bir genç kız olduğumu unutmalı, tez elden onlara da unutturmalıydım. Daha önemlisi beni sadece bir dost olarak görmelerini sağlamalıydım.
Mutlaka okumalıydım. Annem “Aman kızım” diyordu “Üniversiteyi kazanana kadar aşık olma sakın. Nasıl olsa, mezun olunca kısmetlerin çıkar, evlenirsin!”
Bu değerlerle büyütülürken yıl 1980’lerdeydi. Annem doğal olarak kendi evlilik yılı olan 1960’lardaki bildiklerini bana uyarlamaya çalışıyordu. Ve belki de 80’lere gelindiğinde çağın ne kadar değiştiğinin, genç nesil erkek ve kadınların ne kadar farklı yapıda ve düşünce sisteminde olabileceğini düşünmemişti. Genç ve güzel bir kız olarak okudum ve başarılı bir iş hayatım oldu.