“İletişim” deyip geçmeyin, dünyanın en zor işlerinden birisidir. Mesela siz kaç tane koskocaman olmuş ”egoyu” yönetebilirsiniz? Ya da kaç tane koskocaman ”ego” ile vakit geçirebilirsiniz? İşte Özgür “Egonu benim önümden çeker misin lütfen?” diyebilenlerden. Başarısının sırrı da burada galiba.”
Armağan Çağlayan-Yapımcı
“İletişim’konusunda yumuşak ve naif tavrı ile çok seveni olan bir profosyoneldir Özgür… Hayatının büyük bir kısmını verdiği bu meslekte,geriye iyi dostluklar bırakabilmek zor zanaattır aslında… Oya gibi işlenen bu kariyerden bana, iyi bir sırdaş, kızıma ömürlük bir dayı ve birde bu kitaptaki gözlemler kaldı…”
Deniz Akkaya-Model
“Enerjisi bu kadar pozitif ve adil, işinde de böyle bir başarı ve kariyer elde etmiş bir insanı tanımak fikri bile benim için zor bir denklemdi, Özgür Aras’ı tanımadan önce. Sektörümüzün sabrı kalmamış dikenli sahte insanlarının arasında Özgür Aras ile tanışmak ve çalışmak inanılmaz bir şanstır.”
Ekin Türkmen-Oyuncu
“Özgür çok zekidir. Her projeyi ayrı değerlendirir, geleneksel ve kalıplaşmış pazarlama yöntemlerini de iyi bilir, modern yöntemleri de. Ona o sırada hangi yöntem lazımsa, o yöntemi yerinde ve doğru bir şekilde kullanır. Henüz aksine şahit olmadım. İnsandır bir de Özgür. Şu sayıları az, hem zeki olan hem de insan olarak kalabilmiş kişilerdendir.”
Emre Aydın-Sanatçı
“Ün ve şöhreti taşımak zordur. Birde bunu taşımayı beceremeyen insanlarla çalışmak çok daha zordur. Ama Özgür Aras bunu başaran yada başaramayanlarla sorunu çok güzel çözebilmiş kendi alanında tek kişidir.”
Esin Övet-Gazeteci-Yazar
***
ÖNSÖZ
Ünlüler sıradan hayatlarımıza ışık saçarlar.
O pırıltılı ışıklarıyla, kimi zaman kendi hayatlarındaki problemleri bile yok sayarak, günlük dertlerden bunalan ruhumuza akıverirler. Söyledikleriyle, sözleriyle, dizileri, filmleri ve albümleriyle bizi bazen ağlatır, bazen güldürür, sevindirirler. Ama her ne olursa olsun o parlak ve görkemli hayatlarıyla merakımızı uyandırırlar.
Çoğu zaman onların ne hallerde olduklarıyla ilgilenmeyiz. Neler hissederler, neler yaşarlar, gerçekte kimdirler; bunlar çok fazla ilgimizi çekmez. Biz, bize sundukları ve gözümüzün önündeki hayatlarını gerçek sanmayı tercih ederiz. Çünkü onlar gerçek birer ünlüdür ve şuna içtenlikle inanırız ki; ünlüler asla mutsuz olmazlar. O pırıltılı dünyada kimsenin mutsuz olması mümkün değildir!
Günümüzde her şeyin maddi değerlerle ölçüldüğü dünyamızda onların servetleriyle, lüks içersindeki hayatlarıyla, ilginç yaşam tarzlarıyla mutluluktan uçuyor olduklarına inanırız. Oysa gerçekte öyle midir? Ünlüler her zaman parlar mı?
İlk televizyon yayınının üzerinden 40, ilk özel televizyonların üzerinden ise yirmi yıldan fazla zaman geçti. Her iki olay da insanlar tarafından heyecanla, merakla karşılandı ve televizyon çok kısa bir sürede hayatımızdaki en önemli şey oldu. Işıltılı dünya bu sayede evlerimize daha sık konuk olmaya, televizyonda gördüğümüz insanlar ev halkından sayılmaya başladı. Yıldız sistemindeki en büyük aşamalardan biri hiç kuşkusuz özel televizyonlardı. Özel televizyonlar sayesinde onları daha çok ekranda görmeye, sansürlenmemiş hayatlarına dair de ipuçları almaya başladık. Tek kanallı dönemde sadece şarkılarıyla, dizileriyle ve filmleriyle dünyamıza konuk olan ünlüler, özel televizyonlarla birlikte daha da insanlaştılar. Çünkü onların da acıları olduğunu, onların da korkularla yaşayabileceklerini, onlarda da gösterdiklerinin haricinde bir başka kalp olduğunu fark ettik. Televizyonun gücü sayesinde onlarla yatıp onlarla kalkar olduk.
Televizyon çağından önce onları sadece gazete haberlerinden takip edebilen insanlar, renkli camın getirdiği sınırsızlığı çok sevdiler. Belki de kendi hayatları içinde yaşadıkları bunalımların, mutsuzlukların yıldızlara da bulaşabileceğini görmekten mutlu oldular. Çünkü böyle düşünmek aradaki farkı sıfırlıyordu ve “Ben de sizin gibiyim” diyen ünlüler, gerçekten bizler gibi olduklarını ispatlama yarışına girdiler. Kimi zaman bir programda üvey babasıyla kavga edenleri, kimi zaman gözümüzün önünde cereyan eden aşkları ve boşanmaları, kimi zamansa ölüm karşısında onların da bizim kadar çaresiz kalabildiklerini gözlerimizi kırpmadan izledik. İzledikçe daha çok istemeye, daha çoğu geldikçe onlarla kendimizi bir tutmaya başladık. Bu da bizim biraz Doğu usulü yıldız sistemimizden kaynaklanıyor olsa gerek.
Bazen televizyonlarda görürüz, Amerika’da sıradan insanlar bir ünlü gördükleri zaman onun gerçekten ünlü olmayı hak etmek için gösterdiği emeği yok saymaz ve ona saygı duyar. Çünkü 250 milyonluk bir ülkede, onca kişinin arasından sıyrılıp yıldız sistemine dâhil olmak gerçekten özel olmayı gerektirir. Oysa ülkemizdeki yıldız sistemine dâhil olabilmek çok daha kolaydır. Bir yerde bir skandal yarattıysanız, güzelliğiniz yerindeyse, doğru kişileri tanıyorsanız ve o doğru kişilerle ilişkileriniz çok içli dışlıysa, kısa sürede ünlü olabilir ve gündemi aylarca, hatta yıllarca meşgul edebilirsiniz. Bu durumda ünlü olmak yolundaki en önemli adımı da atmış sayılırsınız. Ama gerçekte öyle midir? Skandallarla, vücuduyla, güzelliğiyle bir yerlere gelen ve sürekli televizyonlarda boy gösteren insanlar, kalplerimizde de yer bulabilirler mi?
Elbette hayır.
Hepimiz biliriz ki; kalbimizde yer edenler farklıdırlar. Evet, onlar da magazin yaparlar, onlar da erotik fotoğraflar çektirirler, onlar da skandala malzeme olabilirler; ama onları ünlü yapan şey, doğru yerde doğru adımları atarak, yılların süzgecinden geçebilmeleridir. Çünkü ünlüler sadece üç beş programda parlamazlar.
Televizyon izlerken sadece o anına şahit olduğumuz ünlü de aslında bir fabrika gibi çalışır. Onun da işlerini yapması, hayatını programlaması gerekir, basına karşı nasıl duracağını belirlemesi gereken kişiler vardır ve tıpkı uzaydaki gibi bu bir sistemdir. Hayranı olduğumuz ünlüler de bir sistemle çalışırlar ve o sisteme yayılmış yardımcılar, danışmanlar, stratejistler vardır. Ama biz sadece ünlülerin parıltısıyla ilgileniriz.
Oysa şunu anlamak çok önemlidir: Ünlülerin hayatlarında önemli yeri olan bu emekçiler, hayranı olduğumuz kişiyi ortaya çıkarırlar.
Dünyada ve ülkemizde yıldız sistemindeki en önemli kişilerden biri menajerlerdir. Bir menajer o yıldızı kimi zaman yoktan var eder, kimi zamansa zaten var olan yıldızın ışığını daha da parlatır. Hollywood’da Oscar’a hak kazanan pek çok artist ve aktristin Oscar kazandıkları o rolü alabilmelerini menajerler sağlar ve dikkatle izlendiğinde hemen hepsi Oscar heykelciğini kaldırırken menajerine teşekkür eder. Oysa az önce bahsettiğim gibi, Doğu usulü yıldız sisteminde sadece yıldız önemsenir. Menajerleriyle üç beş gazetede röportajlar yayınlanır ve soru soran muhabirin peşinde olduğu ilk şey o menajerin çalıştığı yıldızın özel hayat sırlarıdır. Ama menajerlik sır açıklamak değildir.
Şov dünyasının zor bir dünya olduğundan bahseden pek çok ünlüyle karşılaşmışsınızdır. Evet, şov dünyası gerçekten zordur. Çünkü getirisi çok fazladır ve bu da o dünyada yaşayanları, çalışanları daha acımasız yapar. İlişkiler çoğu zaman çıkarlar üzerine dayalıdır. Bu çıkarlar çarpışmaya başladığında en yakın olduğunu sandığınız iki insanın birbirleri hakkında zehir zemberek açıklamalarına şahit olursunuz, bu açıklamaları izlerken ağzınız bir karış açık kalsa da… Zemin oldukça kaygandır, yollar dolambaçlıdır ve şov dünyasında ayakta kalmak, normal hayattakine oranla daha zordur. Ama sadece bunu başaranlar gerçek ünlü olabilirler. Sadece bunu başaranlar yıllara meydan okuyabilirler.
Benim şov dünyasına adım attığım andan itibaren bile şöhretinin zirvesinde olan pek çok ünlü unutuldu gitti. Yanlış zamanlarda yanlış işler yapanlar, yanlış açıklamalarla gündeme oturanlar, doğru düzgün yaşamayı bilmeyenler, yanlış kişilerle çalışanlar ve her alkışlayanı, pohpohlayanı dost sananlar halkın süzgecinden aşağı doğru yavaş yavaş yok oldular. Elbette ki düşüşleri tek sebebe bağlamak mümkün değil, ama doğru insanlarla çalışmak, ayakta kalmak yolunda en önemli adımlardan biridir.
Doksanlı yılların başından beri şov dünyasındayım ve pek çok olaya şahit olduğumu söyleyebilirim. Bu acımasız dünyada ünlüler gibi benim de işimi yaparken zorluklarla, kazıklarla, kötü oyunlarla karşılaştığım zamanlar oldu. Ama her zaman ayakta kalmayı, başım dik işler yapmayı sürdürdüm ve şunu söyleyebilirim; bu kesinlikle dünyanın en zor işiydi. Size bu kitapta insanların sırlarından bahsetmeyeceğim. Şov dünyasındaki herkesi anlatacağım, ancak tek tek şahıslar değil, genel karakter özellikleri konumuz olacak. Bunları yıllara yayılan meslek hayatımda yaptığım gözlemler olarak yorumlayabilirsiniz. Elbette bunların benim görüşüm olduğu gerçeğini atlamayarak…
GİRİŞ
Medya ve iletişim çağında olduğumuz bir gerçek! Herhangi bir yerde olan bir olayı anında ekranlarda görebiliyor, olayın tüm ayrıntılarını öğrenebiliyoruz. Sadece haber konusunda değil, günümüzde sosyal medya siteleri sayesinde her şey hakkında bilgi sahibi olmamız artık çok kolay. Yeni çekilmeye başlayan filmlerden tutun da, yeni çıkacak bir albüme, bir diziye ait ne varsa takip edebiliyoruz. Ünlüleri bile Twitter sayesinde sanki yanıbaşımızdalarmış gibi hissedebiliyoruz. Çünkü günümüzün şov dünyası, Twitter hesaplarından sürekli mesaj yayınlayan ünlüler sayesinde artık hayatlarımızın içine kadar yer etmiş durumda.
Şov dünyası hareketi hiç bitmeyen, sürekli yeniliklerin olduğu, yeni isimlerin dâhil olduğu, kaynayan bir kazandır. Bu kazanda atılan adımlar, ortaya konan ürünler, ya da edilen sözler, bir anda sizi ilgi odağı da yapabilir, unutulmanıza da neden olabilir. Şartları iyi okumak, bu dünyanın çarklarının nasıl döndüğünü anlamak bu yüzden önemlidir. Bu, pratik zekâ, bilgi ve mantığın bir arada bulunmasını şart koşar. Ancak tüm bunların ardında en önemli şey şudur: Ünlünün kendisi!
Medya organları sayesinde eskisine nazaran daha da hayatımızın içinde yer alan ünlüleri hepimiz bize gösterdikleri yanlarıyla tanıyoruz. Bir konuda ne düşündüklerini, hayatlarını nasıl yaşadıklarını, buralara gelmek için hangi yollardan geçtiklerini onların anlattıkları kadarıyla biliyoruz. Oysa insan gizemli bir varlıktır. Her insan gibi ünlüler de sadece istedikleri kadarını bizimle paylaşırlar. Bu da onları çok yakından tanıyor gibi hissetmemize rağmen, aslında hiç tanımadığımız gerçeğini açıklar. Çünkü göz önündedirler, ama aslında belki de özlerini hiç yansıtmadıkları için çok da yabancıdırlar.
Medya ve ünlüler dünyası söz konusuysa bilinmesi gereken en önemli şey, gördüğümüz pek çok şeyin bir yanılsama olduğudur. Sahnede ya da ekranlarda bize yansıtılanlar, uzun süre düşünülmüş, planlanmış davranışlardır. Bu demek değildir ki, gördüklerimizin içinde samimiyet yoktur. Evet, samimiyet de vardır, ancak belki törpülenmiş, belki abartılmış, belki biraz dili değiştirilmiş!
Bu planlanmış dünyada ayakta kalabilmek, bir şeyler üretebilmek, ürettiklerini insanlara ulaştırmak kesinlikle zor bir şeydir. Bu, herkesin altından kalkamayacağı, her insanın başa çıkamayacağı bir yüktür. Bu yükü layıkıyla yıllardır taşıyanlar olduğu gibi, bir gecede tüm dikkatleri üzerine çektiği halde şöhrete hazır olmadığı için çok çabuk unutulanlar da vardır. Çünkü şov dünyası sürekli yenilenir. Ünlülerden de yenilenmelerini, gündemi belirlemelerini ya da değiştirmelerini, magazine bir katkı sağlamalarını bekler. Aynı zamanda ortaya koydukları ürünlerin de iyi olması, şarkıysa dile düşmesi, diziyse reytingleri sallaması, kitapsa gündeme bomba gibi düşmesi gerekir ki, hem adlarından bahsedilsin, hem de yakalamış oldukları şöhretin devamlılığını sağlayabilsinler! Bu ayrıntılara dikkat edilmezse, şöhret çok gelip geçicidir.
Aklınıza pek çok ismin geldiğini tahmin edebiliyorum. Bu da çok normal. Çünkü kişiler değişse de şov dünyasının kuralları çok fazla değişmediği için, gündemimize gelen pek çok ünlü bu kurallara uyarak başarılı olmuşlardır. Ama aynı zamanda onları ayakta tutan şey, neredeyse pek çoğunun ortak özellikleri, ortak kişilikleridir. Bu ortaklık sayesinde kendilerini hem olumsuzluklardan korurlar, hem de “ünlü” olmalarının devamlılığını sağlarlar.
Hayatını, ekmeğini pek çok ünlüye danışmanlık yaparak kazanan biri olarak, onları sizlerden daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Pek çoğuyla arkadaş, dost, hatta kardeş gibi olmuşuzdur. Bu da beni onlar hakkında oldukça bilgi sahibi yapmaya yeter sanırım. Ünlülerle çalıştığım dönemlerde, en çok yaptığım şey onları gözlemekti. Ne düşünürler, ne hissederler, herhangi bir durumla karşılaştıklarında ne tepki verirler? Bunların cevabını bilmem gerektiğini düşünüyordum. Çünkü iyi bir danışman olabilmek için elinizdekinin ne olduğunu çok iyi bilmeniz gerekir. Yabancı olduğunuz birinin adımlarını planlayamaz, ona herhangi bir katkıda bulunamazsınız.
Bu sebepten dolayı, onları gözleyerek oluşturduğum genellemeleri sizinle paylaşmak istedim. Aslında her biri farklı yapıda, farklı karakterde olmalarına rağmen o kadar çok noktada birbirlerine benziyorlar ki! Belki de insan olmanın doğasında yatan bir şey bu! Nüanslarımız var, ancak temelde hepimiz birbirimizle pek çok ortak değer ve özellik taşıyoruz. Bu özelliklere kitap boyunca değineceğiz.
İstisnalar yok mudur? Elbet vardır, ama bunca yıldır iş hayatında gözlemlediğim kadarıyla, o istisnalar da gerçekten bir elin parmaklarını geçmez. Bu durumda tespitlerimin geneli kapsadığını gözden kaçırmamanızı umarım.
Ayrıca bu kitapta değinilen noktaların, “şöhretler dünyası”na girmek isteyenlere de ışık tutacağına inanıyorum.
İyi okumalar!
* *
Yaşam bir seçenekler ağıdır. Devasa kavşaklara benzer ve elbet her seçim başka bir yolda ilerlememiz anlamına gelir. Yolun sonunda da her zaman arzu ettiğimiz sonuç beklemeyebilir. Ancak seçimlerimiz ve bunların olası sonuçlarına saplanıp kalmak da doğru değildir. Baştan asla tam olarak kestirilemeyecek sonuçlar için sürekli ve detaylı bir düşünme sürecine girersek adım atamayız. “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir” misali bulunduğumuz noktada saplanıp kalmaktansa, adım atmak her zaman daha iyidir. Üstelik dünya öyle bir halde ki, hızlı düşünüp hızlı kararlar vermek şart. Aksi halde hep bir şeyleri kaçırdığınız, yaşamı daima ıskaladığınız hissiyle baş başa kalırsınız. Madem hayatın ritmi bu denli hızlı, bizim de bu ritme uymak dışında bir seçeneğimiz yok. Kendimizi var edebilmenin, hedeflere ulaşabilmenin, kısacası ilerleyebilmenin yolu bu. Aşırı temkinli davranmak, cesaretli olamamak önümüzden akıp giden fırsatları kaçırmamız anlamına gelir. Koşullar başkalaşır, fırsatlar rüzgârı yön değiştirir. Zamanlama çok ama çok önemlidir günümüz dünyasında.