Diğer

Bu Ülke

2297-Bu-Ulke

Bu ülkede, Cemil Meriç’in “aynı kaynaktan fışkırdılar” dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. “Bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin vicdanı olmak, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak” isteği Cemil Meriç’in düşünme ve yazma çabasına her zaman yön vermiştir. Elinizdeki kitap bi isteğin belki de en fazla berraklaştığı eseri: “Bu sayfalarda, hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim

ENTELEKTÜEL BİR OTOBİYOGRAFİ
“Kimim ben? Hayatını, Türk irfanına adayan, münzevi ve mûtecessis bir fikir işçisi”
Cemil Meriç.Jurnal, 18.6 1974

Cemil Meriç’le ilgili, o daha hayatlayken bir biyografi yazmak çok zor ve biraz da zamansız geldi bize. Kaldı ki, Cemil Meriç’in “jurnal”inde, mektuplarında, kitaplarında, kendisiyle çeşitli zaman ve vesilelerle yapılmış röportajlarda öyle bir kendini tanıma ya tanıtma çabası var ki, kendini tahlil gayreti, öyle sayfalar, öyle itiraflar, anılar, düşünceler var ki, otobiyografik bir derleme için malzeme hazır gibi. Mesele, bu yazı yığını içinden, Cemil Meriç’in fikrî gelişmesinin aşamalarım, en önemli dönemeç ya da geçiş noktalarını vurgulayabilecek şekilde, mümkün olduğunca sistematik bir derleme yapmak: Ortaya çıkan ve bazen kopuklukları olan hem zaman içinde hem fikir silsilesi içinde uzunca metni küçük başlıklarla donatmak, iki veya üç bölümle okunmasını kolaylaştırmak ve bunun ötesinde, özgün ve ay kın bir düşünce adamı olan Cemil Meriç’i, gerçek kişili ginin bazı yanlarıyla da olsa, ortaya çıkarmak, Türk okuyucusuna tanıtmaya çalışmak, kitaplarını okurken de, bu bilgilerin ışığı altında, okuyucunun işini biraz kolaylaştırmak
İnsan bir bütün. Yaşam öyküsû biyografik de olsa, otobiyografik de olsa, ikisinin karışımı da olsa, kronolojik bir sıralamanın da çok daha ötesinde, o kişiyi anlamak ve tanımak için sadece bir ilk adım. İkinci Önemli adımsa. o insanın eseri, o eseri ummak ve anlamaya çalışmak. Biyografi, onu kaleme alan kişinin eğilimlerine, tercihlerine, yorumlarına göre okuyucuyu yanıltabilir. Otobiyografi de, çok daha samimi, çok daha yaşanan olayların içinden olmasına rağmen bir nevi müdafaanâme; bazen büyüklük bazen küçüklük kompleksinden etkilenebilecek bir kendi kendini tahlil, bir yorum, dolayısıyla, onu kaleme alanı tanımak bakımından son derece önemli bir malzeme; ama onunla yetinmek de mümkün değil. Kronoloji ise anlamlı ve anlamsız bir tarihler yığını. Anlamlı; bu tarihleri zamanının olaylarıyla, siyasî ve kültürel gelişmelerle bağlantılı olarak verebiliyorsak; tabiî kişinin o gelişmelerden etkilendiği veya etkilendiğini sandığımız kadarıyla. Anlamsız; salt bir gün, ay ve sene belirten rakamlar silsilesinden ibaretse.
Biyografi, otobiyografi, kronoloji, bir düşünürü anlayabilmek için başvurmamız gereken ikincil malzeme. Asıl çaba, onu eserlerinden tanımaya çalışmak, satır satır, paragraf paragraf, sayfa sayfa, cilt cilt.
Evet, bu “entelektüel bir otobiyografi” olacak ister istemez, koltuğunun altında kitapları, etrafında başvurduğu, kaynaştığı, konuşturduğu veya konuşmak için vesile yaptığı insanlığın en büyük simaları ile, biraz “fraklı”, biraz “papyon kravatlı”, biraz “kasıntı” bir insan var karşımızda; objektife gülümseyen, ebediyete gülümseyen, gülümseyen ya da somurtan. Entelektüel bir otobiyografi: daha çok düşünceleriyle, biraz açılarıyla, biraz heyecanlarıyla, biraz maddi olaylarla, kendi kaleminden, kendi ağzından, kendi bakış açısı ve kendi yorumlarıyla, kendi tahlilleriyle Cemil Meriç.
Çocukluğu, lise yıllan, Hatay’daki ilk gençlik yıllan, hocalarıyla, okuduklarıyla bütünleşen, güçlenen Cemil Meriç. İstanbul ve evlilik öncesi yaşam: Yabancı Diller Okulu, pansiyon odaları, Etil, Nisvaz. Birçok dergide makaleler, çeviriler. Sonra evlilik, lise öğretmenliği, istifa, yirmi bir ay arayla doğan bir oğlan bir kız evlat. Geçim sıkıntısı. Yine çeviriler. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde başlayan Fransızca okutmanlığı, bin bir güçlük ve sıkıntıyla kurulan bir kütüphane, Sahaflar Çarşısı’ndan, kendi sırlında, öğrencilerinin sırtında taşınan ucuz, ama paha biçilemez çuval çuval kitap, hemen hepsi Fransızca. Okuduklarıyla zenginleşen, zenginleştikçe yücelen, kanatlanan bir Don Kişot. Patlama noktasına yaklaşırken, en verimli olabileceği bir yaşta, gözlerini yitirmesi; aylarca hastane odalarında ümitle beklenen ameliyat sonuçları, aylarca tedavi için Paris ve açılmayan güzler: retina iyice çatlamıştır, katarakt önlenememiştir.
Boşluk, bunalım, düşünce adamının boğuluşu. Yine de aramaya, düşünmeye devam, günbegün, sabırla, titizlikle. Beliren bir dünya edebiyatı tarihi yazma projesinin ilk merhalesi olarak Hint edebiyatına, Hint düşüncesine yöneliş ve bir rahatlama, bir zenginleşme: insan beyninin yarısı Batı’ysa diğer yarısı da Doğu, üstelik bu Doğu Batı’yı beslemiş, Batı’yı şekillendirmiş, etkilemiş. Hini Edebiyatı ya da Batı Dünyanın Eşiğinde, Cemil Meriçlin Balzac’la ilgili çalışmaları ve aslında her biri bir kitap konusu olan makalelerinden sonra ilk önemli eseri ve kitabının önsözü, kendi deyişiyle, “bir manifesto”. Bir türlü basılamayan, yayınevleri arasında gidip gelen, sonunda pek de fark edilmeden Türk düşünce dünyasında yerini atmak üzere ortaya çıkan önemli bir eser. İki bakımdan önemli: hem Batı’nın karşısına Do ğu’yu çıkarması ve Asya düşüncesinin önemini vurgulaması bakımından, hem de Hint edebiyatını Cemil Meric’in değerlendirişi, hissedişi ve sunuşu bakımından. Yıl: 1964.
Ne var ki, dünya edebiyatı tarihi projesi, biraz zor çalışma koşullan, biraz da bu ilk çalışmanın karşılaştığı sessizlik yüzünden, ardında bu dalda örnek sayılabilecek bir eserle, terk edilir.
Dünya edebiyat tarihinden, dünya düşünce tarihine geçer Cemil Meriç. Bu dalda da örnek bir çalışma sunar çağdaşlarına: Saint Simon ilk Sosyolog, İlk Sosyalist. Çağdaş düşüncenin kaynağı sosyalizm, sosyalizmin kaynağında karşımıza çıkan en önemli isimlerden biriyse SaıntSimon. Bu eser de aynı zor çalışma koşullan, benzer yayımlanma güçlükleri ve kötüsü benzer bir sessizlikle karşılaşır.
Ama düşünce adamı artık yine sahnededir ve her zaman bu sahnede kalacaktır. Asya düşüncesinden, Türk insanına, Türk aydınına yöneliş. Osmanlı gerçeği, İslâm gerçeği. Can çekişen bir imparatorluğun anatomisi, siyasi plandan düşünce planına, son iki yüz yıllık zaman dilimi içinde ortaya çıkan bürokratlar, devlet adamları, aydınlar. Osmanlı aydınından Türk aydınına, batılılaşmadan çağdaşlaşmaya, tarihten günümüze, düşünceden edebiyata, Islâmî düşünceden Marksist düşünceye, ideolojilerden anarşi, terör ve anomiye, ansiklopedilerden Kitâbı Mukaddes’e kanal açan engin bir tecessüs. Gaye kendimizi tanımak, kendimizi yani dünüyle bugünüyle Türk insanını, Türk toplumunu, Türk aydınını, Türk düşüncesini. Kendimizi tanımak ve anlamak için de Batı’nın, ilmin kılavuzluğu, sağduyunun, aklın, imanın kılavuzluğu gerek. 1974 yılına gelinmiştir ve yeni bir hüviyet, yeni fikirler, yeni bir arayış içinde peşpeşe çıkan ve her biri geçmiş on yıl içinde makaleler halinde çeşidi dergi ve gazetelerde yayımlanan yazıların metodik birer derlenmesi, bir bütün haline getirilme çabası sonucu ortaya çıkan kitaplar ve kitaplar: 197484 arası yarım düzine eser, birkaç da çeviri.
Cemil Meriçin fikir serüveni buralarda noktalanmış gibidir; 1984 sonbaharında geçirdiği bir beyin kanaması sonucu sol tarafına felç yerleşmiş, yaşı da yetmişine merdiven dayamıştır. Ama o, bugün, geçmişiyle gururlu’ yaptığıyla, yapmak istediğiyle gururlu; sakin, güler yüzlü, okunmayı, anlaşılmayı, sevilmeyi, takip edilmeyi, aşılmayı bekleyen, ümit eden, temenni eden mütevazı bir fikir işçisi.
Cemil Meriç’in hayatının anlamı kitaplar… kitaplar, yani kitaplarda yaşayan insanlar: Düşünceleriyle, duygularıyla, büyük insanlar onun her zaman kılavuzu, arkadaşı, dert ortağı. Bazen onlarla beraber düşünür, bazen onlardan ayrı düşünür, her sese kulak verir, her düşünceye saygı duyar Onlarla diyalog içindedir, sabırla dinler, titizce araştırır ve sonra kendisi çıkar sahneye: Onun gurur onun kendinden emin, onun yalın, onun kâh bilimsel kâh şiirsel üslubu sürükler götürür sizi bir yerlere. Sataşan bir üslup, rahatsız eden, tedirgin eden; ama düşünmeye davet eden, hakikati aramaya çağıran, önerilerini getiren ya da sizi öneri getirme sorumluluğuyla başbaşa bırakıveren sarsıcı bir yazı tarzı, bir fikirleri sunuş yöntemi.
Cemil Meriç’in yeri hep kütüphane olmuş. Kütüphanesinde bir Don Kişot o. Kütüphanesinde ve “Fildişi Kule”sinde. Aslında hiçbir zaman çıkmamış kütüphanesinden, fildişi kulesini terketmemiş. İyi ki de diyebiliriz. Agoraya, arenaya, ateş hatuna, politikaya inmemiş kulesinden; yol gösterici, aydınlatıcı, uyarıcı olmuş hep.
Fildişi kuleyi bir “miskinler tekkesi” olarak gördüğü zaman da fildişi kulesinden sadece yazdığı makalelerle ateş hattına fırlamış, geri dönmüş
Fildişi kule asude bir liman, kasırgadan kurtulmak isteyenleri barındırıyor. Cemil Meriç hep yerinde, zaten artık ondan ateş hattına inmesini de bekleyemeyiz: gözlerini kaybetmiştir.
Fildişi kulesinde de olsa, Cemil Meriç düşüncenin asaletine sığınarak, kardeşleri, çocukları bazı fikir ve ideolojiler uğruna şuursuzca birbirini boğazlarken, kavganın dışında kalamaz. Fildişi kule bir yangın kulesidir, Cemil Meriç o kuledeki nöbetçi.
Cemil Meriç, Türk insanına, Türk düşüncesine verebileceğinin hepsini verebildi mi? Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü 38 yaşından itibaren güzleri görmeyen bir insandır o. Okuması yazması mümkün değildir tek başına. Okunanları aklında tutması, ayıklaması, belli sentezlere varması, bunları yazdırması, yazdırdıklarından makaleler yapması, o makaleleri kitaplaştırması… nasıl güçlü bir hafızaya, nasıl kuvvetli bir iradeye, çalışma, öğrenme ve öğretme azmine dayanır söylemeye gerek var mı? Bu şartlar altında yapabileceğinin azamisini yapmış bir insandır Cemil Meriç.
Verebileceğinin hepsini tabiî ki verememiştir, çünkü, en değerli fikir arkadaşını, en algılayıcı uzvunu, gözlerini kaybetmiştir. Eğer bu felaket Cemil Meriç’i bulmasaydı, inanıyoruz ki, o, verdiklerinin kat kat fazlasını verecek, fikir adamlığının yanı sıra, belki bir aksiyon adamı da olacak, fikirlerini kalemiyle savunduğu kadar, siyasî tercih ve davranışlarıyla da savunacak, kafalardaki mefhumlar keşmekeşini aydınlatmakla kalmayacak, siyaset planında da onaya çıkan düşünce, davranış ve karar karmaşıklığına kendi çapında bir son vermeyi deneyecekti.
Bu çalışma, yukarıda da belirttiğimiz gibi, belli bir hayat akışı, belli bir fikri gelişme süreci içinde, Cemil Meriç’in düşüncelerinden, izlenimlerinden, duygularından, anılarından, en önemlisi, şuurlu bir kendini sigaya çekme gayretin………….

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Stephen W. Hawking – Kara Delikler ve Bebek Evrenler 1993

Editor

Zeki Olduğunu Düşünüyor musun?

Editor

Para Üzerine Bir İnceleme – John Maynard Keynes

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası