Geniş Zamanlar
“Süt var mı acaba evde?”
“Yok.”
“Belki buzdolabında biraz kalmıştır. Gidip bakayım.”
“Boşuna gitme. Süt yok.”
“Hiç süt bulundurmaz mısın evinde sen?”
“Hayır.”
“Aaa, neden?”
“Sütü çocuklar içer. Ben çocuk değilim.”
“Çaya koymak için…”
“Çay sütsüz içilir.”
“Sütle de içilir. Biz çayımıza süt koyarız.”
“Biz koymayız. Çaya sütü, damak zevki olmayanlar koyar.”
Hayretle bakıyor yüzüme. Biraz incinmiş, biraz şakaya vurmuş, ama kesinlikle şaşkın bir ifadeyle ve yaralı hayvan gözleriyle suratıma bakıyor. Niye böyle hırçın ve edepsiz olduğumu anlamaya çalışıyor, büyük bir sabırla.
Süt beyazı uzun gövdesiyle etrafımda dolanıp durdukça, insanın ayaklarına sürünen bir yavru kedi gibi yaltaklandıkça, büsbütün sinir olduğumun farkında değil. Avazım çıktığı kadar bağırarak, “Defol git,”