Bir zamanlar, eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmayan bir çocuk varmış. Odası her zaman dağınık olur, kitaplar, oyuncaklar, kıyafetler dört bir yana saçılırmış. Bir gün, bu dağınıklık yüzünden odadaki eşyalar kendi aralarında konuşmaya başlamış.
Ceket, yerde duran ders kitabına seslenmiş: “Hey, sen neden hala buradasın? Bu saatte okulda olman gerekmiyor mu?”
Ders kitabı içini çekerek cevap vermiş: “Evet, ama dağınık çocuk beni aradı, bulamadı. Sonunda beni almadan okula gitti.”
Yatağın altından bir ses duyulmuş. Bu ses çoraba aitmiş: “Ben tam üç gündür burada sıkışıp kaldım. Kimse beni görmüyor.”
Tişört ise üzgün bir şekilde eklemiş: “Ben tertemiz bir tişörttüm. Dolaptan çıkarıldım ve sonra yere atıldım. Üstelik dağınık çocuk odada yürürken üstüme basıyor. Hem kirlendim hem de buruştum.”
Pantolon ise bu duruma bir çözüm bulmuş: “Bir fikrim var! Dağınık çocuk benim cebimde bir otobüs bileti unutmuş. Hep birlikte otobüse binip gidelim!”
Eşyalar bu fikre bayılmış ve hep birlikte yola çıkmışlar. Otobüs onları yemyeşil kırlara götürmüş. Orada neşe içinde saklambaç oynamışlar, çimenlerde yuvarlanmışlar ve tozlanıp çamurlandıklarına hiç aldırmamışlar. Doğa onlara özgürlük vermiş ve hepsi çok mutlu olmuş.
Bir süre sonra, eşyalar tekrar otobüse binip eve dönmüşler. Yorgunluktan bitap düşmüş halde eski yerlerine uzanmışlar ve uyuyakalmışlar. Çocuk okuldan döndüğünde eşyalarının haline bakakalmış: “Aman Allahım! Yerlerde bıraktım diye ne hale gelmişler.”
Bu olaydan sonra çocuk büyük bir ders almış ve eşyalarını hep yerli yerinde tutmaya karar vermiş. Artık odası düzenliymiş ve eşyaları da mutluymuş. Çocuk da bu sayede daha huzurlu ve mutlu yaşamaya başlamış.
Ve böylece, dağınık çocuk düzenli bir çocuğa dönüşmüş ve herkes mutlu mesut yaşamış. İşte bu yüzden, eşyalarımızı toplamak hem bizim hem de onların mutluluğu için çok önemliymiş!