Eski Şehir, Hisar’dan Aliüstat Gyldayn tarafından yazıya geçirilen bu kaynak, Prens Daemon Targaryen’in gençlik yıllarının, maceralarının, suçlarının ve evliliklerinin hususlarını anlatır.
Bir kralın torunu, başka bir kralın ise kardeşi olan Daemon, kraliçenin kocası olma şerefine de erişmiş bir adamdı. İlerleyen yıllarda oğullarından ikisi ve torunlarından üçü Demir Taht’a oturdular fakat Daemon Targaryen’in taktığı tek taç, kanla, çelikle ve ejderha aleviyle kazanıp çok geçmeden terk ettiği verimsiz bir krallık olan Basamak Taşları’nın tacı idi.
Yüzyıllar boyunca Targaryen Hanesi’nden hem iyi hem de gaddar insanlar çıktı. Prens Daemon, bu her iki özelliği de taşırdı. Onun yaşadığı günlerde Westeros’ta Daemon kadar gıpta edilen, sevilen ve nefret edilen bir insan daha yoktu. Kendisinde iyilik ve kötülük aynı oranda bulunurdu. Bazılarına göre bir kahraman, bazılarına göre ise bir caniydi. Ejderhaların Dansı olarak bilinen tarihin en kanlı olayını, düzenbaz prensin bu savaştan önce ve savaş sırasında oynadığı kritik rolü bilmeden tam olarak anlamak mümkün değildir.
Bu büyük savaşın ilk tohumları, Yaşlı Kral olarak da bilinen Jaehaerys I Targaryen’in son yıllarında atıldı. Jaehaerys, sevgili karısı İyi Kraliçe Alysanne’i ve tahtın varisi olan oğlu Ejderha Kayası Prensi Prens Baelon’u (aynı zamanda Kral Eli’ydi) kaybettikten sonra tamamen içine kapanmıştı.
Yaşlı Kral, Prens Baelon olmadığı için işleriyle ilgilenecek başka birini bulmak zorundaydı. Kral Eli olarak, Eski Şehir’li Lord Hightower’ın kardeşi Sör Otto Hightower’ı çağırdı. Sör Otto, saraya karısı ve çocuklarıyla birlikte geldi ve Kral Jaehaerys’in kalan günlerinde ona büyük bir sadakatle hizmet etti. Kral, gücünü kaybettiği ve akli melekelerini yitirdiği için zamanını sık sık yatağında geçirmek zorunda kalmıştı. Sör Otto’nun on beş yaşındaki kızı Alicent, kralın sürekli refakatçisi olmuştu. Kralın yemeğini getirir, ona kitaplar okur, yıkanmasında ve giysilerini giymesinde yardım ederdi. Yaşlı Kral bazen Alicent’i kızlarından biriyle karıştırır ve ona kızlarının adıyla seslenirdi. Artık son zamanlarında Alicent’in denizin karşısından geri dönen kızı Saera olduğunu kabullenmişti.
103 AC yılında, Leydi Alicent, kralın yatağının başında oturup ona Rahip Barth’ın Yapay Tarih kitabını okurken Kral Jaehaerys I Targaryen hayatını kaybetti. On dört yaşında Demir Taht’a çıkan ve o zamandan beri Yedi Krallık’ı yöneten kral, öldüğünde altmış dokuz yaşındaydı. Cesedi Ejderha Çukuru’nda yakıldı ve külleri Kızıl Kale’nin altına, karısı İyi Kraliçe Alysanne’in yanına defnedildi. Kralın ölümü karşısında bütün Westeros yas tuttu. Hatta krallığa dâhil olmayan Dorne’da bile insanlar büyük üzüntü yaşadılar.
Büyük Konsey 101’in kararı üzerine ve kendi isteği doğrultusunda Demir Taht’a torunu Viserys geçti. Kral Viserys I Targaryen, tahta çıktığında yirmi altı yaşındaydı. Arryn Hanesi’nden kuzeni Leydi Aemma ile on yıldır süren bir evliliği vardı. Leydi Aemma, merhum annesi Prenses Daella (d. 82 AC)tarafından Yaşlı Kral ve İyi Kraliçe Alysanne’in torunuydu. Leydi Aemma hamileyken birkaç düşük yapmış ve beşikteki bir oğlunu kaybetmişti. Ancak yine de ismini Rhaenyra (97 AC’de doğdu) koydukları sağlıklı bir kız doğurmayı başarabilmişti. Kral ve kraliçe tek çocukları olan bu kıza çok düşkünlerdi.
Viserys I Targaryen, cana yakın ve gönlü zengin bir insandı ve hem lordlar hem de halk tarafından çok sevilirdi. Tahta geçtiği zaman halkın ona hitap ettiği şekliyle Genç Kral’ın hükümdarlığı barış ve refah içindeydi. Majesteleri’nin cömertliği dillere destandı. Kızıl Kale şarkıların çalınıp söylendiği görkemli bir mekân haline gelmişti. Kral Viserys ve Kraliçe Aemma, sevdiklerini onurlandırarak altınlar harcamış ve birçok ziyafet ve eğlence düzenlemişlerdi.
Herkesin hayranlık beslediği bu eğlencelerden birinde saray şarkıcılarından biri Rhaenyra’ya Diyar’ın Lokumu ismini taktı. Rhaenyra, babası Demir Taht’a çıktığında henüz altı yaşında olmasına rağmen zeki, cesur ve erken olgunlaşmış bir kızdı ve ejderha kanından gelen bir güzelliğe sahipti. Yedi yaşında ise ejderha sürücüsü oldu. Adını eski Valyria tanrıçasından alan genç ejderha Syrax’e binip göklerde gezindi. Sekiz yaşına geldiğinde tıpkı diğer soylu kızlar gibi kadeh taşıyıcısı oldu. Ancak sadece kral babasına hizmet etti. Kral Viserys bundan sonra kızını hep yanı başında tuttu ve Rhaenyra’nın babasına yemek masasında, turnuvalarda ve sarayda refakat etmediği zamanlara çok nadir rastlandı.
Bu süre içerisinde krallığın sıkıcı işlerinin büyük bölümü küçük konseye ve Kral Eli’ne kalmıştı. Sör Otto Hightower görevine devam edip önceki kralın torununa da hizmet etti. Çoğu kişi onun nezaketsiz ve kibirli olduğunu düşünmesine rağmen kabiliyetli bir adamdı. Sör Otto’nun hizmet verdiği yıllar arttıkça daha da otoriter olduğu söylendi. Birçok yüksek mevkili lord ve prenses, onun Demir Taht’a olan yakınlığına imrenmiş ve tavırlarına içerlemişti.
Sör Otto’nun en büyük rakibi bizim düzenbaz prensimizdi: Kralın hırslı ve tez canlı küçük kardeşi Daemon Targaryen.
Cazibeli olduğu kadar asabi de olan Prens Daemon, on altı yaşında şövalyeliğini kazanmıştı ve Kara Kız Kardeş kılıcı hünerinin dayanağı olarak bizzat Yaşlı Kral tarafından kendisine verilmişti. 97 AC’de Yaşlı Kral’ın hükümdarlığı sırasında Taşyazı Leydisi’yle evlenmesine rağmen evliliği pek parlak bir evlilik değildi. Prens Daemon, Arryn’lerin Vadi’sini çok sıkıcı bulmuştu. (“Vadi’deki erkekler koyunları beceriyorlar” yazmıştı. “Suçlanacak bir yanları yok. Vadi’nin koyunları kadınlarından daha güzel.”) Çok geçmeden karısına beslediği hoşnutsuzluk daha da arttı ve Royce Hanesi’nin lordlarının giydiği runik bronz zırhlara ithafen karısına bronz kaltak lakabını taktı. Kardeşi Viserys Demir Taht’a çıktıktan sonra evliliğini bitirmesi için ona ricada bulundu. Viserys bu isteği geri çevirdi fakat Daemon’ın saraya geri dönmesine izin verdi. Daemon döndükten sonra küçük konseye girdi. 103–104 yılları arasında Hazine Başı ve 104 yılının yarısını da Kanun Başı görevini üstlenerek geçirdi.
Ancak savaşçı prens çok geçmeden bu idari işlerden sıkıldı. Kral Viserys onu Şehir Gözcüleri Kumandanı yapınca bu görevinde daha başarılı oldu. Kötü silahlara sahip ve üstü başı yırtık paçavralardan oluşan gözcüleri bulup hepsini kamalarla, kısa kılıçlarla ve demir sopalarla silahlandırdı. Daemon, her birini demir zincirli zırhlarla donattı(rütbeliler için göğüs zırhı da verdi.) ve onlara gururla üstünde taşıyabilecekleri uzun, altın rengi pelerinler verdi. Şehir Gözcüleri o zamandan beri altın pelerinliler olarak anıldılar.
Prens Daemon, altın pelerinlilerin işini büyük bir hevesle üstlendi ve Kral’ın Şehri’nin sokaklarını adamlarıyla birlikte gezip kontrol eder oldu. Şehri daha düzenli bir hale getirdiği inkâr edilemezdi ancak sahip olduğu disiplin çok zalimceydi. Yankesicilerin ellerini kesmekten zevk alırdı. Tecavüzcüleri hadım eder ve hırsızların burnunu yarardı. Ayrıca kumandanlığının ilk yılında çıkan bir sokak kavgasında üç kişiyi öldürmüştü. Prens, çok geçmeden Kral’ın Şehri’nin düşük mekânlarında herkesçe bilinir oldu. Şarap hanlarının (bedavaya içtiği için) ve kumar oynanan çukurların (her zaman kazandığı için) tanınan bir siması haline geldi. Şehirdeki genelevlerde sayısız fahişeyle birlikte olmasına rağmen bekâretini aldığı dansçı bir Lys’li kıza özel bir düşkünlüğü olduğu söylenirdi. Kız, Mysaria ismiyle bilinirdi fakat rakipleri ve düşmanları ona Misery, Beyaz Solucan derdi.
Kral Viserys’in hiç oğlu olmadığı için Daemon kendisini Demir Taht’ın meşru varisi olarak görüyor ve kralın onu yapmayı reddettiği Ejderha Kayası Prensi mevkiini istiyordu. Ancak 105 AC’nin sonuna gelindiğinde arkadaşları arasında Şehrin Prensi, halk arasında ise Bit Çukuru Lordu olarak tanınmıştı. Kral, kardeşi Daemon’ın onun varisi olmasını istememesine rağmen yine de kardeşine düşkünlüğü korumuş ve birçok hatasını affetmişti.
Prenses Rhaenyra, ona her zaman nazik olan amcasına karşı büyük bir hayranlık beslerdi. Daemon ejderhasıyla birlikte ne zaman dar denizin karşısına geçse geri döndüğünde ona ilgi çekici hediyeler getirirdi. Kral Viserys, Balerion’un ölümünden sonra yeni bir ejderha arayışına girmedi. Ne mızrak dövüşüne, ne ava, ne de kılıç oyunlarına isteği vardı. Oysa Prens Daemon kardeşinde olmayan tüm bu özelliklere sahipti: Yalın, sert, gösterişli, cesur ve herkesçe bilinen tehlikeli bir savaşçı.
Birbirlerine karşı olan husumetin çıkış nedeni çok tartışılsa da herkesin hem fikir olduğu üzere Kral El’i Sör Otto Hightower, kralın kardeşine büyük bir hoşnutsuzluk beslerdi. (Kralın soytarısı Mantar’ın dediğine göre aralarındaki husumet, Prens Daemon ilerde kraliçe olacak olan Sör Otto’nun kızı Alicent’in bekâretini aldığında başlamıştı. Fakat bu müstehcen hikâye başka bir kaynak tarafından doğrulanmadı.) Daemon’ı hazine başı ve kanun başı görevinden alması için Viserys’i ikna eden Sör Otto’ydu ama çok geçmeden yaptığı bu müdahaleden dolayı pişman oldu. Daemon, Şehir Gözcüleri Kumandanı’yken onun emri altında çalışan iki bin adama sahipti ve artık hiç olmadığı kadar tehlikeliydi.
Kral Eli kardeşine yazdığı mektupta, “Prens Daemon’ın Demir Taht’a çıkmasına katiyen izin verilmemeli,” yazmıştı. “İkinci Zalim Maegor olur, belki de daha beteri.” Sör Otto, Viserys’den sonra Prenses Rhaenyra’nın tahta geçmesini istiyordu. (O zamanlar) “Bit Çukuru Lordu’nun yerine Diyar’ın Lokumu daha iyidir,” yazmıştı. Düşüncesinde yalnız değildi. Ancak karşılarında önemli bir engel vardı. Eğer Büyük Konsey 101 tarafından verilen karar izlenirse erkek varis, kız varisten önce gelecekti. Meşru bir oğlun yokluğunda 92 AC’de Rhaenys’in yerine Baelon’un seçildiği gibi kralın kızı yerine kralın erkek kardeşi seçilirdi.
Kralın görüşlerine gelirsek, tüm kaynakların hem fikir olduğu üzere kral, anlaşmazlıklardan nefret ederdi. Kardeşinin kusurlarının farkında olmasına rağmen çocukluğundan beri özgür ruhlu ve maceracı Daemon’a karşı olan anılarına değer verirdi. Sıkça söylediği üzere kızı onun yaşam sevinci olsa da kardeş kardeşti. Zaman zaman Prens Daemon’ın ve Sör Otto’nun arasını yapmaya çalıştı fakat ikisinin arasındaki husumet saraydaki sahte gülümsemelerinin altında devam etti. Varis meselesi daha da ileriye taşındığı zaman Kral Viserys, kraliçenin çok geçmeden kendisine bir oğul vereceğini söyledi. 105 AC’de, saraya ve küçük konseye Leydi Aemma’nın tekrar hamile olduğunu duyurdu.
Bu uğursuz yılda, Kral Muhafızları’ndan Sör Ryam Redwyne’in ölümü üzerine yerine Sör Criston Cole atandı. Blackhaven’li Lord Dondarrion’un hizmetindeki bir kâhyanın oğlu olarak doğan Sör Criston, yirmi üç yaşında yakışıklı bir şövalyeydi. İlk olarak Kral Viserys’in tahta geçmesinin şerefine Bakire Havuzu’nda yapılan bir mücadeleyi kazandığında sarayın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Mücadelenin son anlarında Sör Criston, çivili gürzüyle Prens Daemon’ın kılıcı Kara Kız Kardeş’i prensin elinden düşürtmüştü. Bu kralın hoşuna gitti lakin prensi çok öfkelendirdi. Daha sonra bu zaferi üzerine yedi yaşındaki Prenses Rhaenyra’ya bir defne verdi ve mızrak oyunlarında onun nişanını takabilmek için yalvardı. Meydanlarda Prens Daemon’ı bir kez daha yendi ve Lord Lymond Mallister tarafından düşürülmeden önce meşhur Kral Muhafızları üyesi ikiz kardeşler Sör Arryk ve Sör Erryk Cargyll’i atından düşürmeyi başardı.
Cole, solgun yeşil gözleriyle, kömür karası saçlarıyla ve cazibesiyle çok geçmeden saraydaki leydilerin gözdesi haline geldi. Bunların arasında Rhaenyra Targaryen de vardı. Adamın cazibesine o kadar kapılmıştı ki onu beyaz şövalyem olarak çağırmaya başladı. Rhaenyra babasına Sör Criston’ı kendi kalkanı ve koruması yapması için yalvardı. Majesteleri kızının bu isteğini her zamanki gibi yerine getirdi. O vakitten sonra Sör Criston meydanlarda hep Rhaenyra’nın nişanını taktı, ziyafetlerde ve eğlencelerde hep onun yanında bulundu.
Kral Viserys, Sör Criston’ın beyaz pelerini giymesinin üzerinden fazla vakit geçmeden küçük konseyde kanun başı görevini yapması için Harrenhal Lordu Lyonel Strong’u şehre çağırdı. Büyük cüsseli iri yarı Lord Strong meşhur bir savaşçıydı. Onu pekiyi tanımayanlar vahşi bir adam olduğunu düşünürlerdi. Sessizliğini ve yavaş konuşmasını ise aptallığına bağlarlardı. Ancak bu doğru değildi. Lord Lyonel gençliğinde Hisar’da çalışmış, üstatlığın ona göre olmadığını anlayıncaya kadar altı üstat zinciri dövmüştü. Kendisi aydın ve bilge bir adamdı. Yedi Krallık’ın kanunları hakkındaki bilgisi çok kapsamlıydı. Üç kere evlenmiş ve üç karısını da kaybetmişti. Harrenhal Lordu saraya gelirken yanında iki bakire kızını ve iki oğlunu da getirdi. Kızlar Prenses Rhaenyra’nın hizmetçisi olurken büyük erkek kardeş Kemikkıran olarak da bilinen Sör Harwin Strong altın pelerinlilerin rütbeli askeri oldu. Küçük kardeş Yumruayak Larys ise kralın rahiplerine katıldı.
105 AC’nin son yıllarında Kral’ın Şehri’nde hoş olmayan hadiseler yaşandı. Kraliçe Aemma, Maegor Kulesi’nde Viserys Targaryen’in uzun zamandır yolunu gözlediği oğlunu doğururken hayatını kaybetti. Bebek de (Baelon, kralın babasına ithafen) sadece bir gün yaşayabildi. Ölümleri, sarayı ve kralı büyük bir matem içinde bıraktı. Belki sadece Prens Daemon hariç. İpek Sokağı’nda gözlenen prensin soylu arkadaşlarıyla birlikte “varisin günü” hakkında saçma şakalar yaptığı görüldü. Bu olayın haberi krala ulaşınca (Söylentiye göre Daemon’ın kucağında oturan bir fahişe prensi gammazlamıştı fakat eldeki kanıtlara göre prensin beraber içtiği arkadaşlarından biri yapmıştı. Bu adam altın pelerinlerde kumandanlık yapan ve gözü üst mevkilerde olan bir adamdı.) Viserys çok öfkelendi. Majestelerine bu nankör ve ihtiraslı kardeşinden artık bıkkınlık gelmişti.
Kralın yası bitince, uzun zamandır gündemi meşgul eden bu varis meselesini hızlıca çözmeye yöneldi. Kral Viserys I, 92 AC’de Kral Jaehaerys’in ve Büyük Konsey 101’in uyguladığı kararları yok sayarak meşru varisinin, kızı Rhaenyra olduğunu duyurdu ve onu Ejderha Kayası Prensesi yaptı. Kral’ın Şehri’nde görkemli bir tören düzenlendi. Yüzlerce lord, Demir Taht’ın aşağısında babasının ayaklarının dibinde oturan Rhaenyra’nın önünde saygıyla eğilip hürmetlerini sundular ve kızın taht hakkını savunacaklarına dair yemin ettiler…