Roman (Yerli)

Bambaşka

Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek  ağlamanın gardiyanı gibi sanki…

Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum.

Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun.

İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye… Anlıyor musun?

Gel “biz” olalım demek kolay… Benimle hiç olur musun?

***

Okurlarım…

Sadece kendine yazan, sadece kendini yazan ve yazdıklarını sadece kendinde saklayan bir adamdım ben. Sonra bir gün nasıl oldu bilmiyorum, size sızdı yazdıklarım. Her biriniz yüreğinizi, boşluklarınızı, aşklarınızı, susmalarınızı, sessiz haykırışlarınızı, yaralarınızı gördünüz o satırlarda. “Beni anlatıyor bu adam” dediniz… Peşime düştünüz sonra. Yıllarca okudunuz, dinlediniz, paylaştınız. Sözsüzlüğünüze söz ettiniz sözlerimi. Mektuplar yazdınız sonra, her biri düştüğüm kuyu olan… Defterlerinize yazdınız şiirlerimi, kanadı orada sessizce… Bir tek siz bildiniz…

İmza günlerine koşup koşup geldiniz, ne yağmur durdurdu, ne kar. Saatlerce beklediniz ayakta bir imza için… Aç, yorgun, solgun ama mutlu. İçinizde söylemek için biriktirdiğiniz her şeyi bir çırpıda anlatıverdiniz ayaküstü orada… Bir çok şeyi de unuttunuz söylemeyi… Bir fotoğraf için gülümsediniz sarlıp sarılıp… Omzumda ağladı birçoğunuz. Kollarım yaprak gibi titreyenlerinizi sardı her seferinde. Yüzüm gülerken kalbim eşlik etti gözyaşlarınıza.

Ve her seferinde sizden aldığım güçle sizi yazdım ben.

Biraz önce parmaklarınız uzanmıştı bu kitaba. Şimdi ise gözleriniz geçiyor harflerimin üzerinden. Hafifçe gülümsüyorsunuz biliyorum. Ve belki de bu kitabın kime ithaf edildiğini merak ediyorsunuz.

Kulağına fısıldıyorum işte yaklaş… “Size” ithaf edildi bu kitap,
“Size”

Kimseye söylemeyin ama…

Sizi çok seviyorum çok…

Kahraman Tazeoğlu

*

Acım Mı? Geçmedi… Alıştım Sadece

İnsanlar geçmişlerine en büyük ihaneti unutarak yapar. Benim geçmeyen geçmişim hep şimdimde duruyor. Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiş cezalardır sevgilim. Ben bu cezaya gülümsüyorum. Senin bıraktığın hiçbir şey ardımda kalmadı benim. İnsana en uzak düşen şey, bilerek geride bıraktıklarıdır çünkü… Kalbimdeki yerine hiç ihanet etmedim. Gidişin hiç bitmedi bende. Kaybedecek de olsam bir yolum vardı sende. Ve hayat o kadar kuralsızdır ki bazen, oyunu kuralına göre oynamak bile kazandırmaz insana. Seni kaybedeceğimi bile bile oynadım bu oyunu. Utanmaktan utanmadan…
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

Beni mutlu edecek yalanlar söylemeyi öğrendim sensizlikte. Küçük mutluluklara büyüteçle bakmayı bildim. Sustum öylece. Konuşamadım sensizlikle. Gidişini haklı gösterecek uyduruk bahaneler buldum kendime. Sustum öylece… Kimse benim kadar sessiz susamazdı. Zaten o eski tadı da kalmadı susmaların; kime sorsam konuşuyor şimdi. O kadar sustum ki sensizliğe, sessizliğimde boğuldum her gece. Çok düşündüm seni düşünmemeyi. (Düşünmekle olmuyormuş seni düşünmemek). Keşke bana beni nasıl unuttuğunu öğretseydin, belki ben de sana uyardım. Anlamadığım tek şey; bende duran zaman sende nasıl geçiyor?
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

Ben senden mutlu bir son değil, mutlu bir sonsuzluk istemiştim. Anlamadın! Belki de seni güzelleştiren, hayatın çirkinliğiydi… Bunu da ben anlamadım! Acaba benimle mutlu olduğun için mi beraberdin yoksa ben mutlu olduğum için mi? Bu sorunun da cevabını bırakmadın. Sadece gittin. Aşk ne senin bende gördüğündür ne de benim sende gördüğüm. Aşk; birlikte gördüğümüzdür sevgili. Seninle aynı değilmiş aşka bakışımız. Sen benden kusursuz bir aşk istedin, ben senden yaşanabilir bir aşk. Belki bu yüzyılın insanı değilsin diyeceksin bana ama bence aşk karşındaki insan çırılçıplakken bile gözlerini onun gözlerinden ayırmamaktır sevgili. Bu kadar temiz severken seni, koca bir hayatı kirletip terk ettin beni. Bu hayat seni unutabileceğim kadar uzun değil sevgili.
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

Sen bir katilsin ama suç işlemedin. Suç işlemeden katil olanlar sadece kalp kıranlardır. Keşke “beni” öldürseydin; kalbimi değil! Üzülme sakın. Yaşayan ölülere yas tutulmaz sevgili. Ağlarken bile güzel kalmayı becerebilen yüzünle hatırlıyorum seni. Bensiz de yaşayabilecekken, beni tercih edendin o zamanlar. Nasıl da inanmıştım konuştuklarına. “Sevdim” demiştin, hatırla. Oysa sevilmekten önce güvenilmek isterdim ben. Daha ilk kıskançlığımda çekip gittin. Kıskanmak aşkın bencil yüzüdür sevgilim. O kadar da mı hatrım yoktu sende? Aşkı meslek edinmiş yüreğin meğer ne kadar da hazırmış her yeni başlangıca hazin bir son bulmaya… İçindeki eksikliği boşluk zanneden sevgilim; şimdi gözlerimizin her çarpışmasında kırılan kalbimin parçaları hayatıma batıyor biliyor musun?
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

Aramıza kaç dünya girdi kim bilir? Senden sonra öyle büyük bedeller ödedim ki… Senin yalan ve ihanete ödediğin bedelin çok daha ağırını ben dürüstlüğüme ödedim. Ömrüne kattığın mutluluğu, benim hayatımdan çalman doğru muydu sence? Gözlerin beni ararken benden önce kaç gözde kirlendi kim bilir? Bunun hesabını hiç sormadım ben sana. Ama sen geçmişimi kabullenemediğin için, geçmişime sahip olmaya çalıştın. Benim olmak için değil, ait olmak için sahiplendin. Yine yanıldın! Değişirsin diye çok bekledim. Ve anladım ki insan değişir ama bizi asıl üzen hiç değişmeyenlerdir. Yaralar acıyı saklar, izleri hayatı gösterir. Gözlerini biraz aralayabilseydin, sana aydınlığı öğretecektim. Şimdi geceyi yak ki ışısın. Gidişini affetmeyişimdendir bu gaddar halim. Senden çok daha alaları beklese de kapımda, ben şairim; kıyamam turnayı gözünden vurmaya…
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

İnsanı yaşatan ve ayakta tutan umutların, bir gün insanı öldüren umutlara dönüşmesi ne acı. Hâlbuki bütün bunlara ne gerek vardı? Hayat beni sensizken de uzun uzun öldürüyordu zaten. Ah bir de ölmeyip böyle benim gibi yaralı kaldın mı vay haline. Zamanla biter diye diye zamanı bitiriyor omzunda ağladığın dostların. Hâlbuki zaman acıyı bitirmez, dönüştürür sevgilim. Doğru tecrübeleri körelten, yanlış sıralamalardır. Başlamak bitirmenin yarısıysa, yanlış başlamak hatanın tamamıdır. Yanlış aşkta kazanmaksa, aslında kaybeden olduğunu bilmemekmiş… Bütün bunları bana sen öğrettin. Bilmeden… Her “yeniden”, gerçekten yeniydi eskiden. Şimdi her başlangıç, bitişini ezbere bildiğimize merhaba demek yeniden ve yeniden. İşte hayat böyle susturuyor insanı bazen. Başlıyorsun ama sonunu getiremiyorsun. Her şey o bildik ayrılığa çıkıyor çünkü… Böyle zamanlarda basiretin bağlanır, dilin kurur, kalbin donar. Başladığın cümleni kendin bitiremezsen, noktayı başkası koyar.
Acım mı?

Geçmedi… Alıştım sadece.

Şimdi içimde varmaktan çok bir gitme isteği. Zaman o kadar cimri ki; hiçbir saniyesini vermiyor geri. Zamanın değerini daha iyi anlıyorum bu yalnızlık yolunda şimdi. Ki beni zaten bu kalabalıklar yalnızlaştırdı sevgili. Yalnızlık tek başına taşınır. Sakın yanlış anlama, kendimi yitirmiş değilim, sadece sende kayboldum o kadar. Hayat sunduğu her engelin arkasına bir mutluluk saklıyor. Elbet yolumu bulurum yine. Elbet yine mutlu olurum. Kış geldi bak, ayrılığımızın beyaz çölü. Yine bahar gelecek, yine mevsimler dönecek ama gelecek de bir gün geçecek. Bu kadar konuştuğuma bakma. Aslında ben sana hep susacaktım ama sen kelimeleri ağzımdan çaldın. Ah sevgili… Beni benden alıp gittin; içimde bensizlik dışımda sensizlik var şimdi. Sadece şunu merak ediyorum; hiç ağlamıyor musun özlerken? Bu kadar mı yoruldun benden?

Şimdi son sözüm sana şu sevgili: bazı erkekler adam doğar, bazıları sonradan adam olur. Ben aşkı nimet gibi başımın üstünde taşıdım; bundandır boyun eğmeyişim. Riski bazen kazanmak, bazen de elindekini kaybetmemek için alırsın. Hayat böyle işte korkun kadar kaçar, cesaretin kadar savaşırsın!

Acım mı?
Geçmedi… Alıştım sadece.

***

Görmeyen; göz değil, insandır aslında ve gözler, dudaklar kıpırdamadan konuşabilir.

**

Aşk varlığın değil yokluğun kaybıdır.

**

O kadar bencildi ki acıdığı insanlar bile kendine benziyordu.

**

İyinin kötüsüyle, kötünün iyisini birbirinden ayıramadığımız sürece, en kötünün hangisi olduğunu asla öğrenemeyiz.

**

Hep aynı değişiklikleri yaşıyorsan, değişen hiçbir şey yoktur.

***

Hangisi daha zor? Bir cennetteki mutsuz olmak mı, bir cehennemdeki mutlu olmak mı?

**

Kaç aşk kaldı beni unutmana?

**

Bedeller ödenirken para üstü beklenmez.

**

Aşk, insanın kendi eksiğini başkasında tamamlama isteğidir.
Terk edilmekse eksiğin daha da eksilerek sana geri iadesidir.

**

Bizler içimizdeki çocukla ölüyoruz, şimdiki nesil içindeki yetişkinle büyüyor.

***

Korkuyu yenmeye çalışma; nedenini yok etmeyi bil!

**

Sorun şu: hayatı yaşayarak anlamak mı, anlayarak yaşamak mı?

**

Sensiz beni sevemedim. Aşkın yalancısıyım işte ne bileyim.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Ejder Kral – Lahitteki Sır

Editor

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN ÇÖKÜŞÜ

Editor

Beyaz Selvi

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası