Şiir

gidiyorum bu

“Güleceğim tutuyor.
Kızağımı kırdım çünkü.
Kırıldı orta direkler. Güleceğim tutuyor bu yüzden.
Burda, Talaviyak’da
Bir buz kümbetine çarptım devrildim diye güleceği tutuyor.
Oysa gülünecek nesi var bunun?”

bir Eskimo türküsü

****

HA ŞİNİ BAKAM GİDİYUZ ZERE

Konanmış çesinler çevrelende hotuyordu!
Ve dahi ben
Vahyin kan kokusunu yorarak
Kavmime hol potuyordum.
Horaydım.
Nicedir sanardım inceden
Atın arpını çanardım.
Koptuydum haltımın sathından
Karın içine yeğerdim.
Sahteydim. Farzın hoşnutu elime doğmuştu.
Dergâhen dolandıydım ayın potuna
Ve dahi ben boyuna
Enine boyuna
Gençtim.
– Islak parke taşlar (ek – I [(a)]) –
Yanımda Hayati vardı.

****

OPUS MAGN MU PROVALARI – l

Bu sabah saat yedi buçukta uyandım.
Kahvaltımı ettim.
İse gittim.
Çalıştım.
Öğle tatilinde öğle yemeğimi yedim.
Çalıştım.
Saat on yedide günlük çalışma süremi tamamladım.
Eve geldim.
Kitap okudum.
Şiir kurdum.
Geldi uykum.
Biraz sonra uyuyacağım.
-m’ler yarım kafiye.

****

KARICIĞIM BANA EROİN KOYA

Rabbim şimdi bir polisi tutuklar gibi
Değişik bir hayvan tıkanıyor föğüslerimde
Menşei cam çocukların haysiyetiyle
Pasiflora anlamında tiren koşayım.
Koşayım filmlerin ismi bu olsun
Şehre laciverd bir ceket gibi yakışsın yağmur
Rabbim gör Rabbim duy Rabbim bağışla
Rabbim kızın annesi bankada memur.

Sol yanlarım cumartesi küle çalışsın
Mason teşkilatlara çarpsın bisiklet
Titreyeyim muştalara sapayım kopkor
Rabbim kız okula geliyor, Yaşasın Cumhuriyet!
İşte yeniden gür bir kapsül sürçsün eşikte
Al sakallı bir kelebek başlasın bitsin
Bu kestiğim son kardeşim surları sökün
Hayır Judas düğünüme gelmeyeceksin!

Semerkandı denetleyen bir dedektif mor
Yar göğsüne salmadığım şu pürüz sicim
Sakis dahi peşindedir bir Kur’an’ım vor
Eh onu da siyah kotumla giyeyim Rabbim!

Rabbim o tarz bir tiyatro gelsin bu şehre
Haddinden fazla mermi kuvözden seksin
Rabbim Rabbim ben de sordum sarı çiçeğe
Ah beni de şu direğe bağlayın gitsin!

İşte şimdi kör bir masat yorumluyorum
Ham meçlere seyrediyor göz bebeklerim
Öğrettiğin tirenlerle baştan çıkayım
Lübabeyim Lübabesin Lübabe Rabbim!

****

HATIRLAT DA HAZİRANIN SONLARINDA ÇOCUKLUĞUMU YAKALIM

Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

– Senagalliler dahil değil.

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sûfiyi tül darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin.

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar biçimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak.

-Freud diye bir şey yoktur!

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum ve seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Kuruntular Kitabı

Editor

Sezai Karakoç – Edebiyat Yazıları I – Medeniyetin Rüyası – Rüyanın Medeniyeti Şiir

Editor

Kendine Alışmak

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası