Etobur- Otobur İkilemi
“Eğer yemek yiyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız. ”Newsday
“Yılın en iyi 10 kitabından biri.”The New York Times Book Review
YEME ALIŞKANLIĞINIZI ALTÜST EDECEK, HAYATINIZI DEĞİŞTİRECEK BİR KİTAP
“Yemek yiyenlerin, yani hepimizin manifestosu. Yaklaşımı dürüst, nedeni haklı, düşünme biçimi açık ve yazdıkları etkileyici… Yediklerinize dikkat edin.”The Washington Post
Bu akşam yemekte ne yiyelim? Böylesi basit bir sorunun bile oldukça karmaşık cevapları olabilir. Doğanın bize sunduğu her şeyi yiyebiliriz ama ‘ne yiyeceğim’ konusu her zaman çetrefilli bir hal almıştır. Organik elma mı yoksa geleneksel mi? Organikse yerli mi ithal mi? Düşük karbonhidratlı mı yoksa düşük kalorili mi? Akşam yemeğinde ne yiyeyim sorusu ateşin bulunmasından beri insanoğlunun karşı karşıya kaldığı bir sorudur. Michael Pollan devrim niteliğindeki bu kitabında bu sorunun yanıtını şimdi, yirmi birinci yüzyılın şafağında vermektedir ve bu yanıt bizim bir tür olarak nasıl hayatta kalacağımızı belirlemektedir.Etobur – Otobur İkilemi kitabı, dünyanın karşı karşıya olduğu politikaları, tehlikeleri ve hazları değiştirmenin bir yolunu derin sürprizlerle sunmaktadır. Pollan’ın bulguları tabağına koydukları yiyecekleri özen gösteren herkes için şaşırtıcı olacaktır.
“Michael Pollan okuması çok keyifli bir yazardır fakat yazdığı gerçekler keyif vermemektedir. Kitabın satır aralarında verilen ürkütücü bilgiler politik gerçeklerin yansımalarını ortaya koyar. Her gün süpermarketlerde yapılan tercihler geleceğimizi belirler ve bu yapı kitabın konusunu oluşturur. Gıda zinciri boyunca yapılan yolculuk gündelik yaşantının gizli politikalarını derinlemesine bir araştırma niteliğindedir.”Mark Danner, yazar
“Birinci sınıf… Tutku dolu bir yolculuk… Pollan doğa biliminin ender bulunan zarif yazarlarından biri. Bu, onun yazmak için doğduğu kitaptır.”Newsweek
“Etkileyici, büyüleyici… Yiyeceklerin tam olarak nereden geldiğine dair daha iyi bir bilgi edinemezdiniz. ”The New York Times Book Review
KİTABA ÖVGÜLER
“Michael Pollan’ın muhteşem kilabı Etobur Otobur İkilemi: Dön Yiyeceğin Doğal Tarihi güncel yeme alışkanlıklarımızın ahlaki yayılımını düşünmemizi sağlayan geniş kapsamlı bir çalışmadır. Pollan hacıların zamanından modem yeme zincirine kadar gelen süreci, etik beslenme standartları koyarak açıklamaktadır.”TheNew Yorker
“Pollan’ın kitabı yemek yiyenlerin bir manifestosu niteliğindedir. Kitapta hem yiyecek modalarından hem yediklerimizin hayvana dönüşme sürecinden hem de kendimizin böyle bir sürece girmiş olmamızdan bahsedilmektedir. Kitap boyunca Folları kendi duygularını ve düşüncelerini de gözardı etmez ve bunların kendisinin ne yaptığına ve ne yediğine olan etkilerini anlamaya çalışır. Böylelikle daha fazla bilgi sahibi olmakta ve kendi bildiklerini açıklayabilmektedir. Yaklaşımı dürüstlükle ve özfarkındalıkla demlenmiştir. Nedeni haklıdır; düşünme biçimi açıktır ve yazdıkları zorlayıcıdır. Yemeğinize dikkat edin!”The Washington Post
“Michael Pollan bir sihirbazdır… Mısıra, domuzlara ve tavuklara dair zihin açıcı ve parlak birtakım açıklamalar getirmektedir. Yediklerimizi nasıl ürettiğimizi, pazarladığımızı ve bundan dolayı nasıl ıstırap çektiğimizi gözler önüne sermektedir. Eğer “akşama ne yiyeceğiz” sorusunun basit bir soru olduğunu düşünüyorsanız Pollan’ın günümüzün gıda sanayisine yönelttiği sert eleştirileri ve ortaya koyduğu etkileyici alternatifleri okuduktan sonra fikrinizi değiştirebilirsiniz. Kitabı o kadar çok beğendim ki bitmesini istemedim.TheStatileTimes
“Michael Pollan neşeli ve ironik bir sesi mükemmelleştirdi ve kendisini anlatıcı konumuna sokarak konunun kendi duyguları ve düşünceleri sayesinde canlı kalmasını sağladı. En önemli konuları ortaya çıkartarak uzmanlığını sergiledi.”Los Angeles Times
“Ne Yemeli kadar coşkulu bir başka kitap da Michael Pullan’ın sersemletici Etobur Otobur İkilemi: Dört Yiyeceğin Dogal Tarihi kitabıdır… Bu yıl okuduğum en iyi kitap diyebilirim. Konusu, hep obur (her şeyi yiyen) insanlığımızdan başka bir şey olmayan bu oturaklı çalışma iki bitki ve bir ekosistem üzerinde kuruludur. Pollan’ın, (yem olarak) elin içerisinde, glikozda ve hemen hemen bütün islerimi? gıdalarda bulunan “mısırla bir aşk nefret ilişkisi vardır. Amerika’daki çiftlik işletmelerinin mısır temelli monokültürü, eski kırsal “Çimen” ülküsünü ve çimenle beslenen çiftlik hayvanlarından oluşan ve kendi kendini devam ettirebilen çeşitlendirilmiş çiftlik olgusunu yerinden etmiştir. “Orman” bölümünde Pollan eri eski yiyecek tedariki yöntemlerini sorgulamaktadır: Avcılık ve toplayıcılık. Eğer yiyorsanız bu kitabı da okumanız gerekir.”—Newsday
“Topraktan ağızlarımıza yönelen ve yaklaşık 2700 kilometrelik bir mesafeden oluşan uzun yolculukta yediğimiz gıdalar, çoğumuzun hiçbir zaman görmeyeceği yerlerden geçmektedir. Midıael Pollan son beş yılını bizim için bu yerleri ziyaret ederek geçirmiştir.”http//slaone.com
“İkinci Doğa ve Tutku’nun Bitkibilimi kitaplarının yazan Pollan, Organik bir çiftlikle zorlu bir hafta geçirmek ya da tavukların boğazını kesmek durumunda kalsa da yediklerimizle yeniden bağlantı kurmamızı arzulamaktadır. O. basit bir hayat süren bir Paris Hilton değildir.”time
“Yiyecek zincirine yapılan bu gezinti dondurulmuş gıdaların etiketlerini farklı bir gözle okumanızı, bifteğe uzanırken tereddüt etmenizi ve organik yumurta alıp almamayı düşünmenizi sağlayacaktır Artık asla bir Tavuk McNugget’ına aynı gözle bakamayacaksınız… Pollan vaaz verme meraklısı değildir; ideolojiye teslim olmayacak kadar dikkatli bir yazar ve inatçı bir araştırmacıdır. Aynı zamanda komik ve maceraperesttir.”publisher wekly
KİTABIN ALDIĞI ÖDÜLLERKaliforniya En İyi Araştırma Ödülü 2007 San Francisco Bölgesi Araştırma Ödülü 2007 James Beard Kitap Ödülü / Yiyecek Kalemlisi 2007 Orion Kitap Ödülü Finalisti 2007 NBCC Ödülü Finalisti
KİŞİSELORMAN
ON BEŞ ToplayıcıON ALTI Etobur Otobur İkilemiON YEDİ Hayvanları Yemenin EtiğiON SEKİZ Avlanma: EtON DOKUZ Toplama: MantargilierYİRMİ Kusursuz YemekTEŞEKKÜRKAYNAKÇA
GİRİŞULUSAL YEME BOZUKLUĞUMUZAkşam Yemeğinde Ne Yemeliyiz?Bu kitap, görünürde basit olan bu sorunun uzun ve girift bir cevabını sunmaktadır. Aynı zamanda kitap boyunca böyle basit bir sorunun nasıl bu kadar karmaşıklaştığı da sorgulanıyor. Yeme kültürümüz açısından, daha önce sahip olduğumuz doğuştan gelen bilgeliğinin yerini karmaşa ve kaygı almış durumda. En temel etkinliğimizi ne yiyeceğimizi kavrama etkinliği m i A uzman yardımı olmadan gerçekleştiremez hale geldik. Araştırmacı gazetecilerin bize yediklerimizin nereden geldiğini söyledikleri ve beslenme uzmanlarının akşam yemeği menümüzü belirledikleri bu noktaya nasıl geldik?Benim açımdan bu durumun tuhaflığı 2002 sonbaharında; insan yaşamının en eski ve kutsal yiyecek maddelerinden biri Amerikan sofralarından yok olduğu zaman kaçınılmaz bir hal aldı. Tabii ki ekmekten bahsediyorum. Amerikalılar neredeyse bîr tek gecede yeme alışkanlıklarını değiştirdiler. Bütün ülkeyi toplu bir karbonhidrat korkusu nöbeti Sardı. Ulusal yağlanma korkusunun temelleri Carter yönetimi döneminde atıldı. 1977 yılında bir Senato komitesi, biftekaşığı Amerikalıların daha az miktarda et tüketmeleri gerektiğine dair bir “perhiz hedefleri” serisini yürürlüğe koydu. Biz de bunu günümüze kadar uyguladık.Peki bu durum neden değişti? Çünkü diyet kitapları bombardımanı, bilimsel çalışmalar ve bir dergide yayınlanan çarpıcı bir makale her şeyi değiştirmeye yetti. Çoğu, son zamanlarda itibarı azalan Dr. Robert C. Atkins’ten etkilenen yeni diyet kitapları Amerikalılara daha fazla et tüketebilecek! erin i ama ekmeği ve makarnayı kesmeleri gerektiği müjdesini verdi. Bu yüksekproteinli, düşükkarbonhidratlı diyetler yeni epidemiyolojik çalışmalarla da desteklendi ve 1970’lerdeıı beri Amerikalıları yöneten beslenme katı alışkanlığının yanlış olabileceği düşünülmeye başlandı. Resmi görüşün aksine bizi şişmanlatan şey yağ değil; zayıf kalabilmek adına yemekte olduğumu/ karbonhidratlardı. 2002 yılında New York Times gazetesinin ekinde “Peki Ya Sizi Şişmanlatan Şey Yağ Değilse?” makalesi yayınlandığı zaman diyet sarkacının yön değiştirmesi için gerekli koşullar oluşmaya başlamıştı. Birkaç ay içerisinde yeni beslenme ilmini yansıtmak adına süpermarket depoları yeniden düzenlenmeye ve lokanta menüleri yeniden yazılmaya başlandı. Biftek yeniden aklanırken iman hayatının tartışmasız bir biçimde en sağlıklı yiyecekleri olan ekmek ve makarna ahlaki bir lekelenme sürecine girdi; bir yandan düzinelerce fırın ve şehriye şirketi iflas ederken bir yandan da sayısız mükemmel yemek mahvedilmiş oldu.Bir kültürün yeme alışkanlıklarında bu kadar şiddetli bir değişimin gerçekleşmiş olması ulusal bir yeme bozukluğunun ortaya çıkmasına yol açtı. Böyle bir bozukluğun köklü bir yeme geleneğine sahip bir kültürde ortaya çıkması pek mümkün görünmemektedir. Böyle bir kültürde ulusun değerli yasama organının “beslenme düzeni hedefleri” üzerine kafa yorması da gerekmeyecektir. Ya da birkaç senede bir, resmi hükümet grafiklerinin “yeme piramidi” adını verdiği bir …