Yazar : Ulaş BIÇAKÇI
Yayınevi : Rota Yayınevi
Baskı : İstanbul / 1996 / 419 shf.
Başarının Olmayan Rotası
Yönetim danışmanları için Amerika’da ‘şirket doktoru’ benzetmesi yapılır. Bir şirket doktorunun iş yaşamına ilişkin teşhisleri neler olabilir? Yazar iş hayatı ile ilgili problemleri şu şekilde teşhis ediyor.
* İş yaşamı sorunlu
* Sorunlar yaygın
* Sorunlar şiddetli
* Değişen iş yaşamı koşullarında artık başarının belli bir rotası yok
* İş yaşamı, yaşam kalitemizi etkiliyor, hem de çok kötü bir şekilde
Teşhis 1: İş Yaşamı Sorunlu
İş hayatında sorunlar, sıkıntılar, huzursuzluklar, tatminsizlikler, hayal kırıklıkları, umutsuzluklar var. Sorunların bu boyutu üzücü olmakla beraber başka bir boyutu daha var ki o da insanların ve şirketlerin verimlerinin düşmesi.
Teşhis 2: Sorunlar Yaygın
İş yaşamına, problemleri ortaya çıkarma perspektiflerden bakıldığı zaman bu sorunların ve doğurduğu rahatsızlıkların son derece yaygın olduğunu görülür. Yazar yıllardır dinlediklerinden, gözlemlediklerinden, incelemelerinden karşılaştığı problemleri zaman zaman not etmiş. Bunların 16 sayfayı bulduğu dile getiriliyor. İşte sorunlardan bazıları:
*Sorumluluk çok, yetki yok.
*Kim kime bağlı belli değil.
*İş tanımları yok.
*İyi adamlar kaçıyor.
*İnsana değer verilmiyor.
*Patron adam atlayarak herkesle muhatap oluyor.
*Patron herşeye karışıyor, detaylarla uğraşıyor.
*Çok başlılık var.
* Burada insana gelecek yok.
*Kimse işini kendi işi gibi benimsemiyor.
*Ücret düzeyimiz düşük.
*Kurumsallaşamamışız.
*Burada profesyonellik yok, herkes amatör.
*Bir organizasyon şemamız bile yok.
Teşhis 3: Sorunlar Şiddetli
İleride daha geniş bir şekilde değinileceği için burayı geçiyorum.
Teşhis 4: Değişen İş Yaşamı Koşullarında Artık Başarının Belli Bir Rotası Yok.
Değişen teknolojiye bağlı olarak yaşam koşulları değişiyor. Bugün yaşanan değişiklikler ve yarın yaşanacak değişiklikler başarının rotasını iyice karmaşıklaştıracak. Ancak insanların, zihniyeti, kafa yapıları ve iş düzenleri aynı anda değişemiyor. İşte sorunların asıl kaynağı burada. Bu değişime ayak uyduramıyoruz.
Teşhis 5: İş Yaşamı, Yaşam Kalitemizi Etkiliyor, Hem De Çok Kötü Bir Şekilde
Andre Gorz “Çalışanların kaçı kimliğini işinden bağımsız olarak tanımlayabilir?” demiş. Gerçekten de kimlik sorunlarına kadar varan bir derinlik var işin içinde. Herkes iş yaşantısında ki sıkıntılarını alıp eve taşıyor, aile fertlerine yakınlarına bulaştırıyor. Diğer bir deyişle insanların hayatlarını kesin çizgilerle iş-hayatı, aile-hayatı, … gibi birbirinden ayırmak mümkün olmadığı gibi bunların birbirini etkilemesinin de önüne geçilemez. Kitapta bu dile getirilirken problemlerden birinin de bu olduğu vurgulanmış, iş hayatının bizi kötü yönde etkilediği dile getirilmiş. İleri ki kısımlarda bunun nasıl aşılacağına dair bir takım tavsiyeler sunulmuş.
İlk 3 Teşhis: İş Yaşamı Sorunlu, Sorunlar Şiddetli Ve Yaygın
İş yaşamının sorunlu, sorunların yaygın ve şiddetli olduğu teşhisi oldukça açık ve net. Onun için bu üç teşhis bir arada incelenerek bazı örnekler verilmiş. Bu örnekleri fazla tafsile girmeden, umumi problemleri yansıtması açısından bir kaç madde halinde verelim.
Örnek 1: Bir özel şirketin cirosunu 60 milyon dolardan 160 milyon dolara çıkartan genel müdür, buna karşılık patronundan gerekli ilgiyi görmediği gibi satıştaki artışların primlere yansımadığını hatta kendisine bir teşekkür bile edilmediğini söylüyor.
Örnek 2: Büyük bir grupta mali koordinatör olarak çalışan bir kişi, genel müdürün isteği üzerine hafta sonu tatilini iptal ederek bir rapor hazırlayıp, pazartesi sabah genel müdüre teslim etmek zorunda kalıyor. Pazartesi günü ise müdür rapora bakmak lüzumunu bile hissetmiyor ve bir ara bakarız diyor.
Örnek 3: Yine Libya’da iş yapan bir firmanın patronu Boğaziçi Üniversitesinden mezun bir genci işe alıyor. Kendisinden firmasının Libya’daki durumu ile ilgili hayati bir rapor hazırlamasını istiyor. Genç canını dişine takarak kapsamlı bir rapor hazırlıyor. Patron ise “Rapor dediğin böyle kalın olmaz, kim okuyacak onu!” diyerek geri iade ediyor.
*Kimse kimseye başarıyı öğretemez. Sen, kendin öğrenirsin ve onu sen kendin gerçekleştirirsin.
Yazar, kendisine gelip, başarıya ulaşma konusunda bir reçete isteyenlere karşı şunu söylüyor. “İnsanlar doğal olarak başarıyı öğrenmek istiyorlar. Buraya kadar pek bir şey yok. Hatalı olan şu, bu öğrenmeyi kısa yoldan gerçekleştirmek istiyorlar; kısa reçeteler, püf noktalar, altın kurallar okuyarak! Ama başarı pasif bir öğrenme süreci değil, aktif bir eylem sürecidir.”
* Şirketler küçülerek büyüyor.
Şirketler artık eski “Kendin pişir kendin ye” felsefesini bırakıyorlar. Şirketler sadece kendi işleriyle ilgilenerek lojistik destek diyebileceğimiz işlere eleman ayırmaktan vazgeçiyorlar. Bunları piyasada bu işler için kurulmuş firmalara yaptırtarak bu tür işler için personel çalıştırmıyorlar. Mesela; aşçı, bulaşıkçı, kurye hizmetleri, nakliye hizmetleri, güvenlik hizmetleri, sekreteryal hizmetler, bakım-onarım hizmetleri…
Bu yeni eğilimi Tom Peters şöyle dile getiriyor: “Şirket ruhu hariç verebileceğin herşeyi dışarı ver.”
Kitabın bundan sonraki kısımlarında yazarın reçete olarak sunduğu tavsiyeler yer alıyor. Başta reçetelere karşı olduğunu belirtmişti. Burada kendisininkinin sihirli reçete olmadığı, insanların her şeye rağmen istediği öz öğütler listesi olduğunu söylüyor.
Madde 1: İş Yaşamını Algılayış Biçimleri Değişmeli
Teorik olarak, kuramsal olarak, kitabi olarak, ideal olarak, kağıt üzerinde yazılı-çizili şekliyle doğru, başarılı ve güzel olan şeyler gerçek yaşamda daha farklı bir şekilde gerçekleşiyor. İnsanlar bu farkları anlamaya çalışmıyorlar, olması lazım gelenin etkisinde kalıp hayal kırıklığına uğruyorlar. İnsanlar -meli -malı sendromunun etkisinde kalıyorlar. Halbuki olan ile olması lazım gelen arasındaki farka hazır olmak gerek. Bunun iki yararı olacak. Birincisi olayların içine girdiğinde onların nereye doğru yöneldiğini bilecek ve tedbirlerini ona göre alacaksın. İkincisi, daha baştan hazırlıklı olduğundan bu farklar seni sarsmayacak, üzmeyecek ve iş yapmanı engellemeyecek.
*Geleneksel görüşler üzerimizde hala etkili, bunlardan kurtulmak gerek.
Eskiden etkili olmuş ve başarıya ulaşmış görüşlerin bugün de etkili olacağı düşünülüyor. Halbuki teknolojide, özellikle enformasyon teknolojisindeki gelişmeler değişimi zorunlu kılmaktadır. Bunlar artık iş hayatının felsefsini derinden etkilemiştir. Bu gelişmelere paralel bir değişiklik gereklidir ve eski felsefelerle de bu olmuyor.
Madde 2: İş Yaşamı Felsefeleri Gözden Geçirilmeli Ve Gerekli Değişiklikler Yapılmalı
* Bir vizyon edinilmeli: Vizyon (çizgi) değeri olan bir şeydir. Çizgi para eder. İnsanlar belli bir çizgiyi tutturmuş, imajını sabitleştirmiş yerlerle iş yapmayı tercih ederler. Onun için bir vizyon edinmek gereklidir. Ama bu uzun vade isteyen şey için aceleci olmamak gerek.
* Şarklı ezikliği sendromundan kurtul: Bizde şu anlayış iyice yerleşmiş. Her şeyin en iyisi batıda, veya batıdaki her şey bizden daha iyi. Bu yanlış mantaliteyi aşmak gerekli. Yazar batıda incelediği ve birlikte çalıştığı yerlerin her zaman dört dörtlük olmadığını belirtiyor.
* Bildiğin ve sevdiğin işi yapmaya özen göster. Eğer mümkünse sevdiğiniz ve kendinizi verebileceğiniz bir işe girişiniz. Bu başarı oranınızı yükselttiği gibi karşılaştığınız stres ve zorluklara karşı tahammül oranınızı yükseltir.
* Kişisel kalitene tutkun ol: Kişisel kalite; insanın verimliliği artı etkinliği artı ürettiği ürünün kalitesi artı ürettiği hizmetin kalitesi artı ilişkilerinin kalitesi demektir. En iyi ve mükemmeli yakalamaya çalışmalı. İdeale ulaşmak imkansız gibidir. Yazar şunu tavsiye ediyor. “En iyiyi yakalayamadığına değil hedefleyemediğine üzül.”
* Büyüme hırsı kontrol edilmeli ve kök işe bağlı kalınmalı, çok dağılmamalı: Vehbi Koç bunu “İşadamları ve sanayiciler birdenbire zengin olmaya çalışmamalı. Böyle yapmaya çalışanlar yok olup gittiler.” Şeklinde özetliyor. Ayrıca büyürken daha değişik alanlara yayılarak büyüme yerine, bir alanda en söz sahibi olmayı ve o sektörde otorite olmayı tavsiye ediyor.
* Güvenilir, dürüst ve itibarlı ol: Bunu en iyi İhlas Holdingin sahibi Dr. Enver Ören özetliyor. “İtibar kaybedeceğime para kaybedeceğim.”
* Hayat mücadele değil, mücadele hayattır: Rekabetin kişiyi veya şirketleri daima ileriye götürdüğü vurgulanmış ve “Mücadele edersen yaşarsın” şeklinde özetlenmiş. Bu bir denkleme dökülerek Konfor + Bahtiyarlık = Sabit denilerek konfor ve bahtiyarlığın ters orantılı olduğu vurgulanmış.
Madde 3: Belli Bir Kişisel Kalite Tutturulmalı
*Aşırı bilimsellik (Kalın kafalı rasyonellik): İnsanlar çok uzun süredir yöneticiliği bilimsel yapma çabası içine girmişlerdir. İstenmiştir ki yönetim ve yöneticilik pozitif bilimler gibi determinist neden-sonuç ilişkisine dayanan bir bilim dalı olsun da işletmelerin, organizasyonların yönetimi, yöneticiler tarafından öğrenilerek belli kurallara dayalı bir şekilde doğru olarak yapılsın. Bugün iş yaşamında duruma göre demek olan “Durumsallık yaklaşımı” gibi akımlar geliştirilmiş olmasına rağmen yukarıdaki düşünce insanları hala bilimselliğin yukarıdaki şekline koşullandırmıştır. Burada iş yaşamında bilimsel metodların kullanılmasına karşı çıkılmamakla beraber tamamen bilimsel metodlara bel bağlanmaması gerektiği tavsiye ediliyor. İş hayatında her zaman aynı metodların aynı sonucu vermeyeceği gerçeği dile getirilmiş ve esnekliğe de yer verilmesi istenmiş.
* Çalışma metotları ve yanlış şartlanmalar: İnsanların kişisel kalitelerini, iş yaşamı ve yaşam kalitelerini ve dolayısı ile başarılarını etkileyen sonuç olarak ta sorunlar doğmasına neden olan faktörlerden biri de iş yapış biçimlerine ait yanlış ve aşırı şartlanmalardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralamak mümkün.
-Yönetim tarzı: Otokratik mi, demokratik mi olmalı? Duruma göre değişmeli. Bir çok faktöre; teknolojinin yapısı, çalışanların bilgi ve vasfı yetenekleri, sayılarına göre ayarlanmalı.
-Yaşam bir sahnedir, oynayacaksan kendini oyna: Yazar en kıymetli silahın insanın kendi öz kişiliği olduğunu söylüyor. Piyasada kişilere çeşitli durumlarda nasıl davranmaları gerektiğine dair yazılan kitapların insanı rol yapmaya ittiği ve başarıyı engellediğini söylüyor.
-Başarmak için çok çalışmak lazım: Kitapta çok çalışmak yerine sıkı çalışmayı öneriyor. Profesyonel kendisine ayıracağı zaman çok olsun diye daha sıkı çalışır.
-İş-yaşamı, özel-yaşam ayırımı: Yazar bu ayırımın yapılamayacağını vurgulayarak, “Yaşamımızın tümünü kapsayan aktiviteleri yeterince sürdürebilme konusundaki inisiyatifsizliğimizi, sürekli öğrenme ve gelişme konusundaki ataletimizi gerçeklerin arkasına saklanarak örtbas etmeye çalışıyoruz… Oysa tek bir hayat yaşarız… Sınırları kaldırın. Evinizi işinize, işinizi evinize taşıyınız” diyor.
*İş yaşamında profesyonelizm: Yazar aşağıdaki anlamlardaki profesyonellik tanımlarını reddediyor.
-Profesyonel saatini kiralayan adamdır.
-Profesyonel yönetici, yöneticiliği meslek edinmiş adamdır.
-Profesyonel, mesleğini iyi bilen, iyi okumuş ve tecrübeli adamdır.
-Mesleğini para karşılığı icra eden adamdır.
-Emeğini satan adamdır.
Buna karşılık “Onlar kendilerini çalıştıkları şirkete herhangi bir ortaklık bağı olmadan, ücret karşılığı emeğini o şirkete satan adamdır” tanımını getirilmiş.
Yazara göre Profesyonellik Şartnamesi:
-Profesyonel işinin üzerine gider.
-Profesyonel işine sarılır.
– Profesyonel mesai saatlerini aşsa da işlerini neticeye ulaştırır.
-Profesyonel işlerini yerine getirebilmek için gerekli yetkiyi ne yapıp yapıp elde eder.
-Profesyonel kısıtları engelleri aşmaya çalışan yapıcıdır.
-Profesyonel üstlerini de yönetmesini becerir.
-Profesyonel kaybetmekten hemen hemen hiç korkmaz.
-Profesyonel bir hata yapınca “Benim hatam oldu” der.
-Profesyonel söz verir, profesyonel olmayan vaat eder.
Madde 4 ve 5: Şirketlerdeki Yaşam Felsefesi Ve Yapısal Değişim:
Yazara göre gelecekte şirketleri bekleyen değişimler şunlar:
1-Hiyerarşi darbe alacaktır.
2-Hiyerarşideki piramit modeli yerini daha basık bir modele bırakacak, orta kademelerdeki yönetici sayısı azalacak.
3-İnsanları belli görevlere tasnif eden organizasyon şemaları kalkacak.
4-Astlık üstlük ilişkisi kalkacak.
5-Müdürlük, şeflik vs kalkacak, bunun yerine unvan olarak insanlar yaptıkları işlerin ismini kullanacak.
6-Üstün astı kontrolü yerini oto kontrole bırakacak.
7- Dikey terfiler yerlerini yatay terfilere bırakacak.
8-Otoritenin kaynağı kurallardan ziyade bilgi olacak.
9-İnsanların kapasitelerini daha fazla artırmak için her türlü baskı, otorite, disiplin ve sistemler terk edilecek.
10-İnsanı sisteme, bireyi müesseseye yeğleyen mantık ortadan kalkacak.
11-Şirketlerde dikey karar alma prosesi yerini yatay karar alma prosesine bırakacak.
12-Tüm yazılı kurallar, talimatnameler yönetmelikler fevkalade azalacak.
13-Şirket merkezleri ve holdingler küçülecek ve buralardaki kurmay görevliler azalacak.
14-Kalite bugünkü gibi sadece üretilen ürün ve hizmetin kalitesini değil, kişisel ve örgütsel, iç ve dış tüm ilişkilerin kalitesinide kapsayacaktır.
15-Büyük şirketler hızlı hareket edemediklerinden küçülecekler. Büyüklük anlayışı tamamen değişecek.
Yazar bundan sonra da şirketler için iş felsefesi veriyor.
*Şirketlerin amaçları net olmalı.
*Kök işine sadık ol.
*Şirkette başkalarına yaptırabileceğin işler için personel istihdam etme.
*Bilmediğin işlere girmektense, bulunduğun sektörde söz sahibi olmaya çalış.
*Yeni bir işe girmek durumunda kalırsan bu işi iyice öğren.
*Otonom, küçük birimlerle çalış.
*Merkezi yapılar kurup diğer şirketler üzerinde egemenlik kurma.
*Erken holdingleşme sevdasına kapılma.
*Normal insanlarla normalin üzerinde iş yapmayı bil.
*Rekabetten korkma.
*Sadece kısa vadeli kar peşinde koşma.
*İtibarına yatırım yap.
*Toplam kalite kültürünü şirkete yay.
*Her şeyi sıkı sıkı birbirine bağlı sistemler haline getirme.
*Elin işin üzerinde olsun.